14 entry daha
  • babaları ülkücü taşağı koklayanlar diyor bi de. bak hele bak. söyleme bak. söyleme gel ya. olum istediğiniz kadar inkar edin. siz teröristsiniz. pkk teröristse, siz ultra-teröristsiniz. siz bu ülkenin en büyük bölücüsüsünüz. alevilere, atatürkçü aydınlara, laiklere, kürtlere yaptıklarınızı çoğunluğuna unutturdunuz sanıyorsunuz. hala unutmayanlar var. merak etme. babaları ülkücü taşağı koklayanlar ne ulan, yavşak? ne demeye getiriyorsun?

    git sen abdullah çatlı reisine tapın, git sen mehmet ali ağca reisinin hapishaneden çıkışını kutla lavuk. halk düşmanıydınız, hala da öylesiniz. kandan beslenen köpekler sizi. ulan türkiye'de sol hareketin ilk kez silahlanması bile sizden kaynaklı şerefsizler. siz ne anlatıyosunuz? tarihiniz boyunca devletin kullanışlı köpekleri olmaktan öteye gidememişsiniz. sorun solcular mı? sal ülkücüleri üstüne. sorun aleviler mi? bırak ülkücüler yaksın. sorun 90'ların atatürkçüleri mi, çok mu kurcalıyorlar devlet yapılanmalarını? sal üstüne ülkücüleri. ha kürtler mi? sal üstüne ülkücüleri. tarihiniz katliam, bölücülük, ajanlık, şerefsizlik tarihi. bu ülkede siyasal geçmişinden en çok utanması gereken sizsiniz. şu ülkeye en çok zarar veren sizsiniz, herkesten çok.

    işkenceci pezevenkler sizi.

    not: pek okuma alışkanlığınız yok ama suat parlar'ın kontrgerilla kıskacında türkiye kitabını bir okuyun bakalım. reislerinizin nasıl nato tarafından eğitildiğini, nasıl amerika'nın köpekliğini yaptığınızı, nasıl 6.filoya dönüp namaz kıldığınızı okuyun. bütün kontrgerilla faaliyetlerinin nasıl amerikan yapılanması olduğunu, o dönem kurulan ve içinde "hareket" kelimesi geçen bütün neo-faşist anti-komünist hareketlerin nasıl hepsinin cia eliyle kurdurulduğunu, nasıl cia'den yardım aldığını açın görün. o dönem içinde "movement" geçerek kurulan bir tane neo-faşist örgüt olmaması da mı tesadüf? hepsinin amerikan kamplarında kontrgerilla eğitimi alması da mı tesadüf? emperyalizmin köpeğiydiniz, nato köpeğiydiniz, devlet köpeğiydiniz. hala da öylesiniz. halk düşmanı şerefsizler.
  • "dört kişi, ürkek adımlarla 56 no'lu apartmana girdiler. 2 numaralı dairenin önüne gelince, bellerindeki silahları çıkardılar. ercüment gedikli, kapıyı zorladı, açamadı. zile bastılar.
    kapının açılmasıyla birlikte eve daldılar.

    içeride, türkiye işçi partisi üyesi beş öğrenci vardı:
    odtü elektrik bölümü öğrencisi, 23 yaşındaki serdar alten..
    ankara devlet mimarlık mühendislik akademisi öğrencisi, 26 yaşındaki hürcan gürses.
    ankara iktisadi ticari bilimler akademisi gazetecilik bölümü öğrencisi, 23 yaşındaki efraim ezgin.
    hacettepe üniversitesi istatistik bölümü öğrencisi, 20 yaşındaki osman nuri uzunlar.
    aynı okuldan, 20 yaşındaki latif can.

    televizyon seyretmekte olan öğrenciler, elleri silahlı dört kişiyi görünce şoke oldular.
    saldırganlar da şaşırdı. evde beş kişi olmasını beklemiyorlardı. bildikleri, en fazla üç kişi olduğuydu.
    hemen hemen aynı yaşlardaki saldırganlar, evdekilerin ellerini arkadan bağlayıp, yüzükoyun yere yatırdılar. odaları dolaşıp arama yaptılar. haluk kırcı, "böyle devrimcilik mi olur, evde bir silah dahi yok," dedi.

