*

  • bahsedilen iş hayatı, serbest bir şekilde evde geçirilmeyen türdense, erken kalkmak, takım elbise veya işyerine uygun, genellikle koyu renkli ve spor olmayan şekilde giyinmek, sorumlulukların artması ve belki de en kötüsü mesai saatleri denen olguya bağlı kalmak durumunda olmak gibi, başlıca zorunluluklar sayılabilir.
  • (bkz: basiretsiz yöneticilerle çalışmak)

    iş hayatının bok gibi bir şey olduğunda hepimiz hemfikiriz. ama bu boktanlığa bir derece daha koku katan bir şey varsa o da yüklendiği sorumluluğun altından kalkma becerisine sahip olmayan yöneticilerle çalışmaktır. bu adamlarla çalışırken yaptığınız iş elinizde büyür, neresinden tutsanız orası parçalanır ve ortaya desteksiz, allaha emanet bir şeyler çıkar.

    böyle adamlarla yaklaşık olarak şöyle diyaloglar yaşanır:

    basiretsiz dayı -"oldboy, gel de şu rapora bir bakalım."
    ben - "geldim müdür."

    müdürün masasına sandalye çekip oturduğum anda başıma gelecekleri sezebiliyorum. nasıl mı? adam açmış raporu, aptal aptal ekrana bakıyor. gözleri bakıyor ama görmeye çalıştığı bir şey yok. çünkü görmesi gereken ne var farkında değil. akabinde yuvarlak cümleler başlıyor.

    -"şimdi senden şöyle bir şey bekliyorum. son yolladığımız 2 rapor gibi düşün. biraz daha özenli çalışalım. bir de fırat bey'in commentleri vardı. onlara da bakalım."

    bakalım komentini siktiğim bakalım ama neye bakalım? amacımız ne hedefimiz ne? yok. bilmiyor adam. zaten solunmaz olan ofis havasını iyice zehir ediyor. sonra ben açıyorum raporu, ekrana bakmaya başlıyorum. çok geçmeden fark ediyorum ki, sadece bakıyorum, görmeye çalıştığım bir şey yok. bi aşağı bi yukarı sayfaları geziniyorum.

    dank ediyorum. lan?! yoksa ben de mi? tespit yapayım derken giderek mallaştığımı fark ettim. subhanallah.
  • özellikle işiniz bilişim üzerine ise yaptığınız işten hiç anlamayan biriyle çalışmaktır.
  • birinin ağzına iki tane çakmak istersin ama yapamazsın, değmez diye düşünürsün, içinde kalır.
  • sabah 9 akşam 18:30 aynı dikkatle çalışmak zorunda olmak. susmayan telefon ,bitmek bilmeyen mail trafiği,gelen müşteriler yapılması gereken işlemler off yazarken bile daraldım.
  • kötü* yahut ehil olmayan * çalışan/iş verenlerin ortaya çıkardığı zorluklardır.
  • bir üst amirin talimatlarını inanmadığın halde yanlış olacağını bile bile yapmak zorunda bırakılmak. emir demiri keser şeysi. canım böyle istedi, böyle yapacaksın. senin dediğin değil, benim dediğim olacak. egonu sikiyim dedirtir adama.
  • birinin ağzına iki tane çakmak istersin ama yapamazsın, bin tane sebep var yapılamayacağına dair. al sana iş hayatının en basit zorluğu.
    elimde olsa değil iki tane çakmak , ağızlarına bile sıçarım*

    edit: bak aklıma ne geldi
    iş yapmak valla zor değil, günümüzde insanlarla uğraşmak ve onları idare etmeye çalışmak zor.
    yapmadığın bir şeyden dolayı ihalenin sana kalmasıda pek boktan
    ohooo uzar gider benim liste*
  • bir iş yerinde 'kendin' olamıyorsan, o senin için zordur.

    'değişmek' zorunda kalırsın, 'gülmeyeceğin' şeye 'gülümsemek' zorunda kalırsın, hiç haz etmediğin birine sırf aynı ortamda olduğunuz için düzen bozulmasın diye ondan 'haz alıyormuş' numarası yapmak zorunda kalırsın... kalırsın da kalırsın

    ...böyle davrandığın için de kişiliğinden olumsuz ödün verdiğinden ötürü tabir-i câizse 'sınıfta kalırsın'.
  • çalışmak.
hesabın var mı? giriş yap