*

  • kitap okurken sık sık görürüz, romanlarda vb bir bolumden bir bolume gecilirken ya da kitabin en basinda genellikle “latince”, "ibranice" ya da “fransizca” karizmatik laflar, cumleler, dizeler vb yazilir, bu laflarda / misralarda incilden, tevrattan, eski ahitten vb bol bol yararlanilir,

    bolum arasi karizmatik misralarda amac aslinda basittir, kitaba daha mistik ve gizemli bir hava vermek, okuyucuyu soyle bir carpmak ve hikayeyle/ romanla baglantili “refere” metinleri etkileyici bir sekilde kullanarak, konu ile ilgili olarak okuyucunun genel kulturunu de arttirmak olabilir, buraya kadar hicbir problem yoktur iyidir, hostur....

    ama olay kimi zaman sacmalama ve hatta zirvalama noktasina gelir ki o zaman isler degisir; bu vecizler gulunc ve salak bir hal alir; ekstrem bir ornekle inceleyelim:

    1.
    noctus mortum eceptus mortem
    /4000 yillik aramice bir yazittan/
    (hmmmm eh iyi.... guzel)

    2.
    ve ona sordular:
    -sen hic zıçan pembe bir tavsan gordun mu?
    sustu.... tekrar sordular
    -zıçan pembe tavsani bilir misin?
    soyle cevap verdi
    - zıcan pembe tavsan ancak alcidan bir borektir.....

    /israil in hayfa limaninda coplukte bulunan burusuk ve sumuklu bir kagit parcasindan/

    (hmmmm..... fakat.... ulan... neyse dur bakalim)

    evet intro bolumunden anlasildigi kadariyla yazarimizi malzeme sikintisi cekmekte ve ufaktan sacmalamaktadir, bu asamada kisi aldigi latince ibranice motto yuklemesinden hafiften killanmasina ragmen “la havle vela kuvvet” diyerek yazara son bir sans daha verebilir: hep birlikte bakalim:

    (bölüm 1)
    -pembe tavsan- salagin ruyalari

    ziya, eminönü mercan da aliminyum dograma atolyesinde calisan yakisikli ve esmer bir gencti...... her gun oldugu gibi isten cikmis, cisildeyen yagmur altinda eminonu alt gecitten aldigi tursusuz sosisli sandvici yiyerek yurumekte ve hayattaki biricik aski olan fatma yi dusunmektedir.
    fatma da ziya ya karsi ilgisiz degildir onu dusundukce icini bir ılıklık kaplamakta hatta bacaklarinin arasinda boyle boyle......
    (dur dur dur dur...ne lan bu ..ne tibeti ne kokarcasi.. anlasildi!!!)

    iste bu noktada uygulamali olarak da anlasiliyor ki, esasen yeteneksiz olan yazarimiz, uretim kabizligfina guzel bir kamuflaj cekmek amaci ile; “kokarcayi” “latinceyi” “tibeti” ilgili ilgisiz araya kakalamis, dolgu yapmistir;

    burada izlenebilecek iki yoldan biri:
    1.“allah mustahakini versin” deyip kitabi usulca masaya birakmak ve uzerine bir bardak su icmek
    2. “ulan ben de seni kitap arkasi sigara dumani icindeki yazar imaji na bakip adam sanmistim hay senin kalibina..... para bosa gitmesin bari" deyip kitap tuvalette vb zor bela okunup bitirilebilir

    bir “case study” –vaka calismasi- ile inceledigimiz bu igrenc durumun –daha az ekstrem- ama gercek ornekleri kitapcilarda israrla aranabilir, kolayca bulunabilir, zira ornegi coktur, iyi okumalar, kitapca kalin

    (bkz: kitap arkasi sigara dumani icindeki yazar imaji)
    (bkz: paraniza yazik diyen elestirmen)
  • bu isi hakkiyla yapan* ve kitaplarinin icerikleri ile de hakkini veren bir kac yazar icin*:
    (bkz: umberto eco)
    (bkz: amin maalouf)
    (bkz: robert m pirsig)
  • 111259658 kasmadan veriyor 22 ist f
  • buna tek kelimeyle "epigraf" diyorlar...
  • bazı kitaplarda her bölüm başında olur bunlardan ve bazılarında öyledir ki, kitap sadece bu vecizelerdir, tüm yazılanlar vecizelerin alt metnindeki satır aralarıdır....
  • fem'in kitaplarında çok olurdu unlardan. her test arası bi vecize. yatılı okulda öys'ye bir grup genç olarak biz de fem fizik'i kutsal kitabımız kabul etmiştik sırf bu vecizeler yüzünden
  • fem 'in oys hazirlik kitaplarinda vardi bu vecizeler. genelde konuyla alakasiz * , dinsel temada seyler olurdu.
  • sozluk ba$tan cikarir ama zor kullanmaz!
hesabın var mı? giriş yap