• türk eğitim sisteminin esas sorunu; daha doğrusu sorunlarının kaynağı türk eğitim kültürü anlayışıdır. bundan sonra birbirini tetikleyen bir zincirleme reaksiyon görürüz. türk eğitim sisteminin görünen ana sorunu ise, diğer bütün ulusal sorunların kaynağında görüldüğü üzere "siyasi yönetici yetersizliği"dir.

    türkiye'de öteden beriye bir türlü kurtulamadığımız bir planlama programlama sorunu olmuştur. türkiye hiçbir sosyal meselesinde uzun vadeli başarılı planlar yapmayı başaramamıştır. mesela emekliliğe ve çalışanların sosyal haklarına dair yapılan düzenlemelere bakın. geçmişte çok erken emekli edilen vatandaşlar (38 yaşında emekli olan insanlar vardı) yüzünden bugün emeklilik yaşı, türkiye'deki ortalama yaşam süresi olan 65'lere dayanmış durumda. böylesi bir sosyal acziyet sizleri rahatsız etmiyor mu mesela?! şu da akıllara gelmiyor mu ayrıca: belki pek çok işte 65 yaşına kadar çalışabilmek pekala mümkündür ama ne bileyim mesela ağır sanayii işçileri, inşaat işçileri vs. 65 yaşlarına kadar nasıl performans sergileyebilir ki?!

    türk eğitim sistemi'ne dönersek, bizim de bugünlerde, yönetici basiretsizliğinden kaynaklanan plansızlık ve programsızlığın sancılarını yaşadığımızı görüyoruz. türkiye'de yaşanan nüfus patlaması, genç nüfusun artacağını gözler önüne yıllar önceden sermişti ama bugünlerde 5 küsür milyon öğrencisi olan bu eğitim sistemi tabir-i caizse bu gençleri öğütüyor. milli eğitim bakanı nabi avcı ise, bunu şu anda bir bahane olarak kabul ediyor. türkiye'nin eğitim sisteminde, uluslararası indekslerde geride olmasını bu öğrenci popülasyonuna bağlıyor.

    şimdi ise bütün bunlar yetmezmiş gibi hızla artan bir imam hatip okulları mevzuumuz var. sanki bugünlerde eğitim sistemin çok güzel işliyormuş, çok parlak öğrenciler yetiştirebiliyormuş gibi bir de geleceğimizi derinden sarsacak bu trend baş gösterdi. yakın zamanda ilber ortaylı'nın konuyla ilişkisi kurabileceğimiz açıklamasını; herkesin universiteye gitmek istemesi yanlış, duymuşsunuzdur. akademik eğitimin durumunu gözler önüne sermiş ve herkes üniversite okumamalı diyerek, meslek eğitiminin önemini vurgulamıştı şu sözlerle; "50 yıl sonra insanlar bu dönemi lanetleyecek". celal şengör ise katıldığı "bilinen doğrular" programında daha net açıklamalar yapmıştı imam hatiplerle ilgili. veya

    konular mağduriyete veya inanç özgürlüklerine bağlanmadan şunu söylemek istiyorum; bu gençler gittikleri okulları tercih ederken tamamen bağımsız, kendi istekleri doğrultusunda mı seçmekteler? eğitimin amacı bir noktada sorulayan birey yetiştirmek değil midir?

    üniversiteye gelen öğrencileri görüyorum bugünlerde. gerçekten durumun ne kadar vahim olduğunu anlatmak, tarif etmek mümkün değil. genel kültür ve entelektüel seviyeler çok aşağılarda. kitap okuma alışkanlığı ise ya popüler vampir kitaplarıyla sınırlı ya da hiç yok. bunca zaman boyunca ilk ve orta öğretimde abuk sabuk ezberci dersler yerine kitap okuma alışkanlığını aşılayacak dersler de verilebilirdi. veya edebiyat dersleri bunun öncüsü olmalıydı.

    türk eğitim sistemi yine günü kurtarmaya çalışan bir plansız ve programsızlıkla yürüyor. gelecekte türk eğitim sisteminin yetiştireceği öğrencilerden ne bekliyorsunuz? inanın hala aziz nesin'in yıllar önce tartıştığı konuların odağındayız. türk öğrencilerinin hiçbir öğrenciden geri kalır yanı yok aslında. entelektüel açıdan zayıf bırakılan, özlük hakları ve maaşları düşük öğretmenlerimiz de gereken plan ve program ile en kıymetli eğitimciler haline gelebilirler. ama bugünkü şartlar altında türk eğitim sisteminin geleceğinin pek parlak olduğunu söyleyemeyiz. bugün işinin hakkını vererek eğitm veren kurumların sayısı her düzeyde çok çok az. eğitim dernekleri, kamu ve eğitimin tarafı olan herbir birey elini taşın altına sokup türk eğitim sistemini kurtarmak için çabalamalı.
  • bilinçsiz veli, bilinçsiz yönetim, düşük öğretmen kalitesi, bilinçsiz öğrenci.
  • teneffüs aralarında 'kafaya şaplak göte parmak' oyununun ısrarla ve azimle oynatılmasına müsaade edilmesi ve okulun yaklaşık 20 metre uzaklığındaki 'hacı bakkal, erdem market, lütfi kırtasiye' gibi yerlerde eğitime yönelik araç ve gereçlerden ziyade pineal gland zedelenmesine yol açacak olan; leblebi tozu, acılı sakız, osuruk balonu gibi yiyecek ve malzemelerin satılması.
  • sistem olmaması.
  • evinde oturup torunlarına atkı örmesi gereken teyzelerimizin, balığa gidip mangal yapması gereken amcalarımızın okullarda ders anlatmaya çalışmaları en büyük sorundur zaten. eğer bu sene atanmayı becerirsem emeklilik yaşımı göremeden ölme ihtimalim yüksek gibi görünüyor..
  • en temeli ana dilini bilmeyen bireyler yetistirmesi. anadilini bilmeyen adam matematik de ingilizce de ogrenemez.
  • çocuğun okulda aldığı eğitim, ailede, sokakta, televizyonda aldığı eğitime karşı, tekrar, tekrar ve tekrar mağlubiyete uğramaya devam ediyor. okulda kazandırılmaya çalışılan hiçbir iyi davranış çocukta kalıcı hale getirilemiyor. çünkü, okulda öğretmeni çocuğa dürüst olması gerektiğini öğretmeye çalışırken, evde anne babası, sokakta arkadaşları, televizyonda dizi kahramanları, dürüstlerin kaybetmeye mahkum olduklarını öğretiyorlar aralıksız.
    ve işin kötüsü, anne babalar, arkadaşlar ve dizi karakterleri doğru söylüyorlar. çocuk, şayet bir şekilde dürüst kalmayı başarabilirse, hayatının ilerleyen dönemlerinde sikilmeye mahkum oluyor. sokakta arkadaşları, işyerinde patronu ya da mesai arkadaşları, alışveriş yaptığı bakkal, minibüsçü, bankacı, telefon operatörü, otoparkçı, erkek/kız arkadaşı vs. istisnasız her önüne gelen sikiyor.
    avrupa'da doğup büyüyen türk kökenli çocukları gördüğümde, aradaki farkı çok net biçimde görebiliyorum. neredeyse saflık derecesinde dürüstler. çünkü hem yetiştirildikleri eğitim sistemi hem de içinde yaşadıkları toplumsal yapı birbirini yalanlamıyor.

    hapishane duşunda, yanındakinin yere sabun düşürmesini bekleyen insanlarla dolu bir memlekette yaşıyoruz. nasıl yapılmalı bilemiyorum ama büyük bir toplumsal dönüşüme girmemiz gerekiyor.
  • idarecilerin eğitim yobazı olması
hesabın var mı? giriş yap