• kutsal pideler yapan bir yer. yarım metrelik pideleri var, super olay... pidelerin özelliği peynirinde saklı.. hürriyet gazetesinin haftasonu ekinde türkiye'nin en iyi pidecisi seçilmişti... kişi başı 5 milyon.
  • hürriyet jürisi ülkenin en iyi pidecisi seçti diye fatihlere kadar gidip arayıp buldugumuz pideci. ancak hayal kirikligi yasatmistir. çatal verilmedigi icin yerken ellerimiz yandi, buranin adeti boyledir heralde, dalga gecmesinler diye catal istemedik. pidenin yaninda gelen kucuk tereyagini da heralde hamuruna surecegiz diye ustunu parlattik, meger pidenin icine atilip gezdiriliyormus. cikarken de bi baktik baska bir masaya catal ile servis ediyorlar, ustelik dilimlemisler bile, bilsem ben de oyle isterdim, soran olmadi ki. özel bir lezzet de yoktu. bana gore hala en iyisi kiziltoprak'taki bafra pidecisi.
  • fatih belediye binasının yaninda bulunan, istanbulun en iyi pidelerini pisiren pideci. tugrul savkayın tam puan verdigi pideci de diyebiliriz.
  • şimdilerde semt-i fatih denen bu koca meşenin dallarında halen tutunmaya çalışan birkaç güzel yaprak kaldı.

    koca meşenin dallarında sanki her bahar yeniden yeşerdiğini görürüm onların.

    koca meşenin yaşadığını anlarım böylece. anlarım ki, çocukluk anılarımın hayal sokaklarındaki koca meşe halen ölmemiş… yaşıyor.

    halen zamana ve değişim adı altındaki bu geçmişi silip atma, üstünden silindirle geçmelere karşın halen ölmemeye direnen bu meşenin dallarında halen birkaç yaprak daha var.

    her yıl, bahar fatih’e başka bir tür gelirdi.

    halen o yıllara ait bir nefaset var sanki havasında.

    yine başka bir türlü gelmiş işte.

    her nasılsa belki bir mezarlığın, belki birkaç eski cami avlusunda saklanıp kalmış iğde ağaçlarının, incir ağaçlarının kokuları sarıyor bazen sokakları.

    kırlangıçlar gözükmeye başlar oluyor halen tam tepenin üstüne kurulu caminin heybetli siluetinde. cami duvarında hasır sandalyeler tekrar diziliyor ve çay sohbetlerine kıştan kaldıkları yerden devam ediyor yaşlı tonton amcalar.

    cami ile itfaiye arasında uzanan dar sokak zamanın fatih’i tüketmesi vandallığına karşı halen ama halen direniyor.

    tarihi itfaiye binasının yan tarafındaki eski belediye binasının karşısındaki yine çocuk ayaklarımın çokça çiğnediği ve babamın beni elimden tutup götürmesinin büyük bir nimet olduğu eski park, aynı şekilde zamana direnenlerden olsa gerek.

    tam ortasındaki hava şehitleri anıtı ile halen varolan bu parkı günün birinde tüm ağaçları ile ortadan kaldırarak alışveriş merkezi yapabilecekleri ihtimalini düşünüyorum da, içim irkiliyor.

    hava şehitleri anıtının parkı ile belediye arasında kalan yoldan fevzipaşa caddesine paralel bir şekilde cami’ye uzanan yol üzerinde halen daha eski fatih’e ait kalakalmış birkaç tanıdık bildik dükkan, bina yaşamaya devam ediyor.

    ne gazyağı satan tekel bayisi, ne saat tamircisi, ne manifaturacı dükkânı, ne yorgancı var…

    hepsi gitmişler..

    hepsi meşenin düşmüş gitmiş ve savrulmuş yaprakları arasında.

    ama bu koca meşenin bir yaprağı var ki, 1950 lerden bu yana sımsıkı dalına tutunmuş durumda.

    fatih karadeniz pidecisi…

    bu semt-i fatih’te şöyle bir dolaşmak, birkaç dingin mekanında soluklanmak üzere tarihi bir yolculuk yapmaya niyetlendiğiniz an ısrarla bu lezzet noktasına uğramanızı öneririm.

