*

  • henüz 14 yaşında girdikleri askeri okullarda, kendilerinden olmadıkları için fetö terör örgütü mensubu subaylarca yıllarca sistemli bir şekilde fiziksel ve psikolojik mobbinge, işkenceye kadar varan uygulamalara maruz kalan, içlerindeki vatan, millet sevgisiyle hayallerine tutunmaya çalışan fakat bu hayalleri bu fetö terör örgütü üyelerince ellerinden alınan askeri öğrencilerin açıklaması şu şekildedir:

    -----

    türk silahlı kuvvetleri’nden atılan ve ayrılan askeri öğrenciler platformunun fetö terör örgütü üyeleriyle ilgili basın açıklamasıdır

    15.07.2016 tarihinde ülkemiz acı bir deneyim yaşayarak demokrasiyi kaybetmenin eşiğine gelmiş ve bu uğurda onlarca şehit vermiştir. darbe girişimi sonrasında ortaya çıktığı gibi, bugün yüce türk milleti artık türk silahlı kuvvetlerimizin fetö terör örgütü tarafından işgal edildiği, en yüksek mevkilerin ele geçirildiğini görmüş, bu güne gelebilmek için askeri liseler ve harp okullarında yaptıkları kıyımları öğrenmiştir.

    yıllardır belirttiğimiz üzere bu gün de görüldüğü gibi, tutuklanan ve daha niceleri bulunan bu subaylar, 2006-2016 yılları arasında binlerce vatan sever askeri öğrenciyi çeşitli uydurma sebeplerle, yalancı şahitlerle, işkencelerle veya iftiralarla okularından ilişiğini kesen veya istifa etmek zorunda bırakan subaylardır. bugün, savcılıklara o yıllarda verdiğimiz isimlerin tutuklanıyor olduğunu görmekteyiz.

    öncelikle darbeye karşı, her türlü devletimizin ve milletimizin arkasında bulunduğumuzun bilinmesi gerektiğinin altına binlerce atılan ve ayrılan askeri öğrenci olarak imzamızı atıyor ve bildiriyoruz. fetö terör örgütüne karşı askeri okullarda zamanında mücadele vermiş ve atılmış-ayrılmak zorunda kalmış bizler, yaşadığımız işkencelerin (günlerce süren dayak, işkence sorguları, psikolojik baskılar, gecelerce süren ağır ve hiçbir askeri yönetmelikte yer almayan insanlık dışı askeri eğitimler.. şok mangaları) hesabını soracağımızın bilinmesini isteriz.

    bugün yüce türk milletinin de yanımızda bulunmasını ve bu vatan hainlerinden hesap sorulmasını istemekle birlikte, yıkılan hayallerimizin, ümitlerimizin onarılmasını, iade-i itibarımızı talep etmekteyiz. türkiye büyük millet meclisi’nin bu konuda yapacağı iade-i itibar yasası ile itibarlarımızın bizlere geri verilmesini istemekteyiz. her türlü göreve hazır olduğumuzu devletimize bildirmeyi de bir borç biliriz.

    son olarak, darbeye karşı durabilmek uğruna açılan helikopter ateşinde şehit düşen eski askeri öğrenci arkadaşımız aydın çopur’a allah’tan rahmet ve ailesine sabır diliyoruz.

    -----

    edit5: ayrıca (bkz: fetö yüzünden harbiye'nin son günü atılmam) ve (bkz: fetö zoruyla harbiyeden atılıp boğaziçini kazanmam)

    edit: saolsun loser blueser uyardı, çaylak arkadaşlardan da yaşadıklarını anlatmak isteyenler olabilir diye. şayet var ise arsinoeina@gmail.com adresine aktarmak istediklerini mail olarak atabilirler, ben buradan editleyerek hikayeleri yayınlamayı borç bilirim.

    edit2: bir çaylak arkadaşın yazdıklarını aynen aktarıyorum:

    -----
    benim hikayem yorumdakiler gibi işkenceye maruz kalmak değil fakat bana yaşattıkları psikolojik yıkım ve hayatımdaki büyük değişimden ötürü bunu paylaşmak istiyorum.

