236 entry daha
  • son zamanlarda ekonomi profesörlerinin dahi bu müstakbel ekonomik sistem hakkında bazı noktaları başından sonuna yanlış anladıklarını görüyoruz. aşağı yukarı 250 yıldır aynı şekilde ilerleyen bankacılık sisteminin özellikle son 2-3 yılda geçirdiği değişim eğitimlerini 30 yıl önce almış profesörlerin havsalalarını aşmış vaziyette. burada, kesinlikle amacım birilerini iğnelemek ya da yermek değil. asıl amacım bu profesörleri takip edip büyük zararlara uğrama riskine karşı insanları uyarmak. bu yüzden çok kısaca para nedir konusunda bazı temel şeyleri konuşmak gerekiyor.

    not: yazı üç kısımdan oluşuyor, yazı aslında yeni şeyleri ikinci kısımdan itibaren söylüyor. asıl diyeceğini de son kısımda söylüyor. fakat son kısımda dediklerinin temelini ikinci kısımda oluşturuyor. ikinci ve son kısmı anlamak için de birinci kısımdaki bilgilere ihtiyaç duyanlar olacağı için birinci kısmı da dahil etmek gerekti.

    birinci kısım:

    altın çok uzun zamanlardan beridir, ben diyeyim 1000 yıl bir başkası desin 2000, insanların gündelik hayatta ödemelerini ve işlemlerini, yani “payment”, “transaction”, yaparken kullandıkları bir meta idi. paranın herhangi bir iktisat kitabının ilk 10 sayfası içinde yapılmış olan bir tanımı vardır ve bu tanım üç temel işlevi karşılayıp karşılamadığı ölçüsünde bir şeyin para olup olmadığı tanımını taşıdığını iddia eder.

    paranın üç fonksiyonu:

    medium of exchange: değişim aracı olarak kullanılan bir şey olması, yani bir koyun 10 ton buğday ediyorsa, bu iki mal arasında “para” denen bir şey koyup, bununla hem koyun hem de buğday alabilir olmaya mümkünat sağlaması.

    unit of account: hesap birimi olması, yani koyup, 1 koyun 10 altın o zaman 1 ton buğday da 1 altın eder gibi bir işlev gören şey olması. bu şey üzerinden başka malların değerini belirleyebilir olmanın önünü açması

    store of value: değer biriktirme işlevini görmesi, toplam kıymetleri bu şey aracılığıyla biriktirebilmek. para biriktirmek yani.

    son olarak da “para” için şunu dememiz gerekiyor, bu tanımları herkes veriyor yalnız, sektördeki uzmanların ve hatta akademisyenlerin bile bazen eklemedikleri bir şey var, bu üç fonksiyonu da aynı anda gerçekleştirmesi gerekiyor o şeyin “para” olabilmesi icin. yani bir zamanlar öyleydi belki ama bugün altın bir para değil, çünkü taksiciye çeyrek altın uzatamazsınız. bitcoin bir para değil çünkü alışverişlerde kullanılmıyor henüz aşırı volatile doğasından ötürü.

    paranın hemen ardından da bankalar ne işe yarar:

    kredi verilmeye değer fırsatları arar, bulur, tanımlar
    maturity transformation yapar, yani ödenmesi gereken borçların geridönüşünü garantileyen şeyleri bulur
    risk yönetimi yapar.

    bugünün bankalarının asıl amacı bu üç seydir. bunu neden yapıyor peki bankalar? bu da çok kısaca şöyle: altının “para” olarak kullanıldığı zamanlar, insanlar bir miktarından ödün vermek pahasına, yanlarında bu altınları taşımak riskini almamak icin bankalara verdiler bu altınlarını. fakat altınlarını bu bankalara koyan insanlar altına ihtiyaç duyduklarında özellikle “o” bankaya gidip bir miktar altın alıp işlerini görmek zorunda kalıyorlardı. bu yüzden bunun yerine bankalardan bir tür “benim burada altınım var” onayı istediler. bankaların bu yazdıkları ve imzaladıkları kağıtlara “banknote” denmeye başlandı ve bu şeyler aslinda bir tür altın karşılığıydı. yani direkt olarak altın karşılığıydı bu banknotlar. işlem şu şekilde oluyordu: bankada altını olan biri, bir at almak istediği zaman atçıya gidip beğendiği atı alıyordu, bu ata mukabil, bankadaki altınlarına karşılık gelen banknotlar ile ödemesini yapıyordu. daha sonra da atçı ilgili bankaya gidip bu banknotları verip, karşılığı olan altını alıyordu.

    işte büyünün gerçekleştiği yer tam da burasıydı. altın karşılığı ödenmiş banknot aslında işlevini bitirmişti ve yok edilmesi gerekiyordu, yani yakılması gerekiyordu. çünkü at almak isteyen kişinin hesabındaki altın azalmıştı, o altınlara mukabil hazırlanmış olan bu banknot bankanın kendisine geri geldiğine göre bilançodan bunun düşülmesi gerekiyordu (bu bilanço kelimesine geri geleceğiz, balance sheet denir buna, biraz sonra günümüzde nasıl oluyor onu anlatacağım). fakat bu banknote yakıp yakmaması bankanın kendi kararına kaldığı fark edildi. bir kere direkt her bir altın karşılığı bir de banknote vardı ve bu da aslında para miktarını direkt iki katına çıkarıyordu. çünkü bazı altınlara karşılık hazırlanmış banknotelar hiçbir zaman bankaya altın olarak bozdurulmak icin gelmiyordu. bu bozdurma işine de ingilizce’de change denir. aslında parayı altınla değiştirme işleminden gelir bu kelimenin anlami. bu fark edildiği zaman akla gelen bir soru vardı: “peki ne kadar daha fazla banknote yazabilirim?”. işte bu sorunun cevabı fractional reserve banking de saklıydı. yani banka elindeki mevduatın belli bir katına kadar banknote yaratabiliyordu. bugün bu zorunlu karşılık olarak isimlendiriliyor, %5 ile %10 arasında bir değer yani banka elindeki mevduatın 10-20 arasında bir miktarı kredi olarak dağıtabiliyor. para demedik dikkat edilirse.

    bugünün bankacılığında durum şöyle: bankanın elinde belli bir miktar para vardır. bu parayı da teminat olarak merkez bankasına koyar (usulen). buna karşılık da 10-20 kat kredi dağıtabilir. bu işlem de şöyle oluyor: bu sefer müşteri, eskiden olduğu gibi at degil de otomobil almak için bankaya gidiyor. bankaya otomobil almak icin krediye ihtiyacı olduğunu söylüyor. banka da yukarıdaki üç işlevini yerine getirerek, bu krediyi verip vermeme kararını aliyor. diyelim ki olumlu sonuç alındı ve banka ile kredi müşterisi arasında bir akit gerçekleşiyor. müşteri bu mukaveleye imzasını attığı anda para “yaratılmış” oluyor. işte bu da bir mucizedir. demek ki eski dönemin “parası” bugünün “kredisine” dönüşmüş vaziyette. yani daha önce her şeyin hemen başında “para” varken bugün para ile mal arasında bir de “kredi” durağı eklenmiş vaziyette. peki bu kredi nedir? kredi gelecekte gelen paranın bugünkü karşılığıdır. kısacası daha ortada olmayan paranın belirli bir güven çarpanı ve zaman ile paraya dönüşecek olan bir hammaddedir. bu güven çarpanı o krediyi alan kişinin kendisi ile alakalıdır. eğer bu kişi o parayı kesin ödeyebilecek gibiyse bu güven çarpanı daha düşüktür. hatta bu güven çarpanı sıfır bile olabilir. geriye bir tek zaman maliyeti kalir. bu zaman maliyeti de faizdir. güven çarpanı da daha süslü şekilde risk primi olarak adlandırılır. yani kredi aslinda, para = kredi*(risk primi + zaman maliyeti) gibi bir eşitliktir. gelecekteki daha çok paraya mahsuben bugün daha az bir miktar kredi verilir. aslında gelecekteki para bugünden yaratılmış olur. işte hep duyarız ya gelecek nesiller daha doğmadan bile borçlu diye sebebi budur.

