• su adreste dinlenebilecek remember remember sarkisi.

    sözlerini de yazayim, tam olsun...ahah! saka saka, söz möz yok.

    (bkz: bu kiyagimi da unutmayin)
  • ocean potion

    geçmişim sığdırdığım bu kalemle, en yeni şeyleri yazıyorum. öyle büyülü ki bu nesne, yazmadığı, tanık olmadığı duygu yok gibi neredeyse. kulaklarımdaki müzik büyülü, senden gelen onca şey gibi. beklediğim ve bekleyeceğim sözcüklerdeki sihir gibi. yıpratmıyor bu bekleyiş artık, acı vermiyor, beynimi kemirmiyor, sorgulatmıyor kendimi; aksine olgunlaştırıyor ve daha çok besliyor beni.

    hep ayrılıklarla anılmamalı garlar, istasyonlar, hava limanları. bugün bir kavuşmaya tanık olacak uçaklar, yolcular ve bavulları; tam olmaya, bütünleşmeye... herkes, hiçbir şey olmamış gibi devam ederken hayatına, biz hindistan'da bir depreme neden olacağız, izlanda'da volkan patlatacağız, japonya'da dalgalar kıyıları dövecek ve norveç fiyortları en kavurucu güneşini seyredecek hayretler içinde. biz bugün bir kayayı yerinden oynatacağız ve sadece bizim için kurgulanmış milyonlarca domino taşı harekete geçecek bu sayede. zamandan ve mekandan bağımsız bir alt evrende, kimsesiz ve özgür olacağız.

    gözlerimi kapadım. bakmıyor olsam bile, onlarca uçağın inip kalktığı en güzel manzarayı izlemeye koyuldum zihnimde. ruhumdaki müzik uçurmaya yeterken beni, heyecanımdan katlanan özgürlük hissi, hücrelerimden fışkırmaya başladı. gelmek üzereydin, hissediyordum. en büyük uçağın motor sesi bile aşamazken kulağımdaki ezgiyi, ben senin ayak seslerini duyuyordum. kalbim hızlanan müzik gibi gümbürderken ve parçalamaya çalışırken hapsolduğu kafesi, sanki oturduğum yerden havalanmış, yolculuğun ilk adımlarını atmaya başlamıştım sana doğru. karşımda durdun, yaklaştın, gözlerime vuran güneşi kesmiştin ve bir gölge gibi uzanıyordun. ellerim dizlerimde bağdaş kurmuş otururken, aynı ritmi tekrarlıyordum beynimde, heyecanımı kontrol etmek için. dizlerinin üzerine çöktün ve ellerimi tuttun. dünyanın, güneşin, gezegenlerin ve tüm yıldızların enerjisi toplanmış ve ikişer elin birleşmesinde patlamıştı sanki. her yerim kesilmiş, kanıyor gibiydi ve sızıyorduk birbirimize doğru. beynimdeki çağrışımlar bir diğerine çarpıyor, tüm düşüncelerim kendilerini hatırlamış, yeniden var oluyordu. ruhum tüm açlığıyla saldırırken seninkine, hissedilmemiş duygular, daha önce hiç duyulmamış yeni hazlar yaratıyordu.

    bu yaratımdan gerçekliğe dönebilecek miydim? öyle ağırdı ki göz kapaklarım, içim ne kadar hafifse ve uçuyor olsa da ruhum seninkiyle uyum içinde, bedenim, kemiklerim, kaslarım, sanki başka bir kuvvetin etkisi altında ağırlaşıyor ve çekiyordu beni dibe. bir elim hala sımsıkı tutarken elini, zorlukla diğerini yüzüne ulaştırdım. yokladım parmaklarımla her bir noktayı; kulaklarının kıvrımını hissettim, kirpiklerine, kaşlarına dokundum, buldum alnındaki izi, sakallarının üzerinde gezdirdim elimi, dudaklarını araladım usulca, tüm özlemini hissettim parmak uçlarımla ve emin oldum o'nun sen olduğuna.

    hiç bitmesini istemesem de bu büyülü anın, açmalıydım gözlerimi, bunun bir rüya olmadığını görmeliydim. sadece benim yaratımım olmadığından, her şeyi hayallerimde kurgulamış olmadığımdan emin olmalıydım. düşler güzeldi ancak gerçeklere de bir şans vermek gerekiyordu artık. ben de son gücümle, kanımı tekrar topladım kalbime, ruhumu çağırdım geri, tüm kaslarım üzerinde hakimiyet kurdum, endişelerimi ve korkularımı bir uçağa bindirip, bulutların üzerine gönderdim... ve nihayet açtım gözlerimi.

    var oluşunun gerçekliğinde, seninle beraber, reine'ye doğru yola çıktım.
hesabın var mı? giriş yap