    gerek ailemden gerekse çevremden etkilenmemden ötürü küçüklükten beri subay olmak en büyük ve tek hayalimdi. zaman ilerledikçe benimsemeye başlamıştım ki bütün hareketlerim bu hayal uğruna değişmeye başlamıştı. yaşıtlarım gibi hikaye, roman kitabı okumaktansa yüzlerce sayfalık tarih ve askeri kitapların peşine düşmem bir örnek. 2009 yılında ilkokuldan sonra girdiğim askeri lise sınavına girdim.mülakatlara kalmaya hak kazandım ve sağlık,spor,sözlü mülakat vs. den oluşan iki günlük süreci başarılı bir şekilde bitirdim fakat yedek olarak kazanmıştım ve tekrar çağrılmadım. artık hedef harp okuluydu. yazılı sınavları geçtikten sonra mülakatlar için hazırlığa başladım ve iki hafta öncesinden ankara'ya gittim. daha önce girip kazandığım mülakatların verdiği güvenin etkisinden olsa gerek kazanma ihtimalimi yüksek görüyordum. mülakat sabahı erkenden okulun bahçesindeydim. vakit geldiğinde büyük bir özgüvenle içeriye girdik ve kıyafetlerimizi değiştirdikten sonra ilk muayene odasına gittik.boy,kilo,tansiyon, diş kontrolü geçtikten sonra diğer doktorun yanına gönderdiler. derken hiç beklemediğim bir şekilde bana düz taban olduğumu söyledi. şaşkın bir şekilde itirazımı yaptım ve ikinci kez muayeneye girdim. o doktorun tükürdüğünü diğeri yalar mı? o da aynı şeyi söyleyerek yolladı. şok olmuş halde hemen eve gittim ve düz tabanlığı araştırdım. en ufak bir belirtisi bile yoktu ve ilk işim gata ya gitmek oldu. sıradan bir hastaymış gibi kayıt yaptırdım ve askeri doktorun odasına girdim, sadece ayaklarımı muayene ettirmek istediğimi söyledim. yaptığı testlerde hiç bir sorun olmadığını söyledi. ''doktorun biri düz taban olduğumu söyledi.'' dediğimde gülerek kimmiş o doktor dedi ve acı gerçeği açıkladım. doktorun harp okulundan olduğunu öğrenince rengi değişti tabi. sağlıklı olduğumu belirten bir rapor istedim ama yazmadı. ertesi gün tekrar harp okuluna gidip içerideki bol yıldızlı heriflere anlatmaya çalışsam da nafile.bir de salakça teselli etmeye çalıştılar. yıllardır kurduğum hayaller çöpe gitti. içimdeki devlet ve asker sevgisi yok oldu. o günden beri de her bir devlet kurumundan uzak durdum. o gün beni kısmet değilmiş diyerek teselli edenler umarım gerçekleri öğrenmiştir.
    -----

    edit3: tüm bu olanlara sessiz kalamayacak kadar vatansever bir yazarın mesajını olduğu gibi aktarıyorum. özelden görüşmek isteyenler bana ulaşabilir, gerekli bilgileri kendisine ulaştırırım.

    -----

    içim şişti okuduklarımdan. bu vatan evlatları için bir şey yapmam lazım. yerimde duramıyorum sinirden.

    xxx adlı firmada 12 yıldır teknik müdürlük yapıyorum. itü mezunu bir makina mühendisiyim. büyümekte olan firmamızda makina ve endüstri mühendislerine ihtiyacım var. firma aydın'da. kendi tasarladığımız makinaları tüm dünyaya satıp kurulumlarını yapıyoruz. türk tasarımı ve imalatı makinaların amerikada, japonyada, hollandada kurulumunu yapmak müthiş keyifli. insana gurur veriyor. düzgün karakerli insan bulmakta zorlanıyorum. vatanını seven, üretmenin ülkeye yapılacak en büyük hizmet olduğunun bilincinde insanlara ihtiyacım var. mühendisin hakkı neyse veren, fikirlerine önem veren bir firmayız. firma sahipleri de olmak üzere tüm idari kadro olarak atatürkçü çağdaş insanlarız.

    bu kardeşlerime kapım açık. yabancı dili olan, makina ve endüstri mühendisi arıyorum bu aralar. iş bulmakta zorlananı ve aydın'da ikamet edebilecek olanları var ise lütfen bu xxx adresinden benimle irtibata geçsinler.

    bir tutam ellerinden tutabilirsem içim soğuyacak.
    -----

    edit4: sıradaki hayat hikaye kedisevenkasap'tan gelsin o zaman.

