*

  • amerika birleşik devletlerinin ikinci dünya savaşının sonundan, 1980'li yılların ikinci yarısında kadar uyguladığı dış politikadır. ikinci dünya savaşından önceki döneme baktığımızda uluslararası alanda söz sahibi olan devletlerin avrupa ülkelerinden ibaret olduğunu, amerika'nın dışarıya kapalı bir politikayla endüstrileşme sürecni geliştirmek için çabaladığını, rusya'nın ise iç sorunlarıyla meşgul olduğunu görürüz.
    savaşın bitimiyle, avrupa'nın çok ciddi biçimde yıkılmış olduğu ortaya çıkar. bir kaç sene öncesine kadar dünya'nın her bölgesinde sömürgeler bulunduran, üzerinde güneş batmayan imparatorluklar, tamamen tükenmiş ve savaş sonrasında karşılaşacakları ekonomik zorlukları düzeltmek için içlerine kapanmışlardır. buna karşı, savaş döneminde tüm dünyaya silah satarak daha önce hiç olmadığı kadar zenginleşen ve bu zenginliğiyle sanayisini daha da geliştiren amerika ve almanyayı durdurup hitlerin yenilmesinde çok büyük ölçüde pay sahibi olan rusya yeni dünya'nın süper güçleri haline gelir. buraya kadar olan kısım için sayfanın sonunda yönlendirme yaptığım diğer yazılara bakabilirisiniz.

    soğuk savaş iki kutuplu bir dengedir ve bu kutuplardan bir tanesi amerikadır. iki kutuplu dengelerde diğer küçük devletler iki büyük devletin etrafında toplanıp ortak bir şekilde hareket eder ve her yeni duruma ortak bir tepki verilir. çok kutuplu dengelerde ise kutuplardan biri yeni bir hamle yaptığında bu değişimden en çok kimin zarar göreceği net bir biçimde kestirilemeyebilir. bu durum bu yeni hamleye karşı dengeleyici bir hamle gelmesini geciktirir. oysa iki kutuplu dünyada taraflardan birinin bir bölgede kurduğu düzenden diğer tarafın zarar göreceği gün gibi ortadadır. bu yüzden her hamleye çok kısa bir süre içinde karşılık verilir. hele bir de devletlerin sahip oldukları aşırı güçlü silahlar, savaş çıkmasını engelliyorsa uluslar arası ilişkiler çok hassas bir "dehşetler dengesi" üzerine oturtulmak zorunda kalır. işte ikinci dünya savaşından sonra kurulan bu dengeye soğuk savaş diyoruz.

    dönemin abd dış politikası ise bu dengeler sisteminde dünyadaki küçük devletleri amerikan yanlısı politikalar izlemeye ikna etmek ve sovyetler birliğinin güney kanadını bu devletler tarafından sararak, rusyayla dünyanın geri kalan kısmının bağlantısını kesmek üzerine kuruludur.

