• ünlü alman düşünür friedrich nietzschenin delirmeden önceki son anlarını anlatan blind guardian parçası.
  • and then there was silence'dan sonra kanimca albumun en basarili sarkisidir..insani berserk olmaya iter direk..
  • hansi kürsch, filozofa çok bağlıdır. sözleri nietzsche'nin kendi ağzından konuşturur. insan bir an için de olsa kendini o psikolojiye sokmaya çalışır. olağanüstü etkileyicidir.

    was i aware whom i had slain, i fear i was:
    the faceless
    the nameless
    the bush set on fire
    no one ever dared to speak
    "shame on me, i don't believe
    the here and now is all we're living for"
    ----

    well we all know there's no other side
    it's good and evil
    i know right between, there's no borderline
    this is the punishment divine
    ----

    (right away)
    through the valleys grey
    (i will be gone)
    through the shapeless land i walk alone
    (i will be gone)
    i'm left alone
    (i will be gone)
    through the deepest void, a blackened paradise
    (i will be gone)

    (bkz: nature's law instead of god in heaven)
  • zamanında, sözleri nasıldır, ne anlatıyor bu şarkı acaba diye hiç düşünmeden dinlediğim bir şarkıydı. vokalleri, melodisi neyim güzeldi hep, beğeniyordum. ama bir gün sözlerin nietzsche’yle alakası olduğunu duyduğumda... aman tanrım…

    zaten the soulforged, a night at the opera albümünde değil miydi? bu hansi nasıl bir şeytanlık yapmıştı da iki idolümü aynı albümde birer şarkıyla onurlandırmıştı. bu konu üzerinde baya düşündükten sonra fazla kurcalamamaya ve üzümü yiyip bağını sormamaya karar verdim. zaten belli ki hansi’yle aramızda bir sinerji, bir telepati, bir şeyler vardı.

    her neyse, dediğim gibi bu şarkı nietzsche hakkında. nietzsche’nin delirmeden önceki son anları anlatılıyor kendi ağzından. hansi’ye göre –ki bu düşünceleri yüzünden hafiften ayar oldum kendisine- tanrı ya da birileri delilikle cezalandırmış nietzsche’yi.

    şarkıyla anlatılan süreci yazarsak; başlarda niçe daha aklını kaybetmemiş ama deliliğin eşiğinde olduğunun farkında. duvarlardan deliliğin gölgelerinin kendisine baktığını, sisin içinden o’nun geldiğini hissediyor. daha sonra ise geçmişiyle, düşünceleriyle yüzleşiyor. o hakkında çok zekice espriler yapılan, geri zekalı beyinlerin akıllarınca tişörtler giyerek dalga geçtikleri “tanrı öldü” lafına da bir gönderme var “was i aware whom i has slain, i fear i was” dizesiyle. burada ufak bir göt korkusu seziliyor.

    geri dönüşü olmayacak bir şekilde yokluğa karışmak –ki bu aklını kaybetmesi anlamına geliyor büyük ihtimalle- korkusu hakim niçeye. (bu korku aynı zamanda hansi’de de var antiparantez belirteyim)ama işte deliriyor ya yavaştan, hem göt korkusu var hem de söylediklerimden pişman değilim, yine olsa yine yaparım diyor.

    daha sonra aklı gidip gidip gelmeye başlıyor. uzaklardan meleklerin şarkı söylediklerini duyuyor "haklısın, biz yokuz” diye. aklını başına toplamaya çalışıp inandıklarından –veya inanmadıklarından- taviz vermemeye çalışıyor, öte dünyanın olmadığını kendine telkin ediyor. ve işte tam burada hansi’ye çok pis ayar olduğum kısma geliyoruz: ilahi ceza diye bir şeyden bahsediyor burada niçe’nin ağzından. röportajlara göre de bu ceza niçe’nin delirmesi.

    neyse hansi gibi sevdiğim bir adama sövmeden, şarkının sonuna geleyim: en nihayetinde niçe, düşüncelerinin doğruluğunu yeniden sorgulamaya başlıyor. “abandoning the superior mind” falan derken de şekilsiz, gri, bomboş, pis, beter bir yerde buluyor kendini tek başına. işte bu yer büyük ihtimalle deliliği simgelemekte ama cehennem diye de yorumlanabilir.

    bitirirken, bu şarkı kesinlikle niçe’yi yansıtmamaktadır bence, onu belirteyim. hansi biraz da dini duygularının etkisiyle yazmış sanırım bu şarkıyı. yoksa niçe öyle göt korkusu duyacak bir adam değil zannımca.
hesabın var mı? giriş yap