    burada özel bankalardan bahsettik, bir de merkez bankaları var. merkez bankasi ile özel banka arasındaki tek fark, parayı gerçekten basma senyorajına sahip olmasıdır merkez bankasının. yani özel banka para basamaz. eger bassaydı o da kalpazan olurdu. özel banka, merkez bankasının bastığı parayı bir tür iş yapma için kullanan baska bir teşebbüstür. bunu kabaca nükleer santral ve elektrik dağıtım şebekesi gibi düşünebilirsiniz. elektriğin üretilmesi bambaşka bir iş bunun şebeke sistemini kurup dağıtmak ve ilgili her türlü transactionı yapmak başka iştir. merkez bankası dolayısıyla “para”nın para olma özelliği ilgili mekanik özellerini değiştirme gücüne sahip ve yetkili tek kurumdur. o yüzden merkez bankaları hükümetten bağımsız olurlar daha doğrusu olması gerekir. yoksa elinde siyasi güç bulunduran bir iktidara bağımlı olsaydı, o paraya dair her türlü alavere dalavere yapılabilirdi. merkez bankası politika faizini degiştirerek paranın nasıl hareket edeceğini en doğru şekilde ayarlama görevini yerine getirir. bu aslında ne zaman para basılacağına karar vermektir. bunu direkt olarak para yaratarak da yapabilir, faizler ile oynayarak da. para yaratmayı ekrana görüntü vermek, faizleri de renk ayarı ile oynamak gibi düşünebilirsiniz. ekranda görüntüyü çok kaliteli şekilde oluşturabilirsiniz fakat renk ayarı ile oynayarak hicbir şey görünmez hale de getirebilirsiniz. örneğin kamera ile çekerken 1080p goruntu kaydedersinz, bunu 720p olarak da verebilirsiniz ekrana, ekrana gelen goruntuyu de renk ayarlarıyla daha işlevsel (en fazla 0 kayıp olacak şekilde) gösterebilirsiniz ya da durduk yere renkleri degiştirip saçma sapan bir görüntü elde edebilirsiniz. bu ayarı iyi yapmak ile mükelleftir merkez bankası. sonuçta bu bir analoji ve kusursuz değildir fakat belli ölçüde intuition (akılda hayal etmek, hissetmek) sağlar.

    ilk kısmı toparlarsak

    şimdi buraya kadar olan kısmı toparlamak gerekiyor, çünkü hala daha yeni bu degişen para ve bankacılık noktasına gelmedik, şimdi kadar anlattıklarımız hani bizi getirsin getirsin 2010 yılına kadar getirsin. şöyle toparlayalım:

    eskiden para gerçekten altının karşılığı idi. bankalar da bu fazla kullanılmayan parayı başkalarına kullandırabileceklerini farkettiler. bu fazladan kullandırılan kısım da “kredi” oldu. o şey çünkü para değildi, başka bir şeydi.

    daha sonra bu bir tür düzenlemeden geçti ve modern bankacılık sistemi doğdu. elllerindeki gerçek paranın 10-20’de biri ile o paranın tamamı kadar “kredi” dağıtabilir düzenine geçildi. bu sayede ekonominin çarkları sorunsuz şekilde dönüyordu.

    sistemin cıvıdığı nokta şurada oldu: zaten bir kez bu banknoteların bankaya geri döndüğünde yakılmaması üzerine bu kredi sistemi doğmuştu, fakat bunun aynısını merkez bankası da karşılıksız şekilde para basarsa ne olacaktı? bunu zaman zaman yapıyorlardı merkez bankası para yaratıyordu karşılıksız, kendi başına anlamsızdı bu para, fakat bu parayı eğer devlet tahvili ile alırsa bir anda anlam kazanıyordu. bu ne demek? bu aslında devletin kredi istemesi ile aynı şey. nasıl bir müşteri bankaya gidip kredi istediğinde bir anda orada para oluşturuluyorduysa, burada müşteri bu sefer devlet oluyor ve merkez bankasına borçlanıyordu. başka bir deyişle merkez bankası çalıyor devlet söylüyor. eğer bu işlem çok defa ve gereksiz yere yapılırsa ortalıktaki para miktarı çoğalıp enflasyon yaratıyordu ve bu olmasın diye de bugun “para buharlaştırma” diye duyduğumuz şeye ihtiyaç oluyordu. bu para buharlaştırmanın mekanik sebebi tam olarak çok fazla gereksiz yere para emisyonu yapılmasıdir yani. fakat bu para buharlaştırma cok acılı bir süreçti çünkü piyasa o para bolluğuna alışmışken bir anda bir şeylerin eskisi gibi olmadığını anlıyordu ve “nash dengesi” bozuluyordu. bu da ekonomik çöküşlere sebep oluyordu. yani hep denir ya capitalist sistemde 7 yılda bir kriz yaşanır, ama ekonomik kriz ama finansal kriz, bir şekilde bir kriz yaşanır. işte artık insanlar bundan bıktılar o yüzden bu sistem değişmek zorunda.

    ikinci kisim

    asıl yazı burada başlıyor diyebiliriz. önceki kısımlar, bu kısmı anlamak için gerekli minimum bilgiyi vermek adına yazıldı. isim vermek istemiyorum, fakat youtube’da çok aktif olan ekonomi profesörlerinden birisi, özgür demirtaş değil, bankaları “fon fazlası olup da fon arzı yapanlar ile fon talebi olanları birleştiren kuruluşlardır” dedi, direkt kendisinin sözleri ile yazdım. evet bu böyleydi şimdiye kadar. gelecekte ise bu böyle olmaya devam edecek demek bana kalırsa çok riskli. bunu ben bir profesör olsam söylemezdim. kendisi söylemiş, bu da bizi ilgilendirmez, ağız ve beyin onun. istedigini söyleyebilir. fakat buna itibar edip etmemek de bize kalmış. ben için bizim tarafındayım.

