• troçkist bir site olmasından dolayı çokça oportunistlikle itham edileceği kesindir..belki de revizyonist derler, kimbilir (:
  • üyelerinin bir kısmı, facebookta küresel eylem grubu ile dalga geçmek amacıyla kırosal eylem grubu adlı bir sayfa açmışlardır. beğenmedikleri bir şeyi aşağılamak için kürtçe "erkek çocuk" demeyi tercih etemeleri, ne kadar enternasyonalist olduklarının kanıtıdır.
  • referandum'da evet diyeceklerini açıklamışlar.

    http://www.marksist.com/…n_karari_ve_referandum.htm
  • bir politik vizyon/duruş/ideoloji "tutum" olarak adlandırılıyorsa, onun steril bir forma bürünmüş, ideolojik boyutunu hafiften kaybetmeye başlamış olduğundan şüphelenebilir veya böyle sunulmak istendiğini düşünebilirsiniz.

    serbest çağrışım:
    (bkz: conservative disposition)
    (bkz: michael oakeshott)
  • dsip ve edp'den sonra solda referanduma evet diyen 3. oluşum oldu kendileri bildiğim kadarıyla, hayırlı olsun.
    referandumdan evet sonucu çıktığı takdirde uygulanacak olan anayasa değişikliğinde aziz çelik'in "zorunlu tahkim geliyor" iddiasına prim vermemeleri de doğru bir tutum olmuş. bu konuda kendileriyle benzer düşünen marksist.org'tan alıntı yapacak olursak:
    "deniyor ki, toplu iş sözleşmesinin müzakeresinde işçi ve işveren tarafları, bir mutabakata varamazlarsa, dilerlerse son sözü söylemesi için tahkim kuruluna başvurabilir. yani işçi ve işveren tarafı karşılıklı rızalarıyla uyuşmazlığı tahkim yoluyla çözmek için anlaşmış, bu yönde iradelerini ortaya koymuş olacak. sosyalistler, sendikalı işçilerin örgütlülük güçlerini sonucunu kendilerinin belirlemeyeceği masabaşı görüşmelerine havale etmeyi seçmelerini elbette tercih etmezler. eğer sendika yöneticileri, tabanlarının militan grev talebine rağmen tahkim anlaşması yapmak için masaya otururlarsa, sosyalistler onları da açıktan teşhir ederler. ama bu zorunlu değil, seçimlik bir hak."
    http://www.marksist.org/…ve-sendikal-haklar?start=2
  • tam adı ''sınıf mücadelesinde marksist tutum'' olan troçkist oluşum. web sayfalarının eski tasarımının üst kısmında feza misali siyah zeminin üzerinde dünya gezegeni ve onun yanında bütün ciddiyetiyle size bakan marx vardı. bu haliyle dinsel, mistik bir siteye girmiş gibi esrarengiz bir his uyandırırdı. yine aynı bölümde ''emperyalist savaşa ve kapitalist sömürüye karşı sosyalist mücadele bayrağını yükselt!'' şeklinde kayan bir yazı vardı. bu da sitede bir tür yaşam belirtisi, devingenlik hali gibiydi. velhasıl sitelerinin eski tasarımı şimdikinden daha hoştu, artık bir döneme dair güzel bir detay olarak benim gibilerin hafızasında yaşayacak. gelelim marksist tutum'un ideolojik pozisyonuna.

    kuramsal planda oldukça zengin birikime sahip olup kılgısal planda tuhaf, manasız pozisyonlar alan oluşumlardan bir tanesi. pek çok troçkist akım gibi saf marksizmin kuramını örmek konusunda oldukça emek sarfediyorlar. ancak bunların güncel politikaya yansımaları fazlasıyla tartışmalı.

    türkiye'nin alt-emperyalist bir ülke olduğunu savunuyorlar ve kemalizmle cepheden mücadele halindeler. bu da, çarşaf çarşaf troçkist teori üreten bir oluşumu örneğin 2010 referandum'unda yetmez ama evet saflarına sürükleyebiliyor.

    uvriyerizme ortodoksça bağlı olmaları gezi direnişini küçük burjuva ilan etmelerine ve devrimci potansiyelini reddetmelerine yol açıyor.

    örnekleri çoğaltmak mümkün, ancak genel çerçevelerini ifade etmek açısından yeterli olduğunu düşünüyorum. bir de çoğunluğu işçilerden gelen okur mektupları dikkatimi çekiyor. uzun ve yorucu makalelerden oluşan dergiyi takip ediyor ve mektup aracılığıyla fikir beyan ediyor olmaları hayli ilginç. yoksa marksist tutum'un sanayi proletaryasına oynayan imajını beslemek için yaratılmış bir köşe mi diye düşünmeden edemiyorum. yine de siteye/dergiye nostaljik bir hava katan (20. yüzyıl ortodoks solculuğu atmosferini de pekiştiren) bu okur mektuplarını sempatik buluyorum.

    son olarak, bütün yazarlarının takma ad kullanması ise başka bir enteresanlık. ya 12 eylül'den kalma bir gizlilik refleksini sürdürüyorlar, ya da çarlık rusyası koşullarında mücadele ettiklerini sanıyorlar. halbuki devletin zirvesinin, yetmez ama evetçi solculara özel teşekkürler sunduğu bir zamandayız.
  • kendilerinden gezi ve 12 eylul referandumundan sonra bir tarihi hata daha geldi simdi de viruse karsi savas actilar gezi doneminde de gezi gencligine karsi orgutledikleri dernek uidder'de isçi gencligi diye bir sey cikardilar cok tuhaf gercekten.

    https://marksist.net/…ir-felaketle-karsi-karsiya-mi
  • dsip tayfasının alacağı bir tutum değildir -- onlar olsa olsa goy goy yaparlar.

    boşa kurşun atan, işçi sınıfından bahsederken örgütlenme ve işçi sınıfının iktidarı alması gerekliliği gibi önemli konulara vurgu yapmaktan sakınan hareket. dedik ya; çok eleştirdikleri burjuvazinin beşinci kolu gibi hareket ediyorlar.

    "şu saptamayı yapmakta bir mahzur yok kanaatindeyiz: sosyalist geçinen küçük-burjuva aydınların en zayıf noktaları, burjuvazinin 'tüm insanlığın sorunu' olarak yutturmaya çalıştığı konular ve bilimsel etiketini taşıyan iddialar olagelmiştir. tehdit ne kadar büyük ve gerçekçi görünüyorsa, bilimsel cilası ne kadar parlak ve istatistikler de ne kadar çarpıcıysa, sosyalistlik iddiası taşıyanlar da ilericilik adına o ölçüde kolaylıkla yelkenleri suya indirebilmekte, toplumun sınıflara bölünmüşlüğü somut olgusunun yerine soyut insanlık geçirilebilmekte, devletin bir baskı ve egemenlik aracı olduğunun üstünden atlanıp ondan tüm halkın çıkarları doğrultusunda adımlar atması beklenmektedir. hükümetlerden sokağa çıkma yasağı ilan etmesini talep etmenin arkasındaki zihniyet işte budur." [1]

    salgın ile pandemi arasındaki fark nedir, biliyor musunuz?

    salgın; doğaldır. hep oldu ve olacak. yeni salgınlar da gelecek.

    pandemi ise "politiktir". sınıfsal bir yanı vardır. küresel kapitalist sistemin, emperyalizmin sonucudur.

    pandeminin yaygınlaştırdığı ve şu sıralarda sündürdüğü virüs, gerçekten de insanlığı, özellikle de işçi sınıfını tehdit eden bir unsur haline dönüşmüştür. normal şartlar altında, daha önceden alınabilecek önlemler [2] ve bilimsel tedbirler ile bir-iki ayda tüm dünyada kontrol altına alınabilecek ve yayılması sınırlanabilecek bir virüs, kapitalist sistemin doğası, işleyişi ve sermaye sınıfının kârlılığını sürdürme isteği yüzünden bitirilemedi. kapitalist ülkelerin hemen hemen hepsi virüs ile mücadele konusunda beceriksiz çıktılar [4]. bugün, virüsün merkez üssü konumundaki abd'den her gün bin küsür insanın ölüm haberi geliyor. soykırım gibi.

