*

  • (bkz: sumerler/6) .ilimli kanunlar olum cezasi falan yok .hukugun geli$imindeki ilk adim .
  • nuri bilge ceylan'ın kasaba filminde "urakagina" olarak bahsi geçen erk sahibi.
  • tarihin ilk spartacus'u, fransız devrimi, mustafa kemal'i, ecevit'i.
  • m.ö. 2300'lerde sümer içinde şehir-devlet lagash'in kıralıdır.

    kaynak
  • tarihte en sevdiğim şahsiyetlerden biridir. ilk ortaokulda öğretmenden adını duyunca ilgimi çekmişti. ama hocamız biraz vurgulu bir şekilde "lagaş kralı urukagina" demişti. hatırladığım kadarıyla hammurabi isimli dostumuzdan önce kanun yayınlamıştır. ayrıca yaşadığı şehir lagaş için o dönemde dünyanın en büyük şehri denmekte.
  • mö 2400'lerde yaşamış mezopotamyalı reformcu devlet adamı.
    bilinenin aksine mezopotamya kavimleri için bir spartakus etkisi yaratmamıştır. olsa olsa sezar gibi bir devlet adamıdır. sezar, akdeniz dünyasının süper gücü olan roma cumhuriyetinde nasıl senato ile olan savaşını kazanıp diktatörlüğünü ilan ettiyse, urukagina da öyle mabet ile olan savaşını kazanıp sarayın ya da o dönemde kralın gücünü ve nüfuzunu arttırmıştı. sezar gibi reformcudur ve imparatorluğun (akkad) temelini atmıştır. sonu da sezarla hemen hemen aynı olacaktır. sezar'ın fikirleri ve suikastı augustus'u nasıl etkilediyse urukagina'nın öldürülmesi de sargon'u etkileyecek ve mezopotamya'da bir imparatorluk kuracaktı.
  • ismail nuh kıreymir tarih sümerde başlar nam eserinde bu güzel ağbinin nasıl vicdanlı adil bir halk adamı ve tarihteki ilk reformcu olduğunu gayet güzel anlatır. şuraya olduğu gibi alıntılayayım da benim de bu güzel ağbinin hatrına binaen naçizane bir hizmetim olsun.

    --------------
    ilk yazılı toplumsal reform, iö 2400'de sümer kent-devleti lagaş'ta yapılmıştır. yüksek ve türlü türlü verginin zorla toplanması ve tapınaklara ait mülkiyetin giderek artırılması gibi iğrenç ve her yerde ortaya çıkan bürokrasinin uygulandığı "eski günler"deki yolsuzluklara karşı yöneltilmişti. gerçekten de, kendilerini aldatılmış ve büyük baskı altında duyan lagaşlılar eski ur-nanşe hanedanını devirip, kendilerine başka bir aileden hükümdar seçerler. kente yasa ve düzeni yeniden getiren ve yurttaşlarına "özgürlük tanıyan" bu urukagina adlı yeni işakku'dur. bunlar, yeni bir kanalın anısına urukagina'nın arşivcileri tarafından düzenlenmiş ve yazılmış bir belgede anlatılmaktadır. bu eşsiz yazıtın içeriğini daha iyi anlamak ve değerlendirmek için, bir sümer kent-devletindeki en önemli toplumsal, ekonomik ve politik uygulamalardan bazılarının arka planını vermek yerinde olacaktır.

    iö üçüncü binyılın başlarında lagaş kent-devleti, her biri bir tapınağın çevresinde kümelenmiş, gönençli küçük bir grup kasabadan oluşuyordu. diğer sümer kent-devletleri gibi lagaş da ismen bütün sümer'e egemen olan kralın idaresi altındaydı. gerçekte ise, sümer inanışına göre yaratılıştan sonra kentin payına düştüğü koruyucu tanrıyı temsilen kenti yöneten, laik hükümdar işakku'ydu. ilk işakku'ların iktidara nasıl geldikleri bilinmemektedir; kentin özgür insanlarınca politikada belirleyici bir rol oynayan tapınak yöneticileri (sanga'lar) arasından seçilmiş olabilirler. her durumda, görev zamanla babadan oğula geçmeye başladı. işakku'ların daha hırslı ve başarılı olanları nüfuzlarını ve zenginliklerini tapınağın zararına artırmaya yöneldiler ve bu da zaman zaman tapınak ile saray arasında iktidar mücadelesinin çıkmasına neden oldu.