    bankacılık yukarıda anlatıldığı üzere, aslında bir tür ödemelere ve işlemlere aracılık eden kurumlar haline dönüştükten sonra kredi verebilir hale gelmişler. işin doğal seyri bu sekilde olmuş yani. öncelikle insanlar paralarını sadece güvenlik açısından bir yere koymuşlar, ve çogu insan bankaya koyduğu paranın tümüne ihtiyaç duymadığı için de paraya ihtiyacı olanlara bu paradan belirli bir risk primi karşılığından vermenin kimseyi üzmeyeceğini fark edip, aynı bu değerli profesörümüzün dediği gibi fon talep edene bu fonun verildiği yerler halini almışlar. burada ilginç bir durum var. bankalar bu amaçla kurulmamış, dikkat etmek gerekiyor, böyle bir farkındalık, bankaların kuruluş amacından sonra gerçeklesen realite yüzünden böyle bir hizmet veren yerlere dönüşmüşler.
    bugün ödemeler sistemi degişiyor. dijital currency denen, bu dijital paraların beton gibi bir gerçekliği insanların kafasına attığını görüyoruz ve direkt söyleyeceğim bunu da:

    merkez bankaları, özel bankaların yaptıklari işleri de yapan kurumlar haline dönüşme ihtimali var. bu nasıl mi olacak? bir merkez bankasi kendi dijital parasını ürettiği zaman (bunu sakın para daha önceden de dijitaldi diye savunanlara itibar etmeyin, burada değişen sey paranın muhteviyatı değil, systemin şekli, ona bakarsak da altın da bir maddeydi, para da bir madde, fakat aralarında çok ciddi farklar var yukarıda anlattık, dolayısıyla bugün dijital para denen şey, daha önceki klasik paranın bankalar aracılığıyla yine dijital olarak kullanılabilir olanı ile aynı şey olduğu anlamına gelmiyor, önceki paranın nasıl yaratıldığını anlattık, bu dijital para ile kredi ile yaratılamayacak) dolayısıyla ödeme sistemlerini de direkt olarak sunmak zorunda. yani bilmem kimin dijital parasi direkt olarak bütün senyorajı ve onun nasıl kullanılacağı o parayı üretene bağlı olacak. şimdiki düzende merkez bankasının yarattığı para tahviller aracılığıyla bambaşka bir şeye dönüşüyordu ve o tahvilleri de bankalar aracılığıyla muhteviyatı değişiyordu. şimdi ise bir merkez bankası kendi ürettiği bir dijital para ile bu paranın hangi ödemelerde ve transactionlarda kullanılacağına direkt olarak engel koyabilir oluyor. öteki sistemde paranız değil almak istediğiniz mal yasaklanabiliyordu. yeni dijital para ile eski dijital para arasındaki de en temel kullanım bakımından farkı da budur.

    ödemeleri bankaların onaylamadığı, dolayısıyla hesap cüzdanlarının bankaların mevduatlarında değil de herkesin kendisi ve merkez bankası arasindaki bir akite bağlı oldugu durum, eski bankacılık sistemini degişikliğe uğratacaktır. bu olmayacak diyen birisine ben itibar etmem. sebeplerini de anlattım, isteyen eder, bu da herkesin kendi kararıdir. saygı duymam, dalga geçerim, ama kişisel olarak o kişiye sesimi çıkarmam.
    eski sistemde, merkez bankası faizleri yükselttiği anda bankalar bu faizleri kendileri de aradan kar edecek şekilde insanlara yansıtıyorlardı. bu sebepten ötürü de malların fiyatları olması gerekenden fazla artıyordu. yani aslında bizim sanki bankaya vermek mecburiyetindeymişiz gibi, devletin mecburen bir ihtiyaç olması sebebiyle bastığı parayı sadece elime alabilmek icin bir kısmını bankaya vermek zorundaydım. neden? çünkü eskiden parayı gerçekten elime almak zorundaydım. bu bankacılık sistemi 250 yıllık arkadaslar. aynı eğitim müfredatlarımızın da en az 150 yıllık olması gibi. bunlar eskidi artık. işin ilginc yanı gelişmiş ülkelerdeki sıradan insanlar bunu anladı fakat bizim ülkemizdeki akademisyenler dahi ne olduğunu anlamış değiller pek.

    önceki zamanlardaki bankacılık ekonomilerin gelişmesi icin kurgulanmış bir sisteme sahipti. bugün ise bazı ekonomiler zaten gelişti. gelişmiş ülke ya da gelişmiş ekonomi dediğimiz yerler gerçekten establishment süreçlerini bitirdiler. her seyleri var. ekonomileri kendi kendisine dönüyor. şirketleri hep kar ediyor. dolayısıyla para için bankalara ihtiyacları yok. yeni dijital dönüşüm dolayısıyla da ödemeler için de bankalara olan ihtiyaç yavaş yavaş ortadan kalkıyor. bunu çok kabaca şöyle bir örnek ile açıklamak mümkün. youtube izlediğiniz reklam başına bugün içerik üreticilerine para ödüyor. yakın bir zaman da reklamları izleyenlere de ödeyebilir. fakat bu para değil youtube içinde kullanılabilecek bir tür token olabilir. siz bu token ile de istediğiniz içerik üreticisinin abonesi olabilirsiniz. bu sistem içinde görüldüğü üzere bankaya yer yok. bankaya çünkü gerek yok.

    eski dönemlerde bankaların kredi vererek destekleri ekonomi bugün böyle değil. son 20 yıldır dünya ekonomisinin büyümesine katkıda bulunanlar bankalar değil venture capitalist denen insanlardır. bankalar bir yazılım geliştiricisine kredi vermeyi uygun bulmazken, bir venture capitalist, aklına yattığı ölçüde paraya ihtiyaç duyan o insana gerekli parayı verdi. dikkat etmek gerekiyor, para verdi dedik, kredi değil. yani bu verilen şeyin içinde zaman maliyeti ve risk primi yok. buna karşılık venture capitalist tek bir şey istedi, o da hisse. yani kar payı alabileceği belli bir oranda katılım gösterdiğine dair bir güvence.

    peki bankalar neden yapamıyorlar bunu salaklar mı da venture kapitalistler bunu yapiyor? işte buradaki sorun yukarıda bahsettiğimiz bilanço denen sey. bankanın elindeki büyü bu sefer onun aleyhine calışıyor. banka bilançosuna “fikir” yazamaz, ya da bir yazılım. yazılımın değeri biçilemez çünkü. fakat traktörün biçilir, binanın biçilir, ya da herhangi bir tangible bir şeyin. burada artık intangible assetlerden bahsediyoruz. bankalar intangible şeyleri finanse edemiyorlar, çağımızdaki en büyük eksiklikleri bu. bunu ancak dolaylı olarak hisse senetleri üzerinden edebiliyorlar. hisse senetlerinin de olması ve bunların borsalar aracılığıyla satılmasının tek sebebi bir şirketin değerinin tam olarak belirlenemeyecegi varlıklarının yani bu intangible varlıklarının da fiyatlanabilmesine olanak saglanmasıdir. borsalarda küçük venture kapitalistler ya da spekülatörler bunlara değer biçerler. bankalar da ancak hisse senetlerini bir varlık olarak görürler ve fakat yine bunları bilançolarına işleyemezler. işlerler de o hisse senedinin uğradığı fiyat değişimi o bilançoyu bozar. bankalar bilançolarını daima dengede tutmak zorundadırlar çünkü. bankaların tek yapması gereken şey budur.

