• italyanların "cevirene guven olmaz" anlamında kullandıkları deyim..
    (bkz: traduttori traditori)
  • çevirmene metnin birebir aynısını çevirmemesini öğütleyen italyanca söz. çevirmen çevirdiği metine gerektiği zaman ihanet etmelidir ki çevrildiği dilde güzel olsun. can yücel'in 66. sone çevirisi gibi...
    bu konu hakkındaki başka bir söz şöyle der: çeviri kadın gibidir; güzeli sadık, sadığı ise güzel olmaz.
  • türkçeye çevirmesi ironik bir söz.
  • japoncadan ingilizceye çevrilmiş bir altyazıyı, ingilizcesinden türkçesine çevirirken bir kez daha kafama dank eden özlü söz. japoncasını dinleyip akıl veren arkadaşlar da oldu ancak metin olarak ingilizce metni kullanmak durumunda olduğum için çoğu zaman ne kadar çaresiz olduğumu fark ettim. japonca ve türkçe arasındaki benzerlikleri düşünerek kendi takdir haklarımı kullanmaya çalışıyorum ama çeviri gerçek anlamda hainlik yapmaktan farksız. bilemiyorum belki de çevirmen olmak için hain yapılı olmak gerekiyor, neyse bu konuya girip keyifleri kaçırmak istemiyorum. ama gerçek şu ki bir dilden diğerine kimi zaman birebir çeviri yapmak olanaksız bir şey. elbette merhaba, nasılsın, nasıl gidiyor, hemen geliyorum, yemeğini ye gibi ultra basit cümlelerde karşılıklar birebir aynı ama işin içine duygular girmeye başlayınca hainlik de başlıyor, çevirmen de tüm hainliğini kullanıyor elbette. dünyanın farklı yerlerinde duygular farklı şekilde gelişiyor, bunda en büyük etken kültürler, toplumsal etkiler, coğrafya, yetişme tarzı, gelenekler, eğitim, vesaire vesaire. bu farklılıklar da duygu aktarımlarında önemli farklılıklara neden oluyor. bu da çeviri konusunda birebir trasnferin sağlanamamasının nedenidir arkadaş!
  • kulaktan kulağa oynayan on çocuk hayal edelim. ilk kelime en son kişiye ulaştığında ve yüksek sesle söylediğinde herkesin gülüştüğünü gözlerimizin önüne getirelim. o ilk kelimeyi yanlış anlayanın kim olduğunu oynayanlar bilmiyor, değil mi? peki...

    şimdi, her ne kadar pek arzulu olmasam da büyüklerin dünyasına dönelim. o kelimeyi yanlış anlayan ilk kişiye ihanet silsilesini başlatan diyebilir miyiz? ihanetini diğeriyle paylaştığında ne olacak? işler sarpa saracak...

    çevirmenin işi de böyle. ihanet doğasında var. olmak da zorunda; ancak o kulaktan kulağa oyunundaki ilk kelimeyi söyleyen kişiye yakın olmak bir tercih olamaz mı ve bu tercih ihanet ihtimalini olabildiğince azaltmaz mı? işte iyi çeviriyle kötü çeviri arasındaki fark da yalnızca bu tercihe dayanıyor.

    örneklendirelim...

    elimde goethe / faust çevirileri var. bakalım şu paragrafı, kim, nasıl çevirmiş?

    * * * * * *
    (bkz: asıl metin)

    so bleibe denn die sonne mir im rücken!
    der wassersturz, das felsenriff durchbrausend,
    ıhn schau' ich an mit wachsendem entzücken.
    von sturz zu sturzen wälzt er jetzt in tausend,
    dann abertausend strömen sich ergießend,
    hoch in die lüfte schaum an schäume sausend.
    allein wie herrlich, diesem sturm ersprießend,
    wölbt sich des bunten bogens wechseldauer,
    bald rein gezeichnet, bald in luft zerfließend,
    umher verbreitend duftig kühle schauer.
    der spiegelt ab das menschliche bestreben.
    ıhm sinne nach, und du begreifst genauer:
    am farbigen abglanz haben wir das leben.

    * * * * * *

    faust / goethe
    sosyal yayınlar / 1. basım, ekim, 2001
    çeviren: ismet zeki eyuboğlu. sayfa 283

    öyleyse kalsın benim arkamda güneş!
    kayaların arasından dökülen bir çağlayan,
    ona bakıyorum çoğalan bir hayranlıkla.
    yuvarlandıkça kayadan kayaya, ilkin binlerce
    sonra sayısız akıntılara ayrılan,
    yükseklere, havaya köpük üstüne köpük sıçratan.
    ne görkemlidir, bu akıntıdan çevreye sıçrayan,
    renklere bürünmüş yay gibi bir gökkuşağı oluşturan
    bir yay gibi kıvrılan, pırıl pırıl ışıyan,
    önce görünen, sonra silinen görüntüler yaratan,
    kokular saçan çay, bir aynasıdır insan eyleminin.
    düşün bunu, anlığında görüntüle,
    anlarsın bu renkli yansımanın bize yaşam verdiğini.

