• nilgün marmara'nın ilerleyen zamanlarda everest yayınları'nca yayımlanacak olan fragmanlarından oluşan kitabı. ayrıca: (bkz: defterler)
  • ve yayımlanacağı haberinin duyurulması sonrası aradan bir ay bile geçmeden bu ay kitabı basmış everest.

    --- spoiler ---

    günlüklerinin defterler adı altında eksiksiz yayımlanmasının ardından,
    nilgün marmara’nın kaleminden çıkan her şeyin, sonunda bütünlüklü bir yayınla bir araya getirilmesi düşüncesiyle yayına hazırlanan kağıtlar'ı okuyucuya sunuyoruz.
    kağıtlar, marmara'nın defterlerine
    eşlik eden bir tomar kağıt arasından seçilmiş
    fragmanlardan oluşuyor: daktiloya çekilmiş
    şiirler'de yayımlanmış bazı şiirlerin
    ilk versiyonları ve daha önce hiçbir yerde
    yayımlanmamış poeme enprose'lar, şiirler,
    bağımsız dizeler, dost mektupları...
    defterler'in önsözünde söylendiği gibi, kağıtlarda aslında hiç yayımlanmamış olmalıydı. okuyucunun, marmara'nın defterler'iyle birlikte bu kağıtlar’ı da gün gelip başkaları tarafından okunacağını hiç düşünmeden yazdığını unutmayacağını umuyoruz.
    --- spoiler ---
  • 2 kasım'da yayınlanan kitap.

    (bkz: defterler)
  • bilmek, bilme istemini (talebeliği) önkoşulluyorsa, bilinmek teslim olmayı gerektiriyor.. burada teslimiyetin bir açmaz olduğu, limitine varamayacağı, o ereğin ütopikliği, kendiliğe karşıtlaştığı ortaya çıkıyor. bilinmeye razı olan isteyen de tam bilinemez. kendine bile kısmen kapalıdır. kağıtlar hayat yolunda* karılır ve kah açılır, kah bulanır. (bkz: bilinmek/@ibisile)

    (bkz: kağıt/@ibisile)
  • boş kağıtlara yazmak amacıyla dakikalarca baktığınızda gerçek anlam belirir, sizin gerçek yaşam deneyimleriniz.

    ben alfabeyi öğrenir öğrenmez keşfetmiştim kağıtların bu büyülü özelliğini; boş kağıtlarda gezintiye çıkardığım şey bir sulu boya resimden, bir patates baskıdan, alelade bir karalamadan çok daha farklıydı. konuştuğum dili yazarak bilinçlendiriyorum adeta, benden ayrı ve bilinçli bir şeydi kağıttaki kelimelerim. sihirli bir şey diye düşünmüştüm kelimeleri dokunduğu ruhlar vardı, seçtiği farklı farklı anlamlar..
    ilhamdı ama gitmezdi. ilham, kelime olur yer edinirdi o sözcüğe ve bana bir anlam katardı her gelişinde,
    yaşamı bir kelebek kadar kısa değildi ama gelişi o anlar kadar kısaydı da...
    ilham anlarında gelenleri bir sinek benzetmesiyle somutlaştırmayı deneyelim;
    her ilham ölümlü küçük bir sinekti gelir bende bir şeyleri yaşatarak kendini öldürür ve giderdi, veyahut heybesi sırtında dev bir sinekti uçuşur gelir ve durmaz giderdi, kendini özletmeden de hiç gelmez ölümsüzdü.
    neydi ilham? bilemem ama sinekler kadar rahatsız ediciydiler elbet mücizevi oldukları kadar. sinek benzetmesi elbette bir tesadüf değildi,
    istemediğim neyim varsa gözümün içine sokar, vızıldayan bir iç ses yaratırdı beynimde ilham.
    arabalar çarpsa ölmezdi, yüksekten düşse yaralanmazdı onu öldüren ne hiç bilemedim, onu öldürmeyi geldiği kısacık anlarda dahi istedim canice. bana acı verdikçe isterdim ölümünü ama ya ölümsüz ya da sık sık ölümlüydü onu bir türlü yok edemedim. her geldiğinde o sineği belki de ben öldürdüm hiç bilemedim.
    yazmayı bitirip de ilham uçtuğunda, kağıdı inceleyip yaşını tahmin edebilirdiniz ruhunuzun; çocuk mu hala, düşleri ölmüş mü, kim, hayalleri neler, yalan söyler mi... anlarsınız hepsini, tanırsınız kağıt sayesinde size dair ne varsa...

    kağıt bir canlıdır onu önemseyin, sulayın toprağını, yeşertin "kendini bil" mottosunu. yeşerse ne yeşermese ne demeyin, biliyorsunuz ki hayat boyu sizi takip eden beyin içerisinde ki periler, durmadan varlığınızı hatırlatır size. gölgeler, ruh, aynalar, diğer insanlar, hayvanlar, doğa ve daha bir çoğu anımsatır size benliğinizi ve onu her bilmediğinizde içinizde anlamsız bir huzursuzluk doğar. (bkz: kendini bil)
hesabın var mı? giriş yap