• bu soğuk sarışınlardan en soğuğu the birds ve marnie'de patlamış tippi hedrendir herhalde. moda dünyasından ithaldir tippi, new york'ta pek fashionable bir mankenken hitchcockun yeni ve en son sarışını olup batı kıyısına transfer olmuştur. şimdilerde hayvan hakları için çalışıp, afrika'daki fildişi avcılarını cezalandırmanın 55 yöntemi isimli kitaplar yazıyor çiziyor*.
  • uzak, soğuk havanın yarattığı ulaşılmaz, esrarengiz, muamma sarışınlardır hitchcock sarışınları...
    hitchcock yaşasa çevirecegi filmde nicole kidman'ın da bu sarışınlar kafilesine katılması çok küçük bir olasılık olmasa gerek.
  • unlu yonetmenin* aksi yonde ifadesi olmasina ragmen marilyn monroe'nun da icinde yer aldigi kadinlar grubudur. niagara'yi izleyenler, bu kadinin sadece aptal (zaten hic degildir) ve seks kokan sarisin degil, ayni zamanda inanilmaz entrikaci, guclu ve soguk, erkekleri parmaginda oynatabilen bir kadin oldugunu gorurler; ki bu da yonetmenin istedigi kadin tipidir. kadin dedigin guzel, guclu, soguk gorunen, ama alev alev yanan ve yakan, zeki bir kadin olmalidir.
  • soğuk bakışlı hatunlardır. grace kelly canlandırdığı karakterlerle ve güzelliğiyle bu tabuyu yıkmaya çalışsada tippi hedren bu kategoriye en iyi örnektir.tippi hedren bazen öyle korkunç bakar ki kuşların davranışlarını anlamakta zorluk çekmezsiniz.
  • huseyin rahmi gurpinar'in kitaplarindan birinin basligi, hitchcock sarisinini anlatiyor olabilir: namuslu kokotlar. (rahibe pornosu gibi? hic degil, alakasi yok. belki belki, murebbiye.)
  • gerebilir.
  • benim için sadece grace kellydir.
    genel manada bakıldığında ise hitchcock sarışını demek, çoğunlukla cary grant veya james stewart 'ın yiyeceği demektir.
  • filminde karısının ayar verdiği hatunlar
  • hitchcock sarışının bir üst kategorisinde aslında hitcock kadını vardır. kimliksizdir. nereye çekersen oraya gelir. filmlerde çoğunlukla da erkek karakterin etkisinde, o ne isterse onun istediği kadın olmaya hazır ve de nazırdır. yeter ki erkeği memnun olsun elinde kalsındır. örneğin 1941 yılında çekilen vertigo filminde kadının birebir böyle sahnelenmesi beni düşündürtmüştür. geçen 74 sene içerisinde benim bizzat tanık olduğuma göre kadın karakteri gerçek hayatta da çok değişmemiştir. sanırım bu saykoluk xx kromozomlarının yanyayana gelmesinden oluşan ruhani bir hastalıktır. bir erkeğin isteğine göre karakterini şekillendirmek, onun "istediği" sorun çıkarmayan kadına bürünmek. sonra kaybetmemek için ne olursan olsun gel işte bana fikri. tamam yani ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin onu anladık da, bir de gurur diye bir şey var. hadi o yoksa anne babanıza yazık, sizi böyle gurursuz bir karakter olarak veyahut bir erkek size böyle davransın diye yetiştirmemiştir eminim ki. yani en azından böyle anlarda kendinize olan saygınızı geçtim ( o yok anladım onu), size değer veren insanlara olan saygınızı hatırlamanızı rica edeceğim. minimum 1941 yılından beri nedir bu böyle. bir silkelenin, 2 x kromozonun bir araya gelerek size bunu yapmasına izin vermeyin.
hesabın var mı? giriş yap