    https://fred.stlouisfed.org/series/ncbdbiq027s
    https://fred.stlouisfed.org/series/bcnsdodns

    yukarıda birinci grafikten ikinci grafiği çıkarırsanız eğer, non-bank loans bulursunuz. yani bugün kabaca bankalar sadece 2 trilyon dolar borç dağıtmış fakat buna karşılık banka olmayanların dağıttıkları borç 10 trilyon dolar civarında. diğer dikkat edilecek bir nokta da bu iki grafikten birbirini çıkardığımız zaman elimizde sadece banka borçlanmaları kaldığında bu grafiğin artış yaşamadığını yatay seyrettiğini göreceğizç banka dışı borçlanmalar artanken kısacası git gide bankalara olan ihtiyaç azalıyor. bunun sebebi de şirketlerin git gide daha da güçlenmesi. çünkü para denen şey böyle bir şey. para illaki bankada olması gerekmiyor. para aslında yaratılan artı değerin bir birimidir. kim daha fazla artı değer yaratırsa onun elinde daha fazla para olur. bu grafiklere bakıp hala daha bankalar yerinde kalacak demek ne kadar doğru?
    işin asıl önemli tarafi da şu: bugün ekonominin büyük kısmını oluşturan tech giant dediğimiz şirketler ve daha da büyüme hızının artarak katlandığı dijital alanlarda çalışan şirketler bankaların vereceği krediye muhtaç değiller. dolayısıyla bankacılık artık günümüz ekonomisinin periferine itiliyor oluşunu yadsımak cok büyük hata olur.

    ikinci kısmı toparlarsak:

    ödemeler ve işlemler yani payments and transactions artık dijital cüzdanlar üzerinden olmaya başlıyor. burada dijital cüzdandan kasıt, kredi kartınızı telefona eşletip onu kullanmak değil, dijital cüzdan banka harici bir vendor’un diyelim yani sağlayıcının sunduğu bir hizmet. çünkü teknoloji şirketlerinin yaptığı is aslında bankaların yaptığı işten daha zor. dolayısıyla, teknoloji şirketleri genel manada bankaların kolaylıkla yaptığı işleri yapınca zaten bankalardan daha yetkin hale geliyorlar. yani bir bankanın mı iyice dijitalleşerek bir teknoloji şirketine dönüşmesi daha kolay yoksa bir teknoloji şirketinin biraz bankacılık öğrenip benzer işlemleri yapmasi mı daha kolay. bu sorunun cevabı coğu şeye cevap veriyor olacak. tam da bu esnada “e bu bankacılığın ölmesi değil, bankacılığın el degiştirmesi” diyenler olabilir. aksiyon itibariyle doğru olur fakat derinlik tarafında eksik kalır. çünkü buradaki bir dönüşümdür evet fakat bununla beraber bankacılık faaliyetleri ve işlevleri de dönüşmektedir. yani ödeme yapmak için bir bankaya ihtiyaç duymak cok basit şey bunu herhangi güvenilir bir şirket yapabilir. benzer şekilde kredi vermek noktasında da yine finansalları güçlü olan bir şirket hem borç alabilir, bonolar aracılığıyla ki bu işlemler zaten yapılır, ya da kredi de verebilir, çünkü zaten ödemeler ve transaksiyonlar altyapısı aracılığıyla bunu rahatlıkla sağlayabilirler günlük kullanıcı ve müşteriler için. yani otomobil ve ev kredisi icin pek gayet bu büyük şirketler kredi hizmeti sunabilirler. bu işleri zaten bugün alipay denen bir sistem, jack ma’nin kurucusu olduğu ant group’un bir şirketi, bu işlemleri yapıyor. bunun yanı sıra daha önceden facebook benzer şeyi libra ile denedi fakat abd buna izin vermedi, çalışmalar hala devam ediyor. aynı şekilde yine jeff bezos’un amazon’u da bu işler üzerine calışmakta. tam da bu noktada merkez bankaları ciddi bir sıkıntı içerisine giriyor, çünkü bu şirketler yüzünden merkez bankaları ekonomik sistem içerisindeki varlıkları azaldığından ya da azalacağından dolayı ekosistem dışında kalma riski ile karşı karşıyalar. bu şirketlerin en büyük avantajları da özellikle uluslararası transaksiyonlarda özel bankaların istediği saçma yüksek işlem ücretlerini istememeleri ve işlemlerin daha hızlı şekilde yapılmasına olanak sağlamaları. bu tamamen sistem ile alakalı bir şey. bu yüzden merkez bankalarının kendisi de kendi dijital paralarını yaratma noktasında çalışmalara başlıyorlar. bütün yazının ruhunda olduğu gibi burada degişen iki şey var:

    1. kullanıcıların paraya olan ihtiyacının degişmesi, yani paranın anlamının değişmesi, dolayısıyla eski tip bankacılık hizmetlerinin bir kısmının anlamsızlaşması

    2. yeni teknoloji ile para politikalarinın daha önceden yapamadıkları şeylerin önünün açılması ve bankacılık tarafında bazı işlemlerin cok daha hızlı ve ucuza yapılabilir hale gelmesi.

    çok kısaca bir kez daha sadeleştirirsek burada olanları, hem paranın fitratı değişiyor, hem de ekonominin fıtratı değişiyor. fakat bu iki değişim matematiksel dille konuşursak linearly independent, yani biri degişiyor diye ötekisi degişmiyor, ikisi de kendi çapında değişiyorlar. bu yüzden de bileşke değişim cok kuvvetli. dolayısıyla yani buna para sistemi mi demek lazım emin değilim ama monetary system değişiyor ve bu yüzden bankacılık dönüşüyor ve değişiyor. bir de öte yandan ekonomik sistem de değistiği icin yine bankacılık bundan etkileniyor. dolayısıyla bu işten en fazla bankacılık etkileniyor. burası henüz gelişimini tamamlamamış ekonomiler icin çok ürkütücü. çünkü ekonomik büyüme bankaların sağladıkları krediler tarafından finance ediliyordu, bu yeni sistemde ise borç ile yani kredi ile değil, gerçekten bir şekilde hak edilmiş para ile gerçeklestirilecek transaksiyonlar. buraya çok dikkat edilmesi gerekiyor. toplam faktör verimliliği dünya ortalaması altında kalan her ekonomi uzun vadede yok olmak zorunda kalacak demektir bu. fakat bu ekonomiler de içinde bulundukları ülkenin ekonomilerinden azade olma ihtimalini barındırıyor bu dijital para teknolojisi sayesinde.

    son kısım: bankacılık neden yok olma tehlikesi ile karşı karşıya?

    yukarıda merkez bankalarının kendi dijital paraları dedik, buna bugün literatürde kısaltılmış hali cdbc olan central bank digital currency deniyor. şimdi bu merkez bankaları kendi dijital paralarını üretmesine demek bir hayal edelim. herkes kendi parasını bu dijital paralara çevirirse, normal bankacılıkta kim kalır? normal bankacılığın ne kadar küçüleceğini tahmin edebiliyor musunuz? yok olur yok! bakın eskiden banka diye bir şey vardı diye anlatır insanlar çocuklarına. paranın ucu sadece merkez bankalarına baglanır hale geliyor. bankaya gerek yok ki. bu dijital para agları her türlü aksiyonu yapıyor cunku. bu böyle bir teknoloji. her dijital cüzdana kendisinden korumalı olduğu için her kullanıcı kendi sorumluluğu ile para alıp gönderebilir. arada bir bankacıya gerek yok. bunu hissedebiliyor musunuz?

    burada yine yazının başına dönmek gerekiyor, daha önceden bankalar, parası olan insanların kiraladıkları kasadan ibaretti sadece. daha sonra buradaki paraların bir kısmının hic dokunulmadığını fark ettiler ve bu paraları dolaşıma sokmanın iyi olacağını düşündüler. öyle de oldu. bu sayede capitalist sistemden kredi sistemine geçilmiş olundu. kredi ile ekonomiler büyüdü. daha sonra bilgisayar teknolojisinin gelişmesi ile bankalar ödemeler ve transaksiyonlar konusunda hizmetlerine ihtiyaç duyulur kuruluşlar haline geldiler. fakat bugün bu dijital paraların ortaya çıkması ile bütün sistem kendi içerisinde kodlu olduğu için basit işlemler, para transferi, ödeme ve diğer transaksiyonlar çok rahat yapılabiliyor. bu sebepten ötürü de bankaların işlevinin yarısı yok olmuş oluyor.

