• lâ/ sonsuzluk hecesi.
    nazan bekiroğlu'nun son eseri; timaş tarafından yayımlandı.

    "bir gün sabâ melikesi belkıs’tan, âdem’le havva’nın hikayesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikayesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. insanın bütün halleri âdem’de gizliydi ve bütün macera onun hikayesinde özetlenmişti.

    bu cümleyi yıllarca içimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadım, anlatmaya kalkışamadım.

    ne zaman ki, kalmak için değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada bir cennet sürgünüyle yazgılandığımı anladım ve kelimeler kitabı-çift isimler sahifesinde, âdem’le havva’nın yanına bir de habil’le kabil’i ekledim. o zaman anladım anlatma zamanının geldiğini.

    hikayenin ismi düştü dilime bir gece: *. illâ*, dedim.

    bir ömür boyu aradığım hecenin lâ olduğunu bildim."

    ukteyi chapa diye biri 14.12.2008 21:06 civarinda vermiş.
  • kitapta evrim teorisine de atıf var : "...güzellik aşkın özü. aşk dünyanın evveli ve ahiri. bülbül gülle eş zamanlı, ikisinin yaratılışı da adem in gelişine yakın. öyle ki adem gelişinin az evvelinde bir aşk hikayesi buldu. bülbül ve gül gibi her bir şey de kendi türünde sabitti. hiçbir şey başka bir şeye dönüşmemiş, bir şeyden diğerine evrilmemişti. gür yeleli aslanlar, uzun boylu zürafalar, çizgili zebralar. rengarenk ve binbir çeşit. ol, denmişti hepsine, adem hepsini olgun buldu..."
  • dünyanın oluşumunu masalsı bir dil ve ninni sesleriyle anlatır.timaş yayınlarından çıkan ender güzel kitaplardandır.roman olarak değilde masal olarak okunması gerekir,iyisi mi birisi okusun siz dinleyin.
  • doğumu ve bebekle annenin ilk karşılaşma anını muhteşem anlatmış olan bir nazan bekiroğlu kitabı.
    ...
    göğsünden ilk sütü emdiği an.öyle yükseldi ki ruhu havva'nın,başı arş-ı rahmana vardı. cennetten sürgün edilmiş kadının cennet şimdi ayaklarının altındaydı.
    ...
  • kitap değil, yazı değil, kelimelerden oluşmuyor.

    kitap başından sonuna huzurlu bir şarkı okuyor. melodisi kelimelerinde saklı. öyle bir havaya sokuyor ki okuyanı, okuyan da düz okumuyor. kendini ahenkli bir melodinin kucağında buluyor. hatta öyle etkiliyor ki, adamı düz yazdıramıyor. aynı bunun gibi.
  • kelimelerine aşık eden, yine aşkın arayışına girişmiş kendine has üslubuyla gönüllere taht kuran nazan bekiroğlu'nun bir eseri.
    her kelimesi, her cümlesi gönle şifa, takatsiz ruhlara derman gibi.
    onun anlatımında kendi benliğine dönüyor insan. kendi içine ışık tutuyor.

    "tek başına ne duru iyilik ne de saf kötülük sensin. ne baştan ayağa cennetsin ne de tümüyle cehennemsin. aynı andâ birbirine zıt iki şeysin. içinde iyilik ve kötülüğü büyütecek yeteneğe aynı andâ rastlayacaksın. hataya da sevaba da aynı derecede ehliyetli olacaksın. bir yanın yükselmeye çekecek seni bir yanın düştükçe düş diyecek. zirvelerle çukurlar arasında gidip geleceksin..."

    sadece şu paragrafla bile acziyetine rağmen sırtına aldığı o yükü taşımaya çalışan eşref-i mahlukatı ne güzel tasvir etmiş. her daim iki ateşin ortasındasın. bir yanda şeytan bir yanda nefsin. üstünde güneş altında dünya ateşi. yanmak hataya düşmek her daim mümkün. ne cennete çok yakınsın ne de cehenneme uzak. ama umut her zaman var. lakin kapı her zaman açık. havf ve reca arasındasın. değilsen orda olmalısın. çünkü tek başına umut helak eder seni ve tek başına korku merhametten uzaklaştırır. sen insansın. o yükü taşımak için taahüt verdin öyle ise acziyetine rağmen geri durma onu taşımaktan...
  • nazan bekiroğlu ile tanışmama vesile olmuş, her satırının şiirsel bir üslubu olan, yaratılmışların en yücesi insanoğlunu varoluşsal düşüncelere iten kitaptır.
  • kabil'in anlatıldığı sayfaları okurken kendimi gördüğüm ya da başka bir deyişle kendimdeki kabil'i gösterip de beni korkutan kitap.
  • 3 sene önce edindiğim ama bir türlü başlayamadığım kitap. üstünden bir sürü kitap ve bir sürü yazar geçti.

    en son okuduğum kitap yazarın (bkz: nar ağacı) kitabı olunca acaba la'ya bir şans vermeli miyim?
  • nazan bekiroğlu'nun adem ve havva'yı masalsı bir şekilde,akıcı bir üslupla anlattığı ve içinde insanın kendisinden birçok şey bulabileceği bir kitabı/masalı.

    cennet azığı bölümünü de burada paylaşalım da tam olsun:

    "cennet azığı

    her düşüş ya bir kopma ya da kovulma.
    her kovulan ya da kopan telâş içinde bir şey alıyor ya yanına.onlar da bu hatıra hikâyesinden yanlarına bir şeyler almak istediler.hepsi de temsil hepsi de mecaz.ama meleklerle,yeşil zümrüt kuşuyla bile vedalaşamadıkları,gözlerini,ağızlarını son bir kez yıkayamadıkları bir zamansızlıkta,beklenmedik bir ayrılışta,böyle ani bir hazırsızlıkta.insan olan yanına neyi alabilirdi?beraberinde neyi götürebilirdi?

    üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için:

    bir: kelimeler
    iki: aşk
    üç: annelik duygusu.

    kelimeleri âdem yanına aldı,annelik duygusunu taşımak havva'ya kaldı.

    ama aşk çok ağırdı.
    ikisinin de aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca,ikisinin de zembili aşkı bir başına kaldıramayınca,bölüştüler yükü. yarısını âdem sırtlandı,aşkın yarısı havva'ya kaldı.

    öyle sert düştüler ki dünyaya,bu fenaya, âdem'in dizlerinin bağı çòzüldü,ciğerleri yandı.nutku tutuldu.üçüncü defa bildiği kelimelerin hepsini önce unuttu.sonra bir kısmını hatırladıysa da o bir kısmını kıyamete değin unuttu.

    aşk? daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü. kabına sığmamıştı. bir yarısı yollarda kayboldu. getirebildikleri ancak öbür yarısıydı.
    o gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz, aşk bu dünyada kusurlu.

    annelik duygusu?
    havva'nın cennet duygusu.
    gönül evinde,kadın bedeninde,tastamam duruyordu."
hesabın var mı? giriş yap