• canımız ciğerimiz kazım koyuncu'yu uğurlarken, sahnede konuşma yapan sunay akın'ın anlattığı bir hikayedir bu. sözlük'te bakındım mamafih bulamadım. şöyle hikayemiz:

    anadolu'nun ücra bir köyünde yaşayan bir baba-oğul varmış. baba tarlaya çalışmaya gittiğinde, oğlu da onunla gidermiş. baba çalışırken, oğul ağacın gölgesinde tek başına oyun oynar, babasını izler, ona su ve ayran götürürmüş. güneşin minicik ışıklarıyla dallarının arasından indiği ağacın serin gölgesinde birlikte katıklarını yerlermiş.
    ve baba oğluna bir gün denizi anlatmış. yaşadıkları köye çok uzakmış deniz. askerlik yaparken görmüş baba. oğluna güzelleyerek anlatmış denizi. çocuk kocaman açtığı gözleriyle dinliyormuş babasını.
    aradan günler geçmiş. çocuk hep babasıyla gidiyormuş tarlaya. ne zaman babası yemek için ağacın dibine gelse, çocuk "baba denizi anlatsana" diyormuş. babası da bıkmadan, usanmadan anlatıyormuş sihirli kelimeleriyle. çocuk, her seferinde, yeni duyuyormuşcasına dikkatle bakıyor ve dinliyormuş denizin hikayesini.
    seneler böyle geçmiş. baba yaşlanmış, oğul büyümüş. ve bir gün, elinde iki otobüs biletiyle gelmiş babasının yanına. hadi baba demiş, gidiyoruz. nereye oğlum? denizi görmeye.
    baba-oğul binmişler otobüse, düşmüşler yola. bir gün sonra varmışlar denizin olduğu yere. otobüsten inene kadar deniz görünmemiş. oğul merak içinde. sormuşlar yolu, varıp gitmişler en yakın sahile.
    ve karşılarında, tüm uçsuzbucaksızlığıyla ve heybetiyle... babası gülen gözleriyle, mutlulukla izliyormuş denizi. hiç konuşmadan bakmışlar denize. bir saat, üç saat, beş saat bakmışlar...
    baba dönmüş oğlunun yüzüne. ifadesiz bir yüz. sanki bir boşluğa bakan, hiç bir şey görmeyen bir çift göz. oğlu derin bir şaşkınlık ve hayal kırıklığının orta yerindeyken dönmüş babasına ve demiş ki: baba... baba denizi anlatsana.
hesabın var mı? giriş yap