    öte taraftan bu dijital paralar daha önceden sahip olunan paralar ile yer degiştirmek zorunda olunacağı için, bankaların mevduatları eriyor ve bu yüzden de bankaların asıl tek güçleri olan ellerindeki mevduatı barındırma marifeti de ortadan kalkıyor. dolayısıyla sisteme kredi vermek yoluyla para yaratmalarının onu tıkanıyor. bu sebepten ötürü de bankalara hiçbir şekilde ihtiyaç duyulmaz oluyor. bankaların krediler vererek ekonomi büyütmeye olan katkilarının da ortadan kalkacağı icin bu henüz gelismemiş ekonomiler icin ayrı bir yük yaratacağı kesin. zaten işin de tam bu kısmı tartışılması gerekiyor. yeni monetary system içerisinde kredi alip vermek nasıl olacak? işin bu kısmı benim öngörülerime göre biraz distopyaya dönüşüyor. bunu da başka bir yazıda konuşmak gerekir.
  • oncelikle geri okuma icin: bankacilik-1/@vitruvius kadini

    yukaridaki yazida kabaca bankaciligin nasil bir sistem oldugunun genel yapisi itibariyle konustuk. bu yazida ise bankaciligin gunluk islemlerden uzaklasmasi halinde yitirecegi gucu nasil geri alabilir tarafini konusmak gerekiyor. cogu platformda gelecekte bugun bildigimiz turden bir bankacilik olmayacak diye konusuluyor. fakat icinde bulundugumuz finansal sistem ve bu finansal sistemin de belki motoru diyebilecegimiz bankalar olmadan nasil bir finansal sistem ile karsi karsiya olacagiz buna ongorulerde bulunmak gerekiyor.

    bankalarin olmadigi yerde kredi denen seyin nasil dagitilabilecegi konusunda ciddi bir sorun ortaya cikiyor. cok kisaca ozetlemek gerekirse, bankalar fractional reserve banking denen yontem ile yoktan para yaratirlar. bu yoktan para yaratma isi de iki imza ile olur. imzanin ilk tarafi lender bankadir, ikincin tarafi da o yaratilan seyi para olarak kabul eden borrower yani krediyi alan taraftir. bu iki imza ile para yaratilmis olur. o yaratilan para da cogu zaman borrowerin eline gecmeden odemesi yapilacak yere yollanir. ornek vermek gerekirse, bu bir mortgage kredisi ise ev sahibine, tasit kredisi ise acentaya odenir, borrower da mali ya da hizmeti alir.

    peki banka bu isi nasil yapar hale geldi? bu ayrinti yukaridaki entryde anlatiliyor. bir de buna ek olarak escrow denen, alici ile satici araasinda duran, dolandiriciligi engelleyen bir gorevi ile de yapabiliyor bankalar bunu. yani bir alici bir sey alacak, begendi aldi, satici bunu satmayi onayladi, alici parayi yolladi, bu para arada bir yerde bekliyor, daha sonra mal aliciya ulasinca, alici bunu kontrol ediyor ve "tamam" dedigi anda para saticinin hesabina aktariliyor. bu ise kabaca escrow deniyor. bankanin elinde her gun boyle binlerce islem oldugundan aslinda elinde bu akis sebebiyle sanki duran vaziyette bir miktar para da oluyor. bu da ona bir guc sagliyor.

    para dijital hale gelince, merkez bankalari tarafindan uretilen, bu sefer transaksiyonlar icin bankanin aracilik etmesine gerek kalmayacak. cunku herkesin kendi dijital cuzdanlari olacak. bu escrow mantigi ortadan kalkacak. direkt iki dijital cuzdan arasinda bu transfer cok rahat sekilde yapilabilecek. bunu bir ornek ile aciklamaya calisirsak soyle oluyor, super bir analoji ve bu isin neden cok ucuz oldugunu da anlatiyor.

    eskiden cep telefonlari ciktigi zaman sms diye bir sey vardi, resmen telgrafin telecom versiyonu, 160 karakter (vurus) yani bosluk (space) dahil uzunlugunda bir text message yani yazili mesaj icin belli bir ucret kesilirdi. bunun karsiligi da kontorlu hatlar icin 2 kontordu. burada mantik soyle isliyordu, mesaj atacak olan taraf mesaji atiyor, bunu gsm operatorune yolluyor, gsm operatoru de kime atildigina bakiyor, kimin attigina bakiyor, bunu onaylayip karsi tarafa yolluyordu. daha sonra whatsap gibi internet kullanan uygulamalar cikti aradan gsm operatorlerini kaldirdi. bu sefer iletilen mesaj sadece dijital dunyada kapladigi binary digit kadar (bkz: bit) bir islem haline donustu. yani ayni bir dosyayi internetten download eder gibi, iki kisi arasinda "kriptolu" sekilde bu mesajlar iletilir hale geldi. eskiden bugunku gibi bir whatsap mesajlamasi yapilmaya kalksaydi insanlar her yil bir ev parasi odemek zorunda kalirlardi muhtemelen. bugun burada olan bu transaksiyonlarin dijitallesmesi, yani para alip gonderme, odemeler vs gibi islemlerin dijitallesmesi de tamamen bu sms ve whatsap mesaji arasindaki fark gibi. bugun nasil artik telekom sirketlerinin sms uzerinden kazandiklari para neredeyse sifirlandi, ayni sekilde bankalarin da bu sekilde yapilan transaksiyonlar sebebiyle sagladiklari direkt ve dolayli faydalar yok olacak. burada tartismaya yer yok!

    fakat telekomcular bu sefer ne hizmeti saglamaya basladilar? data servisi. bir sekilde kendilerini donusturduler yeni dijital caga. bu sekilde de bankalar kendilerini bir donusume sokmak zorundalar. daha onceden mevduatta para saklamak gibi bir marifet yuzunden ve bu mevduatlarindaki paranin tamaminin hicbir zaman cekilmemesi yuzunden ellerindeki idle haldeki parayi ihtiyaci olana faizi mukabilinde sunma gibi bir dolayli fayda saglama yoluna gitmislerdi. iste bugun artik (yani gelecekte) bu imkanlari olmayacagi icin ellerinde fazladan bosta kalan da bir para olmayacak ve dolayisiyla ellerinde kredi olarak dagitabilecekleri bir para da olmayacak. peki bankalar ne olacak? her sehirde en yuksek binalara sahip olan bu kurumlar tamamen yok mu olacaklar yoksa baska bir seye mi donusecekler?

    burasi cok eglenceli. yine eskilere gitmek gerekiyor. eskiden para denen sey direkt olarak altindi. bu altin da bir sekilde saklanmasi gerekiyordu. bunun icin de ozel olarak bu hizmeti veren yerler vardi. bunlara banka deniyordu. bu banka denen yerlere insanlar altinlari emanet ettiler. fakat arada altina da ihtiyaclari oluyordu. durmadan bankaya git geri gel zor bir is oldugundan, bankadan "bizde bu adamin altini vardir" gibi bir kagida ihtiyac duydular. daha sonra bu kagit ayni monopoly parasi gibi nominal bir degere sahip notlar halinde oyle keyfi sekilde basilmaya baslandi. bu notlara banknote dendi. yani eldeki bu kagidin arkasinda aslinda banka kasasinda yatan belirli bir miktar altin vardi. bu banknote o bankadan ciktigi zaman insanlar bilirdi ki bunun karsiligi altin bankada var. o banknotu eline alan kisi bankaya gidip karsiligina denk altini bankadan alirdi. banka da bu banknotun karsiligi altini artik kasasinda tutmadigi icin yakardi. sonra isler degismeye basladi.