    1950’lerden bu yana aynı mekanda faaliyet gösteren dükkan, zamana tamamen yeni düşmemek adına ufak tefek değişiklik ve tadilatlar ile birazcık tarihsel dokusundan kaybetmiş olsa da bir daha asla geri gelmeyecek olan o güzel yılların mütevekkilliğini sanki halen fısıldıyor.

    oturulan taburelerden, masaların mütevaziliğine kadar eskiye ait basit ve yalın çizgileri seviyorum burada.

    halen o basit yaşanan ama başkalarının da yaşamasına imkan sağlanan yıllara ait yalınlık var bu dükkanda.

    belki de bilemiyorum… görmek istediklerimi görüyorum.

    belki kasada duran yaşlı ama halen dimdik ayaktaki dükkan sahibinin beni tanıyarak yanıma gelip: “sen hüseyin’in oğlu değil misin? ne kadar büyümüşsün (kartlamışsın).” demesini bekliyorum.

    dükkanın, ısmarladığını pideyi sabırla beklediğin kısmı ile herkesin gözünün önündeki imalat kısmını ayıran servis tezgahına ve ardındaki duvarın tepesindeki havalandırma deliklerine kadar çocukluğumdan kalan görsel izlerin çok fazla değişmemiş olduğunu görüyorum.

    pidenizi ısmarlamanız ile o şaheserin önünüze sunulması arasında geçen zaman, nefsiniz ile ciddi bir münakaşaya girdiğiniz ve gireceğiniz andır.

    bir yandan pideleri itina ile hazırlayan ustaların titiz ve atik hareketlerini izler, fırın kapağının açılıp kapanması ile ortaya çıkan enfes kokunun iştahınızı nasıl şaha kaldırdığına şahit olursunuz.

    ustaların fırına küreklerle verdikleri pideler içinde hangisinin sizinki olduğuna dair tahminler yürütürken garsonun elinde fırından yeni çıkmış ve tepsiye konularak servis edilmek üzere yola çıkanın sizin olması için dua edersiniz.

    ama o da gelir tam karşınızda oturana servis edilir.

    ve ondan itibaren ruhunuza ve nefsinize yapılan bu eziyetin dozu iyice artar. siparişi sizden evvel alınmış olan kişi sanki size inat pidesini yemeden evvel ritüeline başlar.

    eğer ısmarlanmış olan pide yumurtalıysa; ki eğer bu pide yumurtasız yeniyorsa kesin olarak eksiktir, önce pidenin ortası yarılır.

    pideden dışarı çıkan buhara bir de pidenin yanında verilen tereyağını tutunca… aman allah’ım. karşınızdakinin bu hareketini adeta hakaret kabul edip yükselen açlığa bağlı olarak adamı darp etmek istersiniz.

    birkaç yutkunma ile nefsinize birazdan aynı güzelliği sizinde yaşayacağınızı anlatarak sabırlı bekleyişinize devam edersiniz.

    bekleyiş sürer.

    fırın kapağı açılıp kapatıldıkça, pişmekte olan pidenin kokusu, başka müşterilere servis yapan garsonun taşıdığı tepsilerdeki çıtır çıtır görüntü, buram buram tereyağı kokusu sizi artık garsonları azarlayacak kadar sinirli kılabilir.

    bu beklemelerin size karşı kasıtlı yapıldığını dahi düşünebilirsiniz.

    bunun için öncelikle garsona bir uyarı atışı yaparsınız.

    garson bu tip bir sabırsızlığa alışkındır ve pidenizin pişmekte olduğunu olan en münasip dille ve güleryüzle size anlatır.

    ve sonunda…

    bekleyiş sona erer.

    garson tamamen size ait olan o köşeli metal tabak içinde dumanı tüten felaketi önünüze getirir.