    evde silah yoktu. saldırganların evde bulabildikleri, genç öncü, çark başak ve yürüyüş adlı dergilerdi. ve başta aziz nesin olmak üzere, bazı ünlü yazarların kitapları...
    saldırganlar, evdekilerin sayılarının fazla olması nedeniyle aralarında biraz tartıştılar. bir de arabada bekleyen reis'e danışmaya karar verdiler. kürşat poyraz ve ercüment gedikli, dışarıya çıkıp durumu anlattılar.

    abdullah çatlı, kürşat poyraz'ı yanına alarak: "ben şimdi geliyorum, beni bekleyin" dedi. çatlı ve poyraz otomobille hareket edince, ercüment gözcülerin yanına gidip onları uyardı: "aman dikkat edin, sinek uçsa bize haber verin."
    kısa bir zaman geçti.
    reis çatlı, gittiği yerden döndü. onlara bir şişe eter ve pamuk getirmişti. kürşat poyraz ve ercüment gedikli, eteri ve pamuğu alıp eve girdiler.
    yere yatan beş gencin yüzüne sırasıyla, etere batırılmış pamuğu bastırdılar.
    tam o sırada, kapı kısa aralıklarla üç kez vuruldu. saldırganlar telaşlandılar, kim olabilirdi gecenin bu saatinde?

    kapıyı açtılar. iki kişi daha gelmişti. türkiye işçi partisi üyesi faruk erzan ve salih gevence. evde bulunanların sayısı, bir anda, 7'si tip'li gençler olmak üzere, 11 kişi olmuştu. tekrar reisleri çatlı'ya koştular, durumu haber verdiler.

    çatlı, 'soğukkanlılığını' kaybetmedi. emrini verdi: "sonradan gelen iki kişiyi alıp otomobile getirin."
    kürşat poyraz ve haluk kırcı, salih gevence ile faruk ferzan'ı, çatlı'nın otomobiline getirdiler.
    kürşat poyraz otomobilin önüne, çatlı'nın yanına, haluk kırcı ve tabanca tehdidi altındaki iki tip'li genç, arka koltuğa oturdular. araba, bahçelievler'den çıkıp süratle istanbul-eskişehir yoluna yöneldi.
    10 dakika sonra, balmumcu yolunun 13. kilometresine vardılar. otomobil durdu. abdullah çatlı, aracın motorunu çalışır durumda tutarken, farlarını söndürdü.
    iki tip'li genç, haluk kırcı ve kürşat poyraz tarafından, yol kenarındaki tarlanın içine doğru 600 metre götürüldü.

    24 yaşındaki faruk erzan'ın kafasına üç, 26 yaşındaki salih gevence'nin kafasına da üç kurşun sıktılar."

    "'kapı açılır açılmaz içeri girdik. hepsini yere yatırdık. ne yapacağımız konusunda talimat almak için abdullah'a birini gönderdik. abdullah eter ve pamuk vermiş 'hepsini teker teker bayıltıp öldürelim' demiş. dışarı çıkıp, arabada bekleyen abdullah'la konuştum. 'evde öldürmek zor olacak. ikişer ikişer götürüp öldürelim dedim. 'olur' dedi. iki kişiyi büyük reis'in arabasına bindirip eskişehir yoluna götürdük. müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. geri döndük. böyle zor olacağını anlayınca abdullah, 'tek tek boğalım bunları' dedi. bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmekte zor olacaktı. arkadaşları gönderdim. sonrada sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsin boşalttım. silahı da götürüp abdullah'a verdim.'