    ---

    ben 2010 yılında kuleli askeri lisesinden mezun olmuş bi vatan aşığıyım. bu ((bkz: #59561496)) entryimde yaşadığım şeylerin bir kısmını aylar önce yazmıştım.

    kendimi bildim bileli nedensiz bir şekilde subay olmak istedim. 2002 yılında babamı kaybettiğimde annem ve küçük kızkardeşimle baş başa kaldık. daha 11 yaşındaydım. her zaman zeki ve meraklı bir çocuk olmuşumdur. babam bana oktay sinanoğlunun kitaplarını verdiğinde o yaşımda büyük merak ve ilgiyle okudum. ülkemin geçmişi ve geleceğine olan merakım ve endişelerim bu kitaplarla başladı. köstebek kitabını okuduğumda 7 veya 8. sınıf öğrencisiydim. işin özü memleket meselelerine o yaşlardan meraklıydım.

    8. sınıfta als (askeri liselere giriş sınavı) girdim. nisan ayındaydı sanırım. 3 ay sonra girdiğim oks benim için hiç bir şey ifade etmiyordu. askeri lise sınav sonuçlarına göre mülakatlara girme hakkı kazandığımı öğrendiğimde (mersinliler bilir) sevinçten eski pozcu test teknik dershanesinden stadyumun yanındaki evimize kadar koştum. hayallerim gerçek mi olacaktı?

    kuleli askeri lisesine mülakatlar için gittik. mülakatlarda bana verilen sıramı belirten kağıdı hala saklıyorum, 39. sıra. okula o gün aşık olmuştum. o ihtişam kara harp okulunda yok inanın bana. mülakatlar sonucunda yedek listede kaldım yalnız bir kaç gün içinde sıranın bana geldiğini belirten bir telefon geldi. artık intibağa gidiş tarihim belliydi. yıllar sonra anlattı annem, mersinden yola çıkmadan önceki gece başucuma gelmiş beni koklamış bana sarılmış ben uyurken. bütün gece hüngür hüngür ağlamış. şu anda bunları yazarken bende ağlıyorum. annemi ve kız kardeşimi kendi başlarına bıraktım ve gittim. gittim çünkü vatan sevgisi hiç bir şeye benzemez sözlük. 14 yaşında olsanda. vatanın için canını vermek bazılarınıza göre saçmalık olabilir ama o şehitlerin kanlarıdır bugün karnımızı tok başımızı dik tutan. intibağa başladığımda okulda daha üst sınıflarımız yoktu, rütbeleri öğrenmeye çalışıyor, yanaşık düzen eğitimi alıyorduk. ilk bir kaç gün velilerin yukarı çıkmasına izin veriliyordu. sonra yasaklandı ve annemi haftalarca görmedim. ilk nöbetimi hatırlıyorumda, gecenin bir yarısı nöbete kalktığımda yaşadığım heyecanı.. intibak bitti, yeminimizi ettik ve okul başladı sözlük. içimde daima bir istek vardı, sürekli bir şeyler yapmak için istekliydim. üst sınıflar geldi, üst sınıf kavramını öğrendik. bazı sıkıntılar vardı elbet. üst sınıflarımızın büyük çoğunluğu kıyafet saç sakal vs yanlış bir şey görmediği sürece bize karışmazken bazıları psikopatça bize işkence etmek için fırsat kolluyordu. zamanla bu psikopatlar elendi. vatan evlatları mı teslim edilir bunlara?

