• fettah şiiri, fettah destanı adlarıyla da bilinen, daha ortaokuldayken fettahname adıyla öğrenip, ezberleyip, destan çoğaltımını el yazısıyla yaptığımız müstehcen destan. irani kökeni hakkında bir bilgim yok, ama gerileme devri osmanlı işret şiirini, popüler muzır neşriyatı çağrıştırdığı belli. 180 dize kadar var, orijinali kaç dizeydi merak ediyorum. daha birkaç yıl öncesine kadar google aramalarında ismi biliniyor görünüyor, kendisi aramalara şiir olarak çıkmıyordu. artık var. oysa ekşi'de şiir 2005'te fettah olarak girilmiş.

    kaymak tabağı adlı pornografik öykü ile de ilintisi çıkabilir, belki her ikisinin yazarı "kitapçı süleyman" diye anılan iranlı bir zat olabilir (kitapçının olayı 1910'larda geçiyor).

    fettahname

    bir dilberce kız idim ondört onbeş yaşında,
    otururduk her yıl bir köşkte bağlarbaşı'nda,
    cennet gibi bir bahçe havuzda balıkları,
    güller kucaklarda, leylak şakayıkları,
    bana sonsuz zevk veren an sevdiğim eğlence,
    baygın gül kokuları neşe saçar günlerce,
    çok severdim küçükken çiçeği, kelebeği,
    elimde oynadığım o güzel taş bebeği.

    bir emektar ahçımız vardı, fettah adında,
    bana helva yapardı şekerleme tadında.
    kah dizinde sallanır mışıl mışıl uyurdum.
    kah bir masal söyler oyalanır dururdum.
    alışmıştım yılladır bu ahenkli gidişe,
    fettah beni görmezse bakamazdı bir işe.

    seneleri arkamda bırakıp gidiyorum,
    her gün spor yapıyor, uzun yol yürüyordum.
    gürbüz bir kız olmuştum, güzelliğim eşsizdi,
    yıllar, çocuk yüzüme manalı hatlar çizdi.
    saçlarım sarışındı, gözlerim deniz rengi,
    hala memelerimin bulunmuyordu dengi.
    kaşlarım keman gibi, kirpiklerim uzundu.
    mermer sütunlar gibi bacaklarım mevzundu.
    çenem çukur hem düzgün, gamzeli yanaklarım,
    dişlerim inci gibi, kirazdı dudaklarım.
    gözümün bebekleri fırıl fırıl oynardı.
    değişen bakışlarım alev alev yanardı.
    fırlıyordu göğsümden diklenen memelerim,
    çınlatırdı bahçeyi tatlı şen gülüşlerim.
    kalçalarım dolgundu, dar gelirdi külotum,
    tüylü kayısı* gibiydi, önümde küçük kutum.
    kısa keten çoraplar sıkardı baldırımı,
    yürürken topuklarım sökerdi kaldırımı.

    artık kovalamazdım renkli kelebekleri,
    bir acayip his ile arardım erkekleri.
    uykularım dolardı karışık rüya ile,
    saatlerim geçerdi rüyayı hülya ile,
    anlamazdım rüyada gördüğümün çoğunu,
    hülya eder dururdum komşunun çocuğunu,
    bu arzuyla giderdim bahçenin duvarına,
    otururdum fettah'ın o sıcak kucağına.
    bilmem ne var içimde biraz gıcıklanırdım,
    biraz da fettah'ın eliyle mıncıklanırdım.
    bir gün yine dizinde mınıcıklanırken onun,
    sertçe bir şey dokundu içinde pantolonun.
    bu nedir fettah, dedim altımda kımıldayan,
    kalçamın ortasında sertçe uzanıp kalan.
    korkma hanımcığım çüktür uyandı,
    hayır dedim inanmam bu nasıl çüktür,
    benim bildiğim çükler parmak kadar küçüktür.
    fettah mutlaka bu çükü göreceğim,
    bilirsin meraklıyım, görmezsem öleceğim.