    genelde, lagaş sakinleri çiftçiler ve besiciler, kayıkçılar, balıkçılar, tüccarlar ve zanaatkârlardan oluşuyordu. kısmen sosyalist ve devlet kontrollü, kısmen de kapitalist ve serbest olan karma bir ekonomisi vardı. teoride, toprak bütün yurttaşların çıkarları adına onu gözeten kentin tanrısına yani, olasılıkla tapınağa aitti. uygulamada ise, tapınak şirketi, ortakçı olarak bazılarına kiralanan toprağın önemli bölümüne sahipken, toprağın büyük bir kısmı özel mülkiyetti. yoksulların bile çiftlikleri, bahçeleri, evleri ve sığırları vardı. dahası, lagaş'ın sıcak ve yağmursuz iklimi nedeniyle, tüm toplumun yaşamında önemli yer tutan sulama projelerinin ve su dağıtım sisteminin ortaklaşa yönetilmesi bir zorunluluktu. ama diğer birçok bakımdan, ekonomi göreceli olarak serbestti ve bütün engellerden arınmıştı. varsıllık ve yoksulluk, başarı ve başarısızlık, en azından bir dereceye kadar, kişisel girişim ve gayretin sonucuydu. zanaatkârların daha gayretli olanları el yapımı ürünlerini serbest kasaba pazarlarında satarlardı. gezgin tüccarlar komşu devletlerle kara ve deniz yoluyla güçlü bir ticaret yürütüyorlardı ve kuşkusuz aralarında tapınak temsilcileri de vardı. lagaşlılar yurttaşlık haklarının bilincindeydiler ve yaşam biçimlerinin esas mirası olarak gördükleri ekonomik ve bireysel özgürlüklerine devlet tarafından gelecek her tür kısıtlama hareketine karşı uyanıktılar. lagaşlılar, kadim reform belgemize göre urukagina'nın egemenliği öncesinde işte bu "özgürlük"lerini yitirmişlerdi. urukagina iktidara gelince yeniden ele geçirdiler.

    belgede olayları yasa-tanımaz ve zulmedici boyutlara tırmandıran nedenlere ilişkin bir ipucu yok. ancak bu durumun, iö yaklaşık 2500'de ur-nanşe tarafından kurulan hanedanlığı niteleyen, iktidar için politik ve ekonomik güçlerin gevşetilmesinin doğrudan sonucu olduğunu düşünebiliriz. kendileri ve devletleri için ölçüsüz hırslarla şişirilen bu hükümdarların bazıları "sömürgeci" savaşlara ve kanlı fetihlere girişmişlerdi. birkaç olayda kayda değer başarılar elde ettiler ve içlerinden birisi kısa bir dönem için, lagaş üzerindeki egemenliğini bütün sümer'e, hatta birkaç komşu devlete kadar yaydı. ancak ilk zaferlerin arkası gelmedi ve bir yüzyıldan kısa bir süre içinde lagaş ilk sınırlarına ve başlangıçtaki konumuna geri döndü. urukagina iktidara geldiğinde lagaş öyle zayıftı ki, kuzeydeki amansız düşmanı umma kent-devleti için hazır avdı.

    işte bu acımasız savaşlar ve yarattığı trajik sonuçlar içinde, lagaş yurttaşları kendilerini politik ve ekonomik özgürlüklerini yitirmiş buldular. ordular kurmak ve bunlara silah ve donanım sağlamak için yöneticiler kişi haklarını ihlal etmeyi, vergi gelirlerini son sınıra kadar artırmayı ve tapınakların mal varlıklarına el koymayı gerekli görmüşlerdi. savaşın etkisiyle, bu yöneticiler direnmeyle karşılaşmadı. yerel denetimleri ellerine geçiren saray kadroları, barış zamanında bile çok büyük kazançlar sağladıkları denetimlerini kolayca bırakmak istemiyorlardı. gerçekten de, kadim bürokratlarımız kazanç ve gelir, vergi ve yükümlülük kaynaklarını günümüz meslektaşlarını kıskandırabilecek bir çeşitlilikte artırmanın yolunu bulmuşlardı.