    aylar bir birini kovaladı. devre arkadaşlarımızla kardeş olduk. bazen kızdık bir birimize, bazen üzüldük birimizin derdine. ama biz kardeş olduk. üniforma ile çıktığım izinlerde gururla taşıdım üniformamı. ilk kampa gittiğimizde ve bize silah verildiğinde çok daha ayrı bir heyecan yaşadım. 14 yaşında çocuklar elimizde g3ler eğitimlere çıkıyor, izmir'in gündüz sıcağında yanıyor, gece soğuğunda üşüyorduk. kendimizce şikayet ediyorduk ama o zamana kadar 1 veya 2 arkadaşımız ayrıldı sadece. zaten istemiyorlarmış nereye kadar gider ki? 10 sınıfı bitirdiğim de derslerim ortalama, disiplin puanım 100 üzerinden 90lardaydı. yüksek başarılar gösteren biri değildim ama verilen her görevi büyük bir istekle ve azimle yerine getirirdim. 11. sınıfa başladığımda o sene mezun olup harp okuluna gidenlerin büyük çoğunluğunun ayrıldığını duyduk. daha önce olmamış bir şeydi. şok mangasını duyduk orada. sırayla şok mangasına alıyor, ayrılana kadar türlü işkenceler görüyorlarmış. çocuktuk, eğitim ağır geldi herhalde diye düşündük. 11. sınıfı bitirdiğimde devre kaybettim. o sene mezun olanlarında büyük çoğunluğu ayrıldı. dedik bi sıkıntı var herhalde, disiplin eksiğimiz mi var? diğer askeri liselerden gidenlerde ayrılıyordu ama sivil liselerden gelenlerde bi eksilme olmuyordu. ilginç. bu arada 9. sınıftan beri bir defter tutuyordum. her akşam gazetelerden belli küpürleri topluyor ve deftere yapıştırıyordum. mesela amerikanın yıldız savaşları projesi ile ilgili yıllar içinde topladığım küpürler işin ne olduğunu daha net gözler önüne seriyordu. 11. sınıfta bu defteri gören sınıf subayım defteri aldı ve haftalarca okudu. sonra bir aferinle geri verdi ve böyle bilgi toplamaya devam etmemi tembihledi. devre kaybettikten sonra bir küçük dönemimle okumaya başladım ve o sene kendi devrem mezun oldu. gene yüzde 60 70i ayrıldı. ayrılanlara sorduğumda eğitim değil işkence gördüklerini söylediler. saf katıksız işkence. ama sivil kaynaklılara dokunmuyorlardı. göze batmasın diye 10-12 kişilik şok mangalarına 1-2 talihsiz sivil kaynaklıyı alıyorlarmış, o kadar.

    12. sınıfa geçtiğimde bu durum tsk'de dikkat çekmeye başladı. bazı generaller olayı sorgulamaya, harp okula ziyaretlere başladılar. noluyor burda? neden 4 sene emek verdiğimiz yetiştirdiğimiz, askerlik kültürünü almış bu gençler bu kadar büyük oranda ayrılıyor? o generaller balyoz ve ergenekonla içeri alındı. 12. sınıfa geçtiğimde artık korkuyordum. 11. sınıfta bana cemaatten olduğunu itiraf eden bir öğrenciyi istihbarat subayımıza rapor ettim, ilgileneceğini söyledi. o çocuk teğmen çıktı sözlük.

    2010 yılında mezun olup harp okuluna gittiğimde ilk 2-3 hafta cehennemi yaşadım. sivil kaynaklıların önünde gecenin bi yarısı sen askeri lise çıkışlısın yaparsın diyip şınav çekerken üstüme oturan üsteğmeni unutamıyorum. parçalanan ellerimi unutamıyorum. bu arada belirteyim, babamın çocukluk arkadaşı harp okulunda görevli bir albaydı. bu işkenceleri bitirebileceğini biliyordum ama gitme gereği duymadım. en sonunda ayrılmak istediğimi söylediğimde bir kaç bölük ve takım komutanı ayrı ayrı beni kenara çekip yapma evladım, subay olacaksın sen bunlar senin için gerekli dediler durdular. hayır ayrılacağım. çünkü harp okulunda cemaatin yapılanmasını görmüştüm ve genelkurmay başkanı babam olsa beni yaşatmayacaklarını biliyordum. bölük komutanım sanırım arasının bozulmasını istemiyordu ki beni şoktan çıkardı, hatta 3-4 gün dinlemem için izin verdi. 3-4 gün sadece uyudum. anca kendine geliyor insan.

    en sonunda ayrılma isteğim konusunda kararlı olduğumu söylediğimde işlemler başlatıldı. bana ayrılma dayan diyen askeri lise arkadaşlarımı unutamıyorum. sabah 5e kadar sürünür, 5 buçukta kalk saatine kadar uyumak için serbest bırakılırdık. yarım saat uyuyamayacağımız için birbirimize sarılır ağlardık. onlar benden yürekliymiş. intibağı bitirenler oldu ama 1. sınıfı bitirebilen olmadı.