    (bkz: midway/#10201161) (bkz: birinci dunya savasi sonrasi abd dis politikasi) (bkz: #11085774) (bkz: washington deniz silahlari konferansi) (bkz: charles de gaulle/#11102650) (bkz: yalta konferansı/@yavru kedi) (bkz: potsdam konferansi/@yavru kedi) (bkz: sanayi devrimi/#11117230) (bkz: soguk savas/#11103212) gider...
  • (bkz: demokrasi)(bkz: götür)
    (bkz: baba mesleği/9)
  • ilk yıllarda abd rusyayı direkt olarak nükleer silahlarla tehdit etmek gibi bir poltika izlmeye çalışsa da stalin abd nin savaş gibi bir durum olmadığı sürece bu silahı bir kez daha kullanamayacağını anlar ve kendi politikasından taviz vermez. 1949 yılında rusya'nın ilk nükleer silahını yaptığını açıklamasıyla abd rusyaya karşı çok daha gelişmiş, karmaşık politikalar uygulamaya karar verir.
    abd dünyada çatışma çıkması muhtemel bölgeye uzak olmanın da verdiği güvenle yeni bir nükleer silahlanma doktrini geliştirir. buna göre nükleer savaş gelecek dünyanın bir gerçeğidir. taraflar arasında bir çatışma çıktığı zaman ülkeler hiç düşünmeden düğmeye basacaktır ve tüm avrasya yerlebir olacaktır. bu yüzden, piyade, tank, uçak gibi geleneksel savaş yöntemleri yavaşça terkedilmeli bunun yerine nükleer silahlanma doruk noktasına çıkarılmalıdır. bir olay çıktığında nükleer silahların olduğu bölgeyi savunacak kadar uçaksavar ve gemi; silahları gerekli bölgeye götürüp bırakacak kadar da uçak, savaşmak için yeterlidir. bu durumda geleneksel askeri birliklere para harcamak anlamsızdır. dünyada sadece amerika ve rusyanın nükleer silahı olduğunu ve rusyanın, benden olmayan bana karşıdır şeklindeki aşırı agresif politikasını düşünürsek avrupadaki küçük devletler amerikanın nükleer savunma şemsiyesi altına girmek zorundadır.
    gerçekten de öyle olmuştur. rusyanın aşırı agresif politikası ve avrupa ülkelerinin yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle yeni askeri birlikler kuracak gücü bulamaması; ingiltere, fransa, federal almanya, yunanistan, türkiye gibi bir çok ülkenin rus tehdidi karşısında amerikaya sığınmasına sebep olur. savaş döneminde iyice zenginleşen amerika ise bu ülkelere çeşitli maddi yardımlar karşısında nükleer silah yerleştirip, ekonomisi zor durumda olan devletleri askeri harcamalardan kurtarır. ne var ki amerika günü geldiğinde silahların ateşlenmesini sağlayacak olan anhtarların amerikan subaylarda kalması konusunda ısrar eder ve tüm nükleer gücü elinde tutar.
    günün birinde sovyetler, birilerine savaş ilan ettiğinde abd tüm silahları ateşleyeceğini ilan eder ve bu gerçeğin rusya üzerinde yarattığı baskıyı kullanarak dünyaya yön vermeye çalışır. kenidisi ise avrupadan oldukça uzak olduğu ve açık ara dünyanın en büyük deniz gücü olduğu için, topraklarını muhtemel bir nükleer savaştan uzak tutabilecek güce sahiptir. amerikanın çıkacak savaştan zarar görmeyecek olması avrupalı devletlere de amerikanın günü geldiğinde silahları ateşleyeceği yönünde güven verir. ama amerika zaman içinde bu politikanın zararların görmeye başlar.

    öncelikle bir çok ülkeye nükleer silah yerleştirilmiştir. sovyetler birliği kendisine saldırıldığında bu ülkelere anında cevap vereceğini ilan etmiştir. yani amerikalı subaylar silahlarını ateşlerken, silahın ateşlendiği ülkeyi de düşünmek zorundadır. bu durum abd nin git gide daha dışa bağımlı politikalar izlemek zorunda kalmasına sebep olur. ufacık bir krizde bile tüm avrupalı devletler krizin savaşa dönüşeceği endişesiyle abd ye çok şiddetli biçimde baskı uygulayıp, amerikanın geri adım atması için ellerinden geleni yapmaya başlarlar. bu durumda amerika yeni ekonomik ve askeri yardımlarla bu ülkeleri sakinleştirmeye çalışsa da bir süre sonra bu yardımların altından kalkamaz hale gelir ve amerikan bütçesi uzun süre sonra ilk kez 1956 yılında tekrar açık verir.
    özetle amerika bir yandan dış politikasında bağımsızlığını kaybederken, bir yandan da diğer ülkelere verdiği yardımı azaltıp ekonomisini düze çıkartmaya çalışmaktadır. bu durumda geleneksel silahlanma olayını bir kenara bırakıp nükleer gücü sürekli gündemde tutmaya çalışmaktadır. bir savaş durumunda kendisi zarar görmeyeceği için avrupa ülkeleri, günü geldiğinde amerikanın savaşı başlatacağına güvenmektedir ve bu yüzden bütün sıkıntılara rağmen amerikanın koruyucu şemsiyesi altından çıkmaya cesaret edemez.

