• the crow serisinin bir kitabı.
    (bkz: lazarus heart)
    (bkz: quoth the crow)
    (bkz: temple of night)
    (bkz: wicked prayer)
    (bkz: hellbound)
  • 1952 yapımı siyah-beyaz, yönetmenliğini fritz lang'ın yaptığı, başrollerde robert ryan, barbara stanwyck, keith andes ve marilyn monroe'nun oynadığı film-noir/drama filmi.

    http://imdb.com/title/tt0044502/
  • bir fritz lang filmidir. film noir türündedir. bir adet femme fatale içerir doğal olarak. film noir'in kuralları bu filmde de aynen işlenir:

    -femme fatale'in ağına düşürdüğü saf, çok saf, çok çok saf bir adam
    -femme fatale'in evliyken ilişkiye girdiği sert, hayattan nefret eden ama femme fatale'e aşık bir adam
    -femme fatale'in kocasını aldatması ve terk etmeye niyetlenmesi

    diğer film noir'lerden farkı tam da femme fatale'de yatıyor. buradaki femme fatale, kocasını öldürtmeye çalışmaz. bir cinayet planlanmaz. ayrıca femme fatale'in o saf adamla evlenmesinin nedeni "belki mutlu olabilirim şu bana sırılsıklam aşık adamla"nın ötesi değildir. yani kadın para için evlenmez adamla. bu açıdan farklı bir film noir'dir clash by night. ben sırf bu yüzden bu filme saygı duydum. bir adamla parası için evlenen, ardından onu ve çoğu zaman sevgilisini de aradan çıkartan film noir'larla dolu sinema tarihi.

    femme fatale, kendisine aşık bir adamla evlenir. ama mutlu olamayacağını, bir süre sonra kadının patlayacağını biliriz. hani derler ya "birbirimize göre değiliz" diye. aynen öyledir bu çift. femme fatale'in saf bir adamla mutlu olabileceğine inanmayız. nitekim bir süre sonra femme fatale, kocasını aldatır. bundan da suçlu zevk alır. zira kocasına aşık değildir. onunla evlenmesi, bir de üstüne çocuğunu doğurması hatadır. onu mutlu edecek kişi diğeridir.

    sağlam bir film. ta ki finale kadar. finalde midemi bulandırdı doğrusu. fritz lang bazı filmlerinde aile kurumunu epey yüceltir. bu filminde de aile kurumunu her şeyin üstünde tutuyor. erkek göz göre göre aldatılmasına rağmen karısını hemen affedebiliyor. kadın tüm film boyunca istediği şeyi, yani kocasından kaçıp kurtulmayı finale gelince reddedebiliyor. finalde kadın çocuğuna kavuşuyor, adam da karısına ve "mutlu son". aile kurumu yüceltilmiş, mesaj seyirciye ulaştırılmıştır:

    -hey sen, erkek olan. karın seni aldatırsa ama sonra pişman olursa kızma ona, affet onu. aile önemlidir. aile her şeyden önemlidir.
    -kadın sana diyorum. evet, bir hata yaptın, o güzelim kocanı aldattın ama zararın neresinden dönülse kardır. şimdi git kocana, ona sarıl. kendini affettirmeye çalış. o adamla bir geleceğin yok. geleceğin kocanın yanında. aile önemlidir. aile her şeyden önemlidir.

    50'ler muhafazakarlığın dorukta olduğu dönemler. ayrıca hays yasaları diye saçma yasalar da yürürlükteydi. bu zamanlarda çekilen çoğu filmde aile kurumu yüceltilir. bireycilik yerilir, aile eleştirilir. kol kırılırsa yen içinde kalır bu dönemin muhafazakarlığını özetler sanırım. bir filmde femme fatale varsa, finalde o kadın ya ölür, ya da kaybeder. ama bunu uygulamayan filmler de vardır. bu filmdeyse dediğim gibi femme fatale finalde ehlileştiriliyor, evcilleştiriliyor, tırnakları sökülüyor ve "evinin kadını, çocukların anası" yapılıyor. halbuki bana göre bir femme fatale'den hiçbir zaman "evinin kadını, çocukların anası" olmaz. lang'ın da hatası bu. bunu sadece beş dakikada yapması daha büyük bir hata. beş dakikada tabi ki insan karar değiştirir ama bence çok istediği bir şeyi elinin tersiyle itmez beş dakikada.

    filmin başrolleri barbara stanwyck'e teslim edilmiş. kendisi zaten sıkça femme fatale karakterleri kotardığından bu karakterin de altından kalkıyor. oldukça iyiydi. o "tehlikeliyim, dikkat et" bakışlarını burada da sıkça fırlatıyor. marilyn monre ise yardımcı rolde. keşke daha fazla görebilseydik kendisi. karakterinin hikaye için pek önemi olmadığını, olayların gidişatını etkilemediğini söyleyebiliriz.

    finaline rağmen sağlam bir film.
  • fritz lang'ın amerika'da çektiği kara filmler arasında yarı yarıya zayıf bir halkadır çünkü şişman kalantor prodüktörler nicholas ray'e yaptıkları gibi filmin finalinde değişiklik istemişlerdir. işte bu değişiklik şöyle bir manzara ortaya çıkarmıştır:

    filmde ihanet sineye çekilir. sebebi ise karı-kocanın dünyaya getirdikleri bebektir. öykü aracılığıyla evlilik kurumuna istikrarını yeniden kazandırma yoluyla toplumsal itibarını iade etme söz konusuysa da bu, hiç kuşkusuz yanılsamalı bir iade etmedir. amerikan sinemasında geleneksel anlatı konularından biri durumundaki aile ve ailenin görünümleri çoklukla mutlu bir yapı biçiminde tasvir edilse de söylemeye bile gerek yok ki film noir öykülerinde yaygın temsil şemaları altüst edilir. clash by night da söz konusu halkaya dâhildir; öykünün finali her ne kadar mutlu sonla bitse de yanılsamalı doğası inkâr edilemez. kısacası bu sentetik hamleler inandırıcılığı yok ederek bulanık bir havaya neden olur.

    nazilerin hedefindeki ulu ruhlardan biri konumundaki fritz lang amerika'da hiçbir zaman avrupa'daki başarısına ulaşamasa da filmleri çok değerlidir. eğer bu film bir burukluk yarattıysa şu muhteşem kara filmle arınmak gerekebilir: (bkz: the big heat)
  • "aşk, çünkü yalnızız. aşk, çünkü korkuyoruz. aşk, çünkü sıkılıyoruz..."

    yön: fritz lang, "clash by night/gece çarpışması" – (1952)
    oyn: robert ryan (yırtıcı erkek) & barbara stanwyck (sadakatsiz kadın)

    (narsisist femme fatale klasifikasyonu. her şey gelip geçici; kalıcı olan biziz, dedirtiyor.)
hesabın var mı? giriş yap