    çok uzun oldu sözlük, nasıl kısaltılır ki?

    ayrıldığımda neden ayrıldın sorusu en çok nefret ettiğim soru oldu. anlattığımda cemaat ve politik yapılanmaları bana dininde imanında subaylara laf atma diyen insanları ise ayrı not aldım. o dininde imanında dediğiniz cemaatçiler size silah çevirdi. yıllarca her sorana anlattım, kimseyi inandıramadım. ve geldiğimiz nokta bu. sadece ben anlatmış olsam anlıyacağım ama hepimiz, yüzlerce eski askeri öğrenci anlattı bunları. yeni yeni öğreniyorum askeri lisede bile nasıl yapılanmışlar. derslerin sınav sorularını alan varmış amına koyim sözlük ben devre kaybettim devre!

    benim hayallerimi çaldılar, benim umutlarımı çaldılar. şimdi kendime sivil bir hayat kurdum. askerlik sevgim hiç bitmedi ve bitmeyecekte. ben bu vatanın evladıyım ama bu vatan beni kendisine küstürdü. anlatabiliyor muyum?

    merak edenler için aylar önce yazdığım kara harp okulu ile ilgili yazım bu ((bkz: #59561496)).

    -----
  • darbe girişiminde bulunan cemaatçi gruptan bazı subaylar, harp okulundan yıllardır eziyetle ayrılan binlerce askeri lise kaynaklının başında bulunan isimdi. yıllar boyunca binlerce askeri lise kaynaklı öğrenci ayrılmaya zorlandı ya da atıldı. yerimize ne idüğü belirsiz, öss'de biraz puan almış, çoğunlukla kendi adamlarını yerleştirdiler.

    2003’te girdiğim ışıklar askeri lisesi’nden 2007 yılında başarıyla mezun olmamın ardından, kara harp okulu intibak kampında bu insanların işkenceleri nedeniyle ayrılmak zorunda kalmıştım ben de. orada yaşadıklarım, darbe girişimi sırasında halka yapılan katliamın faillerinin ne denli vicdansız olabileceğini görmemi sağlamıştı. darbe gecesi yaşananlar ülkenin büyük çoğunluğunda şoka neden olsa da, binlerce mağdur askeri öğrencinin aşina olduğu vahşiliğin sonucuydu bu. feto’dan aldıkları emri harfiyen yerine getirmek için bürünebildikleri kimliği bizzat görmüş insanlar, darbe emri sonrası halka yaptıklarını pek de yadırgamadılar.

    9 yıl önce kampa giriş yaptığımız günün ilk saatlerinde güler yüzle karşılamışlardı bizi. hatta “askeri öğrencinin onurunu zedelediği” için sürünmek bile yasaktı. “ulan hiç de gözümüzde büyüttüğümüz gibi değilmiş” dedik. ancak yatmaya gideceğimiz anlarda kazın ayağının öyle olmadığnı anlamıştık. daha ilk günden bazı kişilere (biri de benim) ayrılmaları için baskı başladı, “boşuna direnmeyin, yemin törenine kadar bekleseniz dahi törene çıkartmayacağız sizi” tarzı söylemler yeterince moral bozucuydu. günde 20 saat ağır hayat şartları sürdürüp, lise kampındayken yüzünü bile yıkamaya iğrendiğin musluktan akan arıtılmış deniz suyunu kana kana içtiğin bir ortam düşünün. öğlen yemeğini işkence edilerek geçirdiğim için yemek yemesi için kısa süre verilen arkadaşların kendi yemeklerinden uzattıkları şeylerle karın doyuracak durumdaydık, doğal olarak çok çabuk tükeniyor insan. o yaz kamp için bayağı çalışmış olmama rağmen insanın gücüm bitiyor ve tüm bölüğün senin çekemediğin sonsuz + 1. şınav ya da komando dansı için eziyet görmeye devam etmesi insana koyuyor. takım komutanının, senin her çektiğin şınav veya komando dansı için tüm bölüğe ceza verdiğini ilan etmesi, bunun ayrılana kadar da devam edeceğini söylemesi… cemaat arkadaşları yunan ordusuna kaçan tiplerin seni “bunlar sizi düşman ordusuna satar, karısını kızını koruyamaz" ithamlarıyla eziyet görmek istemez kimse.