    fettah beni okşadı, çözdü önünü açtı,
    o anda gördüğüm armut gibi bir baştı.
    çıktı sonra kalınca pembe renkli bir gövde,
    işte yavrum çük budur, inan artık bir gör de,
    bu bir etten yapılmış marifetli kamıştır,
    bak bulunduğu yere nasıl yapışmıştır.
    dibindeki torbadan su yürürse kamışa,
    büyür, sertleşir, uzar sonra girer apışa.
    çok büyürse sik denir artık onun adına.
    en büyüğü yaraktır doyum olmaz tadına,
    dünyaların zevkinden daha heyecan verir.
    bu bayıltıcı zevkin adı sikiştir.
    bunu başaranlar için bilsen ne mutlu bir iştir.

    hem dinlerdim fettah'ı, hem sikini okşardım,
    ne sertti, ne yumuşak, ne tuhaftı şaşardım.

    çekti birden bir ara fettah beni kendine,
    bir elini uzattı kutumun deliğine,
    sağ eli hafif hafif okşuyordu budumu,
    sol eliyle ustaca kavramıştı kutumu.
    dudakları enseme değdikçe yanıyordu,
    avucumdaki sikin suları akıyordu.
    bir yandan küçük kutum şişerken avucunda,
    geziyordu bir eli memelerimin ucunda.
    sinirlerim gerilmiş, kalbim aşkla dolmuştu,
    avucumdaki sikin başı mosmor olmuştu.

    alttan üstten oynarken parmakları elinin,
    sıvazladı başını elimdeki sikinin.
    fettah dedi, hanımım daha ger belini,
    gösteriyim bak sana sikimin hünerini.
    göbeğimin altından hemen soktu uzattı,
    bu küçük bir çük değil hakiki bir yaraktı.
    ah bilseniz ne tatlı bir zevk doğdu içime,
    nasıl tarif edeyim gelmez ki biçimine.

    fettah memelerimi hafif hafif geveliyordu,
    titrek kısık bir sesle dur geliyor diyordu.
    kim gelirse gelsin ben bu zevkten ayrılmam,
    ne helvada, ne balda ben bu zevki bulamam.
    fettah böyle inlerken güzelim sik hıçkırdı,
    yuvarlakça başından sıcak süt fışkırdı.
    berbat etti kutumu bir salep akmış gibi,
    ıslanan bacaklarım yapış yapış olmuştu.
    fettah bana anlattı sik ağzında bir amın,
    oynarken fışkıran beli imiş adamın.
    bunda imiş sikişin bayıltıcı lezzeti,
    bal gelmezse bitmezmiş tatlı hırsın şiddeti.

    kadınların beli zevk sonunda gelirmiş,
    fakat onun gelişi fışkırıcı değilmiş.
    fettah'ın geldi beli, bütün arzusu dindi
    şahlanan şehvetimi kim susturacak şimdi?
    aman fettah benim de belimi getir dedim,
    yarım kalan zevkimi sonuna erdir dedim.
    fettah dayanamadı yanıp yalvarışıma,
    biraz da şaşırdı bu içten yakarışıma,
    yavru dedi, bilmezsin bu zevklerin adına
    denir kızlara mahsus sik malası, badana.

    çimenlerin üstüne sırt üstü yattı.
    çekti yine kolumdan, sekti üstüne attı.
    sallanıp duruyorduk üst üste tersine
    tombul bacaklarımın arasındaydı başı,
    yüzüme damlıyordu sikinden akan yaşı.
    yalıyordu diliyle yuvamın ortasını
    bu da başka bir zevkmiş bulmuştum ustasını.
    hırçın yine şahlandı, dokundu ağzıma sik
    emiyordum başından o da olmuştu dim dik.
    öyle bir geldi ki şuurum kaçıyordu
    damağımda ateşten çiçekler açıyordu.
    kah nefesim göğsümde kuruyup tıkanıyordu,
    kah gözlerim içinde bulutlar yıkanıyordu.
    aman bittim bayıldım derken belim gelmişti,
    bu işin verdiği zevk taa canıma değmişti.
    fettah, dedim bu zevkten bir an beni ayırma,
    dilinden aldığım tad sikinde yok darılma.
    güldü fettah, bunun adı minnettir,
    şehvetin cilvesidir bulunmaz bir nimettir.
    fakat sikin lezzeti elle dille ölçülmez
    onun adı şöhreti bu ölçüyle küçülmez.
    sabret bir kaç yıl daha, artsın yaşın şöylece
    siki iyi yalarsın gelin olduğun gece.
    yuvanın ta dibine girer siki kocanın,
    sikin başı girerken amcığın biraz acır,
    sonra girer gerisi gıcır gıcır.
    ilk sokuşta dokunur lastik bir boynuz gibi,
    sonra yenir yutulur olgunca bir muz gibi.

