• müslüman olmadan önceki(erciyas ailesindeki tek müslüman olan kişi kendisidir.) adı leon lütfi olan semih lütfi erciyas isimli ermeni asıllı yayıncının 1906'da sirkeci'de kurduğu kitabevi ve yayınevi. semih lütfi'nin vefatının ardından kitabevini eşi aznif erciyas 1945'te devralmıştır. 1980'e değin bilfiil 35 sene başarıyla kitabevini çalıştırmayı başarmıştır. bu dönem içerisinde yeni herhangi bir kitap basılmamıştır, sadece geçmişte basılan kitapların satışı devam etmiştir. necip fazıl kısakürek, nazım hikmet gibi önemli yazarlarımızın ilk kitapları bu yayınevinden çıkmıştır. emin nedret işli'nin bu döneme ilişkin şöyle bir hatıratı var:

    --- aktarım ---

    ben öğrenciyken aznif hanım sirkeci'de kütüphanesinin içerisinde karanlık, tozlu bir kasanın başında oturur, sıradan verirdi satıştaki kitapları. eğer bozuksa arkadaki kitaptan vermez, kovardı. ölümünden sonra, bina çok değerli olduğu için kitaplar kimsenin gözünde değildi. kitapları önce kuleli'ye yolladılar, garnizonlara, çünkü depolarında dağıtılamamış, satılmamış on binlerce kitap vardı. bunların kuleli askeri lisesi vasıtasıyla bütün garnizonlara dağıtılması için bir teklifte bulunuldu. askerler bir kısmını aldı götürdü. daha sonra binanın bir an önce boşaltılması gerektiği için bu kez edebiyat fakültesi'ne haber verildi; onlar da bir müddet, bir miktar seçip götürdüler. edebiyat fakültesi'nde kütüphanenin 2-3 gün boyunca kapısının açılacağı ve kitapların istenildiği kadar alınabileceği şeklinde bir şaiya çıktı; gerçekten de içeri girip, istediğiniz kadar kitabı torbaya doldurup götürebiliyordunuz. böylelikle kitaplar dağılabildiği kadar dağıldı, dağılamayanlar da maalesef kâğıtçıya, hurdacıya gitti.
    --- aktarım ---

    aznif erciyas'în 80'de geçirdiği trafik kazası kitabevinin de sonu oldu. son dönemlerini yalnızlık içerisinde geçiriyordu. kaza sonrası akrabalarından armine ipekçiyan'ın ona sahip çıkmasının ardından 82 yılında vefat etti ve kitabevi de ne yazık ki ömrünü tamamladı.
  • selim ileri kendisiyle yapılan bir röportajda bahseder,

    aktarım

    "ankara caddesi'nin sonunda semih lütfi kitabevi vardı. bir dönem yerli edebiyatın en önemli eserlerini o basmıştır. semih lütfi vefat ettikten sonra eşi devam ettirdi. ermeni asıllı bir hanımefendiydi. yanında yarı meczup bir adam çalışırdı. rafları 1940'lı yıllardan kalma kitaplarla doluydu. kadın öldü, yanında çalışan adam ne oldu bilmiyorum. sahaf sami önal, nur içinde yatsın, bir gün oradan geçerken yolda, yerlere saçılmış münif fehim'in orijinal kapak çizimlerini görmüş. ağlayarak toplamış hepsini. düşünebiliyor musunuz, bir kültürün batışı bu. siyasetten ötesini göremeyen bir ülkede yaşadığımızdan dolayı, bir kültürün nasıl battığını da idrak edemiyoruz... vefatına yakın sami bey'de o çizimlerden hâlâ bir iki tane vardı, satmadı onları. rahmetli ahmet cemal'le birlikte moda'daki dükkanına gitmiştik, iki tanesini bana hediye etti. ayıp olacak diye bir tane de ahmet'e hediye etti. ahmet almadı. çıktık, epey kızdım; 'alsaydın, bana verirdin' diye. ikisini de kaybettik, allah rahmet eylesin."

    selim ileri röportajı
hesabın var mı? giriş yap