15 entry daha
  • 1* dolar'da uzun süredir bir sakinlik var. bu sakinlik tüketici güvenine de yansımış halde. yani güven ile dolar kuru arasında da ilginç bir korelasyon var. ama hikayeye sadece bununla bakarsak sınırlı kalırız. çünkü iş dönüp dolaşıp uzun vadeli bir perspektife dayanıyor. akp'nin gelişi zaten kendi "başarısından" ziyade, bir önceki hükümetin acı reçeteyi uygulaması ve sonrasında hazır bir şekilde düzelmeye başlamış bir ekonominin kendilerine sunulması üzerine gerçekleşmişti. tabi ali babacan'a sorsanız, bütün bunlar olmamış gibi, her şeyi o yapacaktı...

    2* geldiğimiz aşamada ise bir türlü krizden çıkamayan, tam olarak 22 mayıs 2013'ten itibaren süreğenleşmiş bir ekonomik kriz içerisinde -ki ben buna buhran demeyi tercih ediyorum- debelenen ve vatandaşının düzenli olarak gelirinin eridiği bir türkiye ile karşı karşıyayız. türk lirası bazında, bastırılmış enflasyonla hesap edilen yüzde bilmem kaç büyümeler olsa da, "verim"den bahseden kimse yok. örneğin zafer havalimanı gibi kimsenin kullanmayacağı ve hiçbir anlamı ve kullanımı olmayan benzer 500 tane proje yapılsa da ülke %10-20 büyüyebiliyor. o zaman "şöyle büyüdük, böyle uçtuk" diyenlerin söylemini nereye koyacağız?

    3* türkiye aralık 2021 itibarıyla sert bir devalüasyondan geçti. kasım ayından ocak ayına kadar kurda bir tür değer kaybına "müsaade edildi". aslında mahfi eğilmez'in sıklıkla söylediği gibi, "devalüasyon" denen hadise dalgalı kur rejimlerinde yok. fakat buna benzer bir işlem, yine devlet tarafından, yine dalgalı kur ve serbest piyasa içerisinde kontrollü bir şekilde yapılırsa buna ne isim vereceğiz? o nedenle kimisi buna devalüasyon*, kimisi de değer kaybı* diyor. ben bunun devlet kontrolüyle yapıldığını ileri sürüyorum, o nedenle de neo-devalüasyon gibi garip bir kavramla karşılaşıyoruz. ama ortalığı karıştırmaya gerek yok, devalüasyon diyip geçelim. nitekim de-value-tion kökü de beni destekliyor bence.

    4* türkiye artık kontrollü bir ülke. daha önce de defalarca açıkladık. sağlık verilerinden enflasyona, işsizlikten büyümeye, kamu yatırımlarından döviz kuruna, kamu ihalelerinden özel sermaye girişimlerine kadar türkiye tamamıyla "kontrollü" bir devlete dönüşmüş halde. bu benim görüşüm. kağıt üzerinde serbest piyasa vs. dense de işin uygulaması farklı. (bkz: kontrollü enflasyon/@dragonlady)

    5* bu kontrol sebebiyle de döviz kuru yine kamu müdahaleleriyle bir bant içerisinde tutulmaya çalışılıyor. özellikle türk tipi başkanlık sistemiyle beraber bu kontrolün dozajının da arttığını görüyoruz. çünkü çok yakın zamanda, yani ağustos 2018'deki rahip brunson kur şokunda dövize faiz üzerinden müdahale edilmişse de, sonrasında tcmb başkanı çetinkaya görevinden alınmış ve damadın başında olduğu ekonomi cayır cayır 128 milyar doları yakmaya başlamıştı. çünkü faizlerin artışı demek, başta işsizlik demekti ve bunun faturası elbette siyasete çıkacaktı. (bkz: türk tipi başkanlık sistemi/@dragonlady)

