• shakespeare in a midsummer nights dream adlı eserinde, sevgilisi lysander a tarihin en güzel yeminlerinden birini etmiş şahış*;

    "...
    kadınların ettiği yeminleri kat kat aşan,
    erkeklerin bozduğu bütün yeminler adına yemin ediyorum
    ..."
  • dokuzuncu nesil bir yazar.
  • orda burda karşılaşıyoruz bi* şekilde. lakin, 5 sene aynı yerde dolan yine de birbirini tanıma, komik. bu sanal ortamlar, vapurlar felan...
  • bir dost soruyor; "bunca sıkıntı çektiniz, bunca acı yaşadınız, çokça yıprandınız vs... tekrardan dünya'ya gelsen..." sorduğu soruyu tahmin edip, dost'un sözünü kesiyorum.. evet, bunları yaşayacağımı bile bile tekrardan onunla birlikte adım atardım hayata, tekrardan onunla paylaşırdım hayatı.. aşk, gerçekliktir çünkü, acı, keder, gözyaşı... aşk, kan kırmızıdır.. aşk, bunca acı'nın içinde mutlu olmayı bilmektir, ayakta sapasağlam kalabilmektir ve bunları yaşarken, hala ikimiz gülebiliyorsak ve her şeyin üstesinden gelebileceğimizi düşünüyorsak, işte aşk budur..

    ona her bakışımda, yeni bir şeyini keşfetmek kadar bana haz veren başka bir şey yok dünyada..

    yaptığımız her hata'dan sonra karşılıklı oturup, "bir daha bu hata'nın içine düşmemeliyiz.. tamam mı? tamam.." gibi diyaloglar kurup bir daha o hatayı asla yapmayışımız...

    eleştirici ve takıntılı yanlarımın can sıkıcı taraflarını görmeyip, bu huylarım ile eğlenmesi.. sinirli anlarımda yaptığı akıl verici konuşmalar ile beni sakinleştiren, akabinde yaptığı şirinlikler ile beni sinirli anımda güldürebilen tek insan, eş, dost, hayat arkadaşı, yorgunken dayanabileceğim en güzel omuz.. her daim yanımda olacağını bilmek, bana bu güveni vermek... bir kere "evet" değil sana, sonsuza kadar "evet"..

    bazı bazı, güzelliğinin bu dünya'ya ait olmadığını düşünüyorum.. bunu kendisine dile getiriyorum, tebessüm ederek karşılık veriyor.. evet, evet, o, bu dünya'ya ait olmayan bir güzellik..
  • bana muhtaç olmamasını seviyorum.. hani bensizde yapabilir, yalnız ve/ya bir başkasıyla.. ama benimle.. nedenini açıkçası bilmiyorum fazla da deşmiyorum.. seviyor beni, aşık bana.. bana duyduğu sevgi ve aşk uç noktada.. hissediyorum, çoğu zaman görebiliyorum.. hiç kimselerin açıklayamadığını ben onunla birlikteyken rahatlıkla açıklayabiliyorum.. ona karşı duyduğum sevgi ve aşk da uç noktada.. biliyor bunu, hissediyor çoğu zaman..

    aramızdaki aşk ve sevgi o kadar sade ki.. filmlerdeki gibi komplike bir aşk yok veya bazı kimselerin gösteriş amaçlı birbirine yaptıkları saçma hareketler yok.. olabildiğince sade ve gerçek.. gerçek oluşunu bu sadelikten alıyor zaten..

    "şu kadınları anlayamıyorum" diye bahsetmedim hiç ondan.. anlayabiliyorum onu.. neyi, niçin yaptığını biliyorum.. ortada bir mantıksızlık yok.. o, hemcinsleri gibi değil.. hemcinslerinin yanında o kadar güzel parıldıyor ki hem zeka yönünden hem güzellik açısından, ona neden aşık olduğumu neden onunla evlendiğimi o zaman daha iyi anlıyorum..

    sade bir aşkın, azizesi..
  • (bkz: hernia)
    (bkz: hiatal hernia)
  • aramızda olan enerji çoğu zaman bilincimi zorluyor, sınırlarını aşıyor ama aramızdaki o muazzam enerjiye bir anlam yükleyemiyor. aşk ve sevgiden öte bir şey bu, aklımdan geçen bir şeyi daha ona söylemeden onun kalkıp yapması gibi ve yaptıktan sonra zihnimi okumuşçasına "ben biliyordum canının bunu çektiği" dermişçesine gülümsemesi. benim de onun zihnini okumam ve istediği şeyi daha bana söylemeden yapmam. biraz fringe biraz korkutucu. birbirimizin empat'ıyız.

    "evlilik yaramamış sana çok süzülmüşsün" diye bir şarkı vardı zamanın ötesinde, işte o çok yanlış bir şarkı. evlendikten sonra yaptığı yemekler ile beni mest etmesi ve benim, arkamdan atlı kovalıyormuşçasına yemek yemem ve göbeğimin ortaya çıkması. master chef tek kelime ile.

    uyurken, nefes alış-verişini ve kalp atışını dinlemek hoşuma gidiyor. biyolojik bir senfoni.

    aslında zıt karakterleriz. ben ilkel, o bilimsel. ben bu evren, o paralel evren. ben karasız, o kararlı. ben istikrarlı, o değişken. ben acımasız, o merhametli. ben başak burcu erkeği, o sabırlı vs... ama iki zıt şey bir araya geldiği zaman insanların hoşuna gider, sanat çıkar ortaya, estetik çıkar, güzellik çıkar, aşk çıkar.

    uğruna beşiktaş maçını yarıda kesip yanına gideceğim tek insan. uğruna mantığımı bir kenara koyup delirebileceğim tek varlık.
  • bir ukteyi bu kadar güzel dolduran birini daha önce görmemiştim. ellerine sağlık!

    (bkz: mantı tekniği)
  • bana ekşi sözlüğün gücünü hissettirmiştir, kendisine teşekkür ederim.
  • bize hitap eden tek gerçekçi yazar olan bukowski'den bir şiir;

    baharda muhteşem bir gündü
    ve dışarıda
    hava kirliliğinden ölmemiş kuşları
    duyabiliyorduk

    baharımın müjdeleyicisi, doğum günün kutlu olsun.. sade bir aşkın azizesi..
hesabın var mı? giriş yap