    1971 yilinda bretton woods, altin standardinin terki ile isler degisti. ayrintili okumak isteyen asagidaki yazilara bir goz atsin.

    (bkz: dolar ve euro'nun tl karşılığına kim karar veriyor/@vitruvius kadini)
    (bkz: merkez bankası/@vitruvius kadini)

    para artik karsiliksiz basilir hale geldi. bunun en buyuk abartisi da 2008 mortgage krizi ile ben bernanke'nin sinirsiz para arzi ile tuy dikti. cunku daha oncesinde dotcom krizi piyasalari allak bullak etmisti ve bunun tekrari cok kotu olurdu. o yuzden super para genislemesi yapildi. buna kizanlar da bu bitcoin denen seyi icad ettiler. ben satoshi matoshi denen biri olduguna inanmiyorum. bunlarin hepsi cok mantikli bir ilerleyis icinde zaten. yani kalkip da bir merkez bankasi boyle bir seyi dogrudan yapamazdi, isin icine biraz alengir katinca insanlar kendilerini zeki hissediyorlar hemen icine daliyorlar ve orada bir deger olusuyor. bunu eger merkez bankasi "bakin biz super bir sey yapacagiz, bitcoin diye bir sey bu cok guzel olacak butun para olaylarini cozecek" deseydi, insanlar "hassiktir lan oradan" derlerdi. ki bu degisimin olmasi da sart yani, dijital para donusumunun gerceklesmesi kacinilmaz. bunun sebebini de anlatacagim, son bahane cunku onumuzde buyutuyorlar ve insanlar seve seve bunu kabul edecekler.

    covid pandemisi ile duraklatilan ekonomiler, para sirkulasyonunu bozdu. bu kapanmalarin da ben kasitli sekilde oldugunu dusunuyorum. cunku para sirkulasyonunun bir sekilde bozulmasi gerekiyordu. bunu ayni suveys kanalinda 1 hafta karaya oturan ever given isimli gemi, bir hafta orada mahsur kalmasi sebebiyle arkasindan gelen yuzlerce geminin insicamini bozdu ve tedarik zincirinde yine aksamaya neden oldu. ayni sekilde ekonomilerin kapatilmasi da bu etkiyi yapti. bu sefer bu etkinin kotu bir sey olacagi bilindigi icin dunyanin onde gelen ekonomistleri hemen olayi cozduler ve "merkez bankalari para basmali, boyle olaganustu durumlarda bu yapilabilir" fetvasi verdiler. aslinda dogru soyluyorlardi fakat zaten boyle bir sonuca kendileri varsin diye durum bu hale getirilmisti. o muthis ekonomistlerin dedikleri dinlendi ve bu sefer mega para basildi. trilyonlarca dolar. abd biden ile en son 1.9 tr dolar paket acikladi, bir 4 tr dolar da sirada bekliyor. toplamda 100 tr dolar basacaklar/yaratacaklar. e siz bu parayi kazandiniz mi? hayir! karsilikli yaratiyorlar. fed tuslara basiyor para yaratiyor, abd devlet tahvili cikariyor bu parayi aliyor. artik devlet tahvilini de fed'den baska alan yok. ayni sekilde ecb -european central bank, toplamda 2 tr euro civari genisleme yapti. kisacasi merkez bankalarinin bilancolari sisiyor ve bu kacinilmaz sekilde enflasyon yaratacak. mega para acilimi da hiper enflasyon yaratacak. burada gunah kecisi kim olacak? fiat para tabii ki.

    bolum sonu canavari hiper enflasyon

    yepyeni bir dunyanin icine komdan uyanan biri olarak dusunelim kendimizi. government dijital currency denen, hukumet dijital paralari ya da devlet merkez bankasi dijital paralarinin oldugu bir dunya. herkesin kendi dijital cuzdani var. herkes derken her gercek ve tuzel kisinin yani sirketlerin de dijital cuzdani var. odemeler cat cat yapiliyor hesaplar arasi ayni whatsap mesaji atar gibi. genel olarak tamam da uygulamada cok eksik noktalar var.

    yukarida altin ve banknote denen kisimda anlattigimiz iliski gibi, benzeri burada da olacak. o da soyle: bankanin bu yeni dunyada donustugu halini dusunelim, bankanin elinde gercek dijital para var. ayni oncelerin altini gibi, banka bu elindeki gercek parayi kendi hesabinda tutuyor ve bunun yerine ayni banknote gibi, bu sefer kendi tokenlarini uretiyor. musterilere de bu tokenlari dagitiyor. diyor ki "istediginiz zaman gelip tokenlar yerine govcoinlerinizi alabilirsiniz" sizin elinizde de iste cipsten cikan tasolar gibi, kimi bankanin tokeni oteki bankanin tokenindan daha degerli filan, boyle bir borsa da olusmus olacak. ver bana 5 garantoken, alsana 3 aktoken, sen istoken ver, oteki tebtoken filan seklinde gelisen bir sistem. bunlarin hepsi tabii ki neye bagli, govcoin'e. bu sadece turkiye icin boyle, bunun birlesmis milletlere kayitli 196 ulkesi var. 196 adet govcoin olacak. ayni bugunku fiat para gibi. bunlar neye bagli olacak? bitcoin olabilir mi? zaman gosterecek olabilir de olmayabilir de. fakat eski dunya'nin altini gibi bugun de buna benzer bir seye ihtiyac var istinad etmek icin bu govcoinleri.

    hem bu sekilde kredi denen olay da cozulmus oluyor. cunku o banka elindeki govcoin karsiligi kendi tokenlarini uretip, bu tokenlarin hepsinin govcoine geri donusturulmeyecegi icin kredi dagitabilecek. haa is geliyor en buyulu taraf. siki tutunun. burasi cok eglenceli.