    6* bu arada, o 128 milyar doların içerisinde sadece kuru dizginlemek için yakılan meblağ yoktu. yanlış hatırlamıyorsam tutarın içerisindeki 50-60 milyar dolara yakın yabancı yatırımcının parasını çekip götürmesi hadisesi de gerçekleşmişti. bunun da elbette ülkedeki döviz kaynaklarını eriteceği biliniyordu. çünkü güven kalmamıştı. özellikle damatla beraber ekonomi yönetiminin baş aşağı giden bir patikaya girildiği görülmüş, sonrasında da beklentiler oldukça negatife döndüğünden yabancı parasını yurtdışına gönderirken, vatandaş da bankalar üzerinden dövize hücum etmeye başlamıştı. tam bu zamanlarda da fitch yine fitch'liğini yapmış, moody's ve s&p gibi kredi derecelendirme kuruluşları da, onlara para ödeyip "kral gel bizi değerlendir" dememize rağmen bizim notumuzu devamlı düşürmeye başlamıştı.

    7* sonrasında elbette ağbal geldi, gitti, sonrasında elvan da görevden alındı. çeşitli kılıflar uyduruldu. çin modeli dendi, rekabetçi kur dendi, cari fazla vereceğiz dendi. geldiğimiz aşamada ocak 2022 dış ticaret dengesinde rekor cari açık verildi. hani cari fazla verilecekti? hani türkiye ekonomi modeliydi?* hani dönüşümden geçiyorduk? bu açık sadece enerji kaynaklı da değildi. müthiş bir enflasyonla karşılaşacağını, kazandığı parasına değer katamadığını hisseden vatandaş, elbette enflasyona karşı kendisini korumak için mala mülke yönelecekti. bunu da kamu bankalarının aylık %1,31 konut, %1,80 ihtiyaç kredisi gibi enflasyondan düşük kredilerle finansmanını sağlayıp, kendisine aslında dolaylı yoldan kaynak transferi sağlatacaktı. daha sonrasında bu kamu bankalarının karlılığı özel bankalara göre müthiş düşecek, ve sermaye takviyeleri hazine üzerinden gerçekleştirilecekti. aslında fatura yine vergi ödeyen kazlara, yani sana bana çıkmıştı.. (bkz: 0.64 faiz oranıyla konut kredisi çeken güruh/@dragonlady)

    8* gelelim işin döviz boyutuna. türkiye'de enflasyon demek, önceden bir dolar kuru zıplaması, şoku veya düzenli olarak kurun artması demektir. yani önce dolar artar, arkasından enflasyon gelir. bugün yaşanılan enflasyon, aralık ayındaki sözde kontrollü devalüasyon neticesiyle gerçekleşen bir olaydır. hatırlayanlar olacaktır, o günlerde de buradan bu şokun etkisinin aylar sonra kendisini göstereceğini söylemiştik. bunun üzerine bir de vatandaşın yıllar yılı enflasyon ile yaşadığını değerlendirdiğimizde, işin içerisine bir de enflasyonun ataleti, yapışkanlığı giriyor. "böyle gelmiş böyle gider abi, al dolar'ını otur aşağı" şeklinde bir zihin yapısı olduğu için de -ki belki de doğrusu bu- dolar'a olan talep düşmediği gibi, dolar ile işi olmayanlar bile** kendi fiyatlarını dolara göre arttırmaya başlayınca iş fasit daireye dönüşüyor.

    9* çok da lafı uzatmayalım ama kur bugünlerde artmıyorsa bunun iki sebebi var. bunun birincisi tabi ki kur korumalı mevduat denen zamazingoyla dövize olan talebin kesilmiş olması, ikincisi ise yoğun satışlar ile kurun stabil bir düzleme sokulması. bu esnada da ekonominin başında nebati ile kavcıoğlu, onun başında da rte bulunuyor. gerçekten insan da hayatı tam bu esnada sorgulamaya başlıyor. neticede milyar yıllık evrende, bu dönemde, bu ülkede, bu yönetimde yaşıyor olmak gerçekten büyük başarı, kendimizi tebrik etmeliyiz. ama yaşamak yine de güzel. türkiye'de ekonomik olarak hayatta kalabilen her bir birey, dünyanın her yerinde yaşar. survivor'ın ekonomi versiyonu gibi bir durum içerisindeyiz. (bkz: kur korumalı tl vadeli mevduat/@dragonlady)

