• kurtulus savasi doneminde cankiri yakinlarindaki bir koyun insanlarinin yasantilarini oldukca gercekci ve sasirtici olcude fantaziyle anlatan, kemal tahir'in en iyi romani belki de... yarattigi calik karakteri ile turk insaninin ozlemini, beklentilerini, amaclarini, sark kurnazligindan uzak bir duzenbazligi, turklerde cok alisik olmadigimiz hirsi, turklerin en buyuk sorunu olan toplumsal baskinin yarattigi ezilmisligi, iktidara ulasabilmek icin her seyi kullanan makyavelist kafayi sembolize etmistir.
  • kemal tahirin yedicinar yaylasi ile baslayip büyük mal ile biten üclüsünün ortanca kitabidir. cankiri ve corum hapishanelerinde uzun yillar yatmis olan yazarin coruma bir armagani oldugunu düsündügüm güzel kitabi. cankiri icin (bkz: sagirdere)
  • kemal tahir, üçlemenin ortasındaki bu romanında, hitit mitolojisinin (yunan mitolojisini de etkilemiş) söylene söylene günümüzde çorum-çankırı yöresindeki yerlileşmiş pan tanrıların türevi satir(çalık hafız’la)'ı anlatır. çalık hafız, tasvir edildiği biçimiyle askerlikten muaf kalınca, uzun seferberlik ve savaş yıllarının erkeksizliğinden bunalan yöre kadınının cinsel arzularının tatmin kaynağı olur. cinsel organı ve performansı abartılsa da, efsane değil, içimizden biridir.

    bu nedenle olsa gerek romanın bu yönü gözden kaçmaktadır.
  • mutlaka okunması gereken bir kemal tahir eseri
  • istanbul'da bir "miskinler tekkesi" var. ahmet gibiler orada barınır. sultan süleyman vakfı bir tekkedir ki ucu bucagı bulunmaz.
    - bütün evli mi ıstanbul miskinleri?
    - dinle ki bir, sultan mahmut zamanına kadar bu miskinlerden daha rahatı yokmuş! "sultan süleyman vakfı" ne demek.
    "her yıl bir mısır hazinesi geliratı var" demek! eti pilavı, tatlısı
    hoşafıyla günde üç ögün yemekleri çıkmakta ... kurulan sofralara, değme köy ağasının gücü yetmez. sultan mahmut yeniçeri ocağı'nı söndürdükten sonra bu miskinlerin üstüne yürümüş,
    "ben milletimden topladıgım vergi parasını miskin takımına neden yedirecekmişim bakalım?" demiş. "kullarımın hakkını benden bir bir istemezler mi? asker evlatlarım şurda dururken, işe yaramaz miskin tayfasına mum parası, aş parası neyin nesi? beni, yarın mahşer yerinde bir meteliğine kadar hesaba çekerlerse
    n'olur hey şeyhislam" diye kükremiş, hemen fetva istemiş.
    - ne fetvası?
    - fetva ki miskin takımını tekmil topa tutacak .
    bereket, şeyhislam fetva vermemiş. "bunları kırmak olmaz padişahım,
    sen bunları evlendirsen gerektir" diyerek ayağına düşmüş.

    gibi bir çok anektodunu not aldığım sürükleyici bir kemal tahir eseri.
  • okumasi oldukca eglenceli bir kitap. turk insaninin hayata bakisini anlamak isteyenlerin okumasi gereken bir kitap. cok acayip seyler oluyor ama gunumuzde haberlerde surda burda gordugumuz seylere bakinca cok da beklenmedik degil aslinda.

