• (bkz: ilahiyat)
  • cigrindan cikmis, sadece islamiyet'in ogretildigi fakulteler olagelmislerdir. ilahiyat kavramindan, din felsefesinden, diger buyuk dinlerden, humanist egilimli uzakdogu yaklasimlarindan, dinin evriminden bihaber sadece kelam, fikih, hadis dersleri almis imamlar yetistirmektedirler. cok yazik.
  • çocukken sadece ilahilerin okunup, söylendiği, öğrenilidiği mekanlar olarak hayal ettiğim mekandı ilahiyat fakültesi. değilmiş aslında. bu yaşta bunu öğrenmek de güzel.
  • yök karari ile artik din kulturu ve ahlak bilgisi ogretmenligi de dahil olmak uzere ogretmen yeti$tiremeyecek olan fakulte. kararda ogretmen yeti$tirmenin egitim fakulteleri*nin i$i oldugu belirtiliyor ve ilahiyat fakultelerindeki butun ogretmenlik bolumleri egitim fakultelerine kaydiriliyor. yök'ün son gunlerdeki laiklik ruzgarindan cesaret alarak yaptigi bu duzenleme gayet mukemmel olmu$tur, gerisi gelsindir ve hukumete kapak olsundur.
  • ayri bir fakulte degil de temel bilimler fakultesinde, tarih, sosyoloji bolum hocalariyla ortak kurulmasi gereken ve biraz da sumeroloji, antik yunan gibi derslerin eklenmesiyle olusturulmasi gereken bolum. mitoloji. mit bilim.
  • türkiye için bir fiyasko haline dönüştü artık. ülkede o kadar çok fiyasko var ki, gözden kaçıyor tabi.

    yüksek islam enstitüleri'nin kapanıp ilahiyat fakültelerine dönüşmesi sonucu, ilk yıllarda haliyle revize olduğu bu okullardan yeterince soyutlanamamıştı. din adamı yetiştirmekten, "din bilgini" yetiştirmeye giden bu süreç de zaman aldı bu yüzden. ancak zamanla oturan, dine akademik bakış kendini göstermeye başlamıştı. büyük çoğunluğu milli eğitimde öğretmen, diyanette yönetici, ilahiyat fakültelerinde akademisyen oldu mezunları 80'li ve 90'lı yıllarda. müfredatlar da bu eksende oldu hep. eminim türkiyenin en geniş perspektifli alanıydı. psikolojiden sosyolojiye, felsefeden tarihe, osmanlıcadan farsçaya...28 şubat sürecinde kontenjanlarının büyük ölçüde sınırlanması da öğrenci kalitesini artırmıştı. öss'de ilk 1000'lere giren öğrenciler yerleşir, türkiye genelinde senede yaklaşık 500 öğrenci kayıt yaptırırdı. o günlerden gelip şu güne baktığımız zaman gördüğümüz manzara; kontenjan 10 kat artmış durumda ve amaç "din bilgini" yetiştirmekten ziyade diyanetin din adamını ihtiyacını karşılamak olmuş. müfredat da haliyle o minvalde değişmiş. felsefe ve din bilimleri derslerinin oranı asgari seviyelere çekilip, ağırlık temel islam bilimlerine verilmiş.

    akıllara kapatılan ilahiyat meslek yüksek okullarını tekrar canlandırıp, diyanet personelini ordan karşılamak, ilahiyat fakültlerini de din bilimleri araştırma merkezleri olarak korumak elbette gelmedi. kim düşünecekti ki bunu? ben mi? ilerleyen yıllarda soracaklar, neden? yazık.
  • bekir onur'un 19 kasım 2010 tarihli cumhuriyet bilim'de yayınlanan "kanaat önderi imamlar ve ilahiyatçılar" başlıklı mektubundan:

    "türkiye’de de ilahiyat fakültelerinde din psikolojisi, din sosyolojisi eğitimi ve araştırmaları yapılıyor, ama çağdaş bilimsel bilgilerle değil çoğu zaman geçmişe özgü nakil yöntemiyle. on beş yıl kadar önce bir ilahiyat fakültesinde “duanın psikolojik etkisi” başlığıyla yapılmış bir yüksek lisans tezini incelemiştik. tezde konunun modern psikoloji bilgileri ışığında incelenmesini bekliyorduk, oysa geçmişte din ulularının dua hakkında neler söylediğinin naklinden ibaret bir derlemeyle karşılaştık.
    özellikle gençler üzerinde yapılmış başka din psikolojisi çalışmalarını da meslektaşlarımla birlikte inceledik; hepsinin yöntem açısından yanlış (çünkü ampirik araştırma metodolojisini bilmiyorlar), içerik açısından eksik (çünkü çağdaş psikoloji bilgisine sahip değiller), amaç açısından da yanlı ve öznel (çünkü ne bulmak istedikleri baştan belli) olduklarını gördük."
  • son yıllarda sıklıkla din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri, diyanet, imam hatipler tartışılırken bu fakülteler neden hiç konu edilmiyor diye merak ediyorum hepimiz aşağı yukarı fikir sahibiyiz ilahiyat fakültelerinin durumundan. imam, vaiz, müezzin vs. fakültesi olan bir nevi medresedir ilahiyat fakültesi. neden hiç bir bilimsel geçerliliği olmayan yazılar (tabii ki tarihi, edebi,sosyolojik olarak incelenebilir) araştırma ve bilim konusu oluyor ve bu mevzu hiç gündeme getirilmiyor. üniversitede din sosyolojisi, tarihi tabii ki araştırılabilir ama nasıl olur da namaz nasıl kılınır, oruç ne zaman açılırın dersi verilir akıl almaz.
  • akademik bilgi ile bağının ne olduğunu bir türlü anlayamadığım, türkiye'nin laiklik dediği şeyin ne kadar düzmece olduğunu açık eden bir başka oluşum.
hesabın var mı? giriş yap