• müziksiz ortamların asıl doğal yaşam ortamlarımız olduğunu hatırlatan ve insanların ne kadar sorgulamadan kabullenen canlılar olduğunu kanıtlayan gerçektir. daha bundan 150 yıl öncesinde insanların elinde, değil müzik, bir ses kaydı dahi yokken, bugün herkesin her ortamda (kafe / restoran / mağaza / alışveriş merkezi / market / eczane / vs.) müzik çalmasını doğal karşılaması ne kadar da büyük bir bilinçsizlik örneğidir. her yerde insanlara dayatılan müzik, tüketim toplumunun alt yapısını hazırlarken diğer bir yandan da sanatı sıradanlaştırıyor, değersizleştiriyor ayrıca. kimse neden müzik çalındığını sorgulamıyor, kimse de demiyor ki aga bu nedir.

    ha, biri çıkar da derse ki, cep telefonları da 150 yıl önce yoktu, şimdi herkes kullanıyor, derim ki, kimse bu aleti kullanmak zorunda bırakılmıyor. insanların cep telefonu veya diğer elektronik eşyaları kullanmama hakkı var. ama müzik dinlememe hakkı yok. en azından istanbul'da bu böyle. bir kafeye gittiğinde müzik dinlemek zorundasın, çünkü kurumsal kimlikleri müzik çalmalarını gerektiriyor, keza bir markette, bir restoranda veya herhangi bir halka açık etkinlikte de.

    bu dayatmaların sonucu olarak aslında müzikli kafelerden daha basit bir işletme olan müziksiz kafeler, bilinçli insanların seçimi ile beraber zamanla değerleniyor. en azından durum, bu dayatmanın farkında olanlar açısından bakıldığında böyle. ayrıca:

    (bkz: istanbul'da sürekli müzik dinlemek zorunda olmak)

    ve tabii ki:
    (bkz: ilk ses kaydı)
  • çok güzel olayların başlangıcını tetiklemiş olgudur. 1859 yılından sonra hayatımıza müzik girmiştir.

    - dur bir saniye! müzik hep vardı zaten..!
    -pardon, bir an daldım.

    (bkz: kalp atışı)
    (bkz: rüzgar)
hesabın var mı? giriş yap