• belirli bir giriş çıkış saati, haftanın 5 günü gibi kısıtlamaları olmayan mesai türü.

    gel gelelim hafta içi saat 11'de okula girip 3'te çıkabileceğiniz, bazı günleri evde geçirebileceğiniz gibi muhtemelen haftanın hemen hemen her günü akşamları başka bir şeylerle uğraşırken önünüzde işinizin açık olması, haftasonlarını evde okuyarak, çalışarak, yazarak geçirmeniz gerekecektir. net bir mesaisinin olmaması avantajı kadar dezavantajıdır da...
  • hakkını veren için %5'lik bir dilim belki; haftada en az 60 saat.

    geri kalani icin; gunde 4-5 saat cay, kahve, sigara, bilgisayar icin harcanan zaman dilimi.
  • çok da şeapılmaması gereken mesai.

    adamlar o rahatlığa ermek için kaç gece uykusuz beyin yakıp, kaç sene makale şu bu yazmak için streslere girerek belirli bi rahatlığa erişiyorlar. yani kızan kızmış ama kızmasınlar, sen de akademisyen ol sen de o imkanları elde et kardeşim, seni tutan yok ki. ha bi de akademisyenlerin okul çatısı altında eğer okul yönetiminde falan değillerse tabi, ders vermek dışında işleri yok. sınav kağıtlarını okumaları ve/veya yayın kitap oluşturuyorlarsa bunu evde de yapabiliyorlar zaten. okulda fiilen bulunmaları ne onların ne de okulun ihtiyacı. napsalardı mesaili çalışıp akşama kadar gizli işsiz gibi ofiste nette takılıp çay kahve mi içselerdi? paspas mı atsalardı okula?
  • doğru, sabah dokuz, akşam beş değil, çünkü bazen (deney yapılırken, makale ve tez yazılırken, kongre bildirisi yahut eşdeğer iki takım final sorusu hazırlanırken...) sabah beş, ertesi sabah üç. sınav da aynı sabah dokuzda! sonra aynen devam, başka deney, başka makale, bütünleme sınavı, tek ders sınavı, yaz okulu (sıcaklık 35 c +)...

    yanlış, mesela bizde yakın zamana kadar kafeterya yoktu, şimdi de mesai saatlerinde kafeteryaya gidene pek olumlu yaklaşılmaz. dizilerde, filmlerde izlenen, çok şık ve/veya havalı, makyajlı, fönlü, tüm işleri özel tasarlanmış kafeterya ve ofislerinde, süper lab. larda halleden akademisyenler gerçek hayatta yoktur.

    yanlış, mesaide kalsa bin türlü sorun olur, izin al, güvenliğe haber ver, bütün kapıları kilitle, bomboş devasa koridorlarda yankılanan ayak seslerini dinle, deney iyi gitsin diye dua et, bir-iki saatliğine masanın üzerinde uyu!

    yanlış, rahat bir mesai değil, örneğin kesintisiz sadece bir saat süreyle herhangi bir şey yazılamaz, lisans öğrencisi gelir, lisansüstü öğrencisi gelir, sekreter mutlaka gelir, hizmetli illa ki gelir, notunu beğenmeyen öğrenciden, fen bilimlerinden, üst yönetimden... telefon gelir, tuvaletin rezervuarı bozuk diyen hoca gelir, yarın sabah işim var beni idare et diyen öteki hoca gelir, bitirme tezi sunumu nasıl olacak diyen beriki hoca gelir, ille birileri gelir! tez yazılıyorsa o sırada, gelen sayısı mutlaka artar. kongreye metin göndermek için son başvuru zamanının bitmesine birkaç saat kala da pik yapar!

    yanlış, yorucudur! iş, asla işte kalmaz. gittiğiniz her yerde sizinledir. her tatilde! üstelik yıllar geçtikçe azalmaz, artar.
  • hangi alanda oldugu degisir, mesela benim mesai saatlerim genelde sabah 8 de baslar aksam 8 de biter. tabi bu sadece labda geçirdigim süre, evde de çalismaya devam ediyorsun çogunlukla. bazen daha fazla bazen daha az çalisiyorsun. ama isin güzel tarafi, planini düzgün yaptigin takdirde, bazi günler ise 10da da gidebilirsin, ya da 4te de çikabilirsin. tabi bu aza dogru esnetmelerin geri ödemesi elbet oluyor, ertesi hafta daha çok çalismak gibi. akademisyenlerin yan gelip yattigini düsünen arkadaslar da sanmasinlar her yerde öyle. o gördükleri, türkiye'de olan bir durum. o da her yerinde degil. hani ayrica sanilmasin ki 55 yasindaki prof. hiç çalismiyor. alakasi dahi yok, ben kendisiyle gecenin 3ünde seri e-maillestigimi de biliyorum. hani isyerine ugramiyor diye, çalismiyor demek degil. o adamin isi proje yönetmek, ve bu olayin çogu kismi evden de yapilabilir. her saniye grubunun basinda bekleyip onlari strese sokmaya çalismana gerek yok (tr de yapildigi gibi). sen makaleni oku, projelerini yaz, literatürü takip et, sunumunu hazirla... buradan bakinca profesör olmus birinin is yerinde çalismaya pek ihtiyaci varmis gibi görünmüyor degil mi? neyse, siz akademisyenleri elestireceginize bakin bakalim, performansli çalisiyor musunuz? 45 saat haftalik mesainizde neler ögrenmissiniz ya da neler üretiyorsunuz bir bakin. ondan sonra akademisyen kritigi yapin.

