• sözlükte çeşitli başlıklar altında da yer almasına rağmen cressida çok güzel açıkladığı için (bkz: aramaic)

    evet biz böyle kırmızı urbalı köpekler olduğumuz için ingilizcesinden anlıyoruz, zaten bu robert kolejli, direk amerikan uşağı.
  • ursula k leguin'in yerdeniz üçlemesi'nde segoy'un (bkz: kalessin) zamanın başlangıcı'nda tüm dünyayı yaratırken kullandığı ve büyü yapmak için kullanılması gereken dil.
  • (bkz: kadim)
  • bugüne kadar büyüyü açıklamakta kullanılan en inandırıcı araç...
    (bkz: yerdeniz)
  • elfce
  • (bkz: seks)
  • yerdeniz üçlemesinde (beşlemesinde) ejderhaların konuştuğu,gerçeğin lisanı.gerçi ejderhalar bu dilde yalan söyleyebilirken,insanların söyleyememesi beni sürekli düşündürür.yine de ejderhalar da isimleri bilindiği takdirde kontrol edilebilirler ve yenilebilirler.
  • john ronald reuel tolkien'in kesinlikle kaybolmasını istemediği ve hemen hemen bütün eserlerinde kullandığı dil elfçe.
  • yerdeniz coğrafyasında, bir varlığın ancak bu dildeki adının bilinmesi yoluyla tanınabileceği, bütünüyle anlaşılabileceği, ve yine ancak bu yolla onun öz'ünün kavranabileceği fikri bana hep şiirsel gelen bir şeydi. önceleri bunu ursula k. le guin'in getirdiği bir yenilik sanırdım, artık pek öyle sanmıyorum. yine de o coğrafyada kendini bu lisandaki adların bilinmesine adamış kişinin` :isimci ustaismininkurremkarmerruk` oluşu, yani leguin'in böyle korkunçlu bir isim seçişi etkileyicidir. zaten, bilinçdışı'na yapılan her yolculuk başlarda korkutucu değil midir?
  • efe elmas isimli yazar, araştırmacı ve kadim gelenek pratisyeninin bilgilerini paylaştığı oluşum. kadim lisan'ı yürekten iletişim olduğunu söyler efe elmas. kollektif bilinçaltında böyle şekillenmiş olması çok ilginçtir. imgeler, eski öğretiler, paganizm ve şamanik inanca dair çok ilginç paylaşımları var. kadim lisan

    şöyle bir tanıtımı ve oluşumun ismine dair şöyle bir tanımı var:

    "kadim lisan" nasıl doğdu?

    “kadim lisan” esasen benim kendi kişisel yolculuğum ile doğdu; dolayısıyla yeniden doğuşumun hikâyesi de denebilir. o yüzden biraz kendi yolculuğumdan bahsetmeliyim...

    hayaller ve gerçeklerle birlikte yaşayan bir çocuk olarak, dünya’nın mevcut sistem ile sınırlı olmadığını, daha da fazlasının olduğunu hayal ederdim hep… mitolojik varlıklar olmalıydı; büyülü bir dünya, doğaüstü olaylarla zengin bir dünya… insan, henüz görmeyi öğrenmediğim olağanüstülükle donanımlı olmalıydı.

    bütün bu hayallerim, dünya’nın bu kadarla sınırlı olduğu dogmasının dayatılmasıyla hayal kırıklığına uğradı… hayal kırıklığı yaşadıysam da hayallerimin peşinden koşmaya niyet ettim. bu bir içgüdüydü ve gerçek olmalıydı!

    ortaokulun sonlarında, bir kitapevinin rafında ruhsal konularla ilgili bölümü keşfetmemle birlikte bütün bu süreç açıldı. hayallerini kurduğum dünya zaten mevcuttu! ve benim “hatırlama” dediğim süreç başladı hayatımda; bolca okudum, bolca meditasyon yaptım, ruhsal çalışmaları hızlandırdım.

    birkaç sorun vardı; ibrahimî dinleri anlamak o kadar kolay değildi ve mitolojiler muhteşem ama anlaşılması zordu. bu beni sembolizmi anlamaya itti.
    en nihayetinde kendi yansımamı bulduğum yer doğa ve kadim inançlar oldu. ağaçlarla konuşmanın, rüzgârı dinlemenin, doğayı keşfetmenin benim için ne kadar etkileyici olduğunu keşfettim.