    iste o banka eger gereksiz yere cok fazla token uretirse kendi enflasyonunu olusturacak ve bu olusan enflasyon govcoine sirayet etmeyecek. cok iyi degil mi? dolayli olaraktan da insanlar o bankanin bilancosunu kontrol edecekler daima. bankaya soracaklar hep "ya sen niye token basip duruyorsun, benim elimdeki tokenlarin govcoin karsiligi deger kaybediyor" diyecekler. bugun ayni merkez bankalarinin karsiliksiz para basip aslinda kagit paranin degerini kaybetmesine sebep olmasi gibi fakat insanlar bunun farkinda degil cunku bu dalga etkilesimi cok gec sirayet ediyor. fakat daha mikro duzeye indirgenmis bu parcalanmis enflasyon mantigi ile her bankanin kendi tokeni uzerinde kalacak enflasyon ve buyuk para krizleri dunyada engellenmis olacak. bu sayede isini iyi yapmayan bankalar batacak. belki hatta oyle ilginc seyler olacak ki bazi bankalarin tokenlari o ulkenin govcoininden bile degerli olabilir. olsun bir sey farketmez yani. bu gercekten muthis bir sey.

    umuyorum ki dijital paralara neden ihtiyac duyduk ve ne ise yarayacaklar genel olarak anlatabilmisimdir. acikcasi bu konuda bu sekilde butun bir panaromayi cizen bir yazi bulamadigim icin paylasmak istedim. yazinin basindaki bankacilik-1 yazisini once okumanizi tavsiye ederim. yazinin icerisinde de iki tane referans verdim. bu konularla ile direkt ilgili ve eksik yerleri dolduran yazilar. bu dort yazi muhtemelen son 200 yilin kapitalist sisteminin ve bankacilik sistemini cok net sekilde anlatiyor. bunun uzerine de gelecege dair bu yeni finans sisteminin ne olacagina dair isik tutuyor.

    bundan sonra bir yazi daha yazmayi planliyorum. bu yazi da daha once hakkinda yazdigim middleware konusu uzerine insa edilmis bir yazi olacak. intangible capitalism uzerine bir yazi olacak. data economics ile alakli. datanin para oldugundan bahsedecegiz ve yeni nesil kredi hakkinda konusacagiz. boylece de butun bu yeni bankacilik ve finans sistemini bitirmis olacagiz.
  • bu yazi net bir yazi olacak. gecenlerde eski bir sektor buyugunun dedigi bir seye sahit oldum, bankalar, ticari kredi musterilerine, kredilerinin %30 civarini hesapta tutmak sartiyla kredi vermeye baslamislar. bu tabii ki akla iki noktayi getiriyor.

    1. bankalarin kredi tavanlarina erismisler.
    2. merkez bankasinda rezerv kalmamis.

    bu ikisini inleyecegiz simdi. hem ne demek hem de peki ne olur, detaylandiracagiz.

    bankalar kredi tavanlarina erimisler.

    ne demek bu? bankacilik sistemi kredi dagitarak mevduat yaratir. yani cogu kisinin bildigi uzere, bankalar mudilerden mevduat toplayip bunun da belli bir kismini kredi olarak dagitmazlar. bu eskiden boyleydi, cok eskiden. simdi kismi rezerv bankaciligi denen sey, ozellikle 1971 sonrasi, sinirsiz para politikasi ile daha baska bir forma burundu. evet hala kismi rezerv bankaciligi bu fakat, banka daha baska bir yol takip ediyor burada. kismi rezerv bankaciligi eski ayarlarinda nasildi? bankaya mevduat gelir, diyelim ki a bankasi 100 birim mevduat topladi, duzenle eger %20 zorunlu karsilik tutacaksin diyorsa, dagittigi dagitacagi her birim paranin %20'sine karsilik gelen "rezervi" (demek ki rezerv ile kredi baska seyler, fakat herkes bunu eline para diye alir, demek ki degil iste, firsat olursa anlatiriz), teminat olarak tutmasi gerekir. yani elinde de 100 birim mevduat varsa, 500 birim krediye kadar cikabilir. iste buna kredi tavani diyoruz. fakat burada bankacilik sistemi gelistikce, soyle durumlar ortaya cikiyor: burada bu teminat ve kredi dongusunu anlatirken turn based dusunuyoruz, yani tur bazli, buradaki tur sayisi da "1" oluyor. fakat bu daima olan bir sey yani bir surekli bir flow var, akis var. dolayisiyla, banka krediyi verdigi anda mudi o kredi ile bir sey alacagindan, b bankasinda aninda mevduat yaratiliyor. iste bu yuzden aslinda mevduatlar krediyi degil, krediler mevduati yaratir. benzer sekilde c bankasinda yartilmis bir kredi de a bankasina mevduat olarak gelebilir, ki geliyor da zaten. eger gelmezse bankacilik o zaman sorun yasamaya basliyor.

    kredi tavani bu durumda soyle oluyor, bankalar aslinda sonsuz kredi dagitma yetenegine sahipler. fakat bu yeteneklerini kullanma gucu sinirlandirilmistir. bunu da turkiye'de bddk yapiyor, baska ulkelerde baska kurumlar. yani banka anlik olarak ayirdigi teminatin olusturdugu tavanin otesine kredi buyumesi gerceklestirebilir fakat bu bir sure kredi dagitiminda durularak, tekrardan kanunlarin musade ettigi duzeye inmesini umar. eger bu boyle olmazsa, gider merkez bankasindan "rezerv" talep eder. buna da bizim merkez bankasi gec likidite penceresi diyor, aslinda baya bildigimiz discount window denen sey. yani fed'in dumduz repo ile filan yaptigi seydir. ha bu illaki central bank open market operation olmak zorunda degil interbank open market operation da olabilir. open market ne ya diyenler icin hani cok meshur fomc var ya iste bu federal open market operations commitee demek. neyse, banka cok kredi dagitirsa eger gider merkez bankasindan rezev ister. merkez bankasi da verir. bunun sonu yok yani. o yuzden kismi rezerv bankaciligi denen sey 1971 sonrasinda de facto olarak durumu degistirdi dedik yukarida.

    simdi peki kredi tavani nasil olusuyor? bddk kredi buyumesini kontrol etmek icin bir yandan, ote yandan da parasal buyumesi kontrol etmek icin merkez bankasi, cesitli kurallar getirirler oyuna. merkez bankasi politika faizini kurgular, para genislemesini yapar, biraz da laf ile piyasayi kontrol etmeye calisir. bddk da bu open market islemleri yapilirken bankalarin hareket alanlarina sinirlar getirirler. mesela banka diyebilir ki "ben politika faizinden buyuk oranlarda kredi dagitirim" banka bunu derse bddk da der ki tcmb ama bak kural koymus buna uymak zorundasin. kural ne mesela? "eger sen belirlenen politika faizinden yuksek faiz ile kredi dagitacaksan, dagittigin kredinin %90 oraninda karsilik tutmak zorundasin" der. iste boyle bir kural aslinda bankanin dagitacagi kredi tavanini alcaltir. yani banka birkac puan yuksek faizle kredi dagitacagim diye belki dagitacagi kredinin 5 katini aslinda dagitamaz hale gelir cunku tavani alcalmistir artik. o pahali kredi icin ayirmasi gerektigi rezerv %10 degil de %90 oldugu icin. bu da %80 daha fazla rezerv harcamak demek, dolayisiyla arta kalan %20 rezerv ile ancak kredi dagitabilir olacak, o da iste 5 kat daha az kredi demek. bu tabii ki banka butun bu tavani bu kendi istedigi yuksek faizden kullanmak istedigi sartlarda boyle bir hesap ortaya cikar. bu diferansiyel hesaplandigi zaman boyle olmayabilir fakat tavan her halukarda daha dusuk olacak.