    not: akademisyenlik, türkiye'de düsünüldügü gibi devlet memurlugu degildir.
  • nasil hayal ediliyor bilmiyorum ama akademisyen icin mesai saati yoktur; hem ogrendiginiz hem de ogrettiginiz bir meslegin mesaisi mumkun degil olamaz. surekli calisirsiniz, okursunuz, en son yayinlari takip edersiniz. ders veriyorsaniz yine arastirma yaparsiniz, calisirsiniz.
  • kantinde geçirenlerin sayısı hiç ama hiç az değil. olmasın da zaten. diğer türlü canım sıkılıyor benim.
    tek başına çay-sigara bir yere kadar.
  • bölümümüm özelinde sabah 9 - akşam 17 mesai sistemi uygulanıyor. ama dışarıda herhangi önemli-önemsiz işimiz varsa izin almak hiçbir zaman sorun olmaz. yani bölüm başkanımıza "hocam bugün saat 15'te çıkabilir miyim" dediğim zaman hoca ne işin var diye sormadan izin verir. ama izin almadan kafama göre çıkıp gidemem.

    türkiye'de uygulamalar bölümden bölüme (üniversiteden üniversiteye bile değil) değişkenlik gösterir. örneğin bizim bölüm yazın akademik yıl bittikten sonra da 9-17 mesaisine devam ederken, aynı fakültede diğer bölüm araştırma görevlileri arasında bir rotasyon oluşturarak mesaiye sadece 1 kişi gelir. diğerleri şehir dışına çıkmamak suretiyle istedikleri gibi takılırlar. bunun gibi farklı farklı uygulamalar bolca bulunmaktadır.

    dünya genelinde ise akademisyenlikte mesai saati diye bir şey yoktur. çünkü yapılan iş mesai saati ile sınırlandırılabilir bir iş değildir. dünya'da genellikle akademisyenler hafta 3-4 saat ofis saati belirler ve o belirtilen saatlerde ofiste durmakla yükümlüdürler. kendilerine soru sormak için gelecek öğrencileri o ofis saatlerinde kabul ederler. onun dışında gelen öğrenciyi halihazırda ofiste olsa bile "ofis saatimde gel" diyerek geri gönderirler.

    türkiye'de akademisyenleri eleştirecek bir çok konu mevcut ama mesai saatinin bu konuların en sonlarında yer alması gerekiyor.

    ayrıca şunu da belirteyim sadece mesai saatlerinde çalışmam gereken bir işim olmasını çok ama çok isterdim. çünkü akademisyenlikte yetiştirmeniz gereken işler herhangi bir zevkinize ayırdığınız zamanda bile sizi sürekli tedirgin ederek o şeylerden aldığınız keyfi inanılmaz azaltıyor.
  • alışageldiğimiz sabah 8 - akşam 5 mesai saatinden farklı esnek mesai saatleridir. sabit mesai saatleriyle ve kılık kıyafet yönetmeliğiyle aranız iyi değilse akademisyen olmaya çalışın siz de. elinizi tutan mı var? tabii öyle hemen olunmuyor, bilginiz olsun. birazcık yorulmanız gerekiyor. asistanlık falan öyle kolay geçmiyor. bir de tez yazması var bunun. belki ondan sonra rahatlıyorlardır.
  • akademisyenin mesaisine maaşına takmış arkadaşlar kafayı. akademisyen dediğin adam devletde de çalışsa, özelde de çalışsa standart belli bir mesaiye uymak zorunda değildir. akademisyen dediğin adam özel/devlet banka memuru değildir, vergi dairesindeki memur değildir. tabii ki hiç bir iş yapmadan boş boş oturanı da vardır ama gerçekten düzgün bir akademisyenin mesaisi neredeyse 24 saat sürer. öyle standart memur gibi dükkanı kapadım akşam beşte gidip yatayım deme lüksü pek olmaz. bir kere zaten oraya gelen kadar yaktığı enerjinin çektiği azabın stresin miktarı hiç bir şeyle ölçülemez. kimisi sadece torpille veya bir uyduruk mülakatla veya dandik bir sınavla işe girebilirken, bir kişinin akademisyen olabilmesi için sınavları geçmesi, makaleler okuması, tez projesi yapması, o projeyi defalarca kurul önünde savunması, tez projesini kabul ettirip yayınlatması sonra da doktoraya başlayınca aynı süreçleri bir kez daha ama daha zorunu yapması, yeterliğe çalışması, makalesini yazıp yayınlatması gerekir. ama bunu bilmeyen barzo gelip burada 9-5 der. ben bazen sabah 6'da işimde oluyorum gece 10'a kadar çalışıyorum. gün geliyor cumartesi pazar full lab'dayım. gün geliyor gece 12'de çıkıyorum. burada oturup da klavyeden sallayan arkadaşların aksine ben işten çıktığımda bazen elimde daha yapacağım günlerce iş vardır, kafam doludur, uykumda bile düşünürüm, hafta sonu hafta içi kavramım olmaz, hoca arar iş ister, öğrenci gelir soru sorar, sekreter gelir görev verir, idare eder iş çakar. akademisyen akşam çıkayım sabah geleyim de devam edeyim diyemez. yemek yerken bile yazı okuması gerekebilir. e bu kadar iş yapan bir adam da bazen esnek çalışır. başkası gibi 9-5 çalışması her zaman olmaz. 5'te çıkması gerekn adamı 5'i 1 geçe toz olurken benim öyle bir zorunluluğum olmamasına rağmen gece yarısına kadar kalırım. bunun karşılığında aldığım ekstra maaş veya gelir olmaz. ve bu tempo günlerce haftalarca aylarca devam edebilir. e o zaman da evimde yazabileceğim yazıyı yazmak için bazen de işe gitmem. çünkü mesai illa ki o ofiste/labda/binada olmak değildir. işini hangi şart altında olursa yapmak da mesaidir.
hesabın var mı? giriş yap