    artık ruhumun arzusunu keşfetmiştim; kim olduğum sorusunun cevabıydı bilinmeyen dünya. hiç duramadım; ancak bu süreçte iki dünya arasında sıkıştığımı fark ettim. bir yanda gizemlerle dolu, imgelerin ve insan ruhuna dair derin yolculukların dünyası, bir yanda ise kısır döngü içinde, bir sistemde sıkışmış sıradan dünya.

    bornova anadolu lisesi’ni bitirdikten sonra celal bayar’dan gıda mühendisi olarak çıktım. üniversite benim dünyevi tarafımı, ruhsal tarafımla dengelememe olanak verdi. izmir yüksek teknoloji’de gıda mühendisliği yüksek lisans eğitimim bana bilimsel bakış açısını kazandırdı. yine de bir şeyler eksikti… ruhum tatmin olmamıştı.

    bu süre zarfında ayşe nilgün arıt ile tanıştım. maya şamanizminin öğretilerini paylaşmasıyla, rehberliği ve yönlendirmeleriyle bana sunduğu kadim insan inancı ve bu inanca bakış açısı çok değerliydi. tanışmamız öncesine dayansa da 2013 yılında nilgün hoca ile şamanik pratiklere başlamış olduk ve bu bana muazzam bir dünyanın kapılarını açtı… şamanik pratikler ve öğreti, bu zamana kadar edindiğim, sembolizm, okültizm bilgilerimi içselleştirme sürecimi hızlandırdı ve başka bir âlemin gözünden bakmamı sağladı. evrensel sembolleri araştırmıştım ama şamanik inanç sembolleri bunları “yaşamamı” sağladı, yaşamıma kattı; yaşamak ve okumanın apayrı şeyler olduğunu o zaman anladım… elbette carl gustav jung ve onun gibi başka dehalar da bu yolculuğumda değerli rehberlikler sundular.

    2013 yılında yoğunlaşan şamanik pratikler ve yolculuklarla ruhumun en derinlerine bakabilir olmam ruhumu özgürleştirmeye başlamıştı. bu coşkuyla özgürleşmeye doğru dans ediyor ve daha kadim olan bir öğretinin eşiğinde olmanın heyecanını yaşıyordum. şamanik rehberlik ile jung’un anlattıkları ile anlamı derinleşen “kadim inanç”ı anlamak keyifliydi; insanı anlamak için kolektif bilinçdışına doğru hızlı bir yolculuğa çıktığımı hissediyordum. imgelerin dili büyüleyiciydi; kadim insanın bakış açısı modern dünyanın tüm çaresizliğini şifalandıracak huzuru ve evrensel görüşü içeriyordu. beni tamamen dönüştürdü...

    kadim insanın inancı lise döneminde kaybettiğim dengemi de bulmamı sağladı. ruhsal dünya ile maddi dünya arasındaki dengeyi, ikisinin bütüncüllüğünü, aslında dünyevi her deneyimin zaten ruhsal bir deneyim olduğunu anlamamı sağladı. birçok maskeden ve ardına kapandığım görünmez duvarlarımdan çıkmama olanak sağlayacak olan bu deneyimlerimi artık paylaşmaya ihtiyacım vardı. yavaş yavaş hatırlamaya başladım, neden burada olduğumu. paylaşmak…

    bilim harikaydı ama ruhum daha özgür bir yolu arzuluyordu; yüksek lisansı bırakırken kitap bilgileriyle ve dogmatik kalıplarla sıkışmış efe'yi de bıraktım... ruh esas arzusunu keşfetmeye görsün, çoşkuyla özgürleşiyor ve daha azıyla yetinemiyor; güneş'in ışığı keşfedilince mum artık aydınlatmıyor. bu net kararla bir döngüyü kırdım; yolum daha fazla keşfetmek ve öğrenmek ve daha fazla paylaşmaktan geçiyordu.

    ve böylece hızlı bir giriş oldu kişisel gelişim merkezlerinin alanına... şehime gül gözen ile şamanizm üzerine sohbetler etkinliğimizi ankhamaya farkındalık atölyesi takip etti. reiki eğitimlerim, meditasyon çalışmalarım, sıla topçam ile masal ve arketip ile şifalı masallar etkinlikleri eklendi... “tanrıça'nın uyanışı” da bu etkinlikler arasında yerini aldı.