    derken bir grup mühendis tarihin akışının bir kez daha değişmesine sebep olacak bir şey başarır.
  • rusya 1957 yılında uzaya bir uydu yerleştirmeyi başardığını açıklar. nükleer silahlanmaya amerikanın dört yıl gerisinden başlayan ülke ilk kez abd'yi geçmiştir. durum abd yönetiminde çok ciddi bir paniğe sebep olur. sovyetler birliği bir roketin üzerine bir kaç ton ağırlığında bir uydu bağlayıp bunu uzaya kadar çıkartmış ve yörüngeye oturtabilecek kadar hassas bir teknolojiye ulşamıştır. eğer rusya bunu yapıyorsa aynı roketin başına bir nükleer başlık takılması ve bu roketin dünyanın "herhangi bir yerine" gönderilmesi de mümkündür. bu durum abd nin muhtemel bir nükleer savaşta tüm olayların dışında kalamayacağının götergesidir. artık savaş çıktığında abd de onun bir parçası olacaktır. bu durum amerikanın dış politika anlayışında çok ciddi değişikliklere sebep olur.

    öncelikle avrupa devletleri o tarihe kadar bir savaş durumunda abd nin kendi ülkeleri içinde bulunan füzeleri ateşleyeceğinden emindi. ama artık amerika da savaşın içindedir ve nükleer tehditlerle dolu açıklamalar bir kenara atılmıştır. sovyetler birliğinin mesela almanyaya saldıracağını açıklaması durumunda almanyadaki nükleer silahların başındaki subay artık sadece almanyayı değil abd yi de düşünmek zorundadır.

    bunun üzerine amerikanın yanındaki devletler kendilerine şu soruyu sormak zorunda kalır: "acaba sovyetler bana savaş ilan ettiğinde amerika kendisini de milyonlarca insanın ölümüne sebep olacak olan bir savaşa sokup, benim halkım için nükleer füzeleri ateşleyecek mi?"

    cevap kesinlikle hayırdır. amerika nükleer tehditler savurup durmaktan vazgeçmiş, tam tersine nükleer silahsızlanma paktları için çabalar duruma gelmiştir. bunun üzerine avrupalı devletler git gide amerikadan uzaklaşıp, muhtemel bir savaş durumunda kendi başlarını çaresine bakmanın yollarını aramaya başlar. sonunda, amerika diğer devletlere yeni ödünler vererek kendi savunma birliği içinde tutmak için çaba harcasa da diğer devletler git gide amerikadan bağımsız politikalar izlemeye ve nükleer silahları yavaş yavaş amerikaya iade etmeye başlarlar. amerika nükleer savaşın bir gerçek olduğunu ve bu silahların gerektiğinde kullanılacağı yönündeki dış politika doktrinini terkederken, kendisini nükleer savaşa daha önce hiç olmadığı kadar yakın bulur. soğuk savaşın en sert günleri git gide yaklaşmaktadır.