    simdi sonucta kismina geliyoruz birinci onculun yukarida verdigimiz. iste bankalar boyle bir sebepten oturu kredi tavanlarini doldurduklarindan ve merkez bankasina gidip de gec likidite penceresinden yeni rezerv talep edip bu yeni rezervi de yine tekrardan yuksek karsilik oranlariyla kredi dagitmak icin kullandiklarinda cok karli bir islem olmayacagi icin, nasil a bankasindan alinan kredi b bankasinin mevduati oluyordu ve bu da b bankasinin yine rezervi haline geliyor, bunu bu sefer a bankasi kendi yarattigi parayi rezerve donusturmus olacak. cunku mudisine diyor ki benden 100 lira mi cektin, bunun 30 lirasini hesapta tut, bu 30 lira iste aslinda rezerv olacak ve bankanin tavani rahatlayacak. sanirim konu anlasildi. peki bu neye sebep olur? belki banka kredi vermek istiyordur fakat yukari dedigimiz gibi merkez bankasinin zorunlu karsilik orani cok yuksek tutulan cinsten rezervini istemedigi icin boyle bir sey yapiyordur. bu da demek oluyor ki bankalar daha cok kredi vermek istiyor aslinda. dolayisiyla isler iyi demektir. diger bir taraftan da bankalar onceden verdikleri kredilerin donusleri tarafinda ciddi sorunlar yasadigi icin rezervleri dusuk kalmaya baslamistir bunu da merkez bankasindan yine dogurganligi dusuk rezerv ile degil de acil olarak yeni kredi musterisi uzerinden saglamaya calisiyor olabilir. yani burada bir olumlu bir olumsuz senaryo var.

    merkez bankasinda rezerv kalmamis

    merkez bankasinda rezerv kalmamis diye bir sey aslinda bu para sisteminde mumkun degil. rezerv daima vardir fakat bu rezerv nasil kullaniliyor ona gore enflasyon yaratilir ya da daha az enflasyon yaratilir. yani bu rezerv bankacilik sisteminde fabrika kurmak uzere dagitalan krediler icin kullanildiysa, belli bir sure sonra bu rezerv aslinda kucuk rezervcikler olusturmaya baslar. ha yok bu rezerv hani bir ara cok iyiydi ya ekonomimiz, ali babacan dahisi zamaninda, konut ve otomobil kredisi icin harcanirsa o zaman da ozellikle otomobil bir gider oldugundan dolayi, bu rezerv daha yeni rezervlerin de kenarin kirpar, icini oyar. yani kovadaki bir delik gibi bir islev gorur.

    merkez bankasi rezerv dagitirken, bir de kendi rezevleri de vardir. bu ne demek simdi? eger bizim parami amerikan dolari gibi bir para olsaydi yani hard currency denen, saglam para olsaydi, bizim merkez bankasinda rezerv tutmamiz (simdiki kadar) gerekmezdi. sonucta abd fort knox'ta binlerce ton altin tutuyor. fakat bizim paramiz dandik para oldugu icin dolar ve altin tutmamiz lazim ve bu karsiliklara dayandirilarak turk lirasi uretir merkez bankasi. fakat merkez bankasinin urettigi sey rezervdir. kuralimiz su: bankalar rezerv dagitamaz, yani rezerv borc veremez; merkez bankasi da rezerv ile alisverise cikamaz. bu iki tip paranin birbirinden farki boyledir, kullanim olarak. simdi dolayisiyla, merkez bankasindaki turk lirasi, bu da bir rezervdir fakat altin ve dolara dayandirilmis bir degeri vardir. aslinda turk ekonomisinin gucu ve turk ordusunun gucu olmasi gerekirdi. fakat turkiye henuz dunyada hard currency olarak kabul edilecek kadar guclu bir ulke degil. yarin bir gun olursak, turk parasi da degerli olur. o yuzden hani o cok muhalif ekonomistlerin soyledikleri gibi faiz arttirinca turk parasi guclu para olmaz. o zaman sadece konvertibilitesi guvene dayanmis daha dogrusu makul riski almaya yatkin bir para olur. sicak para denen, disaridan kisa vadeli olarak, faiz hasat etmek icin dolar gelir, turk lirasina donusturulur, turk lirasinda durur bir sure, dolayisiyla basi bos dolar vardir turk piyasasinda, bu dolar ile dolar ile fiyatlanan mallar ve hizmetler alinir satilir, o sirada turk lirasi uzerinden faiz birikir yabancinin hesabinda, faizi alir, dolara cevirir, cikar gider. dolar kuru da piyasada baska dolarlar dolastigi icin asagi yukari stabildir. nasil ekonomisi dahisi ama degil mi?

    merkez bankasi elindeki altin ve dolarlari rezerv olarak kullanip bunlarin karsiliginda turk lirasi piyasaya cikardigi zaman aslinda dolar ve altini kaldiraclamis oluyor. ayni amerika'nin elindeki altin rezervleri ve dolar icin oldugu gibi. simdi bu kaldirac orani diyelim ki normal sartlarda 10 idi pandemi vs yuzunden 20 oldu, simdi de secimler geliyor diye 30 olduysa ve git gide 40-50 diye gidecekse bankalar bundan korkup, merkez bankasinin rezevleri kimseye yetmez, en azindan ben kendi kendime rezerv tutayim diye dusunmus olabilir ve bu sekilde dagitalan kredilerin %30'unu kendi hesaplarinda tutmalarini istemis olabilirler mudilerden. fakat bu paraya karisamayacagi icin banka aslinda cok da kesin bir cozum bulmus sayilmis. fakat yine de bir aksiyondur sonuc olarak. bu da tabii ki kotu senaryo. merkez bankasina artik guvenemiyor demek oluyor bankalar.

    toparlarsak eger, elimizde birinci onculden 1 olumlu 1 olumsuz, ikinci onculden de 1 olumsuz senaryomuz var. kisacasi, bankacilik sistemi bugunlerde biraz kivraniyor gibi. zaten bu yuzden de hisse performanslari biraz degisik. bir gun %4 yukari oteki 3 cun %1 asagida, garip bir fiyatlama soz konusu. nispeten orta ve uzun vade tutmak icin bence cok riskli fakat kisa vade trade icin de harika bir ortam gibi gorunuyor. bir de bu onumuzdeki gunlerde aciklanacagi dedikodusu olan yeni konut kredisi dalgasi soz konusu. 5 milyona kadar %0.69 kredi dagitilacak hikayesi, yeni bir kredi dalgasi yaratabilir. gorecegiz, millette para kaldiysa, ki daima vardir, buradan nasil ortam icine girecegiz beraber gorecegiz. fakat siz siz olun, eksisozlukteki "konut balonu patlayacak" diyenleri dinlemeyin, 2 seneyi gecti, turkiye'de konut fiyatlamalarinda balon olmadigini soyleyeli, bu bir kestirim ya da muneccimlik degil, para politikasi isidir. bunu anlayan anlar, anlamayan anlamaz. turkiye'de varlik fiyatlari kisa vadede yine yukselis trendinde. hatta daha da hizlanarak gidecek gibi bu. yine gorecegiz. bu noktada eger bankacilik sistemi duman atmaya baslarsa, bu da cok ciddi bir cokusu getirebilir. riskler buyuk dolayisiyla, getiriler de goturuler de buyuk olacaktr.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap