• gec kalinmis olsa da klasik girisi yapmazsam olurum; yeni bir dokuzuncu nesil sabirtasi yazar, aman da hosgelmisss, bes gitmisss...

    ya sirf ben istiyorum diye ortodontist olacaksin ya bak beni nasil ihya ettigini anlatamam cancagizim, tamam tamam cerrahi de olabilir hadi izin veriyorum :) her an kaldigimiz yerden tam gaz dedikodu yapma seviyemiz de her daim devam ve caktirma, ssstt... bak ne dicem;

    (bkz: banyodan yeni cikmis behlul) :/

    ya bu arada canim muffin cekti demis miydim? pufff...
  • yakın zamanda tekrardan karmasına kavuşacak olan badim. bembeyaz sağlıklı dişlerimle kendisine bir adet gülücük burda şeysi yolluyorum. *
  • 500. entrym kendime olsun, deliliğine girmiş yazar.

    bu pufffin insanı, çok hata yapar. çok kırılır. çok yıkılır. hep bundan sonra kimseye değer vermicem der, gene 3 kuruşluk insanlara 5 kuruşluk değer verir. gene üzülür. ama nasıl olur bilemem, bilemedim yıllardır. hep ayakta kalır. sızlanır, mızlanır ağlar çok ağlar, gözleri patlayana kadar. ama sabah gene kalkar, "evvet kırmızı çorap, çünkü bugün mutluyum" der. kırmızı çorabıyla mutlu olur, yiyip içerken mutlu olur. minik yeğenlerini kucaklayınca mutlu olur, hayal kurarken mutlu olur. küçük, çok küçük, insanların anlamadığı kadar küçüktür dünyası,çok şey istemez. sevgi arsızıdır, deli gibi sevilmek ister.
    çok takıntılıdır, çok düşünür, bin kere "keşke şöyle deseydim, o zaman o da bana böyle derdi, ben de şöyle cevap verirdim" diye kurgular kafasından. olayları olup bittikten sonra yaşamaya devam eder, herkes olanı unuttuktan sonra telefon açıp alakasız bi cümleye cevap verebilir mesela.
    aptaldır çabuk inanır, çabuk güvenir. çabuk unutur. kin tutmaz. tutmayı çok ister ama tutamaz.
    en nefret ettiği şey salak yerine konmaktır. ne oluyosa onu bilmek ister. kalbini kırmış, defalarca üstünde zıplamış insanları diil de, salak yerine koyanları siler, affeder ama siler, o insanlar artık hiç yokmuş gibi davranır. herkes hayret eder, bazen kendisi de.
    her şarkıya bi anı yükler, anısı olmayan şarkıları dinlemez. anısı olan şarkıları dinlemeden duramaz. eğer bi şarkıya taptıysa "ya diğer şarkılarından nefret edersem" diye o şarkıcının albümlerinden uzak durur. içinde sürekli kendi radyosu açıktır.
    yalnız kalmayı hiç istemez ama deli gibi özler. "annem evden gitse de yayılsam" der ama annesi gidince 2 saatte bir arar mızıldanır.
    yemek yemeyi çok sever, deli gibi sever, sevdiği yemeklere aşerir resmen. kapuska, muzlu çikolatalı tost, balık ekmek, karışık kızartma, köfte, pilaki favorilerindendir.

    çok saçmalar, sık saçmalar, çok özür diler. çoğu zaman ne yaptığını o da bilmez. savruktur biraz. ama çok dakiktir. beklemez bekletmez.

    off...

    kendini bıraksın birazcık, düşünmeden yaşasın. nefes alırken tutuk olmasın.
  • bazen, belki abarttigimi dusunenler oluyordur. halbuki bilseler; su kizin yaptigini, bana burada, bulundugum yerde yapmasi gerekenler veya daha iyimser haliyle, "yapmasini umduklarim" yapmadi/yapamadi. gercekten manevi degeri buyuk olan o mesaji arsive attim ve sakliyorum/sakliycam. bil istedim. cansin...
  • daha yeni görüştük, birkaç gün önce. yeniden gözlerinin içine baktım, güldüğü zaman incecik iki çizgiye dönüşen gözlerinin, mutlu oldukları o kadar çok belliydi ki…

    belki bu duruma çok sinir olmam gerekiyordu, isyan etmem, bir çok insanın da yapacağı bu olurdu sanırım, çevremden duyduğum “sana ne artık” lar buna işaret ediyordu çünkü ama;

    ben, gözlerim, sözlerim, duruşum, her yaptığım, her şeyim ele verdi beni, halimi. o mutlu olsundu, kiminle, nerede, nasıl, ne şekilde olursa olsun ama mutlu olsun çok çok muk olsundu ve ben de bunu mutluluğunu bileydim, derin bir iç çekip kendi kedime gülümseyip o orda mutlu diyebileydim.

    dedim ya kendimi ele verdim, o gün yanında, “sen benim mutlu olmamı istiyorsun, gerçekten istiyorsun ama” dedi. yutkundum, yüzüne bile bakamadan “evet” dedim sadece;

    evet, tanıdığım, bildiğim herkesten daha çok hak ediyor bunu ve şimdi geleceğini, gidişini büyük ölçüde görebildiği bir yol görünüyor hemen önü başında. o yol onu nereye götürür bunu bilecek konumda ve durumda değilim ama bildiğim bir şey var ki, o yol veya başka yollar, herhangi birisi veya hepsi, onu benim onun için olmasını istediğim yere götürmesi, hak ettiği yere, olması gereken yere. ve oraya giderken yanlış yolların karşısına bir daha çıkmaması, engellerin, engebelerin olmaması, olsa bile onların üzerinden, etrafından son sürat geçip hiç birisini hissetmemesi.

    yakında uzaklara, çok uzaklara gidebilirim, ama sadece fiziksel olarak. zihnimdeki ve kalbimin en güzel yerindeki o hafif acıyla karışık harika yeri her zaman yanımda olacak. yani aslında bir yere gittiğim yok hep bir şekilde yakınında olacağım. her telefon konuşmasında her mesajda o “ilk tutuşta” olduğu gibi heyecanlı ve mutlu olacağım. çok uzun yıllar sonra bile ve bundan tüm benliğim her şeyimle sonuna kadar eminim.

    sanırım aslında benim de mutlu olmam çok kolay. orada minicik bir yerim bile olduğunu bilmek, mutlu olduğunu ve bu mutlulukta ufacık da olsa benim de payım olduğunu bilmek, yıllar sonra bile karşılaşınca birbirimize sımsıkı sarılıp dakikalarca bırakmayacağımızı bilmek, en zor en yitik anlarımızda her zaman birbirimize destek olmak için elimizden geleni yapacağımızı bilmek… hiçbir zaman unutulmayacağımı, unutmayacağımı bilmek….

    üzülmesin sakın benim için, hiç hem de. bak işte bu kadar kolay aslında benim de mutlu olmam. hem söz verdim kendime çok çok iyi bakıcam ve senin için orada bir yerlerde olduğumu her zaman hatırlatıcam, ne kadar minik bir kuzucuk olduğunu....
  • keske yine 2012 olsa... keske yine istanbul'da olsam, keske onun o guzel yuzunu, o gulen gozlerini gorebilsem. dertlessek yine, konussak. ne iyi olurdu. belki artik benim istanbul'a zor da... keske sen gelsen buraya. cok istersek olur ki!^^

    o hani, 23 nisan tanismamizi, hala unutmadim, unutmayacagim.

    hayatimda oldugun icin, bir kez daha, tesekkurler!
hesabın var mı? giriş yap