• svetlana aleksiyeviçin 2015 nobel edebiyat ödülü aldığı, canlı tanıklarla sovyetler'in dağılışını anlattığı kitabı.

    içinde gerçekten çok ilginç hikayeler olduğunu söyleyebilirim.
  • su gibi akıp gidiyor, çevirisi harika. ama hepsinden önemlisi yazılmış en güzel ve içeriden sscb tarihi. tarihin bir dönemini domine etmiş bu rejimden neden nefret etmemiz gerektiğini bir güzel anlatıyor. çünkü hiçbir kazanım özgürlüklerden kıymetli değil. hiçbir sınıfsal kazanımın bedeli temel hak ve özgürlükler olmamalı. kitap 500 sayfa bunu anlatıyor.
  • sovyet deneyimini insanların tekil tanıklıkları üzerinden ele alan* harika bir anlatı. kitapta okuduğum insan hikâyelerine hâlâ inanamıyorum. bu kadar sarsıcı olacağını hiç beklemiyordum, ara vererek okudum.
  • dönem hikayesi üzerinden insan tabiatı, ruhların karmaşık yapısı, birbirine bağlarla dokunan insanların ayrı ayrı kendi özleri hakkında şaşırtıcı derece derin bilgiler veren kitap.
    sakin insanların duruşlarının içinde daha başka şeyler aramak meylini arttırdı.
  • kitap sscb kuruluşu ve dağılışını tanıkları ağzından anlatırken, insan doğasının en derinlerine inmeyi başarıyor. komşularını, kendi öz çoçuklarını yeri geldiğinde çekinmeden parti için gammazlayan insanlardan tutun, karşı devrimin sonucunda bekledikleri şeylerden ne kadar uzağa düştüklerini görüp dehşete kapılanlara, koskoca yanılgılarla harcanmış milyonlarca hayata ışık tutuyor. olağanüstü bir kitap. bu arada bahsedilmiş ama çevirisi gerçekten harika.
  • - "bize kimse özgürlüğü öğretmemişti. sadece özgürlük adına ölmeyi öğretmişlerdi."
  • tam ismiyle "ikinci el zaman kızıl insanın sonu", ingilizce adıyla "secondhand time the last of the soviets", belaruslu yazar svetlana aleksiyeviç'in sovyetler birliği’nin dağılışı ve yeni bir rusya’nın ortaya çıkışı üzerine senfonik bir sözlü tarih çalışması niteliğindeki edebi eseri. 2015 yılında nobel edebiyat ödülü kazanmış çok önemli bir eserdir.

    kitapyurdu - http://www.kitapyurdu.com/…pitqrk0dqcfqvgsgodriuj8w

    amazon.com - https://www.amazon.com/…na-alexievich/dp/0399588809

    bir review - http://www.independent.co.uk/…nd-time-a7048346.html
  • yazarın olmsuz tavrı hissedilmesine rağmen, düşüncesine ölene kadar bağlı kalanların, yıkılmayı, kopuşu, değişimi kabullenmeyenlerin anlattıkları daha ilgi çekici, daha anlamlı geldi bana. yer yer empati kurup okuduğum karakterle, abv perestroyka bile dedim.

    kitabı bana önerdiği için littlelittlewing 'e, littlelittlewing'e önerdiği için de cliffburton'a teşekkür ederim.
  • sovyetlerin çöküşünü tanıklarla söyleşiler ve hikayeler üzerinden anlatan 524 sayfalık kitap. parti ve komünizm çöküşü ile yıkılan hayata tutunma sebebi kalmayan insanlar da var kitapta, parti kimliğini dakikasına yakıp rusların tabiriyle businıs yapan yeni nesil sömürücüler de.
    ilginç olan şu ki özgürlük adına yıktıkları sovyetlerin altında ezilip kapitalizmle tanışmalarının hiç hayal ettikleri gibi olmaması.
    onlar bizim gibi değil sonuçta biz sosyalizmi tatmadık, kapitalizm olağan şekilde yükseldi ve büyüdü onlar ise insan gibi yaşadıktan sonra kapitalizmle sert bi duvar gibi karşılaştılar.

    dipnot: elinizde mutlaka bir kalem olsun çünkü altı çizilecek çok satır var.
  • senelerdir edebiyatın bittiğine inanıyorum.

