• murathan mungan’ın “bu kitaba amatör bir resim severin, resmin ve ressamların dünyasına duyduğu ilgiden yola çıkarak, sevdiği, seçtiği çeşitli parçaları yeni bir toplamda bir araya getirerek bunlarla yeni bir galeri oluşturma arzusu, ve bu parçaları, bu galerinin kendi özel ışığında yeniden görme ve okutma isteğiyle kurduğu edebiyat içi bir oyun diye de bakılabilir. bu öykülerin, yer aldıkları kitaplardaki bağlamlarının dışında, böyle özel bir toplamda daha farklı bir okuma tadı ve serüveni sunacağını düşündüm.
    kitabın bu üçüncü baskısında üç yeni öykü var. bu değişikliği kitabın adına da yansıtarak "ressamın ikinci sözleşmesi" diyorum. biliyorsunuz: sanatçının hayatla ve sanatla yaptığı sözleşme sürdükçe oyunlar da sürer.” diye bahsettiği, ilk baskısı 1996’da, ikinci baskısı 1998’de yapılan, ocak 2005 tarihli üçüncü baskısında “ressamın sözleşmesi” olan adı (the draughtsman's contract’a gönderme yapılma arzusu ile seçilmiştir.), “ressamın ikinci sözleşmesi” olarak değiştirilen kitap. hatta tam adı murathan mungan’ın seçtikleriyle ressamın ikinci sözleşmesi’dir.

    içindeki öyküler:
    marguerite yourcenar/wang-fo nasıl kurtarıldı?
    roald dahl/deri
    jorge louis borges/düello
    o. henry/son yaprak
    carlos fuentes/ne olursa olsun
    corrado alvaro/melusina'nın resmi
    honorê de balzac/bilinmeyen şaheser
    marcel tamayo/hazine
    ray bradbury/gülümseme
    bernhard schlink/kertenkeleli kız
    tama janowitz/harbi muhabbet
    italo calvino/uzayda bir işaret

    salinger’in de daumier-smith'in mavi dönemi de bu kitaba çok yakışırmış aslında. kısmet…
  • murathan mungan'ın edebiyata karşı profesyonel tutumunu bildiğim için seçkilerine saygı duyarak okudum. kendisinin zevkine güvensem bile ne kadar öznel bir deneyimmiş tekrar anladım. maalesef hikayeler çok zayıftı. marguerite yourcenar'ın wang-fo nasıl kurtarıldı öyküsü en güçlüsüydü.

    bir öyküyü güçlü kılan ölçüt benim için, içinde bir akıntı hissetmem. hareketsiz kalmamak ama apar topar gitmenin endişesini, telaşını da hissetmemek gerek. bir nehir akıntısı gibi, belki çok az heyecan, sakin ama hareketli. yatağı biraz geniş ki böylece debisiyle savrulmayacak kadar güven veren.

    yourcenar'ın hikayesinde bu oldu, bunun haricindekiler kapıyı açıp çıkmak kadar direkt, camı açıp fırtınayla kırılan sandalye sesleri duyuracak kadar sertti. hikaye böyle bir şey değil benim için. hikayedeki akış, okuru etkiler, vurur ama zarar vermez, öyle sakince uzatır ki ellerini okuyucunun düşüncelerine, onu tutup kavramak yerine ona yalnızca dokunur, dokunaklıdır yani.
hesabın var mı? giriş yap