    paylaşmak ve kalbini açan ruhlarla buluşmak, anlatırken öğrenmek, öğrenirken anlatmak çok keyifliydi. içine dahil oldukça, kişisel gelişim çalışmalarının oluşturduğu bir sektörle tanışmış da oldum ve bazı yönleriyle beni şaşırtır olduğunu itiraf etmeliyim. sektör olarak algılandığında en baştan beni sıkıştıran maskelerle yine karşılaşır oldum. gurulaşanlar veya olduğundan başka görünen eğitmenler, vaatler ve sönen umutlar ya da kendini kandırmalar bana yolumu daha da aydınlatmama işaret ettiler. ben yüreğimi koymak istiyordum yeni hayatımın her yönüne. niyetimden cayar gibi olduğum bazı deneyimleri takiben elimi ayağımı çekmektense niyetime dört elle sarılmam gerektiğini keşfetmem uzun sürmedi.
    ankhamaya sadece yürekten paylaşacağımız, hep birlikte ayağa kalkmayı hedeflediğimiz, doğa ile kadim insanı daha çok tanıyacak yüreklerle buluşmaya niyet ettiğimiz ortam oldu. anka kuşu, bizi dönüştürdü, değiştirdi. küllerimizden yeniden doğduk, harika ruhlarla buluştuk. anka kuşunun rehberliğiyle çıktığımız yolda şehime ile harika deneyimler yaşadık, çok şey keşfettik ve sonunda bireysel uçma zamanının geldiğini fark ettik.
    ve “kadim lisan” doğdu.

    “kadim lisan”, şamanik yolculuğumda ayşe nilgün hocamın kulağıma söylediği isim oldu. anlamı hepimizin yüreklerinin ortak arzusu olan iletişimin lisanı.
    “kadim lisan”, kendi yolumda dostların yollarıyla buluşmaya, bu buluşmalarda özlerimizi paylaşmaya niyet ettiğim bir kutsal alan. insan olmanın kutsal sevincine, insan ruhunun derin bilgeliğine dair keyifli keşifler içeren bir yolculuğun mekanı olmasını diliyorum.

    rehberimin kulağıma fısıldadığı gibi;

    “insanlar, hayvanlar, tüm bitkiler ve taşlar ve ejderler çok eski zamanlarda, kadim zamanlarda ortak bir dili konuşurlarmış. kadim bir lisanı… saf, duru, bir elmas gibi berrak ve cesur…”

    “kadim lisan” yürekten iletişimi temsil ediyor; insanların, bitkilerin, hayvanların, taşların ve tüm varoluşun ortak lisanı “kadim lisan”… yürekten ve olduğun şekilde; hatalarla, kusurlarla, yeteneklerle, öfkeler ve kabullerle, sevgiyle, maskesiz, şeffaf iletişim…

    “kadim lisan” ile niyetim, illüzyonlardan arınmış, yalanları aşmış olmak; yaralara dokunup, onları şifalandırarak, kadim insan doğasındaki muhteşem mükemmelliği görebilmek.

    “kadim lisan” imgelerin ve hayallerin lisanı olduğu için her şey bizlerle konuşur. bir nagual, bir ata rehber, bir bitki veya toprak anne, mitolojiler, masallar, romanlar, şiirler… hepsinin kendilerini anlattığı imgeleri dili…

    imgeler salt görüntüler değildir, hisler, duygular, bir anda beliren içsel fikirler ve algılardır… aristotales, imgelerin, psişe ile iletişimin yolu olduğunu ve kaynağı olduğunu söyler ve “imgeler ruhun lisanıdır” diye ekler. jung, bazı imgelerin başlangıçtan beri var olduğunu söyler. bunlar önce insan ruhunu sonra evreni ve tüm yaratılışı anlamanın anahtarlarıdır. kapıları açacak olandır

    hep birlikte hayaller kuracağız, hayalleri paylaşacağız ve onları yaratacağız. birlikte güleceğiz, birlikte düşeceğiz, birlikte kalkacağız, birlikte bağlanacak ve yeri geldiğinde bırakacağız... tüm bu süreçte samimi, içten, kendimiz olabileceğimiz bir oluşum olmasına niyet ediyorum.

    “kadim lisan”da yürekten bir iletişimle bütüncüllüğümüzü ortaya koymaya, yüreğimize derinden bakmaya niyet ediyorum…
    jung’un da dediği gibi, "sadece kendi kalbinin içine bakanların imgeleri berraktır.”
    bütün bu oluşum sürecinde başta nilgün arıt hocam olmak üzere, tüm rehberlerime, aileme, kadim dostlarıma ve destekleyen herkese gönülden teşekkür ederim.

    efe elmas
    13.9.2016
hesabın var mı? giriş yap