    öykü bitti. zweig gibi avusturya macaristan imparatorluğunun en harika döneminde yaşayıp daha sonra peş peşe iki dünya savaşına birden şahitlik edip dağılan imparatorluğun ardından amerika'yı da keşfeden başka bir yazar olmadığı müddetçe, onun gibi öyküler yazabilen birisi tekrar gelmeyecektir. bizde dağılan imparatorluğa(osmanlı) şahitlik eden en büyük edebiyatçımız yahya kemal sadece şiir yazmıştır. şiiri modernize etmiştir. nesir yoktur. roman ve öykü de yoktur. çok iyi öykücülerimiz olmuş. haldun taner, sait faik, sebahattin ali, cemil kavukçu gibi... peki sonrası? sonrası herkesin kucağına leptopu alıp bir şeyler yazmasından ibaret. sadece türkiye'de değil dünyada da böyle.

    şiir bitti. şiirden anlamam. ama değerli dostum şair emrah yolcu'nun bir denemesi var. ''şiir word''e dayandı der. başlığı bile her şeyi özetliyor.

    postmodern çağda metroda ayakta giderken okuyabileceğimiz fast-food kitapları alabiliyor bu beynimiz. öbür türlü semih kaplanoğlu filminde kasabada yaşayan genç gibi her ay merkeze inip sevdiği edebiyat dergisini alıp onu okumak falan kalmadı. edebiyat dergilerini kim okuyor merak ediyorum.

    edebiyat bize salt haz veren şey haline geldi. eğlendiriyorsa ve şaşırtıyorsa onu iyi edebiyat zannediyoruz. bazen olur bilirim, çok beğendiğin bir cümle geçtiğinde şöyle bir durup sevinirsin. hatta evin içinde dolaşmaya başlarsın. mutlu olursun. seni mutlu eden şey midir edebiyat, ya da edebiyat edepten gelir diyen atalarının cımbızla sansürlediği anakronik metinler mi? dergah'ın yeniden bastığı mızraklı ilmihal süzgecinden geçen edebiyat mıdır, bizim edebiyat?

    faust'u okurken hissettiğin neydi? anlamadığın için filmini mi izledin yoksa... bize haz veren şeyi edebiyattan saymıyor muyuz? peki ya ucuz romanlar? ulysses'i okumak zorunda değildim ama okudum ve beğenmedim, bu mudur edebiyat? nobel almış bütün yazarların kitaplarını okudum. ivo andric'ten ismail kadare'ye, orhan pamuk'tan, milan kundera'ya... hepsi güzeldi, bu mu kritik? güzel veya kötü. iyi, fena değil. sanki olmamış.

    roman bitti. en son romanı en günahsızımız yazdı. o günden beri roman yazan herkes günahkar. havada uçuşan nokta vuruşları. word sayfaları. siparişler. novellalar. yeni öykü kitapları. yayın evi politikaları. ucuz.

    ucuz edebiyat, junk edebiyat derdi bir hocamız. yaşanmamış, uydurma hikayeler, hayalgücü, inşaat tuğlası dizer gibi düzgün metin yazma çabaları. edebiyat bu mudur? bir disiplin midir, yoksa insanı hazza sürükleyen metinlerin bir araya gelmesi mi? arap yarımadasındaki gibi insanı büyüleyen şiirler midir edebiyat? kafayı kurcalayan, zorlayan anti konformist metinler mi? ismet özel şiirleri ne zamandan beri edebiyat? ya da içinde ismet özel geçmeyen bir edebi metin yazmak mümkün müdür bu konjonktürde?

    edebiyat falan kalmadı kardeşim.

    svetlana alexievich'in yazdığı şu kitapta bunu çok net anlayabilirsiniz. sovyetleri dibine kadar yaşamış onlarca insanla gerçekleştirdiği röportajlardan derlediği müthiş bir eser çıkarmış ortaya. her şey saydam. her şey gerçek. kurgu yok. yaşanmışlıkların toplamında bir bağ bozumu şarabı gibi gün geçtikçe yıllanan sovyet kokan binalar ve o binaların içinde 10 metre karede yaşayan insanların yaptığı mutfak sohbetleri, edebi kritikler, felsefe yorumları ve yeni akımlar... her şey bu sovyetlerde yaşanmış ama o sovyetler demir perde inince, komunizm çökünce yerini saniyeler içerisinde mc donalds kuyruklarına bırakmış.

    kapitalizmin hunharca eleştirildiği o dönemler, marx'ın bile hayıflanacağı yeni düşünceler, saniyeler içinde terk edilmiş. bu nasıl olmuş? bunu hangi romancı yazmış, hangi öykücü bunu kafasından sallamış? bunlar yazılamaz. bunlar ancak yaşanır. svetlana alexievich yeni bir edebi tür yaratmış. daha doğrusu önceden de var olan bu edebi türün bayraktarlığını ele geçirmiş. artık bayrak onun elinde. ondan sonra gelenler bu izi takip etmek zorundalar.

    edebiyat öldü.

    yaşasın bunun farkında olanlar!yaşasın bunun farkında olanlar!
hesabın var mı? giriş yap