    bu sırada kalbinden sorun yaşayan arkadaşlar aldıkları rapor yüzünden hakarete uğrayıp daha ağır eziyetlere uğruyor, bayılanlar serumla ayıltılıp eziyete kaldıkları yerden acilen devam ediyorlardı. bunları yaparlarken çok büyük zevk alıyorlardı. yere yığılanlara hakaret ederken, verdikleri süre en arka sıralardaki çadırlarımıza gidip dönmemiz için bile yetmezken zamanında giyinemeyenleri (özellikle yetişebilmek için çadır aralarından koşarken iplere takılıp yüzünü yaranları kanlı kanlı işkenceden geçirirlerken) ezerken duydukları hazzı unutmam. yanımızdaki bölük 10 dakika süreye sahipken giyinmek için, bizim 2 dakika 13 saniye gibi komik, maksatlı sürelerde giyinmemiz bekleniyor, denizden çıkıp kuma yatırıldıktan sonra kızgın izmir güneşinde yanmaya başlamış asfaltta süründürülüyorduk çıplak halde. avucumda izleri hala durur bu sapıklığın.

    diğer bölükler yat saatinde yatmaya giderlerken, biz yok yere ayakta, bölük komutanının gelmesi için hazır saatlerce bekler, sabah da herkesten 1 saat erken kalkardık. bu arada kalan 3-4 saatlik süreyi de idari bilgi girişi gibi saçma görevleri, her nedense çok ağır işleyen şekilde yapardık ki sonraki geceler de uyumayalım.

    son 3 gecemde hiç uyumamıştım, zevk için çadırlarını bozdurup bozdurup tekrar kurduruyordu başımızdaki komutan demeye bin şahit şahıslar. her yerdeki çamların döktüğü iğneleri elle toplatıyor ve bunları birkaç yüz metre ötedeki çöplere döktürüyorlardı. sürekli dökülen iğneleri gördükçe yerde niye iğne olduğunu soruyordu. bu gibi saçma ve yorucu işlerle sabahı ediyordum. lan o kuru sıcakta çam iğnesi niye dökülmesin?
    tüm bölüğün silahlarını biz çatardık birkaç gariban olarak. her gece, zaten vakti kısıtlı olan arkadaşların gelişigüzel 4’lü 5’li çattıkları silahları 3’lü olacak şekilde hassas olarak çatardık. çok hassas bir şekilde yüzlerce silahı çatmak büyük risk, çünkü devrilmeye çok müsait ve biri devrildi mi hepsi devriliyor. o yorgunlukla ne kadar yapabilirsen. bir rüzgar eser ve yıkılma olursa şapa oturdun ki olmama ihtimali yok.

    ayrıldığım gün esas duruşta dururken uyuyordum. öğleden sonra bir intikal sırasında verilen direktifi, yürürken rüya gördüğüm için duymamıştım. türlü baskılar sonunda, yine benim adıma bölük eziyete uğrarken ayrılmaya karar vemiştim. kimdi hatıramıyorum, takımdan bir arkadaş çok içten bir şekilde “yapmaaa” demişti, ayrılıyorum ben diye bağırdığımda. insan öyle bir psikolojiye giriyor ki “ben gidersem arkadaşlar eziyet görmeyecek” zannediyor. ama o yapma diyen arkadaşın psikolojisi, biz gittikten sonra başkalarının aynı şekilde hedefe alınacağını, zaten kimsenin halinin olmadığını bilecek kadar yerindeydi, ama ben bunları düşünemiyordum.

    ayrılık işlemlerimi yaparken bile üzerimden diğer arkadaşlara eziyet ediyorlardı. "bakın arkadaşınız ayrılıyor, siki taşşağına denk. siz de ayrılın. dershanesini ayarlamış, sivil hayata karışıyor. yarın bir gün beni görünce 'vay abim eğlenelim, bağıralım çağıralım abim' diyecek ama siz diyemeyeceksiniz" gibi söylemlerde bulunacak kadar insafsızdı bu insanlar.

