*

  • luigi pirandello'nun bir romani. "biri, hiçbiri ve binlercesi" adiyla cevrilmi$ olmasi muhtemel. kitabimizin kahramanina, karisinin bir gun "nen var kuzum, burnunun egikligine mi bakiyorsun?" demesiyle ba$lar kitap. kahramanin varolu$unda bir kirilmaya yol acan bu soruyla birlikte olaylar geli$ir. varolu$culukta sicilya ruzgarlari.
    (bkz: digiturk film aciklamalari)
  • varlığınızı sorgulatan kitap.o en başından beri acı veren var olma duygusunu size rahatsız edici derecede neredeyse fiziksel olarak (dar gelen bir pantolon gibi) hissettirebilir ve en sonunda sadece kendinizi yüksek bir uçurumdan bırakıp öylesine düşmek istemenize yol açabilir.

    'gibi' görüldüğüm her hal, ruhumun özgürlüğünü tehdit ediyor...
  • çarpık bedenin mi yoksa çarpık bir ruhun mu daha önemli olacağına dair, nobelli yazar pirandello'dan güzel bir eser. duygu durumlarından oluşan bu eser, nazarımda bir başyapıt olmasa da, okunması zevk veren, müthiş aforizmalarıyla etkileyen bir karakteri var. evet, karakteri var. her kitabın bir karakteri olduğu gibi. içindeki karakterlerin, olayların ve yazarın tutumuyla bir çeşni halinde ortaya çıkan karakter.

    ama insan daha iyi bir son, daha iyi bir gelişme bekliyor romandan. fakat bulamıyor. yine de okunmayacak türde değil, kitap ismi ise en iyilerinden...
  • dikkat dağıtıcı unsurlar varlığında okunamayacak bir kitap. "müzik açayım, sahilde biramı yudumlarken okurum" kitabı değil. okumak için oturmalı, odaklanarak okumalısınız bu kitaptan maksimum verimi elde edebilmek için.
  • kendini tanıdıkça kendine yabancılaşmanın, kendine yabancılaştıkça kendini tanımanın paradoksu.
  • mevlana’nın “ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.” sözünün, yüzeysel anlamıyla mümkün olmayacağını; insanın, diğer insanların gözünde kendi olduğundan farklı göründüğünü anlatır, pirandello bu eserinde.

    ona göre; insan görünür olmasına rağmen kendini göremez. kendini görme gayesiyle kullandığı aynada karşılaştığı suret, insanların gördüğü değildir. kendi sureti hiç değildir. hayatımızı anbean kaydeden gizli bir kamera olduğunu varsayalım. -buradan truman show’a da selam çakalım- günün birinde bu kameraya erişip kayıtları izlediğimizde, izlediğimiz kişi(ler) ile kafamızdaki benliğimizin çok farklı olduğunu görebiliriz. insanlar bizleri görüp kendilerinde içselleştirip bizi şekillendirirler. bizler halbuki o şekil değilizdir: bizden “bir” tane var ancak diğer insanlarda “hiçbiri” biz olmayan “binlerce” suret oluştururuz.

    yazar eserinde, “bir” olan vitangelo moscarda karakteri ile “binlercesinin” peşine düşerek, “hiçbiri”nin o olmadığını kanıtlıyor.

    kısa alıntılar:

    “içimdeki bu yabancıya nasıl katlanacaktım? o yabancı aynı zamanda ben iken. onu nasıl görmezden gelebilecektim? benim gözlerime perdeli, başkalarının gözü önüne serili "ben"i bir ömür boyu içimde taşımaya mahkûm oluşumu nasıl kabullenebilecektim?”

    “zaten bütün yollara giriyordum. ama iş yürümeye gelince’ işte orada kalıyordum. adım başı duruyor, yoluma çıkan her bir çakıl taşına ilkin şöyle biraz uzaktan bakıyor, ardından etrafında dönüp dolanmaya başlıyordum ve sonunda benim için aşılamaz bir dağa, hatta içine geçip yerleşebilecek denli büyük bir dünyaya dönüşen çakıl taşına takılmadan yanımdan geçip gidenlere şaşıyordum.”