    ve her gün binlerce emekçiyi öldüren bir pandemiyi [3] "öcü" olarak tanımlamak, "çok abartıyorlar. o kadar da değil" demek, sizi komplo teoricileri ile aynı platforma yerleştirir: çok şey söyler, "doğru gibi gözüken" çok tespit yaparsınız ama günün sonunda ne eyleminiz olur, ne de söyledikleriniz burjuva cephesinde bir delik açar.

    oysa ki, söz ve eylemin "örgütleyici" bir yanı olmalıdır.

    tabii ki, burjuvazi, sermaye diktatöryasının hüküm sürdüğü farklı ülkelerdeki uygulamalardan da görüyoruz, her türlü izolasyon, esnek çalışma, az maaş, sosyal hakların budanması, sendikaların yasaklanması, ifade özgürlüğünün sınırlandırılması, işçilerin sosyal temasının sınırlandırılması vd. kısıtlamaları işçi sınıfının yeni normali olarak dayatıyor.

    örnek olsun;

    türkiye'de işçi sınıfının yeni normali şudur:

    - örgütlenme yasaklandı. sendikal örgütlenme çok zor olacak. sosyal haklar budanıyor.
    - işveren, işçiyi arzu ettiği zaman ücretsiz izine çıkartabilecek;
    - kısa çalışma ödeneğine başvurup herhangi bir denetime maruz kalmadan işçileri tam zamanlı çalıştırmak, üçte bir az maaş almak;
    - izole edilmiş çalışma alanlarının her sektörde çoğaltılması, işçiler arasındaki sosyalleşmenin minimuma indirilmesi;
    vs.

    burjuvazinin gündeminde çalışmayanları ve parası olmayanları hafta sonu ve tatillerde eve (veya avm'lere) tıkmak, insanların tüm özgürlüklerini sınırlamak, onlara garip bir tutsak hayatını dayatmak var mıdır, bilmiyorum. olabilir de... en nihayetinde, burjuvazi artık gericidir ve daha iyi bir kapitalizm, bununla eş anlamlı olarak da kapitalizmin reforme edilerek insancıllaştırılması veya sosyal devlet, mümkün değildir.

    burjuvazinin eğilimi, daha çok sömürü, baskı ve gericilik yönünde olacaktır. bu noktada, batı avrupa da dahil olmak üzere pek çok sermaye diktatöryasında otoriter rejime yönelme eğilimleri ağırlık kazanabilir.

    göreceğiz...

    ama, burjuvazinin gündemi ne olursa olsun, işçi sınıfı politikaya etkin olarak girmeli, politik arenada kendisi için siyaset yapmaya başlamalıdır. emekçiler, kendiliğinden bir sınıf olmayı bırakıp, kendisi için bir sınıf olma özelliğini geliştirmeli ve iktidarı hedeflemelidirler.

    marksist.org ise, her ne kadar yazdıklarının üzerine "devrimci tadını veren" sos dökse de bu amaçtan ve hedeften yoksundur. zaten, işçi sınıfı siyasetinin karşısında yer alanların işçi sınıfı için siyaset üretmeleri de beklenemez.

    bu arada, madem ki virüs falan faso fiso, bu arkadaşları --diğer sağcılar gibi-- bir araya gelip toplantı yapmaya davet ediyorum. bulaşıyor mu bulaşmıyor mu, ölümcül mü değil mi, öcü müdür böcü müdür, pratikte analiz ederler.

    [1] https://marksist.net/…ir-felaketle-karsi-karsiya-mi
    [2] https://www.nationalgeographic.com/…or-coronavirus/
    [3] https://evrimagaci.org/covid19
    [4] https://www.weforum.org/…s-society-economics-change
hesabın var mı? giriş yap