    biz şimdi yaklaşık 4500 yıl önce lagaş'ta yaşamış ve yazdığı olaylara tanıklık etmiş tarihçinin az çok kendi sözcükleriyle anlattıklarına bakalım: kayıkların denetçisi kayıkları gasp ediyordu. hayvanların denetçisi büyükbaş hayvanları gasp ediyordu, küçükbaş hayvanları gasp ediyordu. balıkçıların denetçisi balıkları gasp ediyordu. lagaşlı bir yurttaş yünlü bir koyunu kırktırmak için saraya götürdügü zaman eger yün beyazsa beş şekel ödemek zorundaydı. eğer bir adam karısından boşanırsa, işakku beş şekel, veziri bir şekel alıyordu. eğer bir kokucu bir yağ karışımı üretirse, işakku beş şekel, vezir bir şekel, saray kâhyası da bir şekel alıyordu. tapınağa ve mallarına gelince, işakku bunlara sahip çıkmıştı. kadim anlatıcımızdan sözcüğü sözcüğüne alıntılarsak "tanrıların öküzleri işakku'nun soğan tarlalarını sürüyordu; işakku'nun soğan ve salatalık tarlaları tanrıların en iyi tarlalarında yer alıyordu." üstelik, en önemli tapınak görevlilerinin, özellikle sanga'ların, eşeklerine, öküzlerine ve tahıllarının büyük bölümüne el konmuştu.

    ölüm bile vergi ve yükümlülüklerden kurtuluş sağlamıyordu. gömmek için mezarlığa bir ölü götürüldüğü zaman, bir grup memur ve asalak ailenin geri kalanından fazla miktarda arpa, ekmek, bira ve çeşitli eşyalar sızdırmayı kendilerine iş edinmişlerdi. devletin bir ucundan diğerine "vergi tahsildarları oldugunu" acıyla belirtir tarihçimiz. sarayın bolluk ve erinç içinde yaşaması şaşırtıcı değildi. toprakları ve mal varlığı alabildiğine genişliyordu. sümerli tarihçinin sözleriyle, "işakku'nun evleri ve işakku'nun tarlaları, saray hareminin evleri ve saray hareminin tarlaları, saray hizmetiilerinin evleri ve saray hizmetiilerinin tarlaları yan yana doluştu."

    lagaş'ın politik ve toplumsal durumu böyle geri bir düzeydeyken, der sümerli tarihçimiz, adalet ve özgürlüğü eziyet çeken yurttaşlara geri veren, urukagina adlı yeni, tanrı korkusu olan bir hükümdar ortaya çıktı. urukagina kayıkçıların denetçisini görevden aldı. büyükbaş ve küçükbaş hayvanların denetçisini görevden aldı. balıkçıların denetçisini görevden aldı. beyaz koyunları kırktırmak için ödeme yapılan gümüş tahsildarını görevden aldı. bir adam karısından boşandığında, ne işakku ne de veziri hiçbir şey almayacaktır. bir kokucu bir yağ karışımı ürettiği zaman ne işakku, ne vezir ne de saray kâhyası bir şey almayacaktır. gömmek için mezarlığa bir ölü götürüldüğü zaman, memurlar ölünün mallarından öncekine göre daha azını, bazı durumlarda yarısından da azını alacaklardır. şimdi tapınak mülkiyetine saygı gösterilmektedir. artık tarihçimiz, ülkenin bir ucundan diğerine "vergi tahsildarları olmadığını" bildirir. urukagina, lagaş yurttaşlarına "özgürlük getirmiştir."

    ancak urukagina'nın tek başarısı her yerde bulunan vergi tahsildarlarını ve asalak memurları görevlerinden almak değildi. aynı zamanda yoksulların varsılların elinde haksızlığa ve sömürüye uğramasına da bir son verdi. örneğin, "aşağı sınıftan bir adamın evi bir 'büyük adam'ın evinin yanındaysa ve 'büyük adam' ona 'evini satın almak istiyorum' derse; ('büyük adam') onu almak üzereyken, aşağı sınıftan adam 'hakkım olanı öde' derse ve o ('büyük adam') evi almazsa, 'büyük adam' hırsını aşağı sınıftaki adamdan çıkaramaz."

    urukagina kenti tefecilerden, hırsızlardan ve katillerden de arındırdı. örneğin, "yoksul bir adamın oğlu çaba sarf edip balık tutmuşsa, artık kimse onun balığını çalmayacaktır." hiçbir varsıl memur "yoksul bir adamın anasının" bahçesine alışkanlık edindiği gibi girip, ağaçlarını silkelemeye, meyvelerini toplayıp götürmeye cesaret edemiyordu. urukagina, lagaş tanrısı ningirsu ile dul ve yetimlerin "güçlü adamlar"ın kurbanı olmalarına izin vermeyeceği yolunda özel bir anlaşma yaptı.

    bu reformların umma ile lagaş arasındaki iktidar mücadelesinde ne kadar yararı ve etkinliği oldu? ne yazık ki, beklenen güç ve zaferi getirmekte başarısız oldular. urukagina ve reformları kısa sürede "rüzgâr gibi geçtiler." çoğu reformcu gibi "çok az" ile "çok geç" gelmiş gibi görünüyor. iktidarı on yıldan az sürdü; kısa bir süreliğine de olsa sümer'in ve komşu ülkelerin kralı olmayı başaran umma'nın hırslı kralı lugalzaggesi çok geçmeden urukagina'nın kentini düşürdü.

    urukagina reformları ve yarattığı toplumsal sonuçlar kadim "tarihçiler"imiz üzerinde çok derin bir etki bırakmıştır. az çok değişiklikler gösteren belgelerin metni dört yorum halinde üç kil koni ve bir ova! plaka üzerine yazılmış olarak bulunmuştur. hepsi de fransızlar tarafından 1878 yılında lagaş'ta yapılan kazılarda çıkarılmıştır. kopyaları ve ilk çevirileri, 6. bölüm'de anlatılan tarihsel belge üstünde de çalışmış olan özenli çiviyazısı uzmanı françois thureau-dangin tarafından yapılmıştır. bununla birlikte bu kitaptaki urukagina reformlarının yorumu, günümüzün önde gelen sümeroloğu arno poebel'in hazırladığı belgenin henüz yayımlanmamış çevirisine dayanmaktadır.

    böylece, iö üçüncü binyılda yasa altında özgürlüğün sümerlerce bir yaşam biçimi olarak bilindiği açıklığa kavuşmuştur. urukagina devrinde yasaların maddeler halinde yazılıp halka resmen bildirilip bildirilmediği konusu hâlâ belirsizdir; o döneme ilişkin hiçbir yasa kitabesi, en azından şimdiye değin bulunamamıştır. ama bu pek de anlam taşımaz. çünkü uzunca bir süre en eski olarak bilinen yasa iö yaklaşık 1750'ye tarihleniyordu, ancak yakın yıllarda daha önceki bir tarihten kalma üç yasa gün ışığına çıkarıldı. bunlann en eskisi iö üçüncü binyılın sonlarından kalma sümer kralı ur-nammu'nun yasasıdır. 1889-1900 yıllarında yapılan kazılarda çıkarılmış olmasına karşın, ancak bir rastlantı sonucu, 1952 yılında saptanmış ve çevirisi yapılmıştır. ur-nammu yasası için 8. bölüm'e bakın.
    --------------
    samuel noah kramer, tarih sümer'de başlar, 7. bölüm, "toplumsal reform: ilk vergi indirimi", kabalcı baskısı, s.69-75.
  • tarihin ilk devrimcisi gibi büyük lafları hak etmekten öte daha mütevazi lakapları hak eden (reformcu) tarihin ilk reformcusu. lagaş halkına umut ışığı gibi doğup adalet getirmiştir. fakat leviathan'ın bir parçasıdır o da. o nedenle kendinden daha büyük bir leviathan solucanı olan lugalzaggizi'ye yenilmiştir.
  • "kanuni"lerin ilkidir.

    yolsuzluğa karşı savaş açmış (bkz: sümerler)in kralıdır. (bkz: lagash) şehir devletinde yasal reformlar yaparak (günümüzde her ne kadar hakkı verilmese de), adını tarihe yazdırmıştır.
  • (bkz: lagaş) kralı. oluşturduğu ilk yazılı kanunlar fidye ve bedel sistemine dayanıyordu.yinede (bkz: sümerliler)e dünyadaki ilk hukuk devleti denebilir.
hesabın var mı? giriş yap