    işlemler sırasında, o güne kadar 0 lira harcadığımı farkettim. yanıma aldığım tüm para duruyordu, erat kantininin orada takılıyorduk. eğitim sırasında hiç tatlı su içemediğimi, önümüzden geçip eğitime giden arkadaşların perişan halini hatırlıyorum. kantinden dolaptaki 1.5 lt’lik tüm suları alıp geçen arkadaşların sırtındaki torbaya atıyorduk, teşekkür etmeye nefesi kalmayan arkadaşların gözleriyle teşekkür etmeye çalıştıklarını dün gibi aklımda. bu kansızların insanları bu hale getirmelerine karşı çaresizliğe hala öfke duyarım. kansızın biri oradakilere su verdiğim için ağzıma sıçmıştı. su lan su. şerefsiz, o bir yudum tatlı suya muhtaç kal da gör şimdi ebenin amını. foça’dan komando getirenler şu eziyeti foça’da görmediklerini söylüyordu şoka girmiş gözlerle.

    bunlar özetin özeti, daha sayfalarca şey var. foseptiğe yatırma vs artık normal gördüğüm için bahsetmiyorum. tek söyleyeceğim, 3-4 saatlik nöbetimi, ayrıldığım için bir başka arkadaşa vermişlerdi, benim yerime nöbet tutacağı için çok mutluydu, binlerce kez teşekkür etti. sonuçta eğitime gitmektense nöbette saatlerce çapraz tutuşta silah tutup kolunu çürütmeyi daha çekilir görüyordu arkadaşlar.

    bu sırada ne oldu? yalan dolan darbe planlarıyla yüzlerce, binlerce asker orduda tasfiye edildi. harp okuluna devam eden yürekli arkadaşlar yok yere disiplin cezalarıyla sindirilmeye çalışıldı. psikopatçasına tüm kurallara özen gösterip ceza almamaya çalışanlar iftiralarla cezalandırıldı. cezalarla atamadıklarının sınav cevaplarını silmeye çalışarak dersten atmaya çalıştılar. bunu da başaramadıklarını sahte sağlık raporlarıyla atmak istediler.

    - yüklü bir tazminatın altına girdi binlerce insan, on binlerce lira tazminat ödemek durumunda bırakıldılar hiç hak etmedikleri halde.
    - eğitime devam edebilmek için bir de öğrenim kredisi almak zorunda kaldık.
    - yıllarca kapanmayacak bir psikolojik travmayla karşı karşıya kaldı insanlar; 9 yıldır, haftada ortalama 3 gece hala kabusunu görürüm bu kansızların işkencelerinin. kaldı ki bu travma sadece kabuslardan ibaret değil, toplumsal bakıştan da kaynaklanıyor. bugüne kadar sesimizi duyan olmadı, askeri okuldan neden ayrıldığımızı bilmeyenler türlü düşünceler geçirdiler kafalarından.
    - kaybedilen yıllar kesinlikle yerine koyulamaz. harp okulunu bıraktıktan sonraki yıl mecburen boş geçiyor. lisede öss’ye de girememiş olmamız nedeniyle bir yıl beklemek gerekiyor. bu da yetmiyor okul kazanmak, okumak, mezun olup iş bulmak ve bu sırada on binlerce lira tazminat ödemek zorunda olmak, hayata otomatik 3-0 geride başladı bu binlerce insan.
    - öss'ye girmeyen liselerimiz nedeniyle ortaöğretim başarı puanımız da düşük geldi. öss'den ful çeksek bile 5-10 bin kişinin gerisine düşeceğimiz zorlu bir sürecin altına girdik. şahsen öss 2008’de 25000. olurken, okul puanımızın düşüklüğü nedeniyle önüme 10000 kişi geçti. itü inşaat’a girecek sıralamalarda olmam gerekirken, anadolu üniversitesi’nin inşaat mühendisliği bölümüne girdiğim için göbek atar haldeydim. itü'ye girebilmek için yüksek lisans ve doktora'ya kadar beklemek zorunda kaldım.
    - hayat planımızda sivil dünyada bir yol yoktu, müfredatımız zaten öss’ye yönelik değildi. rakiplerimiz test çözüp kariyer planlamasını çok baştan yaparken, aileden biraz şanslı olanlar dershaneler yardımıyla bir miktar bu açığı kapatırken, şanssız olanlar çok daha büyük zorluklar çekti.

    sonucunda halen daha şiddetle devam eden hayata tutunma savaşını, geriden gelerek yapmak zorunda bırakıldı bu insanlar. şimdi bu mağduriyeti yaşamış insanlar olarak, bize bunları yaşatanların amaçları resmen ortaya çıktığına göre mağduriyetimizin giderilmesini talep etmek en doğal hakkımızdır.

