• yeni türkünün 10. albümü
  • süper baba dizisinin müziklerinin toplandığı yeni türkü albümü. dizide şarkıların çoğunu boğaza karşı olan manzaralarda, istanbulun sabahın körü hallerinde falan dinliyorduk ve çok güzel geliyordu insana...
  • "çengelköy olur masal" çok içlidir.
    üzerine bir şiir. önünde kendini gurûba salmış bir istanbul.
    "eteklerinde gümüş rengi bir yığın yaprak".
    bakacaksın bu şehre, ağlayarak.
    içinde kalmış, fersude olmuş aşkı kanatarak...
  • super baba gibi belki de türk televizyonculuk tarihinin gördüğü en güzel, en insancıl dizisi olan bir dizinin en az dizinin kendisi kadar güzel, dinledikçe bünyeye kattığı huzur giderek artan yeni türkü albümü
  • kapağı çok güzeldir bu albümün ve sanırım türkiyede bir dizinin müziklerini barındıran ilk albümdür
  • cengiz onural'ın ağırlıkta olduğu yeni türkü çalışması.
  • final dönemi çalışırken dinlenen tek albümdür,keyif ve huzur verirken motive edici bir özelliğide sahiptir.albüm bir çok inişe ve çıkışa sahiptir.aradan yıllar geçse dahi hala dinlerken kafanızda özdeşleştirdiğiniz sahneler gelir akıllara, her parçada,artık üzerinden çok zaman geçtiğinden hangi parça ilk hangi sahnede çalınmıştır çok net kestiremezsiniz,her nekadar 2 kez kaçırmadan izlemiş olsanız bile diziyi.
  • fiko'nun ipek'i unutamadığının canlı kanıtıdır bu albüm...zira eski aşklar rüyalarda yaşar...

    beni, seni, bizi 10 sene evvelsine, kimini çocukluğun saf günlerine, kimini gençliğin alevinin ortasına götürüp bırakan albümdür...sigara üstüne sigara yaktırır...o günleri hatırlarken...özdeşleşmiştir çünkü.hatırlanmayan şarkı yok gibidir içlerinde.

    gah tutkulu bir aşkı betimler değişik enstrümanların mühteşem uyumuyla oluşmuş inceden gelen tınılar...gah hayat sürer'deki gibi bir iyimserlik.

    madam eleni gelse bir gün bize, misafirimiz olsa...dedeye laf atsak...babanın balıkçı teknesinde inceden bir boğaz turuna çıksak...nihat'ın kahvesinde bir çay içip, sermet'e takılarak zeynep gibi maceralara atılsak, alim'in eve dönüşünü beklesek..aşık olsak...bu uğurda aikido öğrensek..herşey oradaki gibi olsa, saf ve temiz bir rüyanın içine dalsak...cevdet içip içip eve gelse, bize küfretse, iki tokat çaksa, sonra özür dilese...görsek, en değer verdiklerimizin elimizin altından kayıp gittiğini ve birşey yapamadığımızı görsek, arka bahçede iki mum yakıp dilekleri yollasak...

    sonra iş yerimizde yıllar sonra stajyer olarak çalışan ece'yi görsek ve sonradan onun o olduğunu öğrensek...kendimizi tokatlasak...rüyada mıyız bilemesek...hiç uyanmasak.dürtseler de hissetmesek, bağırsalar da duymasak.

    ptt tesislerinde yemeğe gittiğimiz o cuma gününü hatırlasak...içeri odaya gidip atv'yi açtırsak...bir rüya vakti daha gelse...

    yaşasak bin bir türlü şey içinde...acısıyla tatlısıyla...uyandığımızda cennette olsak.her şey güzel olsa...

    sonra dalgınlıktan çıkıp bir sigara daha yaksak..

    süper baba film müzikleri çalıyormuş o an meğer...içe işleyen nağmelerle...bitmeyen acıların, yarım kalmış sevinçlerin, gerçekleşmemiş heveslerin, yok olan hayallerin, unutulmayan hislerin tasvircisi...ey, neşeli birşeyler çal şurdan hacı diskjokey efendi...aç bi çakkıdı chacaron bişeyler de keyfimizi bulalım..kaybettik şarkımızı zaten...

    nedir efendi..nedir derdin gece boğaza bakıp bakıp kendini dağlarsın...isyanın kimedir yaradana mı yoksa kaderine mi...efendi kendine gel efendi...

    sen dur efendi, ben sana içimdekileri bir bir anlatayım der gibidir,süper baba film müzikleri...geçmişi unutma der gibidir...geleceğe de ufak bir bakış atar gibidir.

    noldu ya? nerdeyim ben? en son ipek'in eczanesi'nden çıkmış gidiyordum...ne? hayal mi görmüşüm? yok yahu..alişan'ı gördüm daha yeni..inanmıyorsanız sorun ona...yok mu öyle biri? nasıl ya?

    nasıl ya?ben buraya nasıl geldim ya?
hesabın var mı? giriş yap