• hiçbir beklentim olmadan izlediğim ve çok beğendiğim film.sırf beni what else is there şarkısı ile tanıştırması bile beğenmeme yeterli bir sebep.
  • aaron eckhart'ın çok iyi bir performans sergilediği, elizabeth banks'in hem güzel olduğu hem güzel oynadığı, jessica alba'nın da sanki film çekilirken yakınlarda olduğu için, ekranda görünsün diye dahil edilmiş gibi göründüğü ama güzel olduğu bir filmdir.

    meet bill bir çeşit orta yaş bunalımını anlatıyor. evlendikten sonra karısının ailesi yanında çalışan, ama kendisi dahil kimsenin saygı duymadığı bir karakter olan bill'in, mentörlük ettiği bir lise öğrencisinin de katkısıyla, içinde bulunduğu çukurdan, çıkmasının değilse de çıkma çabalarına girişmesinin hikayesi.

    film genel itibarı ile aşırılıklardan kaçınıp hem komedisinde hem verdiği mesajda doğal olmayı başarmış. ancak başta belirttiğim gibi, jessica alba'nın canlandırdığı lucy karakterinin filmde nedense hikayeye dahil edilememesi insanın kafasını karıştırıyor. senelerdir seyrettiğim hiç bir filmde bu kadar "gereksiz ve amaçsız" bir karaktere rastlamadım. söz konusu isim alba olunca, ,insan ister istemez film bitene kadar kendisi ile ilgili bir gelişme olacak diye bekliyor, belki de hayal kırıklığının sebebi bu.
  • eksik tarafları olan ama romantik komedi mi artık ne türse bu tarz gelip geçici filmlere göre de kanımca baya başarılı.

    --- spoiler ---

    thank you for smoking'den tanıdığım ( belki başka yerlerde de görmüşümdür.neyse!) aaron eckhart başarılı bir üçgüveysi rolunde. aslında daha iç burkabilecek yani başına gelen şeyler gerçek hayatta olsa bu kadar yavan olamaz dedirtebilecek sahneler ve akışa sahip. bilemiyorum belki filmin yapımcılarının vermek istediği sorunların üzerinde durmadan çıtır çerezlik birşeyler çıkarmak. yanına olabildiğince de komedi eklemek. onu tam çözemedim.

    jess'de ( yengeniz olur da hep jess diye seslenirim, ağız alışkanlığı işte ehu. ) aslında baya bir sönük filmde. yani bir nevi portre görevi görmüş gibi. ( yasaklicam böyle sadece görüntü itibari ile olduğu filmleri. hayır oyuncu yönü köreliyor cancaızımın) biraz daha gerçekçi olsa hani sonuna doğru gitmek istemediğini sanki daha belli etse daha güzel olabiliridi film. yada ilk kasedin ortaya çıkış sahnesi . gerçi filmin genelinde sönük kalmış dedim ya bu tip sahneler. belkide yapımcıların isteğiydi bilemiyorum.

    ama asıl cezbeden adıma filmi daha hoşnut kılınmasını sağlayan nazarımda, sonuydu. jess istiyor, bill yepyeni rüzgaralara kapılmış, yolunun nereye gideceğini bilmeyen asi adam tavırlarında bitiyor ya. işte bunu beklemiyordum. yani beklentim bir yandan yüzen, vucüdü geliştiren, kıllarını alan bill jess tarafından daha çekici bulunur bunlar kavuşur, kayınbaba da artık bill'e saygı duyar onu destekler aha da mis gibi klasik holywood mutlu sonu beklemiştim. dolayısıyla asıl puanı ordan aldılar diyebilirim benden.

    --- spoiler ---

    ha sonuçta çıtırçerezlik filmler arasında mutlaka tavsiye edebilirim. akşamınızı hoş geçirmesi adına.
  • eve yorgun gelinen akşamlarda kolay izlenen film kontenjanına dahil ettiğim ama seyrederken beni daha da yoran film. aaron eckhart o kadar güzel dallama rolü yapıyor ki dalasınız geliyor. bu tip filmlerde insan loser ana karaktere sempati duymak ister. maalesef bill için bu geçerli değil, içimden sürekli beter olsun pezevenk demek geliyor. jessica alba var diye seyredecekseniz, hiç zahmet etmeyin, yok gibi birşey çünkü. bir insanın en boş zamanında bile seyretmesini tavsiye etmem. mutfağa gidip makarna paketlerinin arkasındaki yazıları falan okuyun daha çok eğlenirsiniz.
  • çirkin adamın giderek kendine bakarak yakışıklı olduğu film türlerinden sanarak sabırla izlediğim ama adamın bir türlü yakışıklı olamadığı film. o saçları bi kesmedi, o gobeği bi eritemedi bill valla içimde kaldı. oysa ki çok yakışıklı olucak karısını yeniden kendine aşık edecek sanmıştım. bi yüzüyo hırsla, bi havai fişekler atıyolar, bi esrar çekiyolar zart zurt ama hiçbişey sonuca ulaşmıyo bu filmde. her şey havada kalmış.
  • tuhaf biçimde insanı mutlu eden, arada elizabeth banks'in güzel poposunu ve göğüslerini de bonus olarak sunan dengesiz film.

    "bu kadar zavallı biri* bile bir şekilde değişebiliyor ve kendine yeni yollar çizebiliyorsa... biz de yapabiliriz" ana temasını buldum ben!
  • sevimli, sakin bir film. evet, özellikle de logan lerman'ın canlandırdığı ismi olmayan liseli genç "the kid" karakteri ile bill'in arasında geçen sahneler. ne kadar uyumlu böylesine alakasız iki tip.
    logan lerman çok iyi ama, benim için filmi götüren o oldu, onun performansı olmasa bu kadar sever miydim bilmiyorum. daha ilk göründüğü sahneden belli ediyor nasıl bişey olduğunu, mentor'u olup yanımda dolaştırasım geldi çocuğu resmen. boyundan büyük işlerin adamı, herşeye bir yorum. bi de bu nasıl bir özgüven çocuğum?

    --- spoiler ---

    15 yaşında velet ama her yanından geçen kızı kesmekle kalmıyor, yarısına da yazıyor! çocuk jessica alba'ya iç çamaşırı hediye etti dünyanın en normal şeyiymiş gibi! vazgeçmiyor bi de, kafasına ne koyduysa yapacak illa! jessica ile çıkabilmek için kadın iç çamaşırı giydi çocuk resmen böyle tüylü - fiyonklu falan, yetmedi bi de dansetti onların içinde "ride the pony!" diye diye, sen nasıl bişeysin be evladım?

    --- spoiler ---
  • klise mi yoksa orjinal mi belli degil, biraz arada kalmis. belki de bu arada kalmislik filmi orjinal yapiyor. elizabeth banks'in memeleri ve jessica alba'nin yuzu ise muhtesem. evet, filmlerden tek beklentim bu.
  • romantik komediyle yakından alakası bulunmadığını düşündüğüm ve izlerken insanı yoran zaman kaybı film.
  • mutlu olmak için; bir mucize beklemeyin, ve mükemmel vücutlu, yakışıklı olmak, sizi boynuzlayan eşinizi geeri kazanmak, despot kayınbabanızın ya da patronunuzun gözüne girmek gerekmez, sadece kendiniz olmanız yeterlidir i anlatan film.
hesabın var mı? giriş yap