• orijinal adı "clair de femme" olan bu kitap benim naçizane henüz bomboş hayatımda bir döneme damgasını vurmuştur. kendi kitaplığıma ait olanı şu anda trabzonda bir kütüphanede olsa da ya da ben öyle olduğunu sansam da, okurken aldığım notlar hala kitabın tadının bir parçasını verebilmekte:

    --- alıntı ---

    - sıkılgan ince ince yağan yağmur altında tanışmamız böyle oldu.
    - önsezilere inanmam, ama uzun zamandır inançsızlıklarıma olan inancımı da yitirdim.
    - gülüyordu. gözlerinin çevresinde kırışıklıklar oluşuyordu ve yıllar buralarda gelip yerlerini alıyordu.
    - insan tanımadığı birinin yalnızlığını bu kadar çabuk teşhis edince...
    - hayatıma o kadar çok kadın girdi ki neredeyse hep yanız kaldım. çok, hiçkimse demektir.
    - böyle durumlarda işte yaşamı sürdürme alçaklığı gösterilmez. insan kafasına bir kurşun sıkma inceliğini gösterir.
    - bir dostu bırakıp gitme hakkına sahip değilsek, artık dostluktan söz edilmez.
    - ağlamasını bilmediğim için hep yakındı benden. neyin iyi olduğunu bilmediğimi söylerdi bana.
    - su altındaki bir taş gibi kayboldun!
    - "kadınları hiçbir zaman anlayamayacağım"/"aptal aptal konuşma, bu dünyada anlaşılabilen ve bir anlamı olan tek şeydir o..."
    - dostça gülümsedi. bu gülümseme sanki bana değil de çocukluğuma gitmiş gibiydi.
    - "bir tek şeyi yitirirsiniz ve yaşamınız dopdolu olur" lamartine
    - inanç dağları yerinden oynatır. ama bazen de yerinden oynatacak dağlardan başka bir şey vermez.
    - ölüm içeri girmek için, sizin tek başına olmanızı bekler. (meksikalı inancı)
    - o zaman siz de bana niçin onun yanına uzanmadığımı, niçin onu kollarıma almadığımı ve son soluğunu dudaklarıma çekmediğimi soracaksınız, onu sonuna kadar izleyebilir ve onuna birlikte ölebilirdim. ama hayatta kalmak ve mutlu olmak istiyordu.
    - imkansıza bir şans tanıyın. imkansızın sabrının ne kadar taştığını ve ne kadar bize ihtiyacı olduğunu bilmiyorsunuz.
    - "artık yaşamak için hiçbir istek duymuyorum"/"bu en eski yaşama biçimi"
    - insan bir kez umutsuzluğa düşünce, herhangi bir şeye inanmağa hazırdır.
    - kızım öldüğünden beri zamanımı mutlu olmaya hakkım olmadığnı kanıtlamakla geçiriyorum.
    - gülme, bazen nefretin öldürme biçimidir.
    - genel sözlere sığınmak her zaman daha kolaydır.

    son olarak:

    "...
    bir kadın bütün gözleriyle, bütün sabahlarıyla, bütün ormanları, tarlaları, kökleri ve kuşlarıyla sevildiğinde onun henüz yeteri kadar sevilmediği anlaşılır. ve dünya, sizin yapmak zorunda oldğunuz şeylerin başlangıcından başka bir şey değildir.
    ..."

    --- alıntı ---
  • " yalnızlık çökertmişse, insan sahteyi gerçekten nasıl ayırabilir?
    birisine rastlıyorsun, onu ilginç kılmak istiyorsun, baştan yaratıyorsun, tepeden tırnağa güzelce giydiriyorsun, daha iyi görmek için gözlerini kapıyorsun, o oyun oynamak istiyor, siz de; güzel ve aptalsa akıllı bulursunuz onu, o sizi aptal bulursa kendini akıllı sanır, göğüslerinizin sarkmış olduğunu gözlemlemişse, kişilikli bulmuştur sizi, yavaş yavaş onun bir köylü olduğunu hissetmeye başlamışsanız, yardım etmem gerekir ona, diye düşünürsünüz, eğer bilgisizse, her ikiniz için yeterli bilginiz vardır, bunu her zaman yapmak istiyorsa beni seviyor, dersiniz kendi kendinize, pek fazla üstünüze düşmüyorsa, önemli olan bu değil, dersiniz, cimriyse, sebebi yoksul bir çocukluk dönemi geçirmiş olmasıdır, hıyarın biriyse, bunun bir huy olduğuna inandırırsınız kendinizi ve böyle apaçık ortada duran şeyleri yadsımak için var gücünüzle çalışmayı sürdürürsünüz, oysa göz çıkaracak kadar ortadadır her şey ve birlikteliğin sorunları denir buna, biri ya da öteki çiftin sorununu uyduramazsa o zaman hüzün, kin, nefret, çocuklar sebebiyle ya da yalnız kalmaktansa hâlâ bok içinde birlikte olmayı yeğleyerek tutturulmaya çalışılan kalıntılar. "
hesabın var mı? giriş yap