    (l7 kasım 1980, haluk kırcı , ankara sıkıyönetim savcılığına verdiği ifade)"

    (bkz: #4521651)
    (bkz: #1703917)
  • "16 mart 1978 günü istanbul üniversitesi eczacılık fakültesi önüne ülkücüler tarafından düzenlenen bombalı ve silahlı saldırı sonucu hatice özen, cemil sönmez, baki ekiz, turan ören, abdullah şimşek, hamit akıl ve murat kurt isimli 7 öğrenci öldü. 41 öğrenci yaralandı.

    polisin katliamı, 9 gün gün önce bir yazıyla haberdar edildiği ortaya çıktı. emniyet teşkilatı toplum zabıta müdür vekili murat naiboğlu'nun 07.03.1978 gün ve 1982 sayılı yazısında şöyle deniliyordu:

    "iü hukukta 08.03.1978 günü ülkücü gruba mensup gençler karşı görüşlü gençlere anfi 1'de saldıracaklar. solcular okula gelmeye devam ederse 8-10 gün içinde bu grup üzerine bomba atılacağı..."

    olaydan sonra ülkü ocakları istanbul il başkanı orhan çakıroğlu, o dönem ülkü ocakları'nda görevli mehmet gül, dönemin mhp istanbul il başkanı kazım ayaydın ve ahmet hamdi paksoy gözaltına alındı.

    sanıklardan sıddık polat ise elazığ'da yakalandı. 1978 yılında istanbul cumhuriyet başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı. 17 kişi hakkında takipsizlik kararı verilirken, diğer sanıklar hakkında 'idam' istemiyle istanbul 1 no'lu sıkıyönetim mahkemesi'nde dava açıldı. 15 ay süren yargılama sonunda, polat 11 yıl hapis cezasına mahkûm edilirken, diğer sanıklar delil yetersizliğinden beraat etti. askeri yargıtay'ın 5 ekim 1982 tarihli kararından sonra polat da beraat etti.

    davanın 14 yılda sonuçlanmasından sonra olayın zanlılarından zülküf isot'un öldürülmesi, dosyayı yeniden açtırdı. isot'un ailesi oğulları ile birlikte latif aktı, sıddık polat ve polis memurumustafa doğan'ın katliama karıştığını açıkladı.

    katledilen yedi öğrencinin okul arkadaşları, 10 eylül 1992 tarihinde istanbul cumhuriyet başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. ve 2 ekim 1995'te dava yeniden açıldı. istanbul 6. ağır ceza mahkemesi'nde açılan davada polis memuru mustafa doğan, latif aktı ve özgün koç'un taammüden adam öldürmek ve yaralamak suçlarından sanık oldu. polat hakkında daha önce kesinleşmiş yargı kararı olduğu için dava açılamadı.

    geçen süre sonunda bu dava da zamanaşımına uğradı ve düştü."

    (bkz: #16027978)
  • "abdi ipekçi suikastının sanığı mehmet ali ağca, 11 temmuz 1979' da yakalandı. ağca, 11 ekim 1979'da yargılanmaya başladı. ancak maltepe askeri cezaevi'nden kaçırılan ağca, 28 nisan 1980'de gıyabında idama mahkum edildi.

    daha sonra 13 mayıs 1981'de vatikan meydanı'nda papa ikinci john paul'e suikast girişimde bulunan ağca, italyan mahkemesince ömür boyu hapse mahkum edildi.

    ağca'nın suç ortakları olarak oral çelik, abdullah çatlı, mehmet şener, yavuz çaylan, yalçın özbey'in de aralarında bulunduğu birçok kişinin adı ortaya atıldı. oral çelik, fransa'da yargılandığı mahkemede suçunu kabul etmesine rağmen, istanbul 4. ağır ceza mahkemesi'nde görülen davada beraat etti.

    17 yıl sonra ortaya çıkan tanık abdullah yavuz, çelik'i mahkemede teşhis edemedi. abdullah çatlı, susurluk kazasında öldü. cinayette adı geçen diğer kişilerin izine bile rastlanmadı.

    istanbul 4. ağır ceza mahkemesi'nde görülen davada ise trajikomik sahneler yaşandı. mahkeme, mit müsteşarlığı'ndan ipekçi cinayetine karışan yalçın özbey'in almanya'da iki mit görevlisince alınan ve yazılı tutanağı bulunmayan ifadesinin ses kayıtlarını istedi.

    müsteşarlık uzun süre mahkemeye yanıt vermedi. ardından ise kasetlerin imha edildiğini bildirdi. böylece dava zamanaşımıyla karşı karşıya kaldı.