    * * * * * *

    faust / johann wolfgang von goethe
    istanbul kitabevi / 2. baskı, 1973
    çeviren: ord. prof. dr. sadi ırmak. sayfa 153

    o halde varsın güneş benim arkamda kalsın. ben, kayaların arasında gürleyen çağlayanı gittikçe artan bir hayranlıkla seyrediyorum. çağlayan kayadan kayaya yuvarlanırken şimdi bin, az sonra binlerce akıntılara bölünerek göklere gürleyen köpükler fırlatıyor. fırtınanın serpintilerinden etrafa kokulu ve serin ürpertiler saçan, kâh bütün berraklığı ile meydana çıkan, kâh havada eriyip kaybolan kararsız gök kuşağı, ne muhteşem bir kavis meydana getiriyor! işte bu, insan gayretlerinin bir aynasıdır. iyi düşünürsen anlarsın ki, bu renkli yansımada biz hayatı buluruz.

    * * * * * *

    faust / goethe
    yazko (yazarlar ve çevirmenler yayın üretim kooperatifi) / 1. baskı, 1983
    çeviren: hasan izzettin dinamo. sayfa 205

    böylece güneş arkamda iz kalıyor.
    ben kayalarda şarıldayan çağlayana
    dalıyorum gittikçe ardan şaşkınlıkla!
    düşüşten düşüşe yuvarlanıyor bin kez
    daha sonra binlerce yayılıp sel oluyor.
    gürleyerek göklere fırlatıyor köpük üstüne köpük.
    yalnız ne güzel filizleniyor bu saldırı
    durmadan degişen bir ebemkuşağı oluşturuyor.
    serpiyor çevresine serin kokulu bir sağnak!
    insan çabalarının bir aynasıdir bu!
    iyi düşünürsen bütünüyle anlarsın bunu.
    yaşamımız bu renkli yansımanın içindedir.

    * * * * * *

    faust ii / goethe
    milli eğitim bakanlığı yayınları / baskı yılı 2001
    çeviren: recai bilgin. sayfa 27

    o halde, varsın güneş benim arkamda kalsın! ben, gittikçe artan bir hayranlıkla, kayaların arasında çağlıyan şelâleyi seyrediyorum. kayadan kayaya yuvarlandıkça, önce binlerce ve sonra sayısız akıntılara bölünerek, tâ yükseklere kadar havaya öfkeli köpükler saçıyor. sakin bir fırtınanın serpintilerinden, etrafa kokulu ve serin râşeler saçan, kâh bütün berraklığiyle teressüm eden ve kâh havada eriyerek kaybolan kararsız alâimisema, ne şahâne bir kavis teşkil ediyor. işte bu, insan faaliyetinin bir aynasıdır. bunu zihninde tecessüm ettir. o zaman daha mükemmel anlıyacaksın ki: bize bu renkli inikâs hayat bahşediyor.

    * * * * * *

    öyleyse, varsın arkamda kalsın güneş!
    bir çağlayan, kayaların arasından fışkıran,
    bakarım ben ona artan bir hayranlıkla.
    her akışında ilkin binlerce,
    sonra sonsuz sellerle taşan,
    yükseklere köpük üstüne köpük saçan.
    ne görkemlidir, bu fırtınanın yarattığı
    rengârenk gökkuşağının değişken varlığı;
    bazen berrak çizgilerle, bazen havada eriyerek,
    çevreye güzel kokulu ferah serpintiler yayması.
    yansıtır gökkuşağı insanın hedef ve eylemini.
    düşün, kavrayacaksın daha iyi:
    renkli bir yansımadır yaşam.

    faust / goethe
    doğu batı yayınları, çevirmen: iclal cankorel

    * * * * * *

    o halde, varsın güneş benim arkamda kalsın!
    ben gittikçe artan bir hayranlıkla,
    kayaların arasında çağlayan şelâleyi seyrediyorum.
    kayadan kayaya yuvarlandıkça, önce binlerce,
    sonra sayısız akıntılara bölünerek,
    tâ ki yükseklere varan havaya öfkeli köpükler saçıyor.
    fakat bu fırtınadan doğarak,
    kâh bütün berraklığıyla beliren, kâh havalar içinde eriyip giden
    ve boyuna değişerek etrafa kokulu ve serin titremeler serpen
    gök kuşağı ne muhteşem bir kemer teşkil ediyor.
    işte bu, insan faaliyetinin bir aynasıdır.
    bunu zihninde uzun uzun düşün;
    o zaman daha mükemmel anlayacaksın ki:
    hayat renkli bir akisten ibarettir.

    doğu-batı divanı / goethe
    ötüken yayınları, çevirmen: senail özkan sayfa 142

    * * * * * *

    o hâlde, varsın güneş benim arkamda kalsın!
    kayalık uçurumlardan çağlayan şelaleyi
    artan bir hayranlıkla seyrediyorum.
    çağlayan kayadan kayaya yuvarlanırken şimdi bin
    daha sonra binlerce akıntıya bölünerek dökülen
    köpük üstüne köpük saçarak havalara yükselen
    lakin ne harikadır ki bu fırtına serpintilerinden
    etrafa kokulu ve serin ürpertiler serpen,
    kâh bütün berraklığıyla görünen, kâh havada eriyen
    kararsız, renkli bir gökkuşağı oluşuyor birden.
    işte bu, bir aynasıdır insan gayretlerinin.
    derin düşünürsen, daha iyi anlarsın ki:
    renkli bir akisten ibarettir hayat dediğin.

    faust / goethe
    ötüken yayınları, çevirmen: senail özkan sayfa 114

    * * * * * *

    başa dönelim... şu kadar çeviriye baktık.

    ++ ... am farbigen abglanz haben wir das leben
    ++ ...bu renkli yansımanın bize yaşam verdiğini
    ++ ...bu renkli yansımada biz hayatı buluruz
    ++... yaşamımız bu renkli yansımanın içindedir
    ++... bize bu renkli inikâs hayat başhediyor
    ++... renkli bir yansımadır yaşam.
    ++ ...hayat renkli bir akisten ibarettir.
    ++ ...renkli bir akisten ibarettir hayat dediğin.

    son ikisi aynı yazara ait olmak üzere, aynı cümleye ait yedi çeviriye ulaştık. bunlardan hangisini tercih edilmeli? işte bu da bugüne kadar getirdiklerimizle ilgili. ilim, irfan, hayat, tecrübe, karakter, ruh... zira kimi onu tercih edecektir, kimi bunu. kimi onu muhteşem bulacaktık, kimi şunu. hayat, biraz da bu değil mi zaten?

    ihaneti bir tek çevirmene yüklememek gerek. ihanet, hepimizin. bu oyunun en masumuysa yazarın kendisi. düşünsenize, faust aslında manzum eser; ama kimi nesir olarak çevirmiş. çevirmenlerin hepsi son derece önemli kişiler, hatta hocalarımız; ama... (["ama"])

    ...dedim ve kapının hemen arkasındaki askılıktaki hâlâ ıslak olan paltomu ağır hareketlerle alıp, sol koluma koydum. aklımda öyle fırtınalar esiyordu ki giyecek hâlim yoktu. ıslanmaksa ıslanmak... tokmağı çevirdim. kapı hafifçe aralandı. içeriye süzülen ışık beni dışarı çekiyordu. ışık, biraz daha ışık diye dışarıya doğru olanca gücümle bağırdım.

    edit: sayın iclal cankorel çevirisi eklendi.
    edit: sayın senail özkan çevirisi nihayet yayınlandı. öyle sanıyorum ki geçmişte bu çeviriden daha iyisi yazılmadı ve gelecekte daha iyisi de yazılmayacak. senail özkan'ın yukarıdaki alıntıladığım çevirisi doğu-batı divanındaydı. faust'ta bu çeviri değişmiş. aynı haliyle ekledim. iki çeviri arasındaki yorumu okura bırakmakta fayda görüyorum.
  • aynı metni iki farklı çeviriden okuğumuzda haklılığını net şekilde anladığımız, çevirmen ihanet eder anlamına gelen deyim.
  • "çevirmen haindir" anlamına gelen söz öbeği denildiği anda, diyeni bir ihanetle baş başa bırakan cümle!

    bir yapıtın direkt orijinalinden değil de, çevirisinden başka bir dile çeviri yapan mütercimlerin daha çok işlediği cürümlerdendir.

    bazen düşünürüm nasıl olurdu. birden fazla dil bilen bir yazar, kendi kitabının çevirisini yapıp sonra tekrar o kopyadan ana diline geri çevirse nasıl bir sonuç ortaya çıkardı acaba diye. çevirmen gene hain olur muydu?
hesabın var mı? giriş yap