• hiç tanımadığım bir yerdeyim. küçük bir çarşı, çok kalabalık. merakla etrafıma bakarken hemen her dükkan ya da mağazada hayatımda geride kalmış yüzlerden birini görüyorum. yönümü değiştirsem de takip ediliyorum. böyle yön değiştire değiştire giderken arkamdaki kalabalık artıyor. panik oluyorum niyeyse. adımlarım sıklaşıyor, bir alt geçit görüyorum, hızla oraya giriyorum. geçit beni vapur iskelesine çıkarıyor. vapur kalkmak üzere, biniyorum. halat çözülüp iskeleden ayrılırken arkamdakiler diziliyor iskeleye. garip bir şekilde kadınların hepsi el sallıyor. refleksle ben de sallayacakken, vazgeçiyorum. sallamalıydım diye diye vapurun üst katına çıkıyorum. tanıdıkla, tanımadık arası bir iskeleye yanaşıyoruz. bildiğim bir yer sanki, çıkaramıyorum. sokaklarda yürürken yabancılık çekmiyorum ama neresi olduğunu çıkaramamanın rahatsız edici bir yanı var. bir sokak cafe’sine oturuyorum. başka oturanlar da var. filtre kahve söyleyip cep telefonumun harita uygulamasını açıyorum. bir çok farklı yerde olan cadde, sokak ve meydan isimleri tek bir yerde, iç içe geçmiş; aynı semt içinde. semt ismi tuhaf, y, n, a harfleri var. hiç bilmediğim. komşu ilçeleri görüp yerimi anlamak için haritayı küçültüyorum, kocaman semt, her yer bu semt. delireceğim. tam bu sırada “oturabilir miyim?” diyor bir ses. gülümseyen bir kadın, elinde kahvesi. başımı sallıyorum, oturuyor. “buralı değilsiniz” diyor. şaşkınlıkla bakıyorum yüzüne. “burada kimse haritaya bakmaz, nerede olduğumuzun bir önemi yok, yaşadığımız yer hayattır, yaşıyoruz diyor. siz de yaşayın, kapatın o telefonu” diyerek, telefonumu alıp denize atıyor. sinirleniyorum. elimi tutarak ayağa kalkıyor, gülümseyerek çekiyor. elele yürüyoruz sokakta. herkes bize gülümsüyor, sanki uzun zamandır tanıyorlarmış gibi. ne tuhaf. hiç birini tanımıyorum oysa, elimi tutan kadını bile. beni bir eve sokuyor kadın, 3 katlı bir binanın çatı katı, küçük ama sevimli, tam benim tarzım, kalabalık ve dağınık. her yer kitap ve dergi. bir köşede yer yatağı var. beni oraya itiyor. öpmeye başlıyor, sevişiyoruz. kadın çok tutkulu, hoşuma gidiyor, kendimi bırakıyorum iyice. külotunu çıkarıyorum, bir tane daha, sonra bir tane daha. hepsi daha önce gördüğüm külotlar, kadın kahkahalarla gülüyor. bitiyor külotlar nihayet. kadın beni kendine çekiyor, içine alıyor, o ilk anın sıcaklığını yaşamak için biraz öyle bekliyorum. sonra gözlerim kapalı, hızlanıyorum, hızlandıkça inlemeler başlıyor. ancak sesler sürekli değişiyor. sesleri tanıdığımı farkedince açıyorum gözlerimi, kadının yüzü de sürekli değişiyor, iskelede bana el sallayan yüzler. nefes nefese yanına uzandığımda ilk haline dönüyor. adını sormamış olduğumu farkediyorum. fısıltıyla soruyorum.
    benim adım ayna diyor, buradaki herkesin adı da ayna, semtin adı bile. çılgınca kahkaha atmaya başlıyor, uyanıyorum.
  • içten sorulan "nasılsın..." sorusunun sonucunda ortaya dökülen hayaller, sevinçler, üzüntüler ve yaşananlarla evrilmiş hedeflerin ulaştırdığı noktanın hissettirdikleri...
  • nazik insanların kendilerini gaddar olarak gördükleri, bilgelerin cehelatin ne olduğunu anladıkları, cesur insanların korkuyu tattıkları bir çeşit sınav. insanın kendi kendini yetersiz gördüğü andır. bu aşamayı sınav yapan en önemli nokta kişinin, kendisine karşı tarafsız bir şekilde dürüst olmasıdır. doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama kovulacak birisi olmadığında kendisiyle yüzleşen kişi, kendisinden kaçmaya başlayacaktır. hayatımızda kendisinden kaçan insanlara fazlasıyla rastlarız. belki de çalışılarak veya yardım alarak geçilemeyecek tek sınav.
  • sonu genelde kötü biter...
  • rüyalarımda sıçrayarak uyandığımda da, en kötü günlerimden geçerken de tek başımaydım. beni kim yıkabilir? benim canım acımaz. kolum acısa kesip atarım. kalbim kırılsa sökerim.
  • kendimi dovdukten sonra beni en cok acitan baskalarina kendime davrandigim gibi davranmam. yalnizligimizin tonu gittikce derinlesir ve kimseyle anlasamaz olunur. basit keke cumleler kurulur. yanlis anlasiliris diye karanligimiz korkunc gelir. sukur ki yarin yine is var . sukur ki kendimi boyle uyusturabiliyorum. is de olmasa kendime saracagim.yaktigimda da altin vurusum olacak. bu yuzden bu kacislarim. bu yuzden eskidi pabuclarim.
  • kendimle çatışmak çok zor, oldukça yıpratıcı. değerler, etik, erdem, doğru, yanlış hepsi karışıyor bazen. işin içinden çıkmakta zorlanıyorum. bazen kendimden nefret ediyorum bazen kendimi teselli ediyorum. doğrudan yanlıştan emin olamıyorum.

    kıyamam kendime :(
  • iç hesaplaşma.

    daha büyük deprem olamaz bir insan için.
    çırılçıplak kalırsın.
    üzücüdür ama kendini tanımak hafifletir de seni.
  • aynaya bak
    ve haykır sen kimsin diyeee
  • hala yapamadığımdir. yapmaya çalıştığım zaman önce o çocuk kendimle oturup düzgün konuşmam gerektiğini bilirim. o çocuk beni uzer ben o cocugu kurtaramam hayatini değiştiremem. bu döngü böyle gider. sonra yine kendimden kaçarım. sonra kaçmalıklar aliskanliklar olur.
hesabın var mı? giriş yap