• işsizlik sigortası sebebiyle aralarında işkurun da bulunduğu kurumlardır. işkur bu tek çatı altında toplanma olayının dışında kalmıştır.
  • türkiye’de ki örnekleri, hala, adaletsiz mekanizmalardan biri olarak duran kurumlar. dünyanın diğer ülkelerinin uyguladığı yapılar hakkında detaylı bir bilgi sahibi olmasam da, bu tarz adaletsiz kurumların bulunup bulunmadığı konusunda ancak “yoktur herhalde” diyebileceğim. varsa benim cahilliğimdendir, ötesi de yok.

    basit hesaplamalarla bu ülkede 26 yaşınızda iş hayatınıza başladığınızı ve 56 yaşınıza kadar yaşadığınızı ve ödemekle yükümlü, zorunlu olduğunuz primleri ödediğinizi varsayarsak ve bu primlerin ortalama ay başı 300 ytl olduğunu kabul ederek bir kaç hesaplama yapalım.

    normalde erken yaşlarda, özel bir sağlık sigortası bünyesine dahil olursanız yıllık 600 ytl civarında bir paraya kendinizi, hemen hemen her türlü sağlık sorununa karşı sigortalatabilirsiniz. genelde böyle bir sigorta ile de sağlık sorunlarınızı, herkesin iyi olarak nitelendirdiği bir hastahane bünyesinde halledersiniz. bunun aylık karşılığı 50 ytl dir. siz, 56 yaşınızdan sonra da bu özel şirketlere para ödeyerek bu hakka sahip olmanız gerektiğinden, elinizde olan, zaten zorunlu olarak verdiğiniz 300 ytl nin 100 ytl sini bu konuya ayırın ve düzgün bir sağlık hizmeti alın derim ben. daha doğrusu layık olduğunuzu alın.

    geriye kaldı 200 ytl’niz. bu parayı da sürekli olarak bir yerlere aktardığınızı ve unuttuğunuzu varsayalım. ne yapar 30 yılın sonunda :

    200 * 12 (ay) * 30 (yıl) = 72.000 ytl hadi bu hesaplamayı enflasyonun hiç artmadığı bir yerde yapmış olalım ve yukardaki rakamın sabit olarak kaldığını varsayalım. siz 72.000 ytl’yi 1 yıllık bugünkü oranlarda bankaya yatırsanız,

    72.000 * 0.15 (yıllık faiz oranı olarak düşünelim) = 10.800 (yıllık faiz geliri)
    10.800 / 12 (bir yıldaki ay sayısı) = 900 ytl

    bunu aylık maaş olarak düşünebilirsiniz. yani normalde hayatınızda, sadece 300 ytl yi zorunlu olarak tasarrufa siz yönlendirseniz, 30 yılın sonunda 900 ytl maaşı, siz kendinize verirsiniz, artı sağlık olanaklarınızı, her insanın hakkı olarak alması gereken bir şekilde alırsınız. ama maalesef bu ülkede alamıyorsunuz. üstüne üstlük, sizden zorunlu olarak kestikleri paranızla rezil oluyorsunuz. işin garip tarafı bu parayı vermek zorundasınız. bakın bu bir zorunluluk, yani vermezseniz problem çıkar. bu sebepten, tüm çalışanlar tarafından kabul görmüş bir durumdur. dolayısıyla bu paranın nereye gittiği konusunda herhangi bir düşünce ve hak arama mücadelesine kimse girmez, bir kabullenme vardır.

