• o dönemi yaşamış ismail hakkı sunata tarafından kaleme alınmış kitap. kurtuluş savaşını uzaktan farklı bir bakış açısıyla anlatıyor. öyle ahım şahım bilgiler vermese de yunanlıların büyük taarruzdan önce kuvvetlerinin bir kısmını trakya'ya çekerek istanbul'u doğrudan işgale hazırlandığını ve mustafa kemal paşa'nın bu durumu kaçırılmaz bir fırsat olarak değerlendirerek büyük taarruzu gerçekleştirip işlerini bitirdiğini yazıyor. bu iddiayı ilk kez bu kitapta okudum. şaşırmadım değil.
    yine de öyle ahım şahım bir kitap olmadığını belirtmem gerekiyor. adam araştırmacı yazar filan değil. sadece o dönem gördüğü şeyleri günlük tutar gibi not alıp kitaba dönüştürmüş. sıradan bir kitap aslında. illa da okuyun diyemem.
  • yıl 2014 değişen hiç bir şey yoktur. hala işgal altındadır. tek farkı kamuflaj yerine, takım elbise giyiyorlar.
  • okuduğumuz tarihle, o tarihin içinde yaşarken günü gününe not alanların tanıklıklarının ne kadar farklı olabileceğini gösteren bir kitaptır.

    anıların yazarı ismail hakkı sunata, aktivist denebilecek bir hukuk öğrencisidir. herhangi bir öğrenci de değildir. ikinci sınıftayken genel seferberliğin ilanıyla askere alınmış, hem çanakkale'de hem doğu cephesinde çarpış, savaşın dehşetini yakından tanımıştır. mütarekeyle evine döndüğünde aile büyüklerini ölmüş bulduğu için okurken çalışmak zorunda kalmış bir öğrencidir.

    işgal altındaki bir şehirde yaşamanın yarattığı ruh halini daha iyi yansıtan bir metin okumadım. yakup kadri'nin sodom ve gomore'si de buna dairdir, ama gerçek bir tanıktan bu ortamı okumak başka bir şey.

    lafı uzattım. işgal altındaki istanbul'daki okumuş insanların bile anadolu'da ne olup bittiğine dair neredeyse hiçbir bilgisi olmadığını öğreniriz sunata'dan. cumhuriyet tarihi kitaplarından bildiğimiz o istanbul basını ya da mütareke basını gerçekten iyi iş yapmakta, en potansiyel sahibi yurtseverler bile anadolu'da ne olup bittiğini anlayamamakta, dedikodularla ve tevatürlerle bir sevinip bir üzülmektedir. bu dedikoduları da not etmiştir. bunları okuyunca yandaş basın denen şeyin hiç de yeni bir kavram olmadığını şaşkınlıkla karışık bir üzüntüyle fark ediyor insan.

    psikolojik tarih denen kavramı keşfettirir bu kitap. yazarın ayrıca çocukluk ve gençlik yıllarını anlattığı istibdattan meşrutiyete, çocukluktan gençliğe, savaş anılarını anlattığı gelibolu'dan kafkaslar'a adlı iki kitabı daha vardır. ilk kitabının adı içeriğine dair biraz bilgi verse de bu ad --hele kitabın sıcaklığını düşününce-- pek sevimsizdir. osmanlı istanbulu'nda çocuk, meşrutiyet istanbulu'nda genç olmak nedir merak ederseniz okumaya değer. neşelidir.
  • ismail hakkı sunata'nın anılarından oluşan, iş bankası yayınlarının bastığı, milli mücadele dönemine ışık tutması açısından değerli bir eser.

    sunata, hukuk eğitimine devam ederken savaşın çıkmasıyla kafkas cephesinde düşmana karşı savaşıyor. savaşın bitmesiyle birlikte evine, istanbul'a dönüyor. iki kardeşi ve annesine bakmakla yükümlü olan sunata kardeşleri ve annesiyle ne tür zorluklar yaşadığını, eğitim hayatını, işgal altındaki istanbul'u ve anadoluda filizlenen istiklal mücadelesini 1918'den 1923'e kadar belirli aralıklarla, sade bi dille aktarmış.

    kitap
  • itilaf devletlerinin istanbul’da işgal yönetimini şu doktora tezinden pdf olarak indirebilir ve okuyabilirsiniz

    "müttefiklerarası pasaport bürosu; istanbul’a giriş, çıkışlarda tek söz sahibi
    olmuş, aralarda önemli devlet adamlarının, subay ve hatta şehzadelerin bulunduğu
    şahıslar müttefiklerin izni olmadan istanbul’a giriş çıkış yapamamışlardı. nitekim
    3. ordu müfettişi olarak mustafa kemal paşa samsun’a atandığında, istanbul’dan
    ayrılabilmek için itilaf devletleri vizesi almak zorunda kalmıştı. " kitaptan alıntıdır.
  • -istibdattan meşrutiyete çocukluktan gençliğe ve
    - gelibolu'dan kafkaslara birinci dünya savaşı anılarım kitaplarını okuyorum.
    istanbul'da işgal yıllarına daha başlamadım.

    tahmin ettiğim üzere; ne sözlükte ne de başka bir yerde hak ettiği ilgiyi görmemiş eserlerdir. klâsik bir tabir olacak ama: eğer amerikalı veya ingiliz olsaydı; bu anılar şimdiye kadar 13 bölüm dönem dizisi olur biz de ağzımızın suyu akarak izlerdik.

    ismail hakkı sunata; çok güzel bir türkçe ile 1890'lı yıllardan 1920'lere kadar, osmanlı ülkesinin; eğitim, iş hayatı, dini hayatı, insan ilişkileri, siyaset durumu, çanakkale ve birinci dünya savaşı sırasında ordunun, ülkenin ve halkın halini; sıradan bir osmanlı vatandaşı olarak bize anlatıyor.

    yazarın film gibi anlattığı bazı ilginç konuları aşağıda kısa başlıklarla vermeye çalıştım:

    - osmanlı aile yapısı
    - ülkenin / istanbul'un ticari hayatı
    - ilkokul-ortaokul-lise ders müfredatı
    - öğretmenlerin karakterleri, çoğunun yetersizliği,
    - aynen şimdi olduğu gibi toplumun çoğunu ele geçirmiş inanılmaz cehalet. ve kalan zavallı aydın azınlığın bu cehalet içindeki mutsuzluğu ve çabaları.
    - abdülhamid'in baskısı- ittihat terakki'nin gelişi. siyasi çatışmaların ülkeye kaybettirdikleri,
    - sadrazamların ve bakanların bomboş insanlar olması,
    - devletin zayıflığı,
    - askerlikten para verip kaçmaya çalışanlar,
    - ordunun sadece kahramanlardan oluşmadığı, korkak, düzenbaz subay ve askerlerin de olduğu,
    - doğu cephesindeki ordunun organizasyon bozukluğu - savaşa asla hazır olmayan bir ordu ile dünya savaşına girmenin yanlışlığı,
    - askerlerin açlıktan kedi-köpek yemesi onlar da kalmayınca, eşek-katır-at leşlerini bazen çiğ çiğ yemeleri.
    - ordu komutanlarının yetersizliği / bir kaç tane kahraman ve becerikli komutan sayesinde ayakta kalan birlikler,
    - yazarın hemen istanbul'un dışında gördüğü ve şaşırıp kaldığı hristiyan karaman türk köyleri,
    - rum ve ermeni teba'nın ayrılıkçı milliyetçiliği,
    - adana'dan nahçivan'a kadar yürüyerek anadolu'yu geçen yazar'ın ülkenin güzelliği kadar, zor şartlarından şoka uğraması,
    - doğuda alevilerle ilk karşılaşma. sünni davranış kalıplarını sorgulamaya başlaması,
    - çocuk yaşta hafız olan ve sıkı bir dini eğitimden geçen yazar'ın; yıllar geçtikçe, hayatı tanıdıkça kendisine öğretilen/ezberletilen islam'ı sorgulaması.
    - anadolu'nun akıllara durgunluk veren yoksulluk ve geriliği
    - ermenilerin doğuda ruslarla birleşip türk ve kürtleri kesmesi, bizimkilerin de buna karşılık vermesi
    - bugün de karşılaştığımız fırsatçı paragöz imamlar.

    ve aradan geçen 120 yılda ülkemizde, atatürk'ümüzün yaptıkları dışında hiç bir şeyin değişmemesi.

    okumanızı tavsiye ederim.
  • dönem meraklıları için gayet nitelikli bir kitaptır. gündelik yaşam özellikle ilgimi çekmişti.
  • okumakta olduğum eser.

    geçmişi bilmeden hayal satan, ahkam kesenlere sadece gülüyorum. bulunduğumuz coğrafya ateşten gömlek.
  • 16 mart 1920 sabahı yenikapı açıklarında bir zırhlı gördüm. topları istanbul'a çevrili. neden acaba diye düşünerek vazifeye geldim. öğrendim ki şehzadebaşı'ndaki karakolu ingiliz askerleri basmışlar. bizim askerleri öldürmüşler. önce inanamadım, hemen oraya gittim, kapıda silahsız bir nöbetçi, ne oldu? diye sordum. oldu bir şeyler, çok durma buralarda dedi.

    istanbul sultanisini de basmışlar, bütün hocaları götürmüşler. üniversiteye döndüm, hocalar derse gelmedi. o sırada gördük ki harbiye nezareti'ne ingiliz askerleri gidiyor. beyazıt meydanına gittim, olanları seyretmeye başladım. bakanlık binası işgal edilmeye başlanmış, ingilizlerin arkası kesilmiyor. üniversiteye döndüm, telefonları kesmişler. bütün haberleşme tellerini kesmişler. gelenlerden haber aldık, bahriye nezareti, posta telgraf umum müdürlüğü, asker sevk dairesi ve birçok askeri daire işgal edilmiş.

    eminönü'ne indim, köprüye çıktım, bir ingiliz zırhlısı, taretindeki en büyük topları ve yan toplarını harbiye nezaretinin bulunduğu tarafa çevirmiş, tehdit edici bir hal almış. oysaki burada bu duruma karşı koyacak kimse yok. ne diye bu gösteriş? limana girdiklerinden beri istanbul hükümeti zaten emirlerinin altında. istediklerini tutukluyorlar, götürüyorlar. mani olan yok buna burada.

    (bkz: ismail hakkı sunata)
hesabın var mı? giriş yap