• milliyet yayınlarında çıkan kitaplardan. kitabın kahramanı jim. sürekli ağaca çıkıp pantolonunun ağını söktüğü için annesi tam oraya düğme dikmişti de çocuğun adı jim düğme oluvermişti. ejderhalar ülkesine yolculuk yaparken, ağızlarından püskürttükleri alevden etkilenmesinler diye lukas beyle birlikte lokomotifin bütün deliklerini sakızımsı bir maddeyle tıkamışlardı. neyse spoiler olmasın, olaylar gelişir.

    (bkz: milliyetin küçük mavi kitaplari)
  • jim knopf olarak da gecen bu kardesimizin lokomotifin kazanina bir tamirat i$i icin girmek zorunda kali$i, resimlenerek ölümsüzle$tirilmi$ti kitapta.
  • jim button and lukas the engine driver diyen ingilizceye cevrilmistir.

    bir de jim button diye bir cizgi film vardi bir aralar fox kids kanalinda, bu kitaptan uyarlanarak yapilmisti.
  • yanlış hatırlamıyorsam dönemin popüler diş macunu floran 2r misali kırmızı beyaz çizgili dağlara karşı sürüyorlardı lokomotifi lukas ile jim. çok basamaklı bir merdiven vardı, ne olduğunu hatırlayamadığım önemli bir yere çıkıyordu. lukas demir çubukları büküp düğüm atabilecek kadar güçlüydü. bir de bir prenses vardı, ondan hoşlanıyordu lukas galiba.

    fedor amca ile birlikte çocukluğumun favori kitabıdır. her iki kitabın da yolculuk ve macera temalı olması, büyüyüp de yaşayageldiğimiz durağan, nispeten rahat hayat dikkate alındığında bir hayli kaygı vericidir. bulsak da yine okusak.
  • çölde bir adamla karşılaşıyorlardı lukas ve jim. taaaa uzakta dev gibi bir adam görüyorlardı. yaklaştıkça boyu kısalan, yanlarına geldiğinde cüce kalan bir adam.

    michael ende dedem tarafından yapılan, perspektife kafa göz dalan bu adamın muhteşem tasviri sayesinde küçücük aklımın soyutlama kaslarının ilk defa çalıştığını hissetmiştim. şu anda bile neredeyse aynen gözümün önünde, okuduğumda hayal ettiğim bu sahne.

    karşılaştığım herkese lukas'ı anlatıyordum. lukas çok güçlü, çok maharetliydi mesela. bir demir çubuğu büküp fiyonk gibi bağlayabilir, tükürüğüne ise havada takla attırabilirdi.

    sanki babamın arkadaşı, çok seviyorum lukas'ı.

    hepimizin vardır çocukken babamızın çok sevdiğimiz bir arkadaşı, ilgilenir bizle oynar, piçlik falan öğretir gizlice. büyüdüğümüzde pek ilgilenmeyiz lukas amcayla, loser tiptir, hayatın sillesi falan. başarısızdır. niye, e herkes çalışırken sen çocuklarla oynadın, kafan paraya pula değil piçliğe çalıştı yıllarca. sahiden yahu lukas amcalara neden yazık oluyor, gerçek dünya ne kadar sert, çocuk ruhlu insanlar ne kadar korunaksız?!

    amına koyayım lukas amca gerçekten.
hesabın var mı? giriş yap