    ayrılırsın kızlıktan, geçersin kadınlığa,
    sik genişler, uzarsa yarak denir adına.
    çok kıymetli matahtır doyum olmaz tadına.
    öğrenmek istiyorum, bilmem ki merak mıdır,
    fettah'ınki acaba sik midir, yarak mıdır?
    sordum dedi: fettah'ın sana doğru sözüdür,
    az bulunur benimki tam bir yarak özüdür.

    öyle ise yıllarca bekleyemem kocayı
    deyip hemen sarıldım fettah'ın yarağına
    verdim dudağımı ateşli dudağına.
    yapma velinimetim, bozulacak kızlığın
    çok ağırdır günahı böyle bir hırsızlığın.
    hem hanımım, sikim am içinde yalpalar
    körpeciksin, yarağım belki seni hırpalar.
    bu sözlerle zavallı, yalvarırken inledi
    ne ben işitiyordum, ne de yarak dinledi.
    dimdik oldu elimde, sankim kemikleşti
    üstümde parmaklarım sanki kilitlenmişti.
    dedim, gitsin kızlığım fettah'ın bir suçuyla
    kadın olmak isterim bu yarağın ucuyla.
    madem öğrettin bana badanayı, minneti,
    haydi göster şimdi de sikteki kerameti.

    olmaz dedi meleğim bozamam ben bu kızlığı
    sen daha çok küçüksün yapamam bu vicdansızlığı
    açtım bacaklarımı ısrar ettim
    dedim fettah bekleme onu sana terk ettim
    nihayet karar verdi geldi sedire uzandı
    onun sayesinde dünya yeni bir kadın kazandı

    kulağıma fısıldadı, dayanamadı fettah
    acemi öğretene allah yazmasın günah
    hemen taşkın şehvetle üzerime abandı
    çelik gibi yarağı amcığıma dayandı.
    yavaş yavaş sürterek yapıyordu badana,
    nasip etsin hak bunu kız oğlan kız olana.
    kudururken bu zevkle damarımdaki kanım,
    yandı bir acı ile, aman allahım! amım.

    ateş gibi bir acı sardı içimi bütün
    meğer girmiş amıma yarak, birden büsbütün.
    çekti çıkardı fettah, bir daha soktu onu
    akan kanla görüldü işte sabırsızlığım
    bir yarağın tadına can vermişti kızlığım.

    kaybolunca bu acı, dedim fettah'ım aman
    çıkarma içinden hep işlet, oynat, sok, dayan.
    bilmem neydi yediğim bal mı yoksa kaymak mı?
    yoksa her ikisinden yoğrulmuş bir yarak mı?

    hep karıştı hislerim, gözlerim baygınlaştı
    yaraktan aldığım tad her yanımı dolaştı.
    sinirleri gevşerken yanıyor damarlarım
    engin şehvet ufkunu yalıyor nazarlarım.

    damağımda uçardı mavi yeşil bir gölge
    düşer gibi duyardım bir inilti yürekte
    ah! bittim, öldüm billah, ne tatlı bu sik fettah
    bas, çalkala, çıkarma, işlet, oynat, durma ak.
    bayıltıcı lezzetin kasayla içişinde
    pek şiddetli gelmişti beli ikimizin de.
    helal olsun kızlığım fettah'ın yarağına,
    hak etmişsem razıyım, babamın dayağına.

    (bkz: pornografik şiirler)
    (bkz: feyzullah@ibisile)
    (bkz: independenta/@ibisile)
    (bkz: sik/@ibisile), yarak/@ibisile
    (bkz: kızlık bozmak/@ibisile)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap