• acemi, bir işe yeni başlayan, çaylak.

    semazen olabilmek, için dergaha başvuranlar önce “nevniyaz” olarak kabul edilirler. 3 gün süreyle temel ihtiyaçlarını yerine getirmek dışında yerlerinden kalkmadan post üzerinde otururlar. bu uygulama, ilk sınavdır ve nevniyaz’ın tahammül gücü ile iradesini ölçmek için yapılır. bu sınavı başarıyla geçen nevniyaz’a her türlü ağır görev verilir. amaç onun dünyevi gururunu kırmaktır. bu ağır ve çileli dönemi başarıyla tamamlayan nevniyaz’lar dergaha kabul edilip edilmeme aşamasına gelir. dervişlik mertebesine ulaşmaya layık görülen nevniyaz bir sabah kalktığında ayakkabılarının kapıya dönük konduğunu görürse anlar ki dergaha kabul edilmemiş. dergahta kalmaya layık görülenlerin derviş olması için bu kez ikinci çile dönemi başlar. bu dönem nevniyaz’ı dervişliğe yükseltir ve ona sema yapma, yani döne döne tanrı’ya ulaşma hakkını kazandırır.
  • dünyada iki kere doğmaya azmeden. iki kere doğdun. birincisinde annenden, ikincisinde kendi bedeninden. ilkinde ağlamış sesini duyurmuştun, ikincisinde sesin içinde, içinin de içinde, uzun koridorlarda, esrarlı odaların muhkem duvarlarında akis buldu, yol bulamadı uğrayamadı dışarı. bir yutkunma bile değildi. sükût. dünyaya müteallik ne varsa, ondan hicret fikriyle geldin; halvet umuduyla. üç gün, yedi gün, kırk gün. günün ne önemi var? kırdığın zaman enaniyeti, yıktığın zaman kurduğun surları ben'i koruyan ne varsa; elinde süpürge-faraş temizliğe devam, aşhanede boyundan büyük kazanlar içinde sebze doğramaya. ayakkabıların kapıya dönük konacak derdin bu mu? yoksa derdin "bilmek" mi? doğmak mı? bir ebcedhan gibi kendini kime beğendireceksin? kendine mi, başkasına mı? o'na mı? çilen bu dünya. hayat-ı dünyeviye. bütün yalanları, dağdağası, bütün yorgunlukları, heyecanları, hezeyanları ile. umudu da var, yeisi de.. bin bir gün ya da bir gün ne farkeder? beyaz ötesi tennureye sarıldığın zaman nefsinin kefenini giyeceksin işte o zaman başındaki sikke de nefsinin mezartaşı olacak.. önce nefes. sonra bir. sonra müsaade. ve dönüş, dönüşün sırlarına uyarak; çarkı tamamlayarak. bir direk üstünde. ellerinden birinin içi, toprağa diğeri göğe dönük.

    bak sana nasıl sesleniyor; 'karanlığıma yıldız' olan:

    ...

    cenâzemi gördüğün zaman 'el firak, el firak! ' deme!
    benim buluşmam asıl o zamandır.
    beni mezara koyunca elveda demeye kalkışma!
    mezar cennet topluluğunun perdesidir.
    mezar hapis görünür amma,
    aslında canın hapisten kurtuluşudur.
    batmayı gördün ya, doğmayı da seyret!
    güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki?
    sana batma görünür amma
    aslında o doğmadır, parlamadır.
    yere hangi tohum ekildi de yetişmedi?
    neden insan tohumu için
    bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun?
    hangi kova suya salındı da dolu olarak çekilmedi?
    can yusuf'un kuyuya düşünce niye ağlarsın?
    bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç!
    çünkü artık hay-huy'un, mekânsızlık aleminin boşluğundadır.
    ...
  • odtü klasik türk müziği topluluğusazendelerinden oluşan müzik grubu. 2004 yılında kurulmuştur. o günden bugüne değişen kadrosuyla türk saz müziği'nin güzel örneklerini sergilemektedirler.
  • hep bir istanbul beyefendisiydi, ankara'da ilk tanıştığımızda da, bundan yıllar önce . en bi rasyonel romantiktir tanıdığım, klasik bir başak burcu erkeği olarak. yaşlandıkça bir muhsin bey olacak sanırım, menekşeler...

    bir de yıllardır birlikte her tür müziği yaptık ama en çok müşterek taksimleri ve gazelleri sevdim sanırım.

    hayır ya ben kıskanç değilim, kiiiim!
  • sağlam müzik bilgisini konuşturan yazar, takip listesine almak gerek.
hesabın var mı? giriş yap