    örnek olarak bir özel sektör elemanın eline geçen maaşın ayda net 1400 ytl olduğunu düşünelim, bu kişinin brüt maaşı 2000-2100 ytl dir. yani maaşının %30-%40 lık bir bölümünü devlete vergi olarak verir. ama vergiler, burda da bitmez, hayatının her safhasında bir bombardıman halinde devam eder. en basitinden, petrol ürünlerinde devlet, %70 oranlarında vergi alır. günlük hayatınızda, aldığınız malların büyük bir kısmında, alınan eşya fiyatının %18’ini devlete verirsiniz. su faturanızın %50’sinin atık su parasıdır yani suyu alırken de, atarken de para ödersiniz, telefon faturalarında %50’ye yakın bilmediğiniz vergi kalemleri görürsünüz. velhasıl kelam devlet, gözünüzü açtığınız her yerde, gözünüzü kapatarak, hakkı olmayan parayı ister, bunu dayatır, sizde kimsenin itiraz etmediği bir şeye neden ben itiraz edeyim dersiniz, sesinizi çıkartmazsanız, taktığınız gözlüklerle düşünmeden yaşarsınız. tamam. buna itiraz mı ediyorum peki ben? hayır yahu, kimse etmezken ben de etmiyorum. saygı duyuyorum. sonuçta devletçilik ilkesi ile büyüyen bir nesiliz eninde sonunda da, kardeşim paramla rezil oluyorum ben yahu. tamam ben paraları veriyorum, vermezsem, önce üyesi bulunduğum millet yuhalıyor beni ki, yuhalanmadım şimdiye kadar, öyle de bir vatandaşım. ama neden ben doğru düzgün hizmet alamıyorum. ben gördüm arkadaşım bu ülkede, üç kuruşluk maaşını almak için gece yarısında banka önlerinde kuyruk oluşturan yaşlı amcaları, teyzeleri, ben gördüm hastalığına çare olması için gittiği hastahane de 3 ay sonraya randevu alanları. ben gördüm deprem olunca halkına yardım etmek için telefon faturasına %25 zam gelmesini umursamayan milyonlarca insanı. gördüm, gördüm de bi şey olmadı ama merak etmeyin, hala da görüyorum bi şeyde olmuyor.

    peki nasıl çözülür? suçlu kim? doktor mu, vergi memuru mu? bırak artık suçlu aramayı ya, bırak am.na koyim. bu ülkede devlet, bazı şeyleri tek elden satar. o da kendi elidir. devlet adına yapılan her iş mübah olarak görülmektedir. bu düşünce zaten yeterince millet için afyon, onu başka şeylerle uyutmanın manası yok yani, gerekte yok. bu ülke de bazı şeylerin değişmesi için, nesil kaybına ihtiyaç vardı, maalesef de kurban olarak 80’ler kendiliğinden seçildi. bir önceki neslin salakça olan sağ-sol kavgalarının faturalarını 80’ler mecburen çekti. bir de, yılların sorunu, terör şeklinde miras olarak geldi, yine 80’ler bu işin ceremesini çekti. işin garip yanı, o kavgaları yapan tarafların her ikisi de bu nesli yönetmiştir. yetiştiğimiz toplumda ahde vefa, yaşlılara saygı olduğu için bir önceki cümlenin yüklemini olumsuzlaştırmıyorum. lakin beni üzen şey, kayıp nesil 80’ler, ulvi bir amaç uğruna harcanmamış, niyazi olmuşlardır. sağlık olsun.

    bazen bazı şeyler üzerinde yazı yazarken, yazdığınız konu o kadar genişliyor ki, toparlamak zor oluyor. zaten bu tarz konularda, yazı yazmanın manası var mı, onu da bilmiyorum. lümpen sürüsüne ait bir bireyin aklına isyan fikri, mütemadiyen geliyor bazen. amma velakin, satsak iyi olur ya kardeş, bu ülkede ne varsa satsak, özelleştirsek devletin olduğu her yeri, iyi olur. bıraksak altın hisseyi, rekabeti, yenisini kurmanın maliyetini. bu millet,bence devletten hesap soramaz. ama karşısında kendisi gibi birini bulunca hesap sorabilir, daha iyi hizmet alabilir. gerekiyorsa özel kurumlara haddini bildirebilir. başımıza bir şey gelirse de bu satışlardan, millet büyük ihtimal gene toparlanır. acıyı severiz, kendimden biliyorum. diğer taraftan, her insan doğar, yaşar, ölür. şimdiye kadar, hep böyle oldu. sonuç her insan için aynı. demem o ki, farkeden bir şey yok.
  • 5018 sayılı kamu mali yönetim ve kontrol kanununa ekli 4 sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumu ve türkiye iş kurumu genel müdürlüğünü ifade eder.
  • 5018 sayılı kanunun ekli ıv. cetvelinde belirtilen kurumlardır.
    1.sosyal güvenlik kurumu
    2.türkiye iş kurumu genel müdürlüğü
hesabın var mı? giriş yap