• brillante mendoza'nın yönettiği 2009 yapımı filipin filmi. ilk defa duyuyorum kendisinin adını, duymaz olaydım.

    29. uluslararası istanbul film festivali kapsamında gösterilen filmin cannes 2009'da en iyi filme aday olup en iyi yönetmen ödülü aldığını duyup da heyecan yapanlar bi soluklansınlar önce. hayatımda belki de ilk defa bir film bitmeden salonu terk ettim. ben bıraktığımda yaklaşık kırk dakika önce başlayan anlamsız sahne hala devam etmekteydi. bir çete minibüsünün içinde yolculuk yapan polis akademisi öğrencisi gencin gerginliğini kah arkadan verdiği skim gerici müziklerle kah yola, ışıklara, arabanın içine yaptığı manasız kamera hareketleriyle yer yer de karanlıkta kamerayı anlamsızca titretip beynimizi skerek anlatmaya çalışan yönetmenin bu sanatsal çabasına resssmen uyuz olup attım kendimi dışarı. güzel bir bahariye akşamı daha fazla sinemasal kare barındırıyordu içinde. bi sigara yaktım, modaya doğru yürüdüm, arkadaşların yanına uğrayıp bi bira içtim falan. sonra acayip mutlu oldum o işkenceye bir saat daha dayanmadığım için. hayatımın en isabetli kararıydı herhalde, kendimi kutluyorum.
  • kitapçıkta yer alan "...nuri bilge ceylan, katliam'ın cannes'ın en güçlü film olduğunu söylemişti." yorumu ile filme bilet aldım, almaz olaydım. kusmamak için kendimi zor tuttuğum, oturduğum yer sebebiyle de çıkıp gidemediğim, iğrenç ötesi sahnelerinde gözlerimi yumduğum filmdir.
  • oldukça başarılı ve güçlü bir filmdir. filipinler sineması ne menem bir şeymiş diye gidilmektedir genel itibariyle. yönetmeni de filipinlerin en iyisi oluyor sanırım. cannes filan. sonuçta ortaya "bir kez doğru yoldan saparsanız dönüşü yoktur" ana fikirli güçlü, vurucu ve başarılı bir film çıkmış.
  • müthiş bir film. müthiş. izlemeden önce mendoza'yla ilgili bir kaç şey duymuştum ama bu kadarını beklemiyordum. hayatım boyunca izlediğim en sert ve en etkileyici filmlerden biriydi kesinlikle. şimdilik daha başka bir şey söyleyemiyorum.
  • gerçek zamanlıydı tahminim. 2 saatlik filmin 1 saati karanlık minibüsümsü şeyde geçiyor. ayrıca adı da katliam değil vahşet falan diye çevrilmeliydi. ben öyle uygun gördüm. bok mu varmış bu kadar uzatmış filmi anlamadım. o 20'lik sünepenin de vicdan azabına sokiyim. sonlara doğru mesaj da verdiler sağ olsunlar. entel filmi ya anlamayız falan diye: doğruluğundan bir kez vazgeçersen tamamen kaybetmişsin demektir diye yazıverdiler ekrana. filmden çıkanları sayamadım. bi de atmıklı yeni rüya sinemasındaydı. sinemanın cenabetliğinden olacak randıman alamadık.
    tekrar okudum da yazdığımı. bayağı bi sinirlenmişim.
  • spoiler içerir:

    film tam anlamıyla 2 saatlik bi işkenceydi. istanbul trafiğinden kaçmak için okul-ev arasını binbir çeşit yolla kateden bi insan olarak, filmin minibüs sahnesinde buhran üstüne buhran geçirdim. 1 saat boyunca saçma sapan bi müzik eşliğinde peping adlı karakterin hissettiklerine bizzat ortak oldum(aslında bu açıdan bakınca filmle bütünleşmişim gibi hissettim ama karakterle aynı ruh haline bürünmüş olmamın sebebi içinde bulunduğum durumdan sıkılmış olmamdı) zaman geçmek bilmedi, diğer 1 saat boyunca da madonna'nın parçalanma sahnesinde kusmamak için derin derin nefesler aldım. hayattan soğudum resmen izlerken, kanım çekildi.çıkınca da geçtim yemek yemeyi su içmeye mecalim kalmamıştı, aç aç uyudum mide bulantısı eşliğinde.ayrıca filme 6 kişi gitmiştik ve birimiz dahi en ufak bi memnuniyetle ayrılmadık salondan.bir daha da gitmem festivale dedirtmiş film oldu kendisi, başarısı takdire şayan gerçekten (abartan insan modeli)