    --- spoiler ---

    eglenceli dedim ama cok acikli aslinda. ahlaksizlik, din somurusu, cocuk istismari, tecavuz, hayvanlarla cinsel iliski, kadinlarin asagi gorulmesi siradan seyler olarak anlatiliyor. kemal tahir koyleri gercekciligiyle yazdigini soyluyor. inanmak istemiyor insan ama basta da belirttigim gibi su anda etrafta yasananlara bakinca, sagdan soldan duydugumuz baska seyleri dusununce, toplumda su anda da olan onyargilari goz onune alinca butun bunlarin 100-120 yil once yasaniyor olmasi gayet olagan.

    en dogrusu da turk insaninin her seyi bilirmis gibi konusmasini cok iyi anlatmis. ama sonra birisi tersini daha fazla otorite ile soyleyince de hemen pisip ha evet tabi canim ogle dememizi. surekli birbirimizin soyledigini hafife almamiz, ayni fikirde olsak bile itiraz eder gibi baslayip ayni seyi baska sekilde soylememiz.

    bunlar da notlarim:

    yer: narlıca köyü, çorum yakınları.

    karakterler

    parpar ahmet: 12 yaşinda kimsesiz kalmış salgında, gavur ali yanında bafra'ya götürmüş de kurtulmuş. sinsin halil'in oğlu. parpar lakabı acayip öfkesinden gelir.
    gavur ali: tütün kaçakçısı, ahmet'i laz ağalarına bafra'ya hizmete götürüp kurtarmış zamanında. kitabın ilerleyen kısmında tekrar görünür.
    kadir ağa: muhtar, kahya. köyün ileri gelenlerinden. uzun ımam'la beraber köyü yönetir.
    uzun ımam: köyün imami. ağzı iyi laf yapar, her şeye bir cevabı vardır. asıl adı nurettin hoca.
    mahir ağa: köy zenginlerinden, petek hanım'ın babası.
    ıhsan çavuş: sarı ıhsan çavuş diye bilinir. parpar ahmet'in tarla komşusu, taş ayıklama konusunda ahmet'e laf eder, sonra ahmet'i iyi bir döver. ahmet bundan sonra parpar olur.
    rıza onbaşı: berber, ayda bir köye gelip saç sakal keser. ahmet'in karaçıbanını (frengi) bulur. saç sakal kesildiği bir gün parpar ahmet deli olup, topal ayşe'yi feci döver ve daha sonra cin çıkarma dayağına kurban gider. çalık kerim de bunun sabahına doğar.
    topal ayşe: çolak nail'in kızı, parpar ahmet'in karısı, çalık kerim'in anası. parpar gibi sürgün kırımı artığı.
    şayeste abla: parpar ayşe'yi döverken durduralım der. zamanında kocası hüseyin az dövmemiş. ayşe'yi doğurtup, oğlanı ımam'a getirir ad koyması için.
    çalık kerim: çalık hafız, pis çalık. parpar ahmet ile topal ayşe'nin oğlu. 1890 civarında doğar.
    ömer efendi: yediçınar yaylası'nın sahibi, çakır kahyalardan. çorum civarının mültezimi. zengin. oğlu kenan. karısı saime hanım. çalık'ı yaylada henefi'nin yanına kuyrukçu olarak verdirir.
    saime hanım: ömer efendi'nin karısı, kenan'ın anası.
    hanefi: yaylanın baş çobanı. oğlu pelvan hasan, karısı emine.
    kör dede: eşkıya reisi, yaylada kalır kışları, yazın 30 kopukla gezer.
    hasan: hanefi'nin oğlu. ıyi pelvan. tembel. karıcı.
    emine: hanefi'nin karısı.
    kenan: ömer efendi'nin oğlu, tütün kaçakçısı, gavur ali'yle gezer. abuzer'in karısı emey'e kafayı takmıştır.
    abuzer: sözde kerbela göçmeni. kavat abuzer. kara abuzer. hanefi ölünce yaylanın başına geçer. büyük karısı fati, küçük karısı emey. başta türkçe bilir ama bilmezden gelir. ıyi içer, içtiğini gizler. kumarcı. kenan'ı kumara alıştırır.
    emey: abuzer'in genç karısı. körpe. sarışın.
    fati: abuzer'in büyük karısı.
    sülük: abuzer'in oğlu. abuzer çok korkar başına bir şey gelicek diye.
    benli nazmiye: ömer efendi'nin kahpesi, o ölünce yaylada yaşamaya devam eder.
    petek: mahir ağa'nın kızı. marazli selim'in (babasının kardeşinin oğlu) karısı. hizmetkarları pelvan hasan'la dedikoduları var.
    dişlek ahmet ağa: karısı şerife'nin ahmet'in genç kardeşiyle dedikodusu çıkar.
    karagöz: molla kasım. çalık medresede tanışır, beraber cerre çıkarlar sonraları.
    müderris hüsamettin: çorum medresesinin başı.
    musa çavuş: eşkıya, abuzer'in yanında gezer, yaylada kalır. petek'e kafayı taktğı bilinir ama emey'de aklı var diye de dedikodu var.
    küpeli meryem: köyün cadısı, bütün hovardalık işleri ondan sorulur.

    alıntılar

    - ... anasıyla babası da üçer gün arayla öldüler, on iki yaşında oğlanı sipsivri ortada bıraktılar. ahmet de elbet göçer giderdi, pislik temizlenirdi ya, ne fayda!

    - uzun hoca: bilmez değilsin ya, gurbet yerinde bazı azapların, bazı ağa karılarından bir alacakları çıkar ki "alacak" diye işte ben ona derim.
    kadir ağa: orası öyle... benim dediğim, bu kahpe, kocası olacak pezevengin sandığını bütün boşaltmış da ahmet'e mi yüklemiş?

    - "karının saçlısı, tarlanın taşlısı" demişler.

    - uzun ımam: sattım gitti parpar! var hayrını gör, tepe tepe kullan. (ayşe'den bahsediyor)

    - parpar: elin ağzı kemençe torbası değil ki çekip büzesin de susturasın.

    - kadir ağa: karı kısmı sopasız olmaz ama her şey sırasıyla.
    - böyle sıralarda erkeğin sırtı sıvazlanır. oh ne güzel! ellerine sağlık! karı milletinin ya saçı kurumayacak, ya da gözü. erkek kısmısının mal gibisinden, eli sopalısı iyidir.

    - uzun hoca: sevabı büyüktür. adama değil, ecinniye vurulmaktadır. yallah bismillah!

    - uzun hoca: cinlerin anasını bellemek için sopadan şaşmayacaksın. onlara da sıkıntı verdik. zira ecinniler de allah'ın bir kulları ... allah'ın emri olmayınca cinlerin kılı mı oynayabilir.

    - vakti dolmadan gelen bebek, kabuksuz yumurtaya benziyordu. başını yuvarlamak için biraz sıktılar. kafa uzadı gitti. "aman" diyerek tepesini bastırdılar. surat mayalı hamur gibi yassılandı.

    - uzun hoca: allah'in hikmetini nerden bileceksin? pis parpar'ın canını "allahü ekber" ile aldı. (parpar'ı köylülerle hep beraber içinde cin var diye dövüp öldürdükten sonra)

    - (kerim'in ağlaması bitmeyince) afyon kaynatıp suyunu içirdiler. ateşe esrar atıp dumanına tuttular.

    - ayşe: şunu doğuracağıma sarıkedi, karaoğlak doğursaydım. kan olup akamadı ki başımın belası.

    - komşular: kız kahpe! sen "ademoğlu" değil "kağnı kazığı" doğurmuşsun.

    - ne demişler? "zenginden bir vakit kötülük gelmez"

    - havuzlu bağın bekçisi deli elvan: döl gütmek gibisi yoktur. ... dişi itlerle kancık eşeklere dilediğini yaparsın.

    - çalik kerim: köy yerinde dişi it, kancık eşek olmasa, dünyadan "kız oğlan kız" lafı kalkar.

    - deli elvan: narlıca'nın karısı gibi bilgiç yoktur. .. yedi yaşındaki kahpeler o işi senden iyi bilir.
    gavur ali: ışte burasını denk düşüremedin. ayşe anamızın da o işe aklı yedisinde ermiş.

    - uzun hoca: köy yerinde fukara ölmeli, ötesi yok.

    - karagöz: namussuz takımı bu medresenin vakıf geliratını çalıp esrara, kumara, karıya, oğlana verir olmuştur. ... sofu kısmını geç. sofu takımı her yerde "hep bana ..." hesabını kollar.

    - karagöz: sesin gürse seni aminci tutarlar. aminci, yani ya, hoca okurken aşka gelmiş olacaksın da var gücünle "alleeeh" diye naralanacaksın. her bağırış beş kuruş. eğer aralıkta hökür hökür ağlamaklığa başlayabilip gözlerinden ip gibi yaş dökebilirsen bir gümüş çeyreğin vardır. molla kısmının her şeyi paradır, bağırması, salya sümük ağlaması.

    - karagöz: ne sandın? bu hutbeleri, her kim düzmüşse, iki yüz, üç yüz yıl önce düzmüş... ezberine alıp okursun. arkasından canın neyi çekerse söyle savuş! çünkü bu arapça'dan arap milleti bile anlamaz!

    - arada sırada kemerbaşı, hücrelerden birine, molla kılığında bit kötü karı kapatıyor, günlerce tadımı iki kuruştan işletiyordu.

    - avusturya kralının oğlu sırbistan'a gezmeye gitmiş. karısı da yanında... bunlar gezip dururken sırplının biri vurup öldürmesin mi?

    - abuzer: evet, kavatlık da allah'ın bir emri. hamt olsun kavatız. zanaatın kötüsü olmaz. bu da bir altın bilezik.

    - abuzer: biz de aklımızın erdiğini söyledik. biz de yalan yoktur, kendiniz bilmez değilsiniz, bizim sözümüz dişi değildir.

    - kadir ağa: geçenlerde küpeli meryem dedi ki "karıyı görünce benim bile yüreğim bozulmakta ... çorum'un ebe karısı gibi sevdalanıp yaren tutasım gelmekte..."

    -çalık hafız: şu seferberlik gibi yok. adam kırımıymış... varsın olsun! bedavaya kurtulmaktalar da şu yalan dünyada sürünmekten kurtulmaktalar!

    - köylü 1: yalanlığı belli bir şey! bir karı, kahpe de olsa, tütün mü içermiş?
    köylü 2: bunlar bizim yerli kahpeler mi şaşkın? bunlar alaman içinden gelme zorlu karılar ki "adam yüzüne bakmaya güç yediremez" denilmekte...

    --- spoiler ---
  • (bkz: kemal tahir) tarafından yazılan bir üçleme olarak algılayabileceğimiz yediçınar yaylası- köyün kamburu- büyük mal" ın ortancasıdır.
  • çorum üçlemesinin ikinci kitabı. geleneksel düşünme biçimlerini yalın bir dille anlatıyor. köylülüğe ve köylünün inanç ve inanış biçimlerine enteresan bir ayna tutuyor. aslında herkes biraz "köylü" olduğuna göre; kendinde bir şeyler bulacaktır.
  • günaha batıp farmason kesilemem.

    (bkz: kemal tahir)
  • "köyün kamburu kambur değildi, ince uzun, tığ gibi bir delikanlıydı demeli, bunu da en az köyün kamburu kadar inandırıcı bir kitapla meydana koymalı. yedi çınar yaylası'nda çınarların yedi tane değil de üç tane olduğu, rahmetin de katiyen yolları kesmediği gene aynı yoldan eserle gösterilmelidir." kemal tahir - notlar (sanat - edebiyat 2)
hesabın var mı? giriş yap