    10* bugünlerde dolar kurunun birkaç atak yapmasının da elbette birkaç sebebi var. bir kere döviz kuru bastırılıyor olsa da ve kur korumalı mevduat nispi bir döviz bozumuna sebebiyet verdiyse de bu iş sürdürülebilir değil. bunu herkes biliyor. bu esnada ukrayna-rusya gerginliği de bütün dünyada takip ediliyor ve rusya'nın bu uluslararası hukuka aykırı hamleleri küresel gerginliği ve savaş ihtimallerini arttırırken, finansal akımların abd gibi, ingiltere gibi güvenli bölgelere dönmesine sebebiyet veriyor. aynı sebepten altın fiyatları da ons bazında yükselirken, fed'in mart ayında faizi arttırmasını müteakip birkaç ay içerisinde bilanço daraltımına da başlayacağı fiyatlanıyor. tüm bunlar olurken petrol fiyatları varili 100 dolara yaklaşıyor ve kimilerine göre 120 dolarları göreceği söyleniyor. gerçekten kusursuz fırtına bizi bekliyor. bu esnada bu fırtınaya %48 tüik enflasyonu ve %14 politika faiziyle giriyoruz. ingiltere merkez bankası boe'nin bile faiz arttırdığını söylemiş miydim?

    11* tabi bu esnada akp her kriz sonrasında yeni bir şey öğreniyor. deneye yanıla, kafa göz yara yara hep beraber akp'nin basiretsizliğinin ceremesini çekiyoruz. bu son kur şokunda da akp, devalüasyonun nasıl yapılmaması gerektiğini öğrendi ve şu anda varını yoğunu dövizi stabil tutmaya ayırmış halde. kur korumalı mevduat yıllık %17 faiz getireceği için de, doların sene sonu %17 artmış olması beklenen. ancak şöyle bir problem var ki, eğer enflasyon artmaya devam ederse, bu sefer önceden baskılanmış olacağı için de dolar'ın fiyatı olması gerekenden ucuz olacak. rezervlerin ekside olduğu, her gün yeni bir kararın çıktığı, yönetim sisteminin tek adama bağlı olduğu yere de döviz girmeyeceğinden, dövizin bu seviyelerde tutulması baraj kapaklarında biriken suyun yarattığı basınç gibi düzenli olarak artacak.

    12* son olarak şunu söyleyeceğim. paranın fiyatı faizdir. başka bir deyişle, faiz paranın kira bedelidir. şu anda tcmb'nin %14 faizi; denize nazır, 3 katlı, 15 odalı pırıl pırıl bir boğaz yalısını aylık 1.000 tl'ye kiraya vermekten farklı değil. her şeyin bir ederi var ve kural olarak paranın ederi de enflasyonun 1-2 puan üzerindeki bir faiz oranı. ideal enflasyon oranı ise %2. türk lirası aynı zamanda diğer tüm paralar gibi dolar bazında fiyatlanıyor, ki buna kur diyoruz, ve dolar bazında da önümüzde kusursuz bir fırtına bizi bekliyor. tüm bunlara rağmen, neticede iş şuraya varıyor: rte kendi siyasi ikbalini düşündüğü için faizleri yükseltmiyor. ülkenin tüm ekonomik aktivitesi alt üst oluyor, hepimiz fakirleşiyoruz, insanlar intihar ediyor falan kimsenin salladığı yok. neticesinde kur korumalı mevduat, vergi indirimleri vb. gibi saçma sapan çözümler aranıyor. bu esnada devalüasyon yapmaya "çalışılırken" kur bir sene içerisinde 6,90'dan 18,60'lara kadar da zıplatılıyor ve sonrasında 13,50-14 bandına bir şekilde oturtuluyor.

    tüm bu yapılanların sebebi tek bir adamın siyasi bekasıdır.

    2013'ten beri yüzümüz gülmüyorsa hepsi mevcut hükümetin basiretsiz yönetimi sebebiyledir.

    boş koltuk doları nasıl düşürmüştü, hatırlayalım.

    *

    (bkz: kemal derviş'in ekonomik kriz öngörüsü/@dragonlady)

    (bkz: hayat pahalılığını hissettiren ürün/@dragonlady)

    (bkz: 20 aralık 2021 doların sert düşüşü/@dragonlady)

    (bkz: tüik'in ölçme sorunu/@dragonlady)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap