• 33. istanbul film festivali kapsamında, "yeni bir bakış" bölümünde yer alan filmlerden biri. festival sayfasında bulunan konusu kısaca şöyle;

    "brezilyalı yönetmen fernando coimbra’nın ilk uzun metrajlı çalışması olan bu gerilim, bir trajedi ertesinde evli bir çifti izliyor. tüm insanların içinde var olan acımasızlık ve nefret duygularına parmak basan bu kapkara öyküde, her anne babanın en büyük korkusuyla karşılaşıyoruz: çocuğun kaçırılması. okul çıkışında küçük kızlarını tanımadıkları bir kadının alıp gittiğini anladıklarında, sylvia ve bernardo’nun eli ayağı birbirine dolanır. ama bernardo bu olayın altından, hiç kimsenin aklına gelmeyecek birinin çıkacağını düşünmektedir: metresi rosa."

    filmin fragmanı için; https://www.youtube.com/watch?v=qctxj_n8gba

    2013 rio en iyi kurmaca film ve 2013 san sebastian latin ufuklar ödüllerine layık görülen film; türünün en iyi örneklerinden birini sunmasa da, kurgusunda dikkat çeken birkaç incelikli detay, filmi gün yüzüne çıkarıyor gibi. daha doğrusu; yansıtmak istediği karanlık tarafta daha iyi tutunmasını sağlıyor.

    affedilmeyi dahi istemediğin bir kötülük yapma noktasına nasıl varılır? nasıl bu kadar isteyerek ve bilerek, insan o noktaya ilerler? gibi sorularla ilerlemek salık verilebilir. bernardo'nun da yaptıklarından hiçbir şekilde af dilemediği düşünülürse, affedilmek istemeyenin sadece rosa olmadığı gerçeği; "kapıdaki kurt"un ta kendisi çünkü. şimdi kemirsin dursun içimizi!
  • cok carpici bir brezilya filmi..cok sert bir kisas isleniyor..
  • kaçırma/kaçırılma temalı filmler genelde yüksek tempoda devam edip merak uyandıracak gizemler sunarak seyirciyi filme bağlarken bu filmde yönetmen yavaş tempo ve gizem uyandırmak yerine yalan söylemler üstüne gerçek hikayeyi gösterme şeklinde devam etmeyi tercih ediyor. seyirciyi düşündürecek, çözüm yaptıracak, merak uyandıracak bir alan bırakmamış. süresi kısa bir film olmasına rağmen boş sahneleri bolca vardı. keşke alkol, sigara, seks sahnelerinden kırpıp karı kocanın birbirinden kopma noktasına nasıl geldiğine, adamın hem ayrılmak istemeyip hem de eşini aldatmayı kendince nasıl normalleştirdiğine ve metres durumundaki genç kızın neden böyle bir ilişkiyi kabullenecek motivasyonu olduğuna değinselerdi. gerçek bir olaydan filme uyarlama olmasına rağmen senaryonun içi boştu. oyunculuklar vasattı. finali mutlu son yerine kısasa kısas bittiği için platformlarda yüksek puan verildiğini düşünüyorum.
  • brezilya yapımı filmler beni şimdiye kadar neredeyse hiç hayal kırıklığına uğratmadı. bunda ispanyol sinemasına olan yakınlığım ve brezilya sinemasının da tarz olarak ispanyol sinemasına yakın oluşu büyük bir etken muhakkak ki… o lobo atrás da porta, ilk yarısıyla sıradan, vasat bir aşk, ihanet ve suç filmi havasında. hatta sabırsız seyirciye “nereden başladım ki şu filme?” dedirtecek kadar klişe. ancak film ikinci yarıda farklı mecralara akan konusuyla seyircisini kalkmak üzere olduğu koltuğuna çivilemeyi başarabiliyor. özellikle roza rolündeki leandra leal’in performansı ile taçlanan film sürpriz finaliyle ve işlediği ülkemizde de güncelliğini yitirmeyen “çocuk kaçırma” temasıyla dikkat çekiyor.
hesabın var mı? giriş yap