    az evvel karşınızdakinin yaptığı hareketleri siz tekrarlarsınız.

    pidenin üstündeki yarığı genişletince çıkan buhar, kıyma ve yumurtanın enfes uyumu ile burun deliklerinizden içeri girerek sizi dünyanın en mutlu insanı kılar.

    pide ile beraber küçük bir yağlı kağıt içinde gelen tereyağın çıtır çıtır pidenin dışına sürülmek için harekete geçtiğinizde pide ile tereyağın birbirlerine adeta aşık ile maşuk gibi kavuştuğuna şahit olursunuz. pidenin dışına sürdüğünüz tereyağdan kalanları bu defa pidenin üstündeki yarıktan atarsınız ve artık bu pide yenilmeye hazırdır.

    bu mükemmel manzara karşısında, ne bir sıkı tembihin, ne kolesterol tehlikesinin ne kepekli ekmeğin, yağı alınmış sütün, brokoli ve brüksel lahanasının, muzaffer kuşhan’ın ne hükmü kalır ki…

    böyle bir lezzetin varolduğu bir ülkede bu imkana burun tıkamak insanın kendisine yapabileceği ne tip bir zulümdür?

    açıkçası, sadece pirinç lapası ile bedenine zulüm eden budist rahipleri ritüelleri ile baş başa bırakıp cenab-ı hakk’ın biz türk kullarına nasip ettiği bu lezzetlerden ifrada kaçmadan neden istifade etmeyelim ki?

    garson’un pidenizi önünüze getirmesi ile içecek ne istediğinizi sormasına bile tahammül edemeyip adeta “git başımdan” der gibi el işareti ile garsonun yüzüne dahi bakmadan kendisini uzaklaştırmayınız.

    ayranınızı sipariş ediniz zira bu güzel pidenin yanında ayran çok yakışır.

    tereyağı, pidenin üstüne sürüp pidenizi iyice ağzınıza layık hale getirmenizden sonra size takdim edilmiş olan bıçağı sadece dilimleme işinde kullanacaksınız. çatala ihtiyaç duymayacağınız için getirmeyecekler bile... zira karadeniz pidesi elle yenir.

    yumurtalı kıymalı kapalı karadeniz pidesi, semt-i fatih’in vazgeçilmezidir.

    fatih ziyaretlerinizde ısrarla tercih etmenizi öneririm.

    bir kişi on liraya bu enfes ziyafeti kendisine armağan edebilir.

    afiyet olsun...
  • nefis pidelerin sırrı sanırım tüm malzemelerin trabzon'dan gelmesinde.
  • sanat eserlerini itfaiyenin hemen arkasında sergilemektedir, zira pideleri için en uygun sıfat budur.

    sadece kıymalı ve peynirli pide yaparlar, eğer isterseniz yumurta ekletebilirsiniz.
    pideleri etli ekmek narinliğinde, tadı ise tarifsizdir.

    edit 2012: mekân dekorasyonunu değiştirmiş, üst kata merdiven çıkarak büyümüş. işletme sınırlarını zorlamakta, pideler daha da geç gelmektedir.

    pidecinin bence en büyük eksiği olan kavurmalı pide menüye eklenmiş. genel olarak fiyatlar bir miktar daha yukarı çekilmiş.

    edit 2015: bitişikteki çay ocağı da pideciye eklendi, mekân biraz daha büyüdü.
  • pazartesi günleri kapalı olan pidecidir.
    ayrıca ev sahibimdir bu dükkanın sahibi amca kişisi.
  • peynirli, kıymalı ve karışık pide çeşitleri olan ekstradan yumurta ve tereyağı ilave ettirebileceğiniz 1957'den beri kaliteli ve lezzetli pide yapan harika pideci.
  • kıyma dışında bütün malzemeleri memleketlerinden getirtiyorlar. pideyi bu kadar şahane kılan iki şey ise; hamurun kıvamı ve trabzon peyniri.
hesabın var mı? giriş yap