*

  • öncelikle:
    (bkz: http://www.hurriyet.com.tr/…87.asp?gid=229&sz=31660)

    bir kısmı uydurma gibi duruyor, ama onda biri bile doğruysa..
    bana gardiyanlar sado mazo fantezilerini işkence diye uygulayıp izlemiş gibi geldi.
  • insanı insanlığından utandırır.

    bu konu ile ilgili küçükte olsa bir külliyat oluştu aslında. hemen ilk akla gelenler için;

    erbil tuşalp'in "bin insan", "bin tanık", "bin belge"
    ertuğrul mavioğlu'nun "asılmayıp beslenenler" adlı kitaplarını sayabiliriz.
  • ilk olarak nokta dergisi nin 1986'da polis memuru sedat caner 'le yaptigi röportajla, fisilti gazetesiyle anlatilan ve inanilmayan bu yöntemlerin varligi, birinci elden kamuoyuna aciklanir. röportaj iki bölüm halinde yayinlanir, ikisi de toplatilir. renkli cizimleri animsiyorum hayal meyal; babam, etkilenmeyelim diye okur okumaz sakladigindan. zamanin basbakani turgut özal'in tepkisi derhal... olaylarin suimuamele oldugunu aciklamak olur. o zamanlar münferit sözü bu kadar trendy degildir, netekim.

    (bkz: iskenceci polisin itiraflari)
  • anneyi çocuğunun gözü önünde, çocuğu annenin gözü önünde dövmek. (bkz: sırrı süreyya önder)

    hamile eşe elleri kolları tavana zincirlerle bağlı mahkumun gözleri önünde tecavüz ve/veya işkence etmek. (bkz: hatırla sevgili)

    bazen ölmek ya da etinden et kopması bile ehven olabiliyormuş demek ki.*
  • inanılsın ya da inanılmasın, gerçektir.

    utanıyorum.
  • ilk olarak 1986 yılında nokta dergisinin duyurduğu işkence teknikleridir. yapılan teknikleri anlatan da polis memuru sedat caner'dir. duyulup yayıldıktan sonra dönemin başbakanı turgut özal soruşturma açacağı yerde sadece "o polis solcudur" demiş ve olayın üzerini örtmüştür.
  • 2010 yılını idrak etmekte olduğumuz şu günlerde, artık tamamen ortadan kalktığını iddia etmenin maalesef mümkün olmadığı işkence yöntemleridir. işkenceyi içselleştiren bir toplum olarak, o günden beri etkisi altındayız.
  • haberde bahsedilmeyen ve bizzat tecrübe etmiş birden fazla kişiden duyduğum; "koltuk altına kaynar sudan yeni çıkarılmış yumurtayı koymak" bunlardan biridir.
  • ethem dinçer'in 6 ekim 2009 tarihli radikal iki'deki mezarsız veysel güney'den darbecilere sorular isimli yazısında ayrıntıyla bahsettiği yöntemlerdir.

    http://www.radikal.com.tr/…03.12.2009&categoryid=42
  • günde en az yüz kere 12 eylül’ün ‘hit’ şarkısı, müşerref akay'ın "türkiyem" isimli şarkısını dinletmek.

    80 sonrasında metris cezaevinde işkence gören cem yılmaz, ‘türkiyem’ şarkının da içinde bulunduğu kalıbı, bir daha yayınlanmamak üzere satın alarak darbenin şarkısına en ağır bir darbe vurmuş.

    “cuntanın işkenceler sırasında kullandığı ‘türkiyem’ şarkısını tahliye olup müzik yapımcılığına başladığım andan itibaren aramaya başladım. nihayet müşerref akay’ın bu şarkısının da içinde olduğu kalıbın izini buldum. niyetim bunu satın alıp tarihe gömmekti. fakat çok istekli görünüp, beş para etmez bu şarkıya hak ettiğinden fazla para vermek istemiyordum. ‘türkiyem’in telif haklarını elinde tutan yapımcıyla temas kurdum ve ‘arşivim için’ diyerek, başka kalıplarla birlikte bunu da hayli ucuz bir fiyata kapattım. artık ‘türkiyem’in kalıbını basma hakkı bende ve trilyon verseler asla bir daha bu şarkının cd ve kaseti basılmayacak. geçmiş olsun işkencecilere; çünkü insanların morallerini bozmak için başka şarkı bulmak zorundalar artık...”

    http://www.radikal.com.tr/…13.09.2009&categoryid=77
hesabın var mı? giriş yap