• yiyilen çikolatalı pastanın üzerine içilen şarapla aynı anda dışarı çıkması.
  • gayet güzel bir eğlencenin ortasındayken bir arkadaşın "gel al beni, çok yalnız kaldım, kendimi kestim* az önce çok kanıyor" demesi, nasıl taksi bulduğumu dahi hatırlamamam, evde onu kanlar içinde bulup, gayet soğukkanlı biçimde yarasına tampon yapıp, hastaneye götürmem. bi de fellik fellik kan aramak vardı tabi. o uyurken, hemşirelerin aralarında yaptıkları kutlamadan kalmış bir parça pastayı bana getirmeleri ve artık son raddeye gelmiş sinirlerimin boşalması, zırıl zırıl ağlamam.

    o kadar kötü ki, yanıbaşınızda çaresizliği hissedip sadece "tampon" yapabilmek...

    allah göstermesin bi daha.
  • (bkz: 1 ocak 2007 aladağlar kazası)
    hala azalmadı o gecenin acısı be sözlük...
  • çok değil, 2 yıl önceki yılbaşıydı hatırlarsınız. ankara'da 7 genç doğalgazdan zehirlenip yeni yılı göremeden gitmişlerdi bu dünyadan. bizden birileriyse "gençler yarı çıplaktı bulduğumuzda" gibi akıl almayan açıklamalar yapmışlardı.

    bir de bi abla vardı,kardeşinin çizmelerine sarılarak ağlayan,hanginizin içi acımamıştı görünce?

    (bkz: 1 ocak 2009 ankara doğalgaz faciası)
  • yıl 2004. yılbaşından 2 gün önce ateşlenip yatağa düşülmüştür. o dönem 3 kişi kalan öğrenci evinin diğer sakinleri şehirdışına arkadaşlarının yanına gitmişlerdir. siz ise değil yataktan çıkmak, sağdan sola dönecek enerjiye bile sahip değilsinizdir. 2 gün resmen ölü gibi yatıp, binbir güçlükle kalkarak yaptığınız yarım ekmek tostu kemirerek geçer. yılbaşına 10 dk kalaya alarmı kurarsınız. alarm çaldıktan sonra da kalkıp 15 dk televizyona bakar, yılbaşına girip 5 dk sonra yine uyursunuz. bu süre zarfında eve kimse gelip gitmez. yılbaşının ertesi günü biraz biraz kalkacak günü kendinizde bulur, yiyecek birşeyler yapar ve yavaş yavaş kendinize gelmeye başlarsınız. ama bir önceki gün girdiğiniz yeni yıl, hiç unutmayacağınız bir şekilde başlamıştır.
  • gecmise inildiginde hatirlanan ilk yilbasinin hastane odasinda oyuncak bebege sarilmis hayatinda ilk kez hindi yiyecegi gunu beklemis ama yiyememis olmanin hayalkirikligiyla kolda serum yatar vaziyette gecmis oldugu gercegi.
  • 84 yılının yılbaşı akşamıydı, babamın manav dükkanı vardı ve o akşam tam işin yoğun olduğu akşamdı. ben o akşam adamcağıza yardım yerine eğlenmeyi seçip arkadaşlar ile beraber olmuştum. işte o yılbaşı adamcağızın son yılbaşısıymış beş ay sonra akciğer kanseri onu aramızdan alıp götürdü. hep içimde burukluktur, keşke o yılbaşıda beraber olsaydık diye.
  • yıl kaç hatırlamıyorum, yeni yıla beraber girelim diye bütün aile yalova'da toplanmışız. tombala, patlamış mısır, bol kahkaha ve eğlence...

    yeni yıla girmemize az bir zaman kalmış. o zamanlar küçük bir çocuk olan ben patlamış mısır yerken mısırın içindeki hepimizin dişinin arasına kaçıp deli eden zar boğazıma kaçtı. öksürmeye başladım, çıkmadı. daha çok öksürdüm, tık yok. banyoya gittim, lavaboya yaslandım, deli gibi öksürüyorum çıkmıyor meret. bu sırada içeriden kahkahalar gelmeye devam ediyor, kimse yokluğumun farkında değil. sesimi çıkartıp anneme seslenmeye çalışıyorum, o ince gıcık zar nefes borumu tıkadığından yapamıyorum. nefes almakta zorlanmaya başlıyorum. o sırada da içeriden geri sayım sesleri yükseliyor. hala aux nerede diyen yok. tam sıfır denilecekken önceden anlaştığımız gibi kuzenim şalteri kapatıyor, etraf kapkaranlık. ben hala öksürüyorum. nefes almam iyice zorlaşıyor. aux diyorum kendi kendime, hadi son bir kez daha. bütün gücümle son bir kez daha öksürüyorum ve o lanet zarı çıkartıyorum boğazımdan.

    bu sırada herkes salonda birbirini öpüp yeni yılını kutluyor. kıpkırmızı bir surat ve öksürmek ve nefessizlikten gözlerimden akan yaşlarla salona girdiğimde ise, a-aa neredeydin? sorularıyla karşılaşıyorum. ölüyordum ruhunuz duymadı diye sitem ediyorum. sonra küçük bir çocuk olduğumdan kuzenlerimle oynamaya devam ediyorum.
  • geçtiğimiz sene askerde başıma gelmiş olaydır. 150 erkek victoria's secret defilesini izlemiştik unutmadan ayran ve çiğ köftemizde vardı.
  • 1 ocak 1995'te öğle saatlerinde tadılan baba dayağıdır benim için. tuhaftır, bunu belki o günden beri hatrıma getirmemiştim, başlık beni geçmişi karıştırmaya sevk edince hatırladım bugün gibi, içim burkuldu. hafızamın da hala iyi olmasına sevinmem de burkulan içimi telafi etti sanki. bir şekilde dengeyi sağlamak lazım her ahval ve şeraitte.
hesabın var mı? giriş yap