    “bugünün gerçekliği, yarın yanılsama damgası yemeye mahkûmdur.”

    “ve her şey, sürekliliği boyunca, içine girdiği biçimin bedelini, öyle oluşunun ve başka türlü olamayışının bedelini sırtlanmak zorundadır.”
  • son dönemlerde başıma gelen en güzel şey.

    öyküyü anlatan birinci tekil kişisi, bir gün karısının gördüğü şahsı ile kendisinin tanıdığını sandığı şahsı arasında önemli farklar olduğunu farkediyor ve bu keşfiyle öyle heyecanlanıyor ki araştırmasını daha geniş bir alana yaymak için denemeler yapmaya başlıyor.

    dönem dönem hepimizin sorguladığı toplumsal roller, dışarıdan nasıl gözüktüğümüz, kendi görüntümüzü görmemizin mümkün olmayılı gibi ufak ufak girizgah yapılıyor. yüzünüzde hafif alaycı tatlı bir gülümsemeyle okuyorsunuz kitabı.

    3. bölümün sonuna kadar.

    tepetaklak oluyor sonrasında işler.

    spoiler olmasın. yine gelip yazıcam. şimdilik sadece başıma gelen büyük deliliğin aslında hiç de büyük bir delilik olmadığını anlamış olmanın verdiği rahatlama ve bir deliliği izliyor oluşun içimde yarattığı huzursuzluğu buraya bırakıyorum
  • 1984 yayinevinden türkçeye biri, hiçbiri, binlercesi olarak çevrilen (bkz: luigi pirandello) eseri.

    "hangi gerçekleri konusmamizi istersiniz? dogdugum gercegini mi, falanca senede , filan ay, falan gün, asíl richieri sehrinde, filan kapi numarali evde, falanca hanim ile filanca bey'in oglu olarak. kilisede alti günlükken vaftiz oldugum gerçegini mi konusalim, sonra alti yasinda okula baslamami, yirmi üçümde evlenmemi, bir metre altmis sekiz santimlik boyumu, ve kizil saçlarimi mi konusalim? vesaire vesaire..
    bunlar benim hayat verilerim. siz bunlara gerçek diyorsunuz. ve onlardan benim gerçekligime ulasmaya çalisiyorsunuz. peki, kendi baslarina hiçbir sey ifade etmeyen bu veriler herkesi ayni kilarlar miydi sizce? hadi diyelim ki beni kesin ve tam olarak tasvir etti bu veriler, nasil birisi ortaya çikardi? hangi gerceklige ulastirdi?
    sizin için geçerli diyelim bu gerçeklik, peki ya bir baskasi için, sonra bir baskasi ve bir baskasi için daha geçerli mi? herkes için bir tek gerçeklik mi var? kendi içimizdeki gercekligin dahi tek ve sabit olmadigini, sürekli degistigini görmedik mi? öyleyse? "
  • kitabın tam ortasında olan bir okur olarak şimdiye kadarki fikirlerimi paylaşmak istediğim için geldim. her şeyden önce kitap çerez bir kitap değil. okumak, anlamak için ciddi efor sarfetmeniz gerekiyor. belki yoğun bir süreçten geçtiğim içindir ben okurken çok zorlanıyorum. sürekli bir kopukluk hissiyle okuyorum. varoluşsal sancılar çekmeyen bu konulara ilgi duymayan daha yüzeysel ve pragmatist biri olduğumdan kitap beni etkilememiş olabilir. devam etmekte zorlanmakla beraber bi 30-40 sayfa daha zorlayacağım kendimi. sonucu editlerim.

    edit: 20 sayfa kadar daha okuyup bıraktım.
  • luigi pirandello’ nun okurken insanın çakralarını açan eseri. aslında kendimize dahil ne kadar yabancı olduğumuzu yüzümüze vuran harikulade bir kitap. anlayabilmek için ciddi efor gerektiren bazı satırlardan sonra oturup yarım saat düşündürür.

    --- spoiler ---

    yaşadığımı halen göremiyorum, kendimi bir yabancı gibi hissediyorum, yani başkalarının kendi kafalarına göre gördükleri ve bildikleri ama benim göremediğim birisi.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap