• zora neale hurston'ın en başarılı eserlerindendir. milyonuncu kere işlenen bir kadın-erkek ilişkisi konusunu özgün bir şekilde ele alabilmiştir.
  • alice walker'ın hakkında "benim için bundan daha değerli bir kitap yoktur." dediği eser.
  • kate chopinin the awakeninginin siyah yazin esdegeri diyebiliriz. iki romandaki kadin karakterin kimlik ve ozgurluk arayislari, roman boyunca gecirdikleri degisim, ataerkil duzene karsi cikis bicimleri, askin her turlu kuraldan, anlasmadan daha yuce birsey oldugunun farkina varmalari, kendi kendilerine yeten bireyler olduktan sonra icinde bulunduklari toplumdaki soylentilere kulak asmamalari kurgulama acisindan iki kitabi cok benzer kilmakta.
    yazari zora neale hurston olunca bu kitaptan daha politik bir soylem bekliyoruz ama romanin bu baglamda suya sabuna dokundugu yok. kadin-erkek ve kadin-toplum iliskisine genel bir bakis acisiyla yaklasmakta.
  • "tanrıya bakıyorlardı" ismiyle türkçeleştirilen yapıt.
  • zora neale hurston'ın capcanlı ve kapkanlı karakteri janie'nin kendini keşfetme, şeytanlarıyla barışma, ve gerçek aşkı arama öyküsü. kendine biçilen kaderden kaftanı giymeyi reddeden bir kızın öyküsü bu. dahiyane anlatım tekniği ve zengin, güçlü üslubu ile zora neale hurston kendine hayran bıraktırıyor. halle berry'nin janie'yi canlandırdığı televizyon uyarlaması da hiç fena değil aslında.
  • --- spoiler ---

    rüzgar üç kat bir öfkeyle döndü ve son kez ışığı söndürdü. başka kulübelerdekiler gibi, hep beraber oturdular, gözleri, kaba duvarları aşar gibiydi ve ruhlarına tanrının onların ufacık gücünü, kendisininki ile kıyaslamak mı istediğini sordular. gözleri karanlığa çevriliydi ama tanrıya bakıyorlardı.

    --- spoiler ---
  • beyazlar arasında büyüdüğü için 6 - 7 yaşlarına kadar kendisinin de siyah olduğunu farkında olmayan ve dolayısıyla siyah bir kadının toplum içindeki rolüne yabancı olan janie'nin bir nevi kendini bulma öyküsünü konu edinen roman.

    janie'nin küçüklüğünde gerçekte siyah olduğundan bihaber olması romanın ilerleyen bölümlerde siyah bir kadından (eşten) beklenen rol modele yeterince entegre olmamasının nedeni olarak görülebilir ve romanın akışına bir gerçekçilik zemini sağlıyor ama yeterli gelmiyor. janie nerdeyse içgüdüsel olarak hayatın ona sunulan kadar olmadığını iliklerine kadar hisseden bir karakter. hayatın içinde kendi deneyimleriyle öğrenerek ya da dışsal bir faktörün devreye girmesiyle ufku genişlemiş, hayatına farklı bir gözle bakmaya başlayan bir karakter değil. baştan beri hayat bundan fazlası olsa gerek diye düşünen bir karakter. biz karakterin hayat akışında, onu bulunduğu pozisyondan farklı bir konuma getirecek olan yolculuğuna neden olacak bir kırılma anı, bir farketme, aydınlanma vb görmüyoruz, janie tanrısal bir içgörüyle ben bu hayat ait değilim diyen bir karakter.

    romanın yapısı küçük janie'nin özgürlüğü - ilk evliliği ve kocasının beklentilerinin onda yarattığı kısıtlanmışlık hissi - ikinci evliliği ve bu evlilik içinde janie'nin iyice nesneleşmesi - üçüncü evliliği bir nevi "beyaz atlı prens" e kavuşma ve janie'nin bir önceki nesne konumundan kurtulup özneleştiği, gerçekten uyumlu bir yaşantının kurulması - üçüncü eşin ölümüyle janie'nin yetişkin romanın başındaki gibi yine yalnız ama kendisiyle barışık ve uyumlu olması üzerine kurulu.

    bir kadın romanı olarak düşündüğümüzde romanın zayıf görünen yanlarından biri oluyor bu yapı. janie karakteri hayatını kendi mücadelesi ile yaratıp elde etmiş değil. romanın en sonunda yakaladığı dinginlik ve kendini bulmuşluk aslında en başından beri aradığı aşkı üçüncü eşi olan tatlı çörek'le kurduğu yaşantıda bulmuş olmasından kaynaklanıyor.

    romanın bir başka zayıf noktası ise akışın diyalog ağırlıklı olması ve tasvirlerin anlatıda çok yer tutmaması. bu kuşkusuz yazarın bir tercihi ama anlatıya kattığı etkiye göre değerlendirecek olursak, yazarın bu tercihi okumayı daha akıcı kılmakla birlikte janie'nin iç tartışmalarının okura derinlemesine nüfuz etmemesi sonucunu da beraberinde getiriyor.

    romanın en güçlü yanı ise, ele aldığı meseleyi çıkmazlara sürüklemeden, "kadınlar dinlenilmek ve ortak hayata dair alınan kararlarda söz hakkının olmasını, birlikte kurulan hayatın nesnesi değil öznelerinden biri olmak ister" sadeliğinde koyabilmesi kanaatimce.

    yine de romanın kıymetsiz olmamakla birlikte okuduktan sonra üzerimde pek derin bir etki bırakmadığını söylemeliyim.
hesabın var mı? giriş yap