• weimar'da yavaş yavaş bunalmaya başlayan geothe,edebi hayatında da belli bir duraklama sezer,iphigenie'yi nesir halinde tamamlamış,tarquato tasso'ya başlamıştır,ama bunların istediği mükemmelliğe ulaşmadığını farkeder.öte yandan frau von stein'la ilişkisi platonik safhada kalmaya mahkum olduğundan geothe'yi bıktırıyordu.içinde bulunduğu bunalımdan kurtuluş çaresi olarak bir seyahate çıkmayı düşünür ve başka bir isimle gizlice weimar'dan gizlice ayrılır.1786 yılında 3 eylül günü bir faytonla yola cıkan geothe'nin hedefi italyadır.karlsbad'dan münih'e oradan ınssbruck,venedik ve nihayet roma'ya gelir.daha sonra sicilya'ya da gecer ve italya seyahatini kendisi için ''yetiştirici bir seyahat'' (bildungsreise) niteliğinde değerlendirir.özellikle plastik sanat eserlerini tanımak,onların büyüklüğünü,ölümsüzlüğünü sağlayan özelliklerinin sırrına varmak için çabalar ve roma hakkında ''kültürümün üniversitesi oluşmuştur.'' der. italya'daki sanat gözlemlerini daha önceki yılların tabiat gözlemleriyle şöyle karşılaştırır:
    o kadar uzun zamandır ulaşmaya çabaladığım şeyi elde ediyorum: yani insanların yaptığı en yüce şey hakkında kusursuz bir kavram kazanıyorum.ruhum bu yandan da biçimleniyor ve daha engin bir alana bakıyor.
    sanatçılarve sanat bilimcileriyle sürekli bir bağıntı içine girer tischbein johann reiffenstein, alexander trippel, philip hackert, angelika kaufmann, kari philipp moritz ve özellikle heinrich meyer o sırada geothe'nin çevresinde toplanan,sanatçı veya sanatla ilgili başlıca şahsityetlerdi.her şeyden önce sanat tarihi alanındaki bilgilerini sistemli bir şekilde genişletmek amacını güden geothe, roma'da değerli binaları galerileri ve müzeleri,yorulmak bıkmak bilmeyen bir merakla incelemiştir.bu güneşli akdeniz ülkesinde yepyeni bir yaşam duygusu kazanarak yalnız sanat eserlerini incelemakle kalmaz italyan halkının günlük hayatına da katılır;tiyatro temsillerini,kilise törenlerini,mahkeme duruşmalarını izler.tamamıyla değiştiğini,bu eğişmenin kendisi için bir rönesans niteliğinde olduğunu, weimar'daki dostlarına etraflıca anlatır.sicilya'da tabiat bilimleri ve botanik çalışmalarını ilerletmek fırsatını bulur.roma'ya döndüğünde yoğun bir çalışma temposuna girer, egmont'u tamamlar iphigenie'yi jambus vezniyle yeniden işler.
  • ismini hatirlamadigim bir yörenin bir binasini defterine cizittirirken kaba tabirle az kalsin meydan dayagi yemis olan goethe'nin seyahatnamesi.
  • goethe'nin italya'ya yaptığı yolculuğun gezi notlarını oluşturan kitabı. çeviri gürsel aytaç'a ait.
  • goethe'nin ardından epeyce yol yürüdüm ve baktım olmayacak onun yürüdüğü yollara da bu kitap vesilesiyle baktım. hatta yürüdüğü yollarda onunla yan yanaydım bile diyebilirim. iyiydi ve hatta güzeldi de... bu yüzyıllara damgasını vurmuş edebiyat duayeninin, aynı yaşar kemal gibi tam anlamıyla kendi toplumunda veya kültüründe anlaşılabileceğine kanaat getirdim. evet, bu durum neredeyse her edebiyatçıya dair. nihayetinde yalnızca edebiyat çeviriye muhtaç. tamam, goethe döneminin en büyüğü; ama, acaba diyorum, büyük olan hakikaten o mu yoksa insanlar mı onu büyütüyor?

    siyasi ve bilimsel kimliğini ayrı bir kenara bırakacak olursak, kitlelere mal olmuş kitapları var; ama hele de italya seyahati yalnızca goethe'ye özel ilgi duyanların edineceği, edinenlerin de çok çok az bir kısmının okuyacağı bir kitap.

    ha, tüm ömrümüz, mezar taşımıza yazılan iki parantezin arası gibiyse, goethe o parantezin arasını epeyce doldurmuş, doldurmasına da... ne bileyim, yine de içime sinmeyen bir şey var. mesela, genç werther'in acıları veya faust olmasaydı italya seyahati de hakikaten basılır mıydı? okunur muydu?