    mit müsteşarı şenkal atasagun, en sonunda mit görevlilerinin ifade vereceğini açıkladı. ancak dinlenen görevliler, yalçın özbey'in davayla ilgili arandığını bilemediklerini ve görüşmeyi anımsayamadıklarını öne sürdü.

    ipekçi davasında en son gelişme, "yeni delil" diye sunulan ve gıyabi tutuklu olarak aranan özbey'e ait ifade metninin üst yazısız, imzasız, nereden ve kimden geldiği belli olmayacak şekilde mahkemeye gönderilmesi oldu.

    istanbul 3. sulh ceza mahkemesi ise, ipekçi'nin öldürülmesine azmettirdiği ve olaya iştirak ettiği gerekçesiyle aranan mehmet şener'in gıyabi tutukluluğunu, yasal zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle kaldırdı.

    şubat 2000'de ünye kapalı cezaevi'nde gasp suçundan hükümlü yusuf çelikkaya'nın, istanbul cumhuriyet savcılığı'na gönderdiği mektupta, abdi ipekçi cinayetiyle bağlantısı olduğunu iddia etmesi, zamanaşımına uğrayan davada yeni bir umut oldu.

    çelikkaya, işadamı kemal derinkök'ün, cinayeti planlayan ülkücü gruba yardım etmek için milliyet gazetesi'ni satın alarak ipekçi'nin önemli açıklamalarına engel olmak istediğini öne sürdü.

    kemal derinkök, ipekçi'nin eşi sibel ipekçi'ye "o dönemde gazetenin alınması girişimleri olmuştu, yusuf çelikkaya olayların içinde olmasaydı, bu durumu bilmezdi" açıklamasını yaptığı gerekçesiyle 5 milyar lira tazminat davası açtı.

    ihbar üzerine soruşturma başlatılırken, ipekçi ailesi avukatı turgut kazan, davanın zamanaşımına uğramasından sonra birçok delilin ortaya çıktığını savundu. hukukçular ise davanın zamanaşımına uğramasına karşın, ek süreyle uzatılabileceği görüşünü belirtti.

    türkiye gazeteciler cemiyeti yönetim kurulu ise, abdi ipekçi davasında yargının sağlıklı işlemesini engellediği gerekçesiyle içişleri bakanlığı ve mit müsteşarlığı görevlileri hakkında istanbul cumhuriyet başsavcılığı'a suç duyurusunda bulundu.

    italya cumhurbaşkanı carlo azeglio ciampi, 1981 yılında papa ikinci jean paul'e suikast girişiminde bulunan terörist mehmet ali ağca'nın affını 13 haziran 2000'de imzaladı. ağca, affı onaylanır onaylanmaz bir uçakla türkiye'ye getirildi ve kartal cezaevi'ne kondu. ancak ipekçi davasının zaman aşımına uğraması nedeniyle ağca'nın tekrar aynı davadan yargılanmasının söz konusu olmadığı açıklandı.

    ağca, türkiye'ye getirilişinin üçüncü gününde kadıköy adliyesi'nde gasp davasıyla ilgili mahkemeye çıkarılan ağca, duruşmadan önce "ben abdi ipekçi'nin katili değilim. ben sadece aktördüm" dedi.

    ipekçi'nin öldürülmesinin hemen ardından başlayan ve 21 yıl sürdükten sonra zamanaşımına uğrayan davanın ardından, yalçın özbey ve yusuf çelikkaya hakkında "taammüden adam öldürmek suçuna katılmak"tan 20 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası istemiyle yeni bir dava açıldı. istanbul 7. ağır ceza mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasında tanık olarak mahkemeye çağırılan mehmet ali ağca, tanıklık yapmayacağını söyleyerek yemin etmedi. ifadesi "yeminsiz" alınan ağca, "yalçın özbey, bazı yerlerde ipekçi suikastına karıştığını anlatıp övünüyordu. bu trajedide övünecek ne varsa? ben bu karanlık suikastın en büyük mağduruyum" dedi."

    (bkz: #8900151)
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap