• biraz daha uzun tutulması ve açılması saçılması gereken anime. bu haliyle bile yeterince güzel. farklı krallar ve renkler olması çok hoş, ama her kralı göremiyoruz, görsek bile aktif bir rolleri yok.
  • 2012 de yayınlanmış olan anime. hastası olduğum animelerden birisi. henüz bitmemişken izlemeye başlamıştım. lakin bitti diye de sevinemiyorsunuz çünkü soru işaretleri ile dolu bir şekilde bitiyor. hala animenin çıkmasını bekliyorum merakla. zira mangasını pek okumaya gönlüm yok.
    tür olarak izlediğimiz anime shoujo dur. genelde shounen ile karıştırmaktalar. ancak dikkatli izleyici erkek karakterin çok über yakışıklı çizildiğini fark ederse anlayacaktır. kadın karakter azdır ve öyle aman aman değillerdir. konusu da güzeldir. ağır bilimkurgu içerir ve bunu az da olsa gerçek dünyaya bağlar.
    çizimleri, renk tonlaması, müzikleri her şeyi çok güzeldi.
    mangasının seinen, shoujo, yaoi ve shounen-ai türleri mevcuttur. ayrıca light novel lari de vardır. mangaka biraz fazlaca türler arasında gezindiği için okuyasım gelmedi doğrusu.
    anime lokma kadar kedisi* ve shiro için bile izlenir. konusu karmaşık anlatıldığı için dikkatlice izlenmelidir yoksa olayları kaçırabilirsiniz. ayrıca shounen-ai tadı vardır shiro ve kuroh arasında. işin sonunda shiro ya bayılan bir izleyici olarak kuroh a düşman oldum diyebilirim.
    izlediğim çok çok kaliteli seriler arasında ilk 10 girer diyebilirim.
  • birinci bölümünü yeni izledim ama dikkatimi çeken şey seiyuu kadrosu oldu. bütün sevgili seiyuularım var bu animede. daisuke ono, sakurai takahiro, yuki kaji ve mamoru miyano. bir shin-ichiro miki eksik ama olsun, biz onu roy olarak sevdik zaten. bu kadar müthiş sese bünye dayanır mı bilemem artık.
    bir de kuroh yatogami fena şekilde sebastian michaelis'i andırıyor. onun uzun saçlısı işte. bir de aynı kişi seslendiriyor. çakmasını yaptın bari sesi farklı olsaydı.

    izledikten sonra geldim sayın seyirciler. aşırı beğendim ben bu seriyi. shiro'nun tipleri yerim. gerçi bu animeden haremime katacağım kişi kuroh yatogami oldu. çizimler çok iyi. yalnız genel anlamda erkek karakterlerin feminenleşmesi dikkatimi çekiyor. zaten farkındaydım durumun ama bu animede iyice anladım. eski animelerde erkekler geniş omuzlu, daha erkeksi kişiler iken günümüz animelerinde daha zarif, daha naif çizilir olmuşlar. bizim de beğeniler o yönde. eskinin jön anime kişileri gözümüze çirkin geliyor artık. o aşık olduğumuz mamoru'yu bugün görsek beğenmeyiz. gerçi ben eskiden beri mini mini karakterleri sevmişimdir. ilk anime aşkım da mamoru değil rei hino idi ama bunu çok karıştırmamak lazım. demem o ki, izleyin, izlettirin.

    biraz daha düşündüm de geldim. kuroh yatogami sanki yu kanda ile sebastian michaelis'in kayıp çocuğu gibi. biraz babaya çekmiş, sonra biraz da öbür babaya. saçma oldu ama öyle işte.
  • 7 adet kral ve krallara ait özel yeteneklere dayalı bilim kurgu türündeki anime. neler olup bittiğini anlamak zaman alıyor. ayrıca sıkıcı ilerliyor. hal böyle olunca 3-4 bölüm ilerlemeden bırakabilirsiniz. ben sonuna kadar izledim ve zaman kaybı olduğunu söyleyebilirim.
  • yıllar sonra filmi k* i izledim. hiç mi hiç beğenmedim. animedeki shoujo öğesini çok seven ben bu sefer filmi seinen görünce gözüme pek bir tırt geldi. devam serisini izleyeceğim bakalım. inşallah mangaya uyup türünü tekrardan değiştirmezler. filmdeki tek efsane yeni kırmızı kralın doğmasıydı gözümde.

    görüntü kalitesi, renk kullanımı müzikleri hala güzel. hevesle devam edecekler hayal kırıklığı yaşayabilir.
  • return of kings adındaki ikinci sezonunu da izledim. sadece shiro görmek istiyorum diyorsanız tam bir hayal kırıklığı. çok az görünüyor. ilk sezonun efsaneliği için izlerim derseniz hayal kırıklığı. görüntü, ses, renkler yine mükemmel ama konu hiç olmamış. devamı gelirse izlemeyeceğim.
  • henüz izlemeyi bitirdim. netflix ten rahatça bulabileceğiniz bir anime. farklı bir havası vardi. şahsen beğendim ama sonunda bir boşluk hissettim. normalde animeler mutlu sonla biterdi bu resmen bizi ters kose yaparak bitirmeye çalışmış. beğendim vaktiniz varsa hiç çekinmeden izleyin
  • neden sevildiğini hiç anlamadığım anime.

    hayır arkadaş konu yarım, evren yarım, karakterler yarım, o yarım, bu yarım

    olmamış...
  • shoujo diyenlerin hatta yetinmeyip shounen-ai, yaoi diye seriye bağlayanların bok yediği animedir. animenin %3'üne bakıp %97'si üzerinde shoujo diye kanaat getirmek, kadının saçına, el ayak bileğine bakıp kalan %97'sininin hayaliyle azıp kuduran yobaz ile aynı yaklaşımdır.

    görüldüğü üzere kimse izlediği şeyde içeriğe, hikayeye, kurguya bakmıyor; karakterlerin yalnızca götüne başına bakarak ya da kendi fantazilerini aktararak ne izlediğine dair kanaat getiriyor. onlara kalsa naruto, sasuke'ye veriyor; boruto, mitsuki'ye dayıyor; sarada ile himawari ana baba dinlemiyor; hinata ile sakura üçlü oynuyor; bakugou katsuki, midoriya ızuku'yu kucağına alıyor ama kirishima eijirou'ya karşı da boş değil; seishuu handa, 7 yaşındaki naru ve hina'yı şekerle kandırıyor; elric kardeşler birbirine muamele çekerken winry rockbell kıskançlıkla izliyor; maes hughes'un kızı elicia-chan'ın hikayede hiçbir yeri yok, yalnızca pedoları tatmin etmek amacıyla konmuş, hatta babasının kızına olan sevgi göstergesi de açıkça ensestin simgesi; hirasawa yui zaten liseye geçince hepsinin kızlardan oluştuğu müzik klübüne yuri ihtiyacını gidermek için katılıyor; hirasawa ui ise ablasını paylaşamadığından peşine takılıyor, k-on! yuri animede top 10 içindedir.

    ne de olsa hayatta her şey seks.
  • 2012 yılında büyük iddialarla yola çıkmış; iki sezon ve 7 filmine rağmen bence ilk etapta piyasada ulaşacağını düşündüğü hedefe ulaşamamış bir seri. bilindiği üzere birçok anime, halihazırda yayımlanmakta olan mangalardan uyarlanır. eğer elimizdeki bitmek bilmeyen, herkesin birbirine sürekli vs attığı, uzunluğuyla en az bir nesli büyüten bir shounen ise bunun animesi de genelde uzun olur; manga ile birlikte devam eder. (son yıllarda bu trendin azaldığının da altını çizmek gerekir. uzun shounen animeleri açılıp jeneriklerine göre kafamızda yapay olarak sezonlara ayırırken şimdi gerçekten 12 bölümlük sezonlar halinde izliyoruz da bu ayrı bir konu.) diğer mangalarda ise anime, manganın reklamı niteliğinde, hikayeyi belli bir yere kadar anlatıp bırakan bir seri olur. amaç daha çok manga satışlarının artmasıdır. öncesinde bir mangaya veya light novel'a dayanmayan, orijinal anime serisi azdır. ne izleyeceğimiz hakkında hiçbir fikrimiz olmadığı için bu yapımlar daha bir heyecan ve merak uyandırır.

    k de orijinal bir hikaye olarak ortaya çıkmıştır. seksen bin tane mangası olduğu doğrudur; ancak bunların çoğu animeden sonra yayımlandığı gibi, animeden önce yayımlanan kısmı da animenin reklamını yapmak için çıkmıştır. yani anime manga için yoktu, manga anime için vardı. trailer'larda falan ekrana kocaman kocaman stüdyonun ve yönetmenin adını yazarak bayağı bir beklenti yarattılar, kullandıkları o değişik filtreler (hamatora'da da kullanılan bu filtre işinin devamının gelmemesi beni çok sevindirdi) ve cgi ile çok değişik bir anime yapıyoruz algısı oluşturmaya çalıştılar, ama anime yayımlanmaya başladıktan sonra fos çıktı. şimdi kalkıp trigger öyle kocaman adını gözümüze soksa amenna derim, zira adamların yapısı bu. yönetmen yıllardır başarılı çalışmalarıyla takdirimizi toplamış birisi olsaydı ona da "vaaay, yakışır kardeşime" derdim. ama k'in bence uyandırdığı tek tepki "kim lan bunlar?" olmuştu. bu kadar iddialı iseler bayağı baba bir şey beklemeye hakkımız vardı ama olmadı.

    k bana hep ne olmak istediğine karar veremeyen bir seri gibi geldi. krallar mrallar ile klasik "klan savaşı" formatını işlemeye çalıştılar; neko'nun tamamını, kukuri'nin donunu, seri'nin anatomi kurallarına isyan niteliğindeki göğüslerini en tatsız fanservice usulleriyle kullanıp erkek izleyicilerin ilgisini çeker gibi yaptılar; ne olur ne olmaz diye ortaya bir loli anna attılar; ama bak şimdi bu kadar bishounen koyduk, kızlar da gelsin dediler; mikoto ile reishi arasında, nasıl desem, bir cinsel gerginlik oluşturdular; ama seri ile izumo (onun vesilesiyle de değişik şive koydular) arasında da bir aşk olabilir dediler; hiphopçı karakter koydular; kaykay koydular; kılıç koydular; neredeyse tüm seslendirme sanatçıları a sınıfıydı; okul koydular; almanca ve nazi koydular; okul festivali koydular; şehir manzaraları koydular... yahu durun, bir sakin olun. yine aynı yıl inu x boku ss ile omnipandering kavramı hayatıma girmişti: hem erkek hem de kadın izleyicilerin gönlünü okşayacak unsurlara ve fanservice ögelerine yer vermek. k de aynı sularda yüzmeye çalışıyor demek istesem de (ki ikinci sezonda kuro'ya saçlarını toplatarak saç fetişistlerine bile fanservice yaparak sınırları aştılar) k olmamıştı. kısa bir hikaye anlatmak istemedikleri, bir evren yaratmak istedikleri çok açıktı ama karakterler bu kadar sığ iken ne yaratılabilir ki? az evvel seven stories filmlerini izledim de biraz, k'i ilk izlediğimde en sevdiğim karakter olan mikoto'yu bile sadece tsudaken'in sesine ve konuşmasına bayıldığım için sevmişim. 2012'de bu sevgimin farkında değilmişim sadece. hastasıyız, ehem...

    kendi fangirl'lüğümü bırakıp seriye gelirsek, ikinci sezonda ekibe bir shota katıp scepter 4'daki bishounen sayısını katlayarak arttırdıklarında, dümeni kadın izleyicilere ve daha da net olarak fujoshi'lere doğru kırdıklarını anladım. bir dönem anime dergilerinin kapaklarını yata ile fushimi süslüyordu. hatta idol spin-off'u falan bile yaptılar ki aman aman. (iddia ediyorum, bir anime bunu yapıyorsa, herhangi bir yaratıcılık iddiasında bulunamaz ve takipçilerinin de en düşük otaku'dan farkı yoktur.) içinde onlarca karakter barındırmasına rağmen o kadar karakterin tek özelliği, sürekli birbirlerine güvenip durmaları ve yüksek dozda bir kendini beğenmişlik. bir de kral falansanız sürekli gizemli davranmanız gerek ama gizemlerin arkasında da "vay anam vay" dedirtecek olaylar çıkmıyor. aslında animenin o aşırı cilalanmış görüntüleri, tam da bu hikaye boşluğunu gizlemeye çalışıyor. tıpkı sesi güzel olmayan, başkaca bir yeteneği de olmayan ama sırf geçirdiği estetik ameliyatlarla güzelleşip makyajla ve gösterişli kıyafetlerle işi kotarmaya çalışan idol'lar gibi bir anime. böyle düşününce idol spin-off'u manidar... demek isterdim de yok, cidden bir manası yok. leş otaku'lar idol sever, alın size idol dediler sadece.

    "bu kadar gömdün de deli misin, neden izledin?" derseniz, ben başladığım hiçbir animeyi yarım bırakmam da ondan*. ilk sezondan sonra pek bir beklentim de kalmamıştı ama lanet olsun ki ben de söz konusu bağzı seiyuu'lar olunca en aşağılık otaku'dan farksız oluyorum resmen oturup sugita'nın "watashi" demesini, mamo-chan'ın "miii-saaaa-kiiii" demesini dinlemek için anime izleyebiliyorum. ilk sezonun soundtrack'ini de zamanında bayağı dinlemişimdir, hakkını yemeyeyim. k'e tepkimin sebebi o kadar havasına rağmen bildiğin otaku-pandering animesi çıkması. tamam her animede bu tür unsurlar olur, yeri gelir moe'yi bile bağrımıza basarız ama senin "klan savaşları" teman bu kadar geri planda kalırsa bunları yemem. hatta yine iddia ediyorum, böyle krallı, demokles kılıçlı falan hikaye yerine homra'daki günlük hayatı anlatsalar daha bir sevebilirdim bu animeyi. hatta gider homra'da ben de bir şeyler içerdim. "mikoto bizi homra'ya götür ehehehe" diye kötü espriler bile yapardım ama onlar**, kendilerini ciddiye alarak kendi kendilerini bitirdiler. "bak arkadaş, biz parasını verip bütün seiyuu'ları topladık, eğleniyoruz. hikaye mikaye yok. ister izle, ister izleme." dese samimiyetine saygı duyar ve izlerken eğlenirdim. ben güle oynaya free izlemiş bir insanım. animedeki dövüşlerden hatırladığım tek şey reishi ile mikoto'nun tuhaf sigara içme sahnesi ise bir şeyler ters gitmiştir (ya da daha büyük olasılıkla "burada hikaye mikaye yok yea" diyerek bir noktada fark etmeden taktığım fujoshi gözlüklerimi gerektiği anda çıkaramamışımdır ama bu da yapımcıların suçu). k'in ilk sezonuyla aynı anda psycho pass'in ilk sezonu, shinsekai yori ve jojo no kimyou na bouken'in son derece başarılı uyarlaması yayımlanıyormuş; tabii k arada yalan olur. bak jojo gibi bir efsane bile k'in onda biri kadar tantana yapmamıştı, yine kızdım k'e. aslında daha çok bu animeden ciddi bir hikaye beklediğim için kendime kızdım da, kabullenmek istemiyorum.
hesabın var mı? giriş yap