    tabi bu kadim sorulardan... sekiz kitap yazdınız diyelim ve yayıncılar hiçbirine ilgi duymadı. dokuzuncu kitabınızla kitleler nezdinde patladıysa ilk sekiz kitabınız da bir anda şaheser sayılıyor. kabul, düzen böyle; ama bu düzen beni iğreti ediyor.

    bence sanatçıların kimlikleri değil eserleri toplumlara mal edilmeli. yok "rahat yaşasın", yok "şöhretin tadını çıkarsın", yok bilmem ne... bunların huzur ve mutluluk vermediğini artık sağır sultan biliyor. memur olsun, berber olsun, araba yıkasın falan... bu fikri kalabalıklara sunduğumda kulağa garip geldiğinden eminim; ama buna inanıyor ve bu şekilde yaşıyorum.
  • goethe'nin mimariye ve doğaya olan düşkünlüğünün etkileri uzun betimlemelerinde görüldüğü kitaptır. aynı zamanda dönem insanını edebiyatçı kimliği sayesinde son derece güzel bir biçimde kitabına aktarmıştır.

    "insan kendini hiçbir yerde karıncalar gibi kaynayan kalabalığı yarıp geçtiği zamanki kadar yalnız hissedemez. "
  • görsel

    goethe'nin ünlü rotası

    iletişim yayınları tarafından 2014'te gürsel aytaç çevirisiyle türkçe'ye kazandırılmış von goethe üstâdın seyahatnamesi.

    açıkçası kitabı biraz kuru ve sıkıcı buldum. bunun nedeni zannımca goethe'nin kendisinin de zaman zaman ifade ettiği gibi, gezi'nin turistik bir zevk amaçlı değil de bizzat içsel bir yolculuk olması gerektiği. başka bir sebebi ise, bu seyahat kitabı normal, sıradan insanlar için yazılmış, hevesli bir maceraperestin kitabı değil; goethe'nin ilim irfan sahibi alman dostları için tuttuğu notlar.

    goethe kuzey - güney kültürlerini çok karşılaştırmış. alman insanının soğukluğu, disiplini, çalışkanlığı ve sanayici ruhuna karşılık italyanların gevşek, rahat, yaşamın keyfini çıkaran, çalışmayı bile zevk ve haz alarak gerçekleştiren sıcak iklimin çocukları olarak betimler. italyanları sever goethe. napoli'yi ayrıca sever. der ki; "roma'da eğitim görmek ama napoli'de yaşamak isterdim."

    sicilya'yı o kadar sevmez goethe. orada bir sanatçı ve mimar olarak umduğu atmosferi bulamaz. venedik'te güzel zaman geçirir. roma'ya hasta olur. antik eserlerin kalıntıları karşısında kendinden geçer. zengindir, parası çoktur, ama kimliği gizlidir. soylular sınıfından ve almanya'nın ünlü bir siması olarak değil sanat aşkıyla gezmeye çıkan sıradan bir adam olarak geziyordur ama kimliği bazı yerlerde deşifre olur.

    kitabın girişindeki kronolojik bölüm okunduğunda goethe'nin ömrü boyunca genç, çıtır kızlara düşkün olduğu da görülür. öyle ki 71 yaşındayken bile gider 17 yaşındaki körpe bir kıza vurulur ama kızın anası müsaade etmez buna. fakat buna karşın ruhunda sarsıntılar yaratan aşkı da kendisinden yedi yaş büyük bir kadınla yaşar.

    günümüzden 250 sene önce yapılmış bir seyahattir. her hâlukârda okunması çok hoştur ve gereklidir. bilhassa bağlar, villalar, köylüler ve bazı serserilerle yaşadığı gergin anlar bazen adrenalini yükseltir.
  • okumakta olduğum kitap. gezi kitaplarını severim, hele ki böyle 2 sene süren bir kaçış öyküsünün sahibi goethe gibi değerli bir edebiyatçı da olunca ve metin, fiziki yolculuğun yanı sıra içsel bir yolculuğu da içinde barındırınca tadından yenmiyor...
  • 4. italya seyahatimde öğrendim böyle bir kitap olduğunu. goethe incelenmesi gereken bir adam, hakkında daha çok şey okumalıyım. bosna da bile peşimi bırakmamıştı. hemen sipariş verdim bakalım doğum günümde yine oradayım mutlaka gidene kadar bir şey daha kaparım.
hesabın var mı? giriş yap