• tomris uyar'in 1973 yilinda yayimlanmis bir kitabi...
  • kitaba adını veren öykü, ankara'yı ve ankara'nın kendisini sindirdiği/ankara'yı sindirmiş kişiyi çok güzel anlatmıştır.

    "başkentin çalşan kadınları ne kadar aykırı düşer gün ışığına! hele iktisadi bağımsızlığı sevgisizlikle, bencillikle karıştıranlar..."

    "çünkü kendiliğinden oluşmuş bir kentin doğal eğilimleri, halkın içgüdüsünü yansıtan, hemen kestirilebilen akla yakın yokuşları, çıkmaz sokakları yoktur buranın. burada her şey insan elinden çıkmıştır. insan zoruyla."

    "burası, yavaş yavaş, bin türlü güçlüğe göğüs gererek yetişenlerin, sonra da bu güçlüklerle bir daha karşılaşmamak için ellerinden her geleni yapacakların yurdudur."
  • ...birden, şermin'in hızla akan düşünceleri kesintiye uğradı. kuponlardan birinin yanındaki yazı gözüne çarptı : yu papatyalar...boyu papatyalar...gazeteyi katlandığı yerden açtı : dizboyu papatyalar diye okudu. bir uçak şirketinin ya da yazlık bir otelin reklamı olsa gerek.
    "...geçirmek istiyorsanız, sizi dizboyu papatyalar..." başı-sonu yırtılmıştı yazının.

    şermin kendini anlamaya zorladı. böyle anlarda hep olur. yerinde kullanılan bir sözcük, rasgele yükselen bir şarkı nasıl kavratır yaşamayı! ne diyor radyodaki ses : teamo te. ne demek olabilir teamo te? "seni seviyorum, seni, seni, seni" gibi bir şey. hiç usanmadan, hep yineleyerek.

    dili bilmesek bile anlıyoruz, çünkü akdeniz'in ortak dili bu. "dizboyu papatyalar" anlamına da gelebilir, "daha yığınla çocuk var doğurulacak, yığınla çocuk bezi, don, erkek çorabı var yıkanacak" anlamına da.
    "seni seviyorum, hadi hoşçakal, bir gün o kıyı kahvesinde yanına çöküp dostça iki kadeh içebilme isteğim baskın geliyor" anlamına da...
  • "dışardan bakanlar için gülünç, özentili yine de fiyakalı bir oyuncaktı bu keman. oysa şermin için, kendi mutsuzluğunun elle tutulur bir simgesiydi. bir tabuttu düpedüz. şermin'in taşımak zorunda olduğu kendi tabutu."
  • yerinde kullanılan bir sözcük, rasgele yükselen bir şarkı, nasıl kavratırsa yaşamayı, dizboyu papatyalar'da tam yerine oturuyor, hayatının o aradığın puzzle parçalarından biri gibi yerini buluyor.
  • beni aldatmis olan eski sevgilimin en sevdigi yazarin hatta kadinin kitabidir. ve eski sevgilime kizginligimdandir ki okumamis oldugum kitaptir ayni zamanda.
  • tomris uyar'ın yalın dili ile yazdığı, okurken bir masada sohbet ediyormuşsunuz hissi uyandıran öykü kitabı. ankara kokusu.

    ''başkentin çalışan kadınları ne kadar aykırı düşerler gün ışığına!..
    binbir güçlükle sararttıkları saçları çabucak parlaklığını yitirir, göz altları torbalanır..
    gün ışığından kaçmaya başlarlar. ne var ki piknik'in girişinde arkadan vuran ışık hemen ele verir onları...''

    ah ankara, ömrümüzü yedin demek istiyorum...
  • "vapura atlayıp karşı kıyıya geçmek geldi içinden. denizi aşmada insanı arıtan bir şeyler olmalı."

    kitaptaki bir öyküden.
  • "aylık gider
    mazot (kırmızı flomasterle)....
    otomatik (siyah flomasterle)....
    kapıcı aylığı (yeşil tükenmezle)....
    bez, sünger, süpürge, deterjan vb (kapıcıyla ilgili olduğundan yeşil tükenmezle)...." tomris uyar - dizboyu papatyalar

    "önce bıyık bırakmış, sonra kesmiş, favori uzatmış, budamış, kesmiş, bir ara ceketsiz gezememiş, boyunbağsız edememiş, neden sonra üst düğmesini ilikleyerek de olsa kanadyen bir gömlekle sivil hayata alışmıştı."

    "şerefli, sert bir albayın yerli filmlerde ağlaması nedendir?"

    "apartman yöneticisi olması, kata büsbütün sahip çıkmak için değil miydi sanki!"

    "feride mahfellerdeki "tedansan"larda en yeni şarkıları söylemeye ve hemen kızarıveren, avuçları serin ve nemli genç teğmenlerle dansetmeye alışmıştı bu arada."

    "bu hükümet tabipliği yaramayacak sana behçet, göreceksin. bir de beni aldın, ayıbın iki oldu. insanı önce kendi soyu yer bitirir, kendi cinsi yağmalar."

    "behçet bey'in sizi dövdüğüne, sık sık terkettiğine, kocalık görevini yerine getirmediğine, size maddi manevi baskı yaptığına, aranızda baştan beri ruhi imtizaçsızlık bulunduğuna tanrı ve devlet huzurunda yemin ederim."

    "oysa bir konçertoda keman, tek başına ne kadar dayatsa kar sayılır. sonunda olmadık gösterilere girişmesi, boğuluşunu vurgulamak içindir."

    "hem çocuğu da aldırttı; her şey, hiç olmamış gibi oldu. kızmıyorum artık doktora. kimseye kızmıyorum, beni kurtarmasınlar artık, yeter."

    "sarmaşık, tepeden kuşatmış onları, lükstrümler yolla aralarına bir çit çekmiş. ses çıkarmamışlar. zamanla, bu aşılmaz çitlerin üstünden yol kıyısındaki yabanıl böğürtlen dalları uzayıp dolanarak, acayip boyutlara ulaşarak sarkmışlar içeri. karanlık büsbütün çökmüş."

    "evler ev sahiplerini eleveriyor. hem de en umulmadık anda. hele bahçeler. yoksa delişmen ortancalar, mora kesmiş zakkumlar neden coşku değil de anlatılmaz bir bırakılmışlık duygusu uyandırsın, böyle? elle tutulur bir iğretilik."

    ["sen nasılsın hatçe hanım?" hep soruştuk böyle. hep iyi çıktık. bütün bunları öğrendim kapısında.]

    "okuyanlardan da o yüzden kaçınırım ya. belledikleri harfler kadar kolay sanırlar her bir şeyi. hiç sabırları yoktur. gücenme." tomris uyar - dizboyu papatyalar
  • kitaba adını veren ve devamını yazma isteği uyandıran bir tomris uyar öyküsü.

    --- spoiler ---
    acaba şermin, orhan'ı nasıl sevmeye karar verecek? yıllar sonra bir kır kahvesinde mi karşılaşacaklar yoksa cuma gününe listedekiler yetiştirildiği hâlde mi?
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap