*

  • gaz odası:
    bu infaz yöntemi ilk olarak 1920’lerde kullanılmıştır ve i.dünya savaşında kullanılan zehirli gazdan ve bir o kadar da intihar yöntemi olarak kullanılan gazdan esinlenilmiştir.

    bu yöntemde kişi, hava geçirmez bir odada konularak burada bir yatağa sabitlenir. sinyal verildiğinde sübap açılır, odanın içine hidroklorik asit verilir. diğer bir sinyal üzerine potasyum siyanür ya da sodyum siyanür kristalleri mekanik olarak asidin içine düşer ve hidrosiyanür asidini oluşturur. hükümlünün derin nefes alması durumunda hidrosiyanür asit bir iki saniye içinde bedenin hemglobin üretme yeteneğini yok eder ve bilinç kaybına neden olur. ancak kişi nefesini tutarsa ölüm çok geç meydana gelir ve bu da hükümlünün çok acı çekmesi, vahşice kıvranması demektir. ölüm genellikle 6 ile 18 dakika arasında gerçekleşir. ölüm gerçekleştikten sonra gaz odası karbon ve nötralize edici filtrelerle temizlenir. badeni temizleyecek olan ekip gaz maskeleri giyer. bunu uygulamayan herhangi biri de ölecektir.

    iğne:
    amerika’da kullanılan en yaygın infaz yöntemidir. hükümlülerce “en büyük yükseklik” olarak bilinir.

    iğne ile ölüm, birbirini takip eden üç değişik ve ölümcül ilaç ile sağlanır. hükümlünün elleri ve ayakları bağlanarak zapt edilir. kalbi izleyen bir monitör ve bir steteskop hazırdır. her biri ayrı kollara olmak üzere iki tuzlu sıvı damar içine verilmeye başlar. sonra kişi bir çarşafla örtülür.

    sonraki aşamada tuzlu sıvılar kesilir ve sodium thiopental enjekte edilir. bu, kişinin uyuması içindir. ikinci olarak bir kas gevşetici olan pancuronium bromide verilir. bu, kişinin diyaframının ve ciğerlerinin felce uğrayarak solunumunun durmasına neden olur. son olarak, kalbi durdurmak için potassium klorid verilir.

    asma:
    halihazırda kullanılan en eski infaz yöntemlerinden biridir. elektrikli sandalye, çok acı veren bir yöntem olan idama alternatif olarak önerilmiştir. infazcılar, ipin, kişinin yapısına göre ipin uzunluğunu ayarlayamadıkları durumda sorunlar çıkabileceği için idamın fiziksel ve biyolojik uygulama ilkelerini planlamak zorundaydılar.

    asılacak olan kişinin ağırlığı ile ilgili hesaplar yapılarak hazırlanan ilmek boynuna geçirilir. düğüm, kişinin boynunun kırılmasını sağlamak için sol kulağın arkasına getirilir. sonra, bedenin aşağı düşmesini sağlayacak olan düzenek açılır...

    eğer gereği gibi yapılırsa üçüncü ve dördüncü servikal omurların kırılması ya da boğulma sonucunda ölüme neden olur. bu uzun süreç ani ölümü sağlar ve neredeyse hiç çürük oluşmaz.

    elektrik:
    en tipik uygulaması elektrikli sandalyedir. hükümlü, özel olarak yapılan sandalyeye bağlanır, kafası ve bedeni, bakır elektrotlarla daha iyi temas etsin diye tıraş edilir. asıl infazcının hangisi olduğunun bilinmemesi için genellikle üç ya da dört infaz görevlisi düğmelere basar fakat sadece birinin bastığı düğme gerçek elektrik kaynağıyla bağlantılıdır.
    (bkz: thomas alva edison/#2591088)

    kurşuna dizme:
    bu yöntemin ne zaman kullanılmaya başladığı kesin olarak bilinmemektedir. pek çok örnekte, suçlunun bedenine 5 kişilik bir ekip hedef alır ve bunlardan bazıları boşa hedef alır. bu yöntemle, infaz eden kişinin kim olduğu bilinmez.
    abd’de 1996 yılında kurşuna dizilen john taylor, iğne yerine kurşuna dizilmeyi seçmiştir çünkü ölümünü, devlet için mümkün olduğunca güçleştirmek istemiştir.

    giyotin:
    1789 yılında dr. joseph guillotin tüm suçluların aynı yöntemle infaz edilmesini önermiştir. baş kesmenin, en az acı veren yöntem olarak genellikle kabul edildiği bu dönemde giyotin bir kafa kesme makinesi olarak önerildi. fransız devrimi sırasında yaygın olarak kullanıldı.
    giyotinle halka açık infaz en son fransa’da, haziran 1939 yılında yapıldı. fransa’da giyotin en son 1977 yılında kullanıldı ve daha sonra bu infaz şekli resmen yürürlükten kaldırıldı

    düzeltmelerle birlikte kaynak:
    http://www.izmirbarosu.org.tr/yayinlar/
  • - idam etmicez seni, allahindan bul..
    - kabul etmiyorum, ateistim ben..
  • idam cezası kaldırılmadan önce türkiye'de cezalar asılarak infaz biçiminde icra edilirdi. savaş halinde ise kurşuna dizilme yöntemi de sistemimizde yasaldı.

    asılarak idamlar önceleri meydanlarda yapılırken, bu durum daha sonra infazların cezaevi avlularında gerçekleştirilmesine dönüşmüştür. infaz, sabaha karşı yapılırdı. cezası infaz edilecek kişinin boynuna hüküm asılır ve talebince bir din görevlisi de infaz esnasında mevcut olurdu. cezanın infazı ancak kanuni şekilde gerçekleştirilebilirdi. mesela, hücresinden çıkmamakta direnen bir idam mahkumunu tabancayla öldüren görevlinin bu fiili, cinayet olarak hükmedilmiş ve söz konusu kişi bu yönde cezalandırılmıştır.
  • türkiyede genelde (hatta galiba bugüne dek sadece)darağacına asmak kullanılmıştır.bunun en çok yankı bulmuş olayı da deniz gezmiş,yusuf aslan ve hüseyin inan'ın idamlarıdır.ha sadece darağacı mı kullanılır??hayır mesela göz altına alınır bir kişi orda kaybolur ya da gözaltında ölür ya da çatışma çıkar uzun zamandır "çıbanbaşı" olarak nitelendirilen kişi bir polisin kaza kurşunuyla ölür ve polis aklanır..bunlar da ülkem insanının gördüğü kısa yol idam çeşitleridir.ne yargı ne dosya ne dava.......
  • (bkz: biyopolitika)
  • mogol yontemi: eller ve ayaklara bagli ipler iki ayri yone cekilir, bunun icin atlar kullanilir. kurban ikiye ayrilarak olur.

    kizilderili yontemi: insan yari olu seklinde karinca yuvasina yem olarak birakilir.
  • tarihteki sapık kavimlere ait olduğunu düşündüğüm iğrenç bir yöntem: kişinin makat bölgesine içinde yırtıcı farelerin bulunduğu bir kap dayayıp , bu farelerin adamın anüsünden başlayıp, iç organlarını kemirip kişinin ağzından çıkmaları ile sonuçlanan idam şekli.
  • (bkz: kaziga vurma)
  • (bkz: recm)
  • asma, gaz odası, iğne, elektriklli sandalye, kurşuna dizme ve giyotinle idam gibi yöntemlerdir.

    fransa’da, giyotin ile idam cezası varken, osmanlı sarayında ise, üç ayakta sallandırılma ve iple boğma vardı.

    giyotinle baş koparma, ne olumlu ne de olumsuz anlamda bir kültürel gösterge değildir. gelgelelim , “kötü toplum-iyi toplum” üzerine masal anlatan murat belge’ler, ailecek altan’lar ‘geri’ türklerle ‘ileri’ fıransızlar bakımından birinin kan akıtmayan, ötekinin kan düşkünü özelliğinin kaynakları üzerinde düşünmemişlerdir bile. baba altan da, midyat pilavı yazılarında, “yağlı sicim” motifini masallarına hep eklemiştir.. fakat nasıl olmuştur da, fransızlar gibi “kültürlü bir toplum”, 1981 yılına kadar, idam hükümlüsünün başını vücudundan ayıran giyotin gibi bir “vahşet aracı”nı kullanabilmiştir?

    kullanmıştır, çünkü bu topluluğun geçmiş ata kültürü, osmanlı ve uzak asya türklerinde, kendi soyundan olanın kanını akıtmama kültüründen daha farklı olmalıydı ve bunu, onlar isteyerek seçmemişlerdi. bu, ‘neden böyle’ diye düşünmeden, atalarından doğrudan devralınmış bir uygulama idi; sürdürülmüştü… ilyada’da, savaş anlatımlarında, öldürülen veya yaralanan düşmanların “başını gövdesinden ayırmak” için, savaşçıların nasıl çırpındıklarını, ötekilerin ise, ölülerini vermemek için nasıl direndiklerini okuruz sayfalarca.

    bu nedenle, ne türkler, kendi kanından olanların başını koparmıyorlar diye kültürlü sayılıp övülebilir; ne de fıransızlar, sadece 25-30 yıl öncesine kadar baş kopardıkları için, kültürsüz addedilip, yerilebilir.
hesabın var mı? giriş yap