    spoiler bitti...ben de bittim be sözlük tekrar hatırlayınca filmi
  • bu filmin imdb'deki puani ne boyle. 300 kadar kisi hayatlarinda ilk defa bu janrda bi film izlemisler o yuzden cok degisik bulmuslar filmi, cok etkilenmis falan. baska bi aciklamasi bulunamaz bunun. ulan minibusle 1 saat gittik biz de icinde. bildigin sikici. yok cok zor tuttum kendimi; ileri alayim amina koyayim bu ne bunlar minibuste gidiyor, bi sik oldugu da yok diye. 78 boyutlu film degil ki o sahneleri izlerken cocugun icinde bulundugu durumu hissedeyim, kendimi filmle ozlestireyim falan. bildigin yazik olmus film masraflarina. tarantino film hakkinda iki iyi bi sey dedi diye hemen bi de kitlelere yayilmis cok guzel film diye. iki arastirmaci olun; bu filmde hangi ogeyi sevdiyseniz o ogeyi iceren janrda cok daha guzelleri var. okuz tadi tren tadi bi duygu yasamayiniz o bi saatlik minibus sahnesinde. oldurme sahnelerine gelince dedigim gibi ne ekstrem filmler var, gidin onlardan etkilenin. cocugun ama neler yasadigini cok hissettik biz ehih tadindaysaniz da afedersiniz ama cocuk orospu cocugu olmus cocuk artik neyini hissediyorsunuz.
    neyse ben kizdim. guzel bi film izleme istegiyle basina oturmustum. "marketing" & "wom" kurbani oldum. bari kendime dusen gorevi yapayim "wom"a negatif boyut getireyim. izlemeyin gereksiz. neyini sevmeye meyliniz varsa cok daha guzelleri var. he ben boooyle minibuste oturan insanlari ve yollari izlemeyi seviyorum falan diyorsaniz da tren garina lutfen...
    imdb linki icin; http://www.imdb.com/title/tt1423592/
  • --- spoiler ---

    allah'tan yönetmenin parası yetmemiş de kadının parçalandığı sahnede çok kötü bir cansız manken kullanmışlar. eğer orası da gerçeğe yakın çekilseydi sıçmıştık.

    kesinlikle zaman kaybı olmayan, çok iyi de olmayan film. gene de oyumu %51 iyi yönde kullanıyorum.

    --- spoiler ---

    edit: vazgeçtim %75 oranında iyi yönde kullanıyorum. sanki genetik mühendisliği işlerinden zaman ayırıp izliycek de paşalar bir de zaman kaybı mıymış! artisler sizi be.
  • temel olarak büyük kısmı işkence ve kan ile geçen bir film gibi görülebilir. bu açıdan günümüzün işkence pornosu filmleriyle bir tutanlar, cannes'da aldığı ödüle tepki gösterenler de olmuştu. ancak, şahsi fikrim, filmin tüm bu vahşeti, temel cümlesini kurmak için kullandığı ve asla hiçbir noktasında şiddeti ve kanı estetize etmediği yönünde. film bittikten sonra karnımıza sert yumruklar yemiş gibi hissediyoruz ama asla gördüğümüz vahşet sahnelerinden değil. gerçekte de böyle olayların pek ala yaşandığını hatırladığımız ve insanlıktan utandığımız için, bunun tüm sebebinin ekonomik koşullara dayandığını bildiğimiz için. dolayısıyla filmin bıçak keskin bir gerçekçiliğe sahip olduğundan bahsedebiliriz ancak şiddet sömürüsüne kaçtığından asla. zira tüm bu 'pisliği' tam bir gerçekçilikle verebilmek için şiddet sahnelerini çekmek zorundasınızdır. daha 'hijyenik' olarak çekilmiş sahnelerle finaldeki o 'yumruk' etkisini yakalamanız olanaksızdır...

    (http://hayatimizsinema.blogspot.com/…utme-2009.html)
  • 2009 yılı mahsulü brillante mendoza tarafından yönetilmiş olan filipinler / fransa ortak yapımı bir film.

    yönetmen brillante mendoza, kinatay ile 2009 cannes film festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü aldı. ulusal festivallerden kucak dolusu ödülle dönen kinatay, önemsediğim festivallerden sitges uluslararası film festivalinde ise en iyi yönetmen ve en iyi müzik ödüllerini aldı.

    kinatay, yürek parçalıyıcı, çoğu zaman can sıkıcı, hatta ar duygusundan yoksun bir film. manila’da geçen sıradan bir günün hikayesini anlatırmış gibi yaparken aslında hayatın ta kendisini anlatan cesur bir film. mutlaka izlenmeli denir ya, işte öyle bir film.

    dahası için...
hesabın var mı? giriş yap