    ek: (bkz: 1 mart 2016 yılmaz özdil köşe yazısı)
    enes demirkardeşimizi, sivil halk bombalanırken aramızdan ayrılan mağdur askeri öğrenci, devrem aydın çopurkardeşimi ve aramızdan ayrılan tüm yoldaşlarımızı bir kez daha anıyorum.
  • hükümetin bir an önce yasal zeminini hazırlayarak yakın zamanda atılmış olanları okula geri dönmeye davet etmesi, daha eskilerini de hızlandırılmış eğitimden sonra üsteğmen olarak istihdam etmesi gerekir.
  • (bkz: #61834321)
  • geçtiğimiz yıllarda hava kuvvetlerinden atılan bir pilotun sitemlerini okumuştum bir yerde. başarılarla dolu bir askerimizdi. "orduya yakışmayan ahlaksız hareketler" gibi bir gerekçeyle, yalanlarla atmışlardı. neler olduğunu şimdi anlıyor olmak çok acı.
  • kaantır da 3ün 1 ile harikalar yaratırdım. o yüzden 3ün 1ini alın gençler!
  • askeriyeden kendi isteğinle ayrılınca tazminat ödüyorsun üstelik.

    kimsenin ahı yerde kalmaz. okuldan atılan biri olarak söylüyorum bunu.

    benim durumumda yaş itibariyle telafisi zor. ancak bu genç insanların hayatı olabildiğince güzelleşir inşallah.

    ayrıca sana eziyet edenlerin rezil olduğunu görüyorsun. bu da var. ayrıca eziyet etme planı yapanlar bunu asla unutmasınlar.
  • ben de bu karanlık süreçte askeri okullardan ayrılmak zorunda kalanlardan biriyim. bu yaşananları bizzat ben de yaşadım. kulaklarımla şahit oldum bir üsteğmenin bir öğrenci hakkında benim dahi ulaşamayacağım yerlerde eli var bunun dediğini. o zaman anlamıştım askeri okullarda bir şeyler döndüğünü. eskiden cemaatçi olan ve onların yardımıyla okullara girmiş bir arkadaşın (okula girdikten sonra yemin ediyor bir daha iletişim kurmadığına) güya komutanın emriyle hafta içi bir gün söylenen yere gittiğinde onu yetiştiren ışık evi abisi ile karşılaşıyor. komutanlara bu konudan bahsettiğinde ise olayın kendilerini aştığını söyleyerek öğrencinin okuldan ayrılması gerektiği şeklinde gözünü korkutuyorlar.

    şimdi ben bu yaşananları anlat bi çözüm bulunsun diyenlere diyorum. ben-biz bu yaşananları bir tek buraya yazmıyoruz. 2 sene önce milli savunma bakanlığında açılan gizli bir soruşturma kapsamında 50 den fazla kişi bize yapılan bu mobbing, işkence ve herkesten ayrı uygulamaları anlattık. sonuç ne mi oldu. ifade verdiğimiz savcıda cemaatçi çıktı. kovuşturmaya gerek olmadığı şeklinde karar alındı.

    aslında ben sitem ediyorum herkese. yıllarca bu olayları anlatmaya çalıştık. yeri geldi arkadaşlarımızla, akrabalarımızla, komşularımızla tartıştık. içlerinden bizi haklı bulup halimize üzülenler de oldu, arkamızdan askeri eğitimler zor geldide ondan ayrıldı diyenler de. herkes şimdi mi anladı bizim masum, cemaatin alçak bir terör örgütü olduğunu.

    hala yapacağımız şeyler var. bizden çalınan hakkımızı, karartılmaya çalışılan hayatlarımızın bedelini geri almaya çalışıyoruz. bunun için örgütlü bir mücadele yapacağız. benim kamuoyundan tek isteğim bize destek olsunlar.

    bu entryi bir temenni ile bitirmek istiyorum. umarım devlet; yapılan bu büyük temizlik operasyonu sonrasında boşalan devlet kadrolarını diğer başka cemaatlerle * doldurmaya çalışmaz. ileride ülke içinde tekrar bir iç savaşa kadar getiren bir bölünmeye imza atmaz. umarım bu ülkeye, vatana, millete hizmet edecek başka yerlerden emir almayacak fikri hür, vicdanı hür, aklı ve bilimi öncü edinen kişilere sahip çıkılır.
hesabın var mı? giriş yap