• felsefenin en tartışılan konularından biridir kişinin vicdanı karşısında evrensel ahlak yasasının olup olmadığı. iki turludur; evrensel ahlak yasasının varlığını red edenler
    bunlar; epikuros, hobbes, stirner, sartre. ikicisi ise bu varlığı kabul edenler temsilcileride; hume, mill, farabi, ibni sina.
  • jack london'un cinayet şirketi*adlı romanında muhteşem bir ustalıkla dalga geçtiği, kanımca var olsa bile insan algılarınca çarpıtılacağından ve bir çıkarlar manzumesine dönüştürüleceğinden*, hiç bi işe derman olmayacak tartışma konusudur.
  • hedonizm, egoizm, anarşizm, fayda ahlakı evrensel ahlak yasaları olamayacağını
    objektif temele dayalı ahlak görüşü, subjektif temele dayalı ahlak görüşü ve din ile temellendirilmiş ahlak görüşü ise evrensel ahlak yasalarının olabileceğini savunur.

    objektif temele dayalı ahlak görüşüne kant'ın ödev ahlakı verilebilir.. (bkz: ödev ahlakı)

    bir başka objektif temele dayalı ahlak görüşü için (bkz: bilgi erdemdir)
  • nietzsche'nin de varlığını kabul etmediği yasa. o, davranışları iyi ve kötü diye yargılamayı reddetmiştir.

    (bkz: immoralist)
  • her yeni nesilin o içine doğduğu çağın gerçek yaşayanları ve anlayanları olduğunun kabullenilerek ahlak anlayışının o nesillerle birlikte değişmesine izin vermektir. aslında bu bir çok şey için böyle olmalıdır.
  • herkeste olduğu gibi bende de kendini sevme ve kendini koruma gibi bencil iki iç güdü var. doğrularım ve yaptıklarım bu içgüdülere göre şekilleniyor. üstelik mutlak iyi, mutlak kötü veya mutlak adil diye bir şeyin söz konusu olduğunu düşünmüyorum. iyi ve kötü, göreceli kavramlardır. hoşuma, işime gelene iyi, gelmeyene kötü derim. her birimizin zevkleri farklı. bu yüzden her şeyde en yüksek amacım kişisel menfaatlerim. ahlaki ilkelerin hiçbir maddi kazancı yok benim için. bu yüzden iradem üzerinde hiçbir etki yapmıyorlar. zaten evrensel bir ahlak yasası olduğunu da kesinlikle kabul etmiyorum. hayallerim, tutkularım, arzularım beni ben yapan şeyler. ve ben kendimi sadece kendim için sınırlandırıyorum. eğer, bilgiliysem kuvvetli ve haklıyımdır. yaptığım her şeyden ben sorumluyum ve etrafımdaki canlılara zarar vermediğim sürece kimseye hesap vermek zorunda değilim.

    özet: evrensel ahlak yasası diye bir şey yoktur, herkesin kendi ahlak yasası vardır.
  • bu kant gibi adamlar, hep cehaletin ekmeğini yedi. zamanında bir şey atsalar ortaya; fikir koyabildikleri için saygı duyuldular ve insanların bilinmeyeni araştırması için teşvik etmiş oldular.

    evrensel bir ahlak yasası olsaydı seks yapabilme ihtimali batıdan doğuya doğru azalmazdı. hatta daha doğudaki porno filmlerde mozaikleme bile uygulanıyor. onun dışında daha eski devirlerde; birtakım doğulular insan içinde çatır çatır sevişirken batılılar bez parçasından rahatsız olup yerine daha sağlam ve sesi daha az geçiren, ışık vurduğundan içerisini göstermeyen evler inşaa ettiler. değişti yani.

    yani geçersiz ve cehaletten ötürü (günümüzdeki cehaleti kastetmiyorum, bilinmezlikten bahsediyorum) ortaya atılmış bir iddia.

    işte kantcığım adamı böyle mezarında ters çevirirler.

    - 22/06/12, salon / siyah baksır üstüne şekilli tişörtüyle uzun mavi kutu lark içen bi türk. ayağında çorap var.

    http://www.ibusosyal.com/…tions/img/smiley-cool.gif

    not: ciddi ciddi cevap verenler var, o kadar ciddi değil! ibaresi bulunmasına rağmen -ki katılmıyorum bu yasaya zaten.

    bir toplum kendisiyle ve bireyleriyle taşşak geçebildiği ölçüde gelişebilir. dalga geçmek kadar müthiş bir özeleştiri olmayacağı gibi, kırıcı değildir; gurur yaptırmaz, onur kırmaz ve anlatımı da sıkmayacağı için olumlu değişimler daha çabuk gözlenir.

    belki yazdıklarım komik değildi. mizahtan anlamıyorum fakat deniyorum. aynı, kant'ın fikir yokluğunda ortaya çıkıp insanları düşünmeye sevkettiği gibi. bir kant değilim, ama bunları yazmak için kant olmaya gerek var mı?
hesabın var mı? giriş yap