• nedir bu niyet yargılamanın içeriği, nasıl kullanılır, hangi girdilerle hangi sonuçları üretir, hangi parametrelerden etkilenir, nasıl tespit edilir; irdeleyelim.

    efendim zeka, çalışkanlık, irade gibi yetilerden farklı olarak biz insanları meydana getiren süreçlerin hemen hepimize eşit paylaştırdığı bir yetenektir niyet yargılayabilmek. hepimiz bu konuda en az bir diğerimiz kadar başarılı olabiliriz istesek lakin burda seçkin gördüğümüz değerler açısından üstün olan, garip bir şekilde, bu yetiyi köreltmektir. nedenlerini belki aşağıda bulabilirsiniz.

    - içerik

    birey ya da bireylerden oluşmuş bir grubun, o bireyi özelleştiren ya da bireyleri bir grup yapan faaliyetlerine bakarak davranış ya da sözlerinin altında yatan motivasyonları tamı tamına ortaya koymak işinin adıdır niyet yargılamak. gerek bir şart olmamakla beraber, tercihen bir suçlama ile birlikte yapılır ve niyetleri yargılananlar suçlu bulunurlar genellikle. suça uygun ceza açık seçik belirtilmese bile yargılama içerisinde saklı olabilir kimi zaman ve bu suç bir yaptırımdan çok bir hakaret olarak vucud bulur.

    - kullanım

    kullanım alanı çok geniştir. kişilerin rahatsızlık duydukları ama neden rahatsızlık duyduklarını kestiremedikleri, muhtemel de bu rahatsızlığın kişisel tatminsizliklerden kaynaklandığı, söylenecek söz bulunamayan anlarda, ana ekseninden uzaklaşılmış, tarafların birbirlerini dinlemediği munazaraların tıkanma noktalarında sıklıkla kullanılır.

    aslında kullanım alanı o kadar geniştir ki bu bir antibiyotik prospektüsü olsaydı buraya geniş spektrumlu yazabilirdim.

    - girdi çıktı ilişkisi ve etken parametreler

    yargılamayı yapanın kullandığı girdiler, fiilin ifa edildiği anda ortada olan konusmanın çözümünde yazılı bulunanlardan hareketle oluşturulabileceği gibi, yargılayanın zihninde önceki tecrübelerine bağlı olarak oluşmuş ve konunun muhataplarını kavramada dayanak olarak kullanılan genel bir kanaatden kaynaklanır da olabilir.

    bu girdiler, yargılayıcı özne tarafından kendi kişisel görüşlerini baz alan kanunlar çerçevesinde değerlendirilerek tümevarım yöntemi ile işlenirler. yani kimi durumlarda süreç, tümdengelim ile üretilen bilgilerin tümevarım ile dışa vurumudur ki bu çerçevede etkin olan tek parametre de yargılamayı gerçekleştiren kişinin kendi karakteri olur. eğer kişi kendisini incinmiş görüyor ise muhtemelen yargılamanın sonucu incinmiş bir ruha, kendisini özel görüyor ise de muhtemelen kendisini özel görmeye bir eleştiri niteliğinde olur; tüm bu işleyiş çerçevesinde yargılanandan çok yargılayanın ruh halini anlatır.

    - uyarılar ve önlemler

    bir grup ya da bireyin niyeti ile ilgili görüşlerinizi belirtirken, o grup ya da bireyin bu yargıları kısmen veya tamamen reddetme, çıkartılan sonuçlar ile içerisinde bulunan ruh halini yargı sahibine iade etme ve sizi önyargılı olmakla suçlama gibi haklarını yerinde olarak muhafaza ettiğini aklınızdan çıkarmamanız gerekir. aynı şekilde yargılamaya muhatab olanlar açıkladığınız görüşün kendi zihninizin size oynadığı bir oyun olduğunu da gösterebilir ve muhtemelen de haklı olurlar.

    tüm bun sakıncalardan kurtulmak için yapılması gereken, oluşu gereği tamamı kişisel olan görüşlerinizi ancak kendiniz ile ilgili konulardan bahsederken açıklamak, baska insanların durumlarından bahsederken de psikanalize soyunmadan şu şu şartlar altında şu şu söylemler şu şu sonuçlardan kaynaklanıyor gibi genel yargı belirtmekten uzak durarak, durumu tüm yönleri ile açığa sermektir.

    - sonuç

    insanların niyetleri hakkında kendi kendine genel kanaatler oluşturup sonra da onları çekince belirtmeden yargılamak denyoluktur, modern insanın zihinsel sorunudur; bu yanılgıya düşmeyiniz.

    - yasal uyarı

    niyeti yargılamayı irdelemeyi amaç edinmiş bu çalışmanın kendisi de insanların niyetlerini yargılıyor olmakla suçlanabilir lakin bu suçlamaların tamamı şahsi niyetimi yargılamak olacağından müstakbel denyoluğa delalet sayılırlar. hele de bu yazı burda iken.

    sevgi ve ışık.
  • peki hiç mi doğru sonuçlara ulaşılmaz bu niyet yargılaması ile, vardığımız noktalar doğru olsalar bile yine de denyoluk mu sayılır?

    sizleri sevgi ve ışık ile selamlıyorum. siz konuyu yaşar nuri sohbetine çekmeden ben hemen bir çırpıda açıklayıvereyim durumu.

    efendim tabii ki insanların niyetlerini tespit etmek, yapılan analizlerle doğru sonuçlara ulaşmak ve kişilerin davranışları altındaki motivasyonları belirlemek mümkündür. şaşırtacak mı sizi bilemiyorum, bu işi konu edinmiş bir bilim bile var. zaten biz de sizlere insanların niyetlerini kestiremezsiniz demedik; insanların niyetleri ile ilgili şahsi olmaktan öteye geçemeyen öngörüleriniz ve yargılarınızdan gerçeklermiş gibi bahsedemez, onları bir munazarada dayanak noktası olarak kullanamaz, başkalarına sizin tezahür ettiğiniz gibi düşündükleri suçlaması ile yaklaşarak tek dalıp puan çıkarımda bulunamazsınız dedik. bunu da şahsi zihinsel yeteneklerinizi küçümsediğimiz için değil, aksine, şahsi yetenekleriniz, genel geçer yargılarda bulunmak konusunda sizlere engel olacağı için söyledik.

    cümle çok uzadı, anlamadınız gene. o halde örnekle anlatalım.

    bir zamanlar güncel olduğu ve muhtemelen yakın gelecekte de olacağı üzre, bir grup insan, kamuya ait yerlerde başörtüsü kullanmaya, türban takmaya inat eden insanların asıl niyetlerinin türkiye'de süregelmekte olan (teoride) demokratik sistemi yıkmak ve yerine, dini esaslara dayalı bir devlet düzeni getirmek olduğunu ileri sürdüler. üstelik, ileri sürmekle kalmadılar, bunu, iddialarına argüman yapıp, insanları, tamamen kişisel öngörüleri olan bu yargıya göre yargıladılar ve herkesin de bu yargının gerçekliğini görüp onlara katılmasını beklediler. peki sonuç ne oldu: yüzde yüz madara oldular. neden? çünkü öngörü sahiplerinin görüşleri türban ya da başörtüsü kullanmakta ısrar eden insanların %99'u için doğru bile olsa - ki değildir - bu doğruluk, herhangi bir nesnel kritere göre değerlendirilemeyeceği, insanların aklından geçenleri okumaya imkan veren bir teknoloji olmadığı için söylemlerde delil olarak kullanılamaz. karşı taraf, gayet haklı ve yerinde olarak, durumun hiç de böyle olmadığını, yaptıklarının kendi inançlarından kaynaklanan tercihleri olduğunu iddia ederlerse ilk iddianın sahiplerine ya mal mal bakmak ya da "hadi ordan, yalancısınız hepiniz" tadında a sınıfı denyoluk lisansını hakettiğini belgeler sözler etmek düşer.

    niyet yargılamak ancak bir kaç durumda kabul edilebilir bir yöntem olabilir. niyetin iyiye yorulduğu durumlar bunlardan biri ve delil olarak kabul edilebilecek tek halidir. diğer tüm haller ancak kişisel bir anlam ifade edebilir ve ancak iyi niyet çerçevesinde anlamlıdırlar.

    sonu biraz yinelemeli oldu farkındayım. lakin işin doğası böyle.

    sizi sonsuz yaradanın sevgi ve ışığı ile selamlıyorum.
  • kalabalık ve insanların birinci şahıs tarafından tanınma ölçülerini 1(adını bile bilmiyorum) ila 10(ciğerini okurum) arasında derecelendirirsek ortalamanın 3-4 arasına denk geleceği bir çevrede, savunma mekanizmasının temel direğidir niyet yargılamak.

    ha sizin yargınız sizden başka kimseyi bağlamaz, doğrudur ya da yanlıştır ancak görerek öğrenirsiniz ve fakat sonuçta kendi evreninizin merkezinde yalnızca siz varsınızdır ve korumanız gereken en önemli değer de yine kendinizdir. hatalı yargılara varabilir, mükemmel bir insanı 'çükkafa bu' diye etiketleyebilirsiniz kafanızda, neticede insan beşer bazen şaşar ancak zamanla hem tahminlerinizdeki doğruluk payı hem de hayatınızdaki 'istenmeyen sürprizler' in sayısı azalacaktır.

    adice ve bencilce belki ama şahsi kanaatim, kesinlikle 'mantıksız bir hareket' olmadığı yönünde.
  • "yapmiyorum ben, cok da kar$iyim" samimiyetsizligini bir kere birakirsak (yapmadiysaniz, sinirlenmemi$ ve/veya uzulmemi$sinizdir.. otsunuz, tebrik ediyorum) neye niyet neye kismet gercegini inkar etmektir.
  • başkaları hakkında değerlendirme yaparken önceden edinilmiş rastgele tecrübelerin kişisel yargılarla keyfe keder işlenip öne çıkarılmasıyla oluşturulmuş ve ancak yaşanılan çevre ve sahip olunan değer yargıları ile birlikte istatistiki bir anlamı bulunabilecek kanaatlerin kullanılması - ki bu kanaatlere önyargı da denilebilir kolayca - rasyonel eksenli anlatıları benimsemiş, aklı kendine dustur edinmişler için ciddi bir çelişki olsa gerek.

    sebebi tam olarak nedir kestiremiyorum - insan aklının çalışma biçiminden, orman hayatının can havliyle çabucak karar verebilmeyi gerektirmesinden ya da modern hayatın harala gürelesi ile toplu halde yaşıyor olmanın getirilerinden biri olabilir belki; bireyler, diğer insanlarla ilk karşılaşmalarında mümkün oldugunca hızlı bir şekilde bir kanaat geliştirip, düşüncelerini olabildiğince çabuk bir şekilde bir düzene koymak, karşılarındaki insanla ilişkilerinin nasıl gelişeceğine hemencecik karar verebilmek isterler. daha genel bir anlatımla acilen bilgi sahibi olmak istediğiniz bir konuya ilişkin önemli ya da önemsiz her ayrıntı, zihnimizde bir algoritmayı tetikleyerek o algoritmanın tecrübelerimiz tarafından oluşturulmuş doğrusal bir dizi kuralı işletip gerekli alanlarda boşlukları doldurmasına ve de nesnel pek bir anlamı olmayan sonuçlar üretmesine sebep olur. üstelik tahmin ediyorum bu, neredeyse tüm memeliler için gereçli bilinçdışı bir süreçtir. bir merada otlamakta olan ceylanın çalılar arasında duyduğu kıpırtının bir aslandan mı yoksa bir fareden mi kaynaklandığına karar vermek için nesnel gözlem yapmaya vakti yoktur lakin hayatta kalabilme başarısı gözlemlerinin gerçeğe yakınlığı ile doğru orantılıdır. aynı şekilde - misal - dış görünüşe bakarak başkaları hakkında fikir geliştirme, bir sözden karakter analizi, bir fikirden niyet telakkisi yetisi bize ormanda aslanlarla beraber yaşadığımız günlerden miras kalmış olabilir. insanların modern hayat mücadelesi içerisinde bu yaşama içgüdülerinden faydalanmaya çalışmaları da kısmen anlaşılabilirdir.

    öte yandan nasıl ki aslanın atası tek hücreli bir canlı oldugu için iri bacaklarını kenara bırakıpta kuyrugunu sallayarak hareket etmeye çalışması yerinde algılanmıyorsa, doğa tarafından bir çeşit zeka sahibi kılınmış insanların da evrimsel gelişimlerinden dayanak alıp akıllarını bir kenara iterek içgüdülerine göre karar vermeleri de yersiz addedilir. insan ile hayvan arasındaki en temel fark zeka ise bir insanı hayvanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri, kendi faydasını görmede içgüdüleri dışında yeteneklerini de kullanabilmesi olur.

    bir ceylanın her osuranın sıçacağını düşünmesi çok da şaşırtıcı olmaz şüphesiz. lakin rasyonelliğe, akla toz kondurmayıp da her osuranın sıçacağını düşünmek ciddi bir düşünsel boşluğa delalet sayılabilir zira her tuvalete gittiğinde gümbür gümbür osurmuş birinin osurmaktan niyetin her zaman sıçmak olmayabileceğini anlaması için osurupta sıçmadığı zamanları da düşünmesi gerekir. aynı benzetmeden devam ederek konusmak gerekirse gaz sancısı çektiğinde tuvalete koşan insan tedbirli iken, osuruk sesi duyduğunda bok arayan insan kuyruguyla hareket etmeye çalışan aslandır nazarımda.
  • aynı çizgide olabilecek kimi başka düşünceler için (bkz: oyun teorisi ve evrim)
  • psikanalizin halk arasındaki adı.
  • (bkz: niyet okumak)
    (bkz: akıl okumak)
  • zulmun babasıdır.
hesabın var mı? giriş yap