    derken bir ingiliz casusunun uçurduğu haber tüm dünyanın sarsılmasına sebep olur. olaylar dünyayı iki hafta içinde bir nükleer savaşın eşiğine getirecek kadar hızlı gelişir. soğuk savaş hiç olmadığı kadar şiddetlerinir. amerika ekim 1962'de yaşanacak olan bir dizi olaydan sonra dış politika ve silahlanma anlayışını tamamen değiştirmek zorunda kalcaktır.**
  • küba füze krizinde de görüldüğü gibi, "müttefiklerini" ve onların görüşlerini pek önemsemeyen bir politikadır. abd için füzelerine rampalık eden türkiye'nin (bkz: jupiter fuzeleri) ya da olası bir savaşta en az abd kadar zarar görecek olan avrupa devletlerinin durumu hiç önemli değildir. eğer ok yaydan çıkar da bir felaket eşdeğerinde savaş için karar verilecek olursa, bu kararı abd tek başına verecektir. bu acı gerçeği avrupa da dahil olmak üzere tüm müttefikler biliyordu. neyse ki sovyetler o kadar deli değildi de bir şekilde soğuk savaş dönemi geçti.
  • gönüllü olarak ingilizlere casusluk yapan adını hatırlayamadığım bir rus ajanı, amerikanın sovyetlere uyguladığı çevirme politikasına karşılık, sovyetlerin de kübaya nükleer silah yerleştirmak üzere olduğunu öğrenir. yapılan hava keşifleri füzelerin çoktan kübaya getirildiğini ama fırlatılmaları için gerek düzeneğin henüz yolda olduğunu gösterir. bunun üzerine tüm amerikan donanması harekete geçer. fırlatma rampalarını ülkeye getiren sovyet gemisinin yeri tespit edilmiştir. gemi iki haftadan kısa sürede kübaya ulaşacaktır. amerikan başkanı durumu tüm dünyaya duyurur ve füzelerin yerleştirilmesini engellemek için elinden geleni yapacağını açıklar. açıklama amerikanın gerekirse kübaya karşı güç kullanacağını da ima ederken rusya amerikanın bu hareketine aynı şekilde cevap verileceğini ima eden bir karşı açıklama yapar. iki ülke arası ilişkiler hiç olmadığı kadar gerilir ve moskovayla washington arası yoğun bir telefon yağmuru başlar. bir rus gemisi kübaya nükleer füzelerin atılması için gereken son malzemeleri taşırken tüm amerikan donanması rus gemsini gerektiğinde batırabilmek için bir çizgi halinde gemiyi izlemeye başlar. bölgeye yakın olan filolar ise kübaya bir kaç mil mesafeye kadar yaklaşıp bölgeyi hem denizden hem havadan çok sıkı bir abluka altına alır.

    rus gemisi kübaya oldukça yaklaştığı sırada karşısında onlarca büyük ve yüzlerce küçük gemiden oluşan ve tüm namluların kendisine döndürüldüğü amerikan donanmasını bulur. amerikan gemileri rus kargo gemisini hareket edemeyeceği biçimde sıkıştırır. o andan itibaren komik saatler başlar. iki ülkede de kırmızı alarm ilan edilmiş, tüm askeri birlikler harekete geçmiştir. tüm dünyada iki ülke arasında çıkıp dalga dalga yayılabilecek olan nükleer savaşın paniğini yaşamaktadır, liderler arası çok yoğun bir telefon görüşmesi başlar ve bu karmaşa içinde bir rus gemisi bir sağa bir sola hareket ederek amerikan donamasının arkasına sarkıp bir kaç mil ötedeki kübaya ulaşmaya, amerikan donaması ise aynı şekilde sağ sol manevralar yaparak gemiyi engellemeye çalışmaktadır.

    aslında gerilimin doruk noktasına tırmandığı bu saatler ilerleyen dönemde gelecek olan yumuşama ortamına gebedir. liderler son bir kaç saate kadar bir birlerine karşı tehdit yağdırırken iş, düğmelerin basılma noktasında geldiğinde, sağ duyulu davranmaya başlarlar. rusya, halka açıklandığı kadarıyla ciddi bir taviz beklemeksizin gemisini geri çekeceğini ve daha önceden gönderilmiş olan füzeleri söktüreceğini açıklar. bunun karşısında amerika, kısa bir süre sonra sovyetleri çevrelediği nükleer füzeleri toplamaya başlar. soğuk savaş sıcak savaşa teğet geçmiştir.
    kenndy kriz sırasında uyguladığı zeki hamleler ve yaptığı her hareketi kamuoyuna duyurma politikası sayesinde artı puan alır ve amerikan halkının gözünde yükselir. sovyet lideri kruşçev ise krizin mağlubu olarak görülür ve bir kaç hafta içinde parti tarafından iktidardan düşürülür. ekim 1962'de en uç noktasına ulaşan nükleer savaş tehlikesi o günden sonra gerilemeye, soğuk savaş dinginleşmeye başlar. ne var ki bu kriz aslında iki ülke açısından da iyi olmamıştır. dünya'nın çok kutuplu sisteme kaymaya başlayacağı günler yakındır.*
  • küba krizinden sonra sovyetler birliği yönetimi başarısızlık nedeniyle bir darbe alır. bu noktadan sonra sovyetlere bağlı olan ülkeler nükleer silahların ortamın en fazla gerildiği günlerde bile kullanılamadığını görmüş ve sovyetler birliğiyle olan ilişkilerini zayıflatma yoluna gitmiştir. asıl zararı görecek taraf ise amerikadır.
    bugüne kadar amerikanın nükleer şemsiyesi altında duran ülkeler amerikanın kendisini bu derecede ilgilendiren bir durumda bile savaşı başlatamadığını görür. nükleer savaş gerçeğine dayalı dış politika doktirini resmi olarak çürümüştür. krizi çözen şey milyonların ölümüne sebep olacak olan silahlar değil, gemiler, uçaklar yani geleneksel silahlardır. nükleer savaş doktirini terkedilmeli ve bu silahlara tekrar önem verilmeye başlanmalıdır. nato sadece nükleer silahlardan oluşamaz. ziraa nükleer tehdit bir krizi çok kısa sürede çözülmek zorunda bırakacatır ve krizin galibi olayların başladığı ilk saatler ya da günlerde gelenekel silahlarıyla üstünlük sağlayan taraf olacaktır. zaten bütün dünyaya yardım etmeye gücü yetmemeye başlayan amerikanın artık nato üyesi ülkeleri, tekrar askeri birlikler, tanklar, uçaklar, piyadeler bulundurması için ikna etmelidir. savunma bütçeleri tüm devletlerin giderlerinde tekrar önemli bir kalem haline gelecektir ve bu şartlar altında amerikanın diğer nato üyesi ülkeleri küçük yardımlarla yanında tutması mümkün olamaz.
    amerika kriz sırasında hiç bir nato üyesine danışmamış, kendi kararlarını vermiştir. avrupa devletleri benzer bir durum tekrarlandığında amerika'nın natoya danışmadan nato hakkında kararlar vereceğini iyice anlamıştır. savunma ittifakı bu yıldan itibaren kaçınılmaz olarak gevşemeye başlayacaktır. ilk çatlak avrupanın göbeğinde, stratejik üstünlüğe sahip büyük bir ülkeden gelir. fransa lideri de gaulle natonun askeri kanadından çekildiğini açıklar. dünya tekrar çok kutupluluğa doğru kaymaya başlar.

    amerika ve sovyetler birliği ise nükleer silahlanmaya ara verir. geleneksel silahlar tekrar önem kazanır. bu tarihten sonra rusya akdenizde hakimiyet kurabilmek için tekrar bir donanma kurmaya ve piyade ile tank gücünü arttırmaya başlayacaktır. yeterince güçlenen rusya ilerleyen yıllarda daha küçük asya devletlerine savaş açıp emperyalist politikalar uygulamaya başlayacaktır. amerika ise artık güçlenmeye başlayan büyük avrupa devletlerini yanına alamaz ve küçük devletlere yardımlar yaparak dünyanın bir çok noktasında askeri üsler edinme politikasını uygulamaya başlar. amerika bazı değişikliklerle birlikte bugün bu politikasını hala sürdürmektedir.*
  • o donemin abd ic politikasiyla fevkalade alakali, amerikan toplumunun bugunku kimliginin belirlenmesinde oldukca etkili olmus oldugu soylenen politikadir. birbirinden uzaklasan amerikalilari tek yumruk haline getirebilmek icin abd yonetiminin pireyi deve gibi gosterip hayali dusmanlar yarattigina inananlar sayica coktur. abd'nin terore bugunku bakis acisinin ve irak savasinin da bu politikanin bir devami oldugu soylenir.

    soguk savas donemi abd dis politikasinin ic politikasiyla olan iliskisini anlatan guzel bir belgesel icin (bkz